23.01.2018 - 12:52 | Son Güncellenme:
AA
Sözcü gazetesinin sahibi sanık Burak Akbay'ın ''silahlı terör örgütünü yönetme'' ve ''terör örgütü propagandası yapmak'' suçundan 30 yıla, diğer 3 sanığın ise ''silahlı terör örgütü içindeki hiyerarşik yapıya dahil olmamakla birlikte örgüte bilerek yardım etme'' suçundan on beşer yıla kadar hapis istemiyle yargılanmasına devam edildi.
İstanbul 37. Ağır Ceza Mahkemesi'ndeki duruşmaya, tutuksuz sanık Yonca Yücekaleli ile sanık avukatları katıldı. Duruşmada "tanık" olarak dinlenilen gazeteci Fehmi Koru, geçen duruşmaya katılması gerektiği halde çağrılı olmadığı için katılamadığını belirterek, bu nedenle mahkemeden özür diledi. Bu duruşmaya da davet almadığını ancak geçen duruşmadan sonra tarihini öğrendiği için bu celseye katıldığını anlatan Koru, buradaki konunun kendisi açısından çok dar olduğunu söyledi. Koru, gazetenin kuruluşu, felsefesi ve çalışanları hakkında kişisel bilgilere sahip olmadığını belirterek, "2010 yılındaki bir yazımdan hareketle başka şeyler yazıldı. O sebeple 2016 Ağustos'ta savcılığa çağrıldım. Orada anlattığım gibi bir gezi sırasında Ertuğrul Akbay bana, oğlunun yurtdışında öğrenci olduğu, orada güzel insanlarla tanışarak dini hassasiyetlere sahip insan olarak yetiştiğini söylemişti." diye konuştu.
Bugünden geriye baktığında Ertuğrul Akbay'ın bunları, o dönemin şartları içinde mübalağalı bir övünme meselesi olarak söylediğini düşündüğünü dile getiren Koru, Akbay'ın söz konusu ifadelerinin o günün şartları içinde söylendiği ve gerçek olmadığı hissine kapıldığını anlattı. Mahkeme başkanının, bu gezi sırasında Akbay'ın kendisine ne söylediğini anlatmasını istediği Koru, çok genel şeylerin konuşulduğunu ifade etti.
Mahkeme başkanının, "Güzel insanlar kim, cemaat veya FETÖ geçti mi?" diye sorduğu Koru, "Bu 1990'ların ilk yıllarında olan bir konu. O zaman FETÖ yok, 'cemaat' olarak adlandırılan bir grup vardı. 'Güzel insanlar' sözünü ben oraya çektim. Başka yurtdışında bu tür çalışmaları olan insanlar olmadığını düşünerek, oraya çektim." ifadesini kullandı. Koru, ifadesinde "Burak Akbay'ın İsviçre'de cemaate ait bir evde kaldığı" cümlesinin hatırlatılması üzerine de "İfademde öyle bir şey geçiyorsa bu yanlış. Yazımda o kanaate sahip olduğum için o dönemde cemaatle irtibatlı 'güzel insanlar'la tanışmak olduysa, ev sohbetleri olmuşsa o yöne işaret edecek bir cümle kurdum. O zaman FETÖ yoktu, 'güzel insanlar' ifadelerini ben cemaat olarak yorumladım." dedi.
Burak Akbay'ın avukatı İsmail Yılmaz da tanığın, "Taha Kıvanç" adıyla 2010 yılında yazdığı yazısında, Akbay'la ilgili ithamın yanında gazeteyle ilgili de "Sözcü gazetesi cemaat projesi mi?" diye ithamda bulunduğunu aktararak, bu yazının bir bilgiye dayalı yazılıp yazılmadığını sordu. Fehmi Koru da "Taha Kıvanç" adıyla günlük konulara esprili yaklaşan kulis yazıları yazdığını söyleyerek, "O yazıdan öyle bir paralellik kurabildiğim için 'güzel insanlar' arasında münasebet kurabildiğim için cemaate biraz bu konuda bir komploculuk atfederek, böyle bir gazete ile irtibatlı olabilir mi diye temeli olmayan bir kuşkuyu ifade etmiştim." diye konuştu.
GAZETE TEKLİFİM ÜZERİNE KURULDU
Tanık olarak ifade veren Sözcü gazetesi başyazarı Rahmi Turan da 2007’de Gözcü gazetesinin kapatılması üzerine arkadaşlarının işsiz kalmaması için Ertuğrul Akbay’a teklif götürdüğünü söyleyerek, Sözcü gazetesinin kendisinin götürdüğü bu teklif üzerine 2007’de kurulduğunu anlattı.
Turan, Sözcü gazetesi için "FETÖ destekledi" suçlamalarını duyduğunda tüylerinin diken diken olduğunu ifade ederek, şöyle devam etti:
"Acı acı gülmek istiyorum. Böyle bir şey olması mümkün değil. Burak Akbay’ı doğduğu 1971’den beri tanırım. 'FETÖ okullarında okudu' lafı, bana inanılmaz bir olay gibi geliyor. Bu iddiaların hiçbiri doğru değil. 'Cemaat okullarında eğitim aldı' sözünü teessüfle karşılıyorum. Böyle bir şey olamaz. Niye böyle bir iftira atılmış, onu da anlamış değilim. Belki de gazetenin önünü kesmek için. Çünkü Sözcü büyük tirajlara ulaştı."
Turan, "Sözcü’nün yapısı muhalif bir yapıdır. Kapatılan Gözcü gazetesi, AK Parti’ye muhalifti, Sözcü de devam ettirdi. Zaten kadro aynı kadroydu." dedi.
Tanık beyanlarının ardından söz alan sanık avukatlarından Celal Ülgen, Burak Akbay hakkındaki tutuklamaya yönelik yakalama kararının kaldırılmasını talep etti.
Tutuksuz sanık Gökmen Ulu'nun avukatı da müvekkili hakkındaki yurtdışına çıkış yasağının kaldırılmasını istedi.
Görüşü sorulan cumhuriyet savcısı, Akbay hakkında tutuklamaya yönelik yakalama kararı ile diğer sanıklarla ilgili adli kontrol tedbirlerin devamına karar verilmesini talep etti.
Mahkeme heyeti de sanıklar hakkındaki adli kontrol kararları ile Akbay'la ilgili tutuklamaya dönük yakalama kararının devamına hükmederek, duruşmayı 5 Mayıs'a erteledi.
İDDİANAMEDEN
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Basın Suc?ları Soruşturma Bu?rosu'nca hazırlanan 73 sayfalık iddianamede, sanık Burak Akbay'ın ''silahlı terör örgütünü yönetme'' ve ''terör örgütü propagandası yapmak'' suçlarından 16,5 yıldan 30 yıla kadar, Mediha Olgun, Bekir Gökmen Ulu ve Yonca Yücekaleli'nin ''silahlı terör örgütü içindeki hiyerarşik yapıya dahil olmamakla birlikte örgüte bilerek yardım etme'' suçundan 7,5 yıldan on beşer yıla kadar hapisle cezalandırılması isteniyor.