26.03.2023 - 07:00 | Son Güncellenme:
Ege Doğaç Erdoğan - 2007 küresel finans krizi öncesi konut piyasası balonunun patlayacağını öngörerek müthiş bir servet elde eden Michael Burry, sonraki yatırımlarının büyük bölümünü su üzerine yapıyor. Birleşmiş Milletler verilerine göre dünyada her yıl 1.4 milyon kişi susuzluktan veya pis su kullanımından hayatını kaybediyor. Her 4 kişiden 1’inin temiz içme suyuna erişimi yok. OECD’ye göre ise 2050’de küresel su ihtiyacı yüzde 55 artacak. Dünyanın yaklaşık yüzde 71’i sudan oluşuyor ancak bunun yüzde 97’si okyanus ve denizler, yüzde 2’si kutuplardaki buzullar, geriye sadece kullanılabilinir tatlı su olarak yüzde 1’lik bir oran kalıyor. İnsanlığın su tüketimi gün geçtikçe artarken, su kaynakları ters orantılı bir yönde ilerliyor. Sonuç olarak su kaynaklarına erişim jeopolitik olarak giderek hayati önem kazanıyor.
ÇARPICI BİR ÖRNEK
Ekonominin en basit tanımı şudur: sınırlı kaynakların sınırsız taleplere göre dağıtımı. Dikkat edin ihtiyaç değil talep kelimesini kullandım, zira ihtiyaca göre dağıtılsa zaten su kıtlığı bir problem olmaktan çıkardı. Çarpıcı bir örnek vermek gerekirse misal bir ineğin gıda olarak tüketilmesi amacıyla harcanan su miktarı iki olimpik havuzunu dolduracak kadar. Su tüketimindeki eşitsizlik dudak uçuklatıcı boyutlarda. Birleşmiş Milletler Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri’nden 2030’a kadar herkesin temiz suya erişimi olması yolunda ciddi engellerle karşı karşıyayız. Son verilere göre bu hedefin yakalanması için dünya hükümetlerinin 4 kat daha hızlı çalışması gerekmekte. Su ve hijyen krizine farkındalık yaratmak, çözüm üretmek amacıyla her yıl 23 Mart Dünya Su Günü olarak anılıyor.
Suyun jeopolitik öneminin örneklerini geçmişte devletler arasında savaşa kadar varan ciddi krizler olarak gördük. İsrail-Filistin çatışmasının en önemli unsurlarından biri su. 1967 Altı Gün Savaşı’ndan beri İsrail, Ürdün ve Suriye arasında mütemadiyen bir su mücadelesi süregelmekte. İsrail halen işgalci olarak bulunduğu topraklardaki zaten kısıtlı bulunan su kaynaklarını Filistinlilere kullandırtmıyor. Ürdün Nehri’nden gelen suyu da Ürdün ve Suriye pek çok kez kesme girişiminde bulunmuştu. Taberiye Gölü’nde toplanan Ürdün Nehri’nin suyu İsrail için büyük öneme sahip.
Dünya Af Örgütü’nün 2017 yılında yayınladığı rapora göre İsrail su kaynaklarından Filistinlileri bilinçli olarak mahrum bırakıyor ve yaşadıkları alanları terketmelerini zorunlu kılacak bir susuz bırakma stratejisi izliyor. Rapora göre bir İsraillinin ortalama günlük su tüketimi 300 litre iken Filistinliler sadece 73 litre kullanabiliyor. Dünya Sağlık Örgütü’nün önerdiği günlük su tüketiminin kişi başı 100 litre olduğunu göz önüne aldığımızda Filistin’in ciddi bir su sıkıntısı çektiği sonucu ortaya çıkıyor.
SU SAVAŞLARI
Gelecekte su kaynakları üzerinden bir savaş çıkabileceği ihtimali uluslararası siyaset çevrelerinde yıllardır konuşuluyor ancak şu ana kadar ciddi bir askeri çatışma meydana gelmiş değil. Su yüzünden savaş çıkma olasılığının en kuvvetli olduğu iki bölgeden biri bahsettiğimiz gibi İsrail ve Orta Doğu, diğeri ise Nil Nehri’nden beslenen ülkelerin bulunduğu Kuzey Afrika. Etiyopya’nın Nil Nehri üzerine inşa ettiği Büyük Rönesans (Hedasi) Barajı’nın dolumu ve işletilmesinde Mısır ve Sudan’ın ciddi fikir ayrılıkları var.
Sudan ve Mısır hükümetlerinin geçmişte yaptığı sert açıklamalar en son Hartum ve Kahire yönetimlerinin Etiyopya’ya karşı olası bir harekatı savaş oyunu olarak baz alan ortak tatbikat yapmasıyla durumu iyice alevlendirmişti. Yaklaşık 10 yıldır çözümsüz şekilde devam eden müzakerelerden bir sonuç çıkmazsa bölgede maalesef bir su savaşı meydana gelebilir.
DENİZDEN İÇME SUYU ÜRETMEK
Yüzde 71’i H2O yani su olan gezegenimizde nasıl olur da su kıtlığı yaşanır diye düşünebilirsiniz. İşte aynı bu düşünceyle yola çıkan bilim insanları deniz suyundan tatlı su üretme fikrini desalinizasyon ile hayata geçiriyor. Özellikle İsrail’in yıllardır kullandığı bu yöntem ile termal ya da membran yöntemi kullanılarak suyun tuzdan ayrışması sağlanıyor.
Termal distilasyonda su buharlaştırılarak, membran yöntemi ile de ters ozmosla ayrıştırılarak tuzsuz su üretiliyor. Eskiden daha yüksek maliyete sahip desalinizasyon giderek daha ekonomik bir hale gelmiş durumda.