07.04.2020 - 07:00 | Son Güncellenme:
GÖRKEM EVCİ
Prof. Dr. Server Tanilli, 12 Eylül öncesinde, 70’li yıllarda İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde görev yapıyordu. Bu yıllarda doçent olan Tanilli ile ilgili arşivlerdeki ilk haber 1975 yılına ait. 6 Aralık 1975 tarihli Milliyet’teki habere göre Tanilli hakkında “Uygarlık Tarihi” dersinde ve aynı isimli kitabında “komünizm propagandası” yaptığı iddiasıyla dava açıldı. Hakkında 11 yıldan 36 yıla kadar hapis cezası isteniyordu. 22 Ocak 1976’da yapılan duruşmada dinlenen öğrenciler “Hocamız Batı uygarlığı gibi Rus uygarlığını da anlatır, bazı noktalarda överdi” diyordu. Yine bazı öğrencilere göre Tanilli tarafsız olarak uygarlıkları anlatıp eleştiriyordu.
774 aydından bildiri
20 Mart 1976’da 774 aydın, Tanilli hakkında bir bildiri yayımladı. Bildiride Tanilli hakkındaki kovuşturmanın “Bilim özgürlüğüne aykırı olduğu” belirtiliyordu. Bildiride 139 profesör ve doçent, 372 asistan, 22 senatör ve milletvekili, 187 yazar ve sanatçı ile çeşitli kuruluşlardan 54 kişinin imzası vardı.
Tanilli’nin avukatı Emin Değer, duruşmalardan birinde, savunmasında şunları söylüyordu: “İzinsiz silah taşımanın cezası 1 yıl, izinsiz düşünce taşımanın cezası en az beş yıl. Dengesizliğe bakın. Sayın yargıçlar, kararınız Türkiye’de düşüncenin ve bilimin özgürlüğüne bir anıt olsun isterim.” Tanilli de “Bilim adamı bilimsel görevini yaparken mahkemelere karşı hesap vermez” diyordu.
Yaklaşık 2 yıl süren dava 31 Mart 1978’de Tanilli’nin beraati ile sonuçlandı. Ancak bu “hukuki” baskının sona ermesinden 1 hafta sonra Tanilli bu kez silahlı bir saldırının hedefi olacaktı.
Dört el ateş etti
Server Tanilli, 7 Nisan’da derse girdi, öğrencilere “faşizm” üzerine bir ödev verdi. Ancak ödevin konusunun onu beklediğinden haberi yoktu. Kadıköy Şenesenevler Avşar Sokak’taki evine gidiyordu. 21.30 sıralarıydı. Yanına yaklaşan bir genç, Tanilli’ye dört el ateş etti. Göğsünden vurulan Tanilli, ağır yaralandı. Saldırgan, Anadol marka bir araca binerek kaçtı. Tanilli hemen hastaneye kaldırıldı. Geçirdiği ameliyatın ardından hayati tehlikeyi atlatmıştı. Ancak kurşun akciğerini deldikten sonra sağ kürek kemiğinin yanından çıkarken Tanilli’nin omiriliğine de zarar vermişti. Tanilli, bu saldırı sonucunda felç kaldı.
‘Kurşun tüm hocalara’
Tanilli’nin ifadesine göre kendisini vuran şahıs kravatlı ve iyi giyimli biriydi. Öğrencisi olma ihtimali kuvvetliydi. Tanilli “Beni mahkum ettiremediklerini anlayanlar, hayatıma kastettiler ve saldırdılar” diyordu.
Saldırı, akademi camiasında büyük tepki gördü. Saldırıyı kınayan İstanbul Üniversitesi öğretim üyeleri “Tanilli’ye sıkılan kurşun tüm öğretim üyelerine sıkılmıştır” açıklamasını yaptı.
‘Mücadeleye devam’
Tanilli 1 Mayıs 1978’de Taksim’deki kutlamalarda okunan mesajında da şunları söylüyordu: “Aranıza katılmayı ne kadar isterdim. Ne yazık ki bu imkânı elimden aldılar. Bir süre önce beni faşist kurşunlarla yatağa mıhladılar. Bir hastahane odasından bu bayramınıza katılıyorum. Devrimcilerin tek tanımadığı ölüm korkusudur. Hasta yatağımda bıraktığım yerden mücadeleme de güçlü devam edeceğim.”
‘Acaba pişman mı?’
Yıllar sonra, 2004’te Milliyet’e yapacağı açıklamada kendisini vuran kişinin bulunmadığının hatırlatılması üzerine “O kadar aydın öldürüldü. Hangisinin katili yakalandı ki beni vuran yakalansın” diyecekti. Saldırganın yüzünü hatırlamadığını söylüyordu Tanilli aynı açıklamasında: “Çok çelimsiz bir gençti. Yanımdan geçerken bir patlama oldu. Ben çökerken onu otomobile aldılar. Ateş ederken bir şey söylemedi ama belli ki adamın dili kurşun.” Saldırganı affedip affetmediği sorusuna ise şu yanıtı veriyordu: “Soyut bir insanseverliğin de düşmanlığın da anlamı yok. Şimdi önemli olan o yaşıyorsa onu bulsak da sorsak acaba pişman mı? O ne söyler, bilmiyorum. Ama faşist, saldırgan halin parçası olan bir kişi pişman değildir diye düşünüyorum. Çünkü ben, siz, onlar için zararlı insanlarız.”
Yıllarca ülkesine dönemedi
Tanilli 4 Mayıs’ta tedavi için İngiltere’ye gönderildi. Yurt dışında birkaç ülkede tedavi gördü ancak tam olarak iyileşemedi, kalan hayatını tekerlekli sandalyeye mahkûm olarak geçirdi. Tanilli’nin yurt dışında olduğu sırada 12 Eylül 1980 darbesi yaşandı. Darbenin ardından pek çok aydın gibi Tanilli hakkında da dava açıldı. Tanilli tedavi için gittiği yurt dışından dönmedi ve Fransa’da görev yapmaya başladı. İlk kez 1996 yılında geldi Türkiye’ye. Yurda dönüşü ise 2000 yılında olacaktı. Cumhuriyet gazetesinde köşe yazıları yayımlanan Tanilli yurda döndükten 11 yıl sonra, 2011’de hayatını kaybetti.
Havadaki ilk çarpışma
Uçakların havada çarpışmasıyla meydana gelen ilk kaza 7 Nisan 1922’de Fransa’da yaşandı. İki küçük yolcu uçağının çarpışması sonucu uçaklarda bulunan 7 kişi hayatını kaybetti.
1. Dünya Savaşı’nın ardından askeri uçaklara talep konusunda bir düşüş yaşandı. Bu nedenle birçok ülke gibi Fransa ve İngiltere de sivil havacılığa yöneldi. Bu dönemde havayolu şirketi Airco tarafından tasarlanan ilk uçak, “de Havilland DH.18” model uçaktı. İngiltere Havacılık Bakanlığı’na ait bir DH.18, Daimler şirketinin sipariş ettiği üç “de Havilland DH.34s” model uçak teslim edilene kadar, İngiltere’nin başkenti Londra’nın güneyinde yer alan Croydon’dan Fransa’nın başkenti Paris’e uçuş için Instone Air Line şirketinden Daimler’e nakledildi. 2 Nisan’da DH.18 ile uçuşlar başladı.
Fransız şirketi “Compagnie des Grands Express Aériens” (CGEA) de Fransa’nın Le Bourget kentinden Croydon’a günlük uçuşlar yapan Farman F.60 model bir uçak işletiyordu.
7 Nisan 1922’de, Daimler’in işlettiği DH.18, Croydon’dan Le Bourget’e uçuyordu. Uçakta yalnızca iki mürettebat vardı. Farman F.60 model uçak da Le Bourget’den Croydon’a gidiyordu. Bu uçakta ise üç yolcu ve iki mürettebat bulunuyordu. Uçaktaki yolculardan ikisi balayında olan Amerikalı bir çift, diğeri de bir Fransız’dı.
Siste karşılaştılar
Hava biraz yağmurlu ve sisliydi. Görüş imkânı zayıftı. Uçaklar rotalarında, yerden 150 metre yükselikte giderken Fransa’nın kuzeyinde, Picardie’de aniden sisin içinde karşılaştı. Pilotların hamle yapmaya zamanı olmadı ve iki uçak çarpıştı. Çarpışma nedeniyle DH.18’in kanadı ve kuyruğu hasar gördü. İlk olarak DH.18 düştü, ardından Farman F.60. Kazada uçaklarda bulunan 7 kişi de hayatını kaybetti. Bu havadaki ilk çarpışmaydı.
Havacılıkta yeni kurallar
Kazanın ardından “sağdan gidiş” evrensel bir hava kuralı haline geldi. Ayrıca yeni uçaklarda pilotlar için daha açık bir görüş imkanı sağlanması, uçakların telsizle donatılması benimsendi.