Pandemi başlamadan birkaç ay önce evlenen Uneys-Yüsra çifti, 6 aydır Afrika Nijer’de yaşıyor. Daha öncesinde Ankara’da yaşam süren ve hâlâ orada kurulu bir düzenleri olan aile, Türkiye’deyken de e-ticaretle uğraşıyordu. Afrika'ya gitme sebepleri de yine ticaret olan çift, Nijer’de yeni bir mağaza açarak tüm düzenlerini buraya taşıdı. Ailelerinin de bu durumu çok iyi karşıladıklarını söyleyen çift, “Yeni bir kültür görecek olmamız, böyle bir maceraya atılmamız onları da heyecanlandırdı” yorumunda bulundu.
BEYAZ EŞYALARINI TÜRKİYE'DEN KONTEYNERLE GETİRDİLER
Uneys-Yüsra çifti Nijer’de bir apartman dairesinde yaşıyor. Elektrik, su, kira hepsini toplu şekilde ödüyorlar. Geniş üç odalı bir evleri ve büyük bir terasları var. En üst katta oldukları için terastan ağaçları ve çölü bir arada izleme şansına da sahipler. Geçici olarak burada oldukları için çok fazla eşya satın almadılar. Yerel halkın kullandığı sedirleri koltuk olarak kullanıyorlar. Tozdan ötürü kullanımı kolay olsun diye de yerlerde hasır halılar mevcut. Yatakları, bez dolapları ve kendi yaptıkları ahşap rafları bulunuyor. Beyaz eşyalarını da Türkiye'den konteynere yükleyerek getiren çift, bulaşık makinesi getirmenin yaptıkları en mantıklı şeylerden biri olduğunu düşünüyor.
"Afrika’da geniş bir pazar alanı olduğunu ve talebi biliyorduk" diyen çift, daha öncesinde de birkaç defa ihracat işi yapmıştı ve bu sebeple yerli halktan tanıdıkları vardı. Bir müddet sonra "Tekrardan ihracat yapsak" diye düşünürken tanıdıklarıyla ortak iş yapmaya karar verdiler. Birlikte 2 konteyner mal alıp Türkiye’den gönderdiler. Planları mobilya ve giyim mağazasını birlikte açmaktı ancak 1 ayda gelmesi gereken konteynerleri 3 ay gecikti. En çok zorlandıkları sürecin de bu kısım olduğunu söyleyen Uneys-Yüsra çifti, “Kültür, coğrafya, çalışma biçimi, dil her şey çok farklıydı. Bu 3 ayda biz de mağazanın tadilatıyla ilgilendik ve buradakileri tanıma fırsatımız oldu. Ortaklıktan vazgeçip ayrı iki mağaza açmanın daha mantıklı olacağına karar verdik ve Nijer’de giyim mağazası işletme serüvenimiz böyle başladı. İlk 3 ay konteyner geç kaldığından dolayı bu süreçte birikimimizden harcadık. Daha sonrasında mağazamızı açtık ve düzenimizi oturttuk. Geçimimizi şu anda mağaza satışımızdan karşılıyoruz ve fazlasıyla yetiyor” bilgisini paylaştı.
'TÜRKİYE’DEN GELDİĞİNİ ÖĞRENİNCE DAHA ÇOK BEĞENİYORLAR'
Ürünlerini Nijer'deki insanların zevklerine göre seçen aile, halkı giyim tarzını ve zevkini öğrenmek için sosyal medya ve Google Haritalar üzerinden araştırma yaptı. Böylece hem tarzlarına uygun hem de her bütçeye uyabilecek ürünler seçtiklerini dile getiren çift, “Genel olarak parlak, renkli, cıvıl cıvıl her şeyi çok seviyorlar. Mağazaya giren herkes ürünlerimizi çok beğeniyor. Daha sonrasında Türk malı olduğunu söylediğimizde daha da çok beğeniyorlar. Pazarlık yapmaya niyeti olan Türk malı olduğunu duyunca pazarlıktan vazgeçiyor ve mağazayı 'Çok güzel, çok kaliteli’’ diyerek dolaşıyor. 'Türk malıysa kalitelidir' algısı var burada. Ayrıca bir Türk olarak Nijer’de yaşamak çok güvenli” açıklamasını yaptı.
'TRAFİK LAMBASI OLMAMASINA RAĞMEN KORNA SESİ YOK'
Yerel halkın kendi aralarında da sakin ve huzur içinde yaşadıklarını söyleyen Uneys ve Yüsra, kendilerinin Türk olduğunu öğrenenlerin ayrı bir sevgi gösterdiğine dikkat çekti. Çift, “Çok eğlenceliler, sokaklarda suratı asık insan bulmak zor. Ayrıca cana da yakınlar. Gerginlik, kavga ve gürültü çok duymadık. Mesela yollarda trafik lambaları olmamasına rağmen korna sesi bile duymuyoruz” yorumunda bulundu.
Alışveriş konusunda da zorlanmadıklarını söyleyen çift, “Peynir ve sucuk hariç her şeyi bulabiliyoruz. Büyük marketler var. Pazarlarda sebze ve meyveler var. Hatta hayatımızda yediğimiz en lezzetli meyveleri burada yedik. Suyu çeşmeden içiyoruz ve marketten aldığımız suyla arasında çok fark var. Çeşmeden içtiğimiz su çok daha güzel” deyip ekledi:
“Ailecek oturabileceğimiz restoranlar ve kafeler var. Temiz ortamlar ve çok lezzetliler. Gezeceğimiz yerler olarak çarşısı, Türk parkı, hayvanat bahçesi, safari, Nijer Nehri ve ara sıra düzenlenen konserleri var. Sağlık konusunda da şehrin her yerinde eczaneler var. Burada Türkiye tarafından yapılan bir Türk Hastanesi var. Hizmet kalitesi ve şartları şehre göre çok iyi. Doktorları da genel olarak Türk. Burada yaşadığımız zorluklardan biri hava sıcaklıkları oldu. Şu an duruma biraz daha alıştık ama her yer çöl kumu ve toz. Evi temizledikten bir gün sonra yine evin her yeri küçük küçük kumlar oluyor. Tabakları, bardakları bile suyla çalkalayıp öyle kullanıyoruz. Yılın her mevsiminde sivrisinekler var. Bir kez sıtma olduk. İlacımızı da aldık ve hafif atlattık. Ancak başka Türkler ağır atlattıklarını söylediler.”
‘TÜRK DİZİLERİNİ TELEFONDAN İZLEYENLERİ BİLE GÖRDÜK’
Yaşadıkları evle ilgili de bilgiler veren aile ülkedeki evlerin genelde saman evler, villalar ve apartmanlar şeklinde olduğunu söyleyerek, “Villalar çok büyük, lüks ve içinde müştemilatın da olduğu evler. Villa sahipleri çok çok zengin insanlar değil. Orta kesim insanlar bu tarz evlerde yaşayabiliyor. Aynı zamanda saman evler çok fazla var. İnsanlar rastgele bir arsaya samandan evler yapıp yerleşiyorlar. Genelde akrabalarıyla birlikte yaşıyorlar. Bu evler genellikle tek göz oda şeklinde oluyor. Biraz parası olanlar güneş paneli alıp gece elektriklerini öyle sağlıyorlar. Suyu da genelde komşular evlerinin önündeki çeşmeden paylaşıyor” açıklamasını yaptı.
Yaşadıkları mahalledeki insanların kendilerini tanıdığını ve sevdiğini söyleyen aile, “Her sokağa çıktığımızda filmlerdeki mahalle giriş sahnesi gibi tüm mahalleliyle tek tek selamlaşıyoruz. Bunu her gün sabah-akşam her gün yapıyoruz. Hallerini hatırlarını sormamız çok hoşlarına gidiyor. Türk olduğumuzu söylediğimiz anda da bize İstanbul, Ankara diyorlar. Bazıları Türkçe birkaç kelime biliyor. Türk dizilerini seviyorlar, birkaç kere biz de telefondan izlediklerine denk geldik” yorumunda bulundu.
‘KADIN-ERKEK HERKES SOKAKLARDA UYUYOR’
Ülkedeki kahvaltı kültürünün Türkiye'den farklı olduğunu, kahvaltıda sadece ekmek arası mayonez ya da ekmek arası yumurta yediklerini dile getiren çift, yerel halkın sabah gün doğumuyla uyanıp öğlen 13.00-15.00 arası uyuduklarına değindi. Aile, “Evlerine gidip uyumuyorlar, kadın-erkek herkes sokaklarda, dükkanlarında ya da kumların üstünde rahat buldukları her yerde uyuyor. Peynir ve yoğurt kültürleri de yok. Ekşi olan tatları sevmiyorlar, çok şekerli şeyleri seviyorlar. Yoğurt olarak sadece şekerli ve meyveli yoğurtlar yiyorlar” diyerek şunları söyledi:
“Afrika Nijer’de ezan okunur okunmaz herkes işini bırakıp namaza gidiyor. Genellikle kadınlar büyük, küçük her şeyi başlarının üzerinde taşıyorlar. Yollar düzgün olmasa da başlarındaki eşyayla sendelemeden dümdüz rahatlıkla gidiyorlar. Saygı olarak çocuklar arasında bile büyük-küçük rütbesi var. Küçük çocuk hep büyük çocuğa saygılı davranıyor. Getir götür yapılacaksa küçük çocuk yapıyor. Büyük çocuk da küçüklerle bir ebeveyn gibi ilgileniyor. Hepsinin hakkını gözetiyor. Örneğin yemek yenilecekse aralarında en büyük olan hepsine eşit bir şekilde dağıtıyor.”
'SOKAKTA TUVALETLERİNİ YAPIYORLAR'
Uneys ve Yüsra'nın Afrika’da en çok şaşırdıkları şeylerden biri de çocukların çok uslu ve uyumlu olması. "Daha 4-5 aylık bebekler bile sakin sakin, ağlamadan annesinin yanında duruyor" diyen aile, “Anneler bebeklerini sırtlarına bağlayıp geziyorlar. Kadınlar genelde buraya özgü geleneksel çarşaflar giyiyorlar ve çarşaflarını kaldırdıklarında sürpriz şekilde sırtlarına bağlanmış bebekler çıkıyor. Bu sıcakta o çarşafın altında seslerini çıkarmadan nasıl durduklarına çok hayret ediyoruz. Bir diğer şaşırtıcı şey ise burada umumi tuvalet olmaması. Genelde erkekler sokaklarda belli bölgelerde tuvaletlerini yapıyor ve etrafta ibrikler var. Taharetlerini ve ellerini yıkamayı bu ibriklerle yapıyorlar” bilgisini paylaştı.
Ayrıca etrafta çok fazla plastik ve çöp olduğuna dikkat çeken çift, “Çöp kutusu falan yollarda hiçbir yerde olmadığı için herkes çöpü yere atıyor. Bunlara rağmen sokaklarda hiç kötü koku yok. Nemli değil de kuru bir havası olduğu için bu şekilde olduğunu düşünüyoruz” dedi.
‘AFRİKA’NIN TAMAMINDA SU YOK SANILIYOR’
Belgesellerde Afrika’nın en ücra köyünü kameraya alıp, sadece bir kabilenin izleyiciye gösterildiğini söyleyen Uneys-Yüsra çiftİ, “Daha sonra sanki bütün kıta veya bir ülke o şekilde yaşıyormuş gibi bize anlatıyorlar. Buradaki insanlar şehirlerde suya rahatlıkla ulaşabiliyor. Ancak Instagram hesabımızda Afrika’da yeri silerken bir video attığımızda bile 'Orada su mu var?' gibi yorumlar alıyoruz maalesef. Oluşturulan algı sebebiyle Afrika’nın tamamında su yok sanılıyor” yorumunda bulundu.
"Bizim gözlemlerimize göre bu kıtaya gelen herkes kadrajını hep bir yokluğa, pisliğe, tuhaflığa çevirmiş" diyen çift, “Bu kıtanın güzelliklerini, sıcak insanlarını, geniş kültürlerini bizlere göstermemişler. Oysa bizim gözlemlediğimize göre kendi içlerinde gayet medeni, kendi düzenlerinde, mutlu bir yaşam sürüyorlar” açıklamasında bulunarak gelecek planları hakkında ise şunları aktardı:
“Mağazamızı düzene oturtup, Türkiye özlemimizi giderdikten sonra dünyayı gezip farklı ülkelerde yaşamak ve bu deneyimlerimizi hesabımızda paylaşmak istiyoruz. Aynı zamanda e-ticarete devam edip kendi markamızı büyütmek için çalışmalarımızı şimdiden yapıyoruz. Bu başlangıç, daha çok katetmemiz gereken çok yol var."