14.11.2023 - 10:35 | Son Güncellenme:
Gökhan CEYLAN/ANKARA (DHA)-
MHP lideri Bahçeli, TBMM'de partisinin grup toplantısında konuştu. Bahçeli, 31 Mart 2024 tarihinde yapılacak Mahalli İdareler Seçimleri'ne hazırlık sürecini dolu dolu geçireceklerini, hiçbir şeyi şansa veya sürprize bırakmayacaklarını belirterek, "Küresel sömürü çarkında öğütülen, emperyalizme öğün olan, bu suretle iktidara değil; Türkiye'ye muhalefet eden partilere meydanın boş olmadığını hem öğreteceğiz hem de göstereceğiz. Ara sıra, keyfi yeterse, boş zamanlarında İstanbul'a uğrayan Büyükşehir Belediye Başkanı'nı evine göndereceğiz. CHP ve HEDEP yönetimindeki diğer büyükşehir ve il belediyelerini cumhurun iradesiyle birleştireceğiz. Zillet ittifakının ayak oyunları sona erecek. 31 Mart 2019 tarihinden bu yana maşeri vicdanda bir ızdırap halini alan kayıp yıllar, Allah'ın izniyle son bulacak. Merkezi yönetim ile yerel yönetimler tek ses, tek yürek olacak. Belediye kaynaklarını bölücülüğe, bölücülere, teröristlere ve parti içi çıkar kavgalarına sevk eden dalaverecilerden milletimiz mutlaka hesap soracak. Yerel yönetimler aracılığıyla, devletin kasasını, milletin kesesini gasbedip, Türkiye Cumhuriyeti'ne kafa tutan çürümüşler, demokratik bedeli en ağır şekilde ödeyecek" dedi.
'BATI İKİ YÜZLÜ VE ÇİFTE STANDARTLIDIR'
Ardından İsrail'in Filistin'e yönelik saldırılarına tepki gösteren Bahçeli, "İsrail aciz, ahlaksız ve korkak olduğunu bir kez daha belgelemiştir. Binlerce sivilin sığındığı ve yaralıların getirildiği Şifa Hastanesi bahçesine patlayıcı başlığı olmayan, üzerinde 1'er metrelik 6 bıçağın bulunduğu füzenin atılması kelimenin tam anlamıyla vahşettir. Bu füzenin yalnızca ABD ordusunun envanterinde bulunması da iki ülke arasındaki yıkım ve cinayet ortaklığının delilidir. Filistinliler zorla yerlerinden, yurtlarından ve yuvalarından çıkarılmak istenmektedir. Buna rağmen Biden yönetiminin, Filistinlilerin sürülmesini ve Gazze'nin işgalini doğru bulmadıklarını açıklaması, bize göre; sahte bir iyi niyet temennisinden ibarettir. Avrupa Birliği'nin Gazze'de çatışmalara derhal ara verilmesi ve insani yardım koridorunun oluşturulması hususundaki çağrısı da caydırıcılığı ve inandırıcılığı olmayan kuru laf kalabalığıdır. Kaldı ki esas olan çatışmalara ara verilmesi değil; kalıcı ateşkesin sağlanması, barışın kökleşmesidir. Batı iki yüzlü ve çifte standartlıdır" diye konuştu.
'NETANYAHU, LAHEY ADALET DİVANI'NDA YARGILANMALI'
İsrail Başbakanı Netanyahu'nun Arap liderlerine seslenerek, 'Eğer çıkarlarınızı korumak istiyorsanız; sessiz kalın' ifadelerini kullandığını söyleyen Bahçeli, "Bu caninin hükmü bazı ülkelere geçebilir ama Müslüman Türk milletine sökmez, sökmeyecek. Unutmayınız ki korkak bin defa, kahraman ise bir defa ölür. Ona buna diyet borcu olanların; çıkarlarının izdüşümünde göbeği bağlı, geleceği rehin altında bulunanların duruşundan da asla bahsedilemez. Türkiye Cumhuriyeti'nin hiç kimseye eyvallahı yoktur. Hiçbir odakla al takke ver külah, içinde de değildir. Zulme sessiz kalmak aynı zamanda ortak olmak demektir. Herkes sussa da biz susmayacağız, sessiz kalmayacağız, zalime zalim demekten ödün vermeyeceğiz. Emperyalizme, faşizme ve siyonizme kategorik olarak sonuna kadar tepki göstereceğiz. İlk olarak İsrail ile Filistin arasındaki çatışmaların durması, sürdürülebilir barış ve ateşkes ortamının tesis edilmesi ve insani yardım koridorlarının açılması şarttır. İkinci olarak İsrail'e kapsamlı yaptırım programı uygulanmalı, Gazze'yi harap etmesinden dolayı tazminata mahkum edilmelidir. Üçüncü olarak İslam ülkelerinin katılım ve desteğiyle barış gücü oluşturulmalı, garantörlük kurumu işletilmelidir. Dördüncü olarak uluslararası barış konferansı toplanmalıdır. Beşinci olarak iki devletli çözüm iklimi acilen yeşermeli, 1967 sınırlarına haiz, başkenti Doğu Kudüs olan egemen, toprak bütünlüğünü sağlamış bağımsız Filistin devletinin tanınması sağlanmalıdır. Altıncı olarak da eli ve vicdanı kanlı Netanyahu ve yönetimi işledikleri savaş suçlarından dolayı Lahey Adalet Divanı'nda yargılanmalıdır" dedi.
'AYM, HUKUK DÜZENİN SAFRASI VE SANCISIDIR'
Daha sonra AYM ile Yargıtay arasındaki tartışmalara değinen Bahçeli, "Anayasa Mahkemesi, adalet ve hukuk düzenin safrası ve sancısıdır. Bu kaçınılmaz gerçeği kabul etmeden son gelişmeleri kavramak mutlak butlanla batıldır. Anayasa Mahkemesi'nin bireysel başvuru incelemelerinde hukuk ve toplum düzenini tahrip edecek kararlar alması, yasa ve anayasa koyucunun iradesini yok sayması, hatta anayasa hükümlerini işlevsiz hale getirmesi vaka-ı adiyeden sayılamayacak bir sapma ve sürüklenme halidir. Bu mahkeme, Resmi Gazete'nin 27 Ekim 2023 tarihli sayısında, Türkiye İşçi Partisi'nden Hatay Milletvekili seçilen ve Gezi Parkı Davasında kesinleşmiş 18 yıllık cezası bulunan Şerafettin Can Atalay'la ilgili hak ihlali kararını açıklamıştır. 20 Temmuz 2023 tarihinde yapılan bu kapsamdaki bireysel başvurunun yaklaşık 3 ay gibi kısa sürede sonuçlandırılması, ister istemez aynı hassasiyet ve özenin HDP'nin kapatılma davasında da niçin gösterilmediğini akıllara getirmiştir. İstanbul 13'üncü Ağır Ceza Mahkemesi, Türkiye Cumhuriyeti hükümetini ortadan kaldırmaya veya görevini yapmasını engellemeye teşebbüs suçundan 25 Nisan 2022 tarihinde sanık aleyhine hüküm tesis etmiştir. Bu karara yönelik istinaf başvurusu tahliye talebi ile birlikte Bölge Adliye Mahkemesi'nin 28 Aralık 2022 tarihli kararıyla reddedilmiştir. Devamındaki gelişmeler, bugünkü tartışmaları tetiklemiştir. Yargıtay 3'üncü Ceza Dairesi de 28 Eylül 2023 tarihli kararıyla mahkumiyet kararını onamıştır. Yargıya saygı mecburidir; bu kararın gereği TBMM'de derhal yapılmalı, konu kapatılmalıdır" diye konuştu.
'MECLİS, AYM'NİN VESAYETİ ALTINDA DEĞİLDİR'
Yargıtay ile Anayasa Mahkemesi'ni karşı karşıya getiren konunun Anayasa'nın 83'üncü maddesinin 2'nci fıkrasında yer alan dokunulmazlığın iki istisnasından biri olduğunu işaret eden Bahçeli, "Bu istisna hükmüne göre; 'seçimden önce soruşturmasına başlanılmış olmak kaydıyla Anayasa'nın 14'üncü maddesindeki durumlar bu hükmün dışındadır.' Şu anayasal kuralı, herkesin idrakinde yarar vardır. Anayasa Mahkemesi ile Yargıtay arasında hiyerarşik bir ilişki yoktur, bu mahkeme süper temyiz merci sıfatına da sahip değildir. Bireysel başvuru kapsamında Anayasa Mahkemesi'nin görevi, bir temel hakkın ihlal edilip edilmediğini, eğer ihlal varsa bu ihlalin nasıl ortadan kaldırılacağının belirlenmesiyle sınırlıdır. Anayasa Mahkemesi'nin millet vicdanına, adalet ruhuna ve hukuki normlara müzahir ihlal kararları diğer mahkeme kararları için yeniden yargılama sebebidir. Daha vahimi, Anayasa Mahkemesi Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne karşı yetki alanını genişleterek yasama ihmali olarak değerlendirdiği konularda kanun yapılıncaya kadar ihlal kararı vereceğini ilan etmektedir. Halbuki bu mahkemenin yetkileri arasında yasal düzenleme eksikliğini denetlemek diye bir şey söz konusu değildir. Gazi Meclis, Anayasa Mahkemesi'nin vesayeti altında hiç değildir. Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir, milletin üstünde ve önünde bir güç de olamaz. Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde oturma eylemi yapan güruhun, Anayasa Mahkemesi'nin yasamayı etkisiz hale getirme girişimini görmezden gelip Yargıtay'a laf etmesi küstahlıktır, hadsizliktir, seviyesizliktir. Sokak çağrısı yapanlar, karanlığa hizmet eden izansızlar ve ilkesizlerdir. Oturanlara sesleniyorum; siz oturmaya devam edin, Türk milleti size Osmanlı şamarını vura vura 31 Mart'ta kaldırmasını bilecektir" dedi.
'PKK'LI VE FETÖ'CÜLERE CAN SİMİDİ UZATAN AYM'DİR'
Ortada darbe, devlet, rejim ve yargı krizi olmadığını söyleyen Bahçeli, "Ortada bal gibi Anayasa Mahkemesi'nin yetkilerini aşarak, yasaları ve anayasayı aşındırarak yargısal aktivizmi vardır ve bu kesindir. Anayasa Mahkemesi yetki alanını genişleterek TBMM'ne ve diğer yüksek yargıya parmak sallamaktadır ve de anayasanın üstünlüğü ilkesini ihlal etmektedir. Anayasa Mahkemesi ile Yargıtay özelinde süregelen sıcak tartışmanın nihayetinde son ihlal kararına özgü olmadığı, bu tartışmanın esasında siyasi kutuplaşmanın yer almadığı, her iki yüksek mahkeme arasında kararların etkisine ve uygulanmasına ilişkin görüş ayrılığının bulunduğu açıktır. Nitekim Anayasa Mahkemesi zulmün yanında, milletin ve devletin karşısında bir mihrak olarak sivrilmiştir. HDP'ye yapılacak Hazine yardımına bloke konulmasıyla ilgili Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı'nın müracaatını reddeden, PKK'ya para akıtılmasının önünü açan Anayasa Mahkemesi'dir. Terörist Demirtaş'ın lehine hak ihlali kararı verip, 50 bin lira tazminat ödenmesine hükmeden Anayasa Mahkemesi'dir. Leyla Güven, Ömer Faruk Gergerlioğlu, Figen Yüksekdağ, Can Dündar başta olmak üzere PKK'lı ve FETÖ'cülere hak ihlali kararıyla can simidi uzatan Anayasa Mahkemesi'dir. Dağda, ovada, sınır içinde, sınır ötesinde başını ezdiğimiz hainlerin sırtını sıvazlayan Anayasa Mahkemesi'dir. Türkiye'nin ve Türk milletinin helal haklarını alenen ihlal eden bu mahkeme, muhtemeldir ki böyle giderse Fetullah Gülen ile Murat Karayılan'a bile hak ihlali kararıyla kucak açacaktır" diye konuştu.
'AYM BAŞKANI ŞEHİTLERİMİZİN KEMİKLERİNİ SIZLATMAKTA'
Yargıtay 3'üncü Ceza Dairesi'nin görevinin gereğini eksiksiz yaptığını, bugünkü sorun yumağının temelinde ise AYM'nin vatan ve millete kasteden lekeli kararlarının bulunduğunu söyleyen Bahçeli, şunları kaydetti:
"Hatırlarsanız, Anayasa Mahkemesi'nin 61'inci kuruluş yıl dönümünde bizatihi Mahkeme Başkanı'nın yaptığı konuşma, millet varlığına ağır bir saldırıydı. 'Demokratik cumhuriyetin geleceği hukuksal ve siyasal düzlemde kuvvetler ayrılığı ilkesinin ve bu kapsamda yargı bağımsızlığının tam manası ile hayata geçirilmesine bağlıdır' açıklamasıyla PKK'dan HEDEP ve CHP'ye kadar zillet ve ihanet cephesine selam verdiğini uzaktan bakınca anlamayacak kadar saf mı duruyoruz? 'Demokratik cumhuriyet' kavramını kullananların kim olduğunu biliyor ve bu şer cephesini tanıyoruz. Kafası zehirlenmiş Anayasa Mahkemesi Başkanına hatırlatırım ki Türkiye'de kuvvetler ayrımı netleşmiş, aralarındaki sınır çizgileri kalınlaştırılmıştır. Dahası yargı bağımsızlığının yanı sıra tarafsızlığı da anayasal hüviyet kazanmıştır. Anayasa Mahkemesi Başkanı zillet ittifakının yüksek yargıya yuvalanmış hastalıklı koludur. Bunu reddediyoruz, bu kişinin haddini ve hududunu çok açık şekilde aştığını düşünüyoruz. Mahkeme Başkanı objektifliğini ve tarafsızlığını kaybetmiş, Türkiye'nin yeni yönetim sistemi ile milli birlik ve kardeşliğine cephe almıştır. Geldiğimiz bu aşamada karşımıza iki seçenek çıkmaktadır; Anayasa Mahkemesi kapatılmalı ya da yeniden yapılandırılmalıdır. Mahkemenin statüsü, kuruluş ve yargılama esasları ile üye yapısının köklü bir reforma tabi tutulması kaçınılmaz bir ihtiyaçtır. Bunu da yeni bir anayasaya ile hayata geçirmek hedefimizdir. Teröre yardım ve yataklık suçu somut delillerle belgelendirilen HDP'nin devam edegelen kapatma davasını sekteye uğratan Anayasa Mahkemesi Başkanı ve malum üyeleri, şehitlerimizin kemiklerini sızlatmaktadır. Terörle mücadelede muazzam fedakarlıklar sergileyen kahramanlarımızın hakkı yenmekte, hukuku hiçe sayılmaktadır. Bölücülüğün odağı olan partinin kapatılması; demokrasi onuru, hukuk namusudur. Bu ihanet yuvasının kapatılmasını aylardır sürüncemede bırakanları, Türk milleti vakti saati geldiğinde mutlaka kapatacaktır."