09.12.2022 - 18:38 | Son Güncellenme:
Nezir GÜNEŞ / DHA
Mardin'e gelen ve sosyal girişimcilik alanında örnek teşkil eden Topraktan Tabağa Tarımsal Kalkınma Kooperatifi'ni ve kooperatife bağlı Zamarot 1890 işletmesini yerinde inceleyen TBMM Dilekçe Komisyonu Başkanı İstanbul Milletvekili Mihrimah Belma Satır, Alt Komisyon Başkanı Bolu Milletvekili Arzu Aydın ile alt komisyon üyeleri Kayseri Milletvekili İsmail Tamer ve Kilis Milletvekili Ahmet Salih Dal, beraberlerindeki heyetle kooperatifin kurucularından Sosyal Gastronomi Şefi Ebru Baybara Demir'den bilgi aldı.
'GÖRDÜĞÜMÜZ KADARIYLA TÜRKİYE'DE İLK SİSTEM'
2020'de, sosyoekonomik olarak dezavantajlı kadınların kendilerini gerçekleştirebilecekleri bir platform haline gelen Topraktan Tabağa Tarımsal Kalkınma Kooperatifi'nin sosyal girişim alanında örnek bir model teşkil etmesi gerektiğini söyleyen TBMM Dilekçe Komisyonu Başkanı İstanbul Milletvekili Mihrimah Belma Satır, "Bizim bir alt komisyon çalışmamız var. Bolu Milletvekili Arzu Aydın Başkanı. Sosyal kooperatifçilik çalışıyoruz. Uzun zamandır sosyal kooperatifçilik ile ilgili Türkiye'nin birçok yerinde incelemeler yaptık. Meclis'te komisyonda toplantılar yaptık, bürokratları dinledik, konunun yetkililerini, akademisyenleri dinledik. Bugün de Mardin'deyiz. Mardin'de sosyal kooperatifçiliğin çok önemli bir örneğini yerinde incelemeye geldik. Özellikle sosyal kooperatifçilikle ilgili duyduklarımız, gördüklerimiz, anlatılanlar bizim için çok değerli. Burada bir kooperatif sistemi var, bir de gönüllülerden oluşan kooperatifin işletmesi gibi düşünebileceğimiz bir sistem var. Gönüllülük esası var ama gönüllülerin de sorumluluğu var. Dolayısıyla Türkiye'de de yasal mevzuata da uygulayabileceğimiz bir sistem oluşturulmuş. Bu gördüğümüz kadarıyla Türkiye'de ilk sistem, diğer illerde illerin gönüllüleri, illerine vefa borçlarını ödemek isteyen iş insanlarının kurabileceği bir sistem. Bu sistemi yerinde detaylı olarak inceledikten sonra komisyonumuza yazacağımız raporda detaylarını yazacağız ve bakanlıklarla ilgili önerilerimizde de bulunacağız" dedi.
'GURUR DUYDUK'
Komisyon Başkanı Satır, konuşmasında ayrıca şunları söyledi:
"Burada olmaktan memnunuz, mutluyuz, gurur duyduk. Bu çalışmanın iyi bir örnek olması ve diğer illerde de benzer mekanlarda yerel sürdürülebilir sıfır atık esasıyla çalışan kooperatifçilik ama işletmeyle birlikte kooperatifin gelirinin arttığı, kamudan değil de kendi işletmesinin geliriyle gönüllülük esası ve sorumluluk esaslı yürüyecek sistemin önerilmesi için bir çalışma yürüteceğiz inşallah. Kooperatifçilik Türkiye mevzuatında çok uzun yıllardır var olan bir sistem ama Türkiye dinamik bir toplum, nüfusumuz genç, nüfusumuz artıyor, göç alan bir ülkeyiz. Dolayısıyla sistemin gelişen dünya düzenine göre yeniden revize edilmesi gerekiyordu. Bunda istihdamı arttırmak lazım, çevreye ve toprağı önem vermek lazım, gelir getirecek sistem kurmak lazım, kooperatifin ürettiği şeyleri ekosisteme uygun, ekoturizme uygun olması lazım ve bunun dijitalleşmeyle birlikte sosyal sistemlerden satılacak hale getirilmesi lazım. Yani şu anda var olan kooperatif sisteminin de revize edilmesi lazım. Evet kooperatiflerden daha çok kadınlar ve dezavantajlı gruplar faydalanır ama burada gönüllülerin ve iş insanlarının da işletmeler üzerinden el atması gerektiğini düşünüyoruz. Çok daha faydalı olacak, gelir getirecek ve sistem kendi içinde yürüyecek. Çünkü genelde kooperatifler birbirinin benzer ürünlerini üretip biraz da kamuya satmak üzerine sistem kuruluyor. Ama artık öyle değil sosyal medya üzerinden, dijitalleşmeyle birlikte satışın artırılması lazım, farklı ürünler üretilmesi lazım, yerel ürünlerin modern bir şekilde halkın alımına sunulması lazım. Buradaki örnek de bu şekilde."
RAPOR HAZIRLANACAK
Alt Komisyon Başkanı Bolu Milletvekili Arzu Aydın da sosyal kooperatifin yasal düzenlemesinin ilk olarak İtalya'da yapıldığını, incelemeye başladıklarında bunun kökeninin kendi medeniyetlerine dayandığını gördüklerini söyledi. Ortaklarının kar etmediği bir nevi hayır işi için çalıştığı, özellikle dezavantajlı gurupların çalıştığı, yine dezavantajlı gruplara hizmet eden ve sosyal alanlarda da faaliyet gösteren sistemi Türkiye'de kooperatifler bazında incelediklerini aktaran Aydın, "Kooperatifçilik, Türkiye'de çok gelişmiş, yasal düzenlemeler var. Sosyal kooperatifin bir düzenlemesi olmadığı için 'sosyal kooperatifçilik nedir ve diğer kooperatiflerle nasıl kaynaştırırız, nasıl yaygınlaştırırız ve bunu yasal zemine çekeriz' çalışması içindeyiz. Özellikle kadın kooperatifleri olarak çalışan kooperatiflerimizin de birtakım sıkıntıları var. O sıkıntıları da aldık. Bir rapor hazırlıyoruz komisyonumuzda. Komisyonumuzda, hem sosyal kooperatifçilikle alakalı hukuki düzenlemelerin altyapısını oluştururken bir taraftan da diğer kooperatiflerle çalışmayı aslında gündeme getirmiş olacağız. Bunun yanında israfın önlenmesi, sıfır atık da bizim çalışmalarımızın içinde. İnşallah bu sistemin Türkiye'de kullanılabilir hale gelmesi ve dezavantajlı grupların da faydalanabileceği ve medeniyetimizin köklerinin bir kez daha yaşatabileceği bir sistemin hayata geçebilmesi için çaba sarf edeceğiz" ifadelerini kullandı.
'SADECE KADINLARA DEĞİL HERKESE AÇIĞIZ'
Sosyal Gastronomi Şefi Ebru Baybara Demir ise 2017 yılında AK Parti İzmir Milletvekili Ceyda Bölünmez Çankırı ile özellikle dezavantajlı kadınlar için kurdukları kooperatifin gönüllülerin de katılmasıyla bir işletme modeli haline geldiğini söyledi. İşletmenin kendi içinde kazandığı parayı yatırıma ve istihdama harcayarak 6 işletmenin kurulduğunu anlatan Demir, şunları kaydetti:
"Son alarak Zamarot 1890 sıfır atık restoranı kurduk. 172 çiftçinin ürünü burada yemek olarak sunulacak. Burada yapılan yemeklerin, aynı zamanda atığının da dönüştürüldüğü ve sosyal bir katkıya dönüştüğü bir mekan olarak doğdu burası. Şu anda 48 istihdamımız var. Burası açılınca 70 istihdamımız daha olacak. Sadece kadınlara değil herkese açığız. Toplumun her kesiminin bir araya geldiği bir model oluşturup, bu modelin devam etmesini istiyoruz. Ne yediği hakkında bilgisi olmayan tüketicinin nitelikli ürüne ulaşmasını engelleyen konvansiyonel tarım yöntemlerinin küçük tarım üreticisini saf dışı bıraktığı günümüzde, biz 'tarımın küçülmesi gerektiğini' savunarak yerel bir ekosistem yaratmaya çalışıyoruz. Topraktan Tabağa markasına yakışacak nitelikteki ürünleri bünyemize katarak amacımıza doğru bir adım daha atmış olduk. Sadece Mardin içindeki değil; çevre illerdeki benzer durumdan mağdur edilmiş küçük tarım üreticilerinin de ürünlerine yer bulabildikleri bir marka olmak bizi çok mutlu ediyor. Ürünlerimiz arasında olan mercimek, nohut, Karacadağ pirinci, sumak ve bizim işlemlerimizden geçen salça, pul biber, kurutulmuş domates gibi ürünlerimizin ham maddesi bütün sebzeler bu üreticiler tarafından temin ediliyor. Bilindiği gibi, Mardin, Türkiye'nin Suriye sınırındaki illerinden bir tanesi ve 100 bin üzeri kayıtlı Suriyeli mülteciye ev sahipliği yapıyor. Bölge ekonomisindeki çatlaklar, Suriyeli mültecilerin de ekonomik aktivitelere dahil olmasıyla beraber oldukça derinleşti. Suriyeli mültecilerin ve dezavantajlı ev sahibi gruplarının işsizlik oranları zaten yüksekken; bu kimliklere sahip kadınlar, kendilerini ekonomiden her zamankinden çok daha dışlanmış hissediyorlar. Amacımız, bu insanların en iyi bildiği işi eğitimle ekonomiye döndürmek ve sürdürülebilir gelire sahip olmalarına destek vermek."