10.01.2021 - 08:56 | Son Güncellenme:
Aysel Bozan Yılmaz
Tüm dünyayı etkisi altına alan Kovid-19’a karşı en büyük silah: Aşı. O nedenle pek çok ülke, aşı çalışmaları başlattı. Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) verilerine göre dünya genelinde 200 civarı aşı çalışması var. DSÖ bunlar içerisinde ilk olarak Türk asıllı bilim insanları Uğur Şahin ile Özlem Türeci’nin kurucuları olduğu BioNTech’in Pfizer ilaç şirketiyle birlikte geliştirdikleri Kovid-19 aşısının acil kullanımına onay verdi ve ABD ile Avrupa ülkelerinde aşı yapılmaya başlandı. ABD’nin Moderna, İngiltere’nin AstraZeneca/Oxford, Rusya’nın Sputnik V, Çin merkezli Sinovac şirketinin geliştirdiği CoronaVac da aşılar arasında öne çıkıyor.
Türkiye’de de aşı konusunda ses getirecek çalışmalara imza atılıyor. TÜBİTAK Marmara Araştırma Merkezi (MAM) çatısı altında, üniversiteler ve özel ilaç şirketlerinin birlikteliğiyle 7’si aşı, 10’u ilaç olmak üzere 17 proje yürütülüyor. Bunlardan 3 Kovid-19 aşı adayının hayvan deneyleri tamamlanarak klinik araştırmalar için 3 farklı tesiste, pilot üretim çalışmaları devam ediyor. Aynı zamanda bu aşıların klinik çalışma onaylarına yönelik Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu (TİTCK) başvuruları da yapılmış bulunuyor.
Tüm bu çalışmalarla ilgili bilgi almak üzere TÜBİTAK Başkanı Prof. Dr. Hasan Mandal, TÜBİTAK MAM Başkan V. Dr. Osman Okur, TÜBİTAK MAM Gen Mühendisliği ve Biyoteknoloji Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Şaban Tekin ve birinci faz aşamasına yaklaşan aşılardan birinin çalışmalarını yerli bir ilaç firmasıyla birlikte yürüten bilim insanları Prof. Dr. Mayda ve İhsan Gürsel ile bir araya geldik. O toplantıdan satır başları şöyle:
GÜÇLER BİRLEŞTİRİLDİ
Aşıyla ilgili tüm çalışmalar, TÜBİTAK MAM Gen Mühendisliği ve Biyoteknoloji Enstitüsü (GMBE) tarafından yürütülen COVID-19 Türkiye Platformu çatısı altında gerçekleştiriliyor.
“Birlikte geliştirme” ve “Birlikte başarma” ilkesiyle aşının yanı sıra ilaçlar da geliştiren platform kapsamında, 32 üniversiteden 118, 8 özel sektör kuruluşundan 38, 9 kamu Ar-Ge biriminden 67 araştırmacı ve 167’si STAR (Stajyer Araştırmacı) bursiyeri olmak üzere lisans, yüksek lisans, doktora ve doktora sonrası 213’ü bursiyer, 436 araştırmacı görev alıyor.
TÜBİTAK MAM, projeler için gerekli sarf, cihaz, personel ihtiyaçlarını karşılıyor, aynı zamanda projelerde geliştirilen aşı ve ilaçların virüs nötralizasyon testleri ile ACE2 transgenik fare ve gelincik kullanılarak gerçekleştirilen Challenge (Karşı Koyma) testleri de TÜBİTAK’da gerçekleştiriliyor.
Platform kapsamında üretilen, 3 aşı adayının hayvan denemeleri tamamlandı, pilot üretim çalışmaları devam ediyor. Aynı zamanda bu aşıların klinik çalışma onaylarına yönelik TİTCK başvuruları da yapıldı.
Aşının yanı sıra ilaç çalışmaları kapsamında burundan enfeksiyon kapmayı engelleyen bir burun spreyi de üretiliyor.
Yerli ve milli aşı ile ilaç ihtiyaçlarının karşılanması hedefiyle çalışan platformda, dünyada var olan tüm aşı teknolojileri özgün katkılarla birlikte Türkiye’de de geliştiriliyor.
Aşılardan en az birinde, 28 Ocak’ta düzenlenecek TÜBİTAK Bilim Ödülleri töreninde, 1. Faz’a geçilmesi hedefleniyor.
DUBLÖR VİRÜSLER
Aşılar arasında Faz 1 çalışmalarına en yakın olanlardan biri, Prof. Dr. Mayda Gürsel ve Prof. Dr. İhsan Gürsel’in GMP onayı alan Gebze’deki yerli bir ilaç firmasıyla birlikte üzerinde çalıştıkları Virüs Benzeri Partikül (VLP) bazlı Kovid-19 aşısı. İhsan-Mayda Gürsel çifti, hafta sonu demeden neredeyse 24 saat, genç araştırmacı ekipleriyle birlikte aşının pilot üretim çalışmalarını sürdürüyorlar. Aşının ismi kesin olmasa da Covbel ismi düşünülüyor.
Aşı konusu oldukça karmaşık. Prof. Dr. Mayda Gürsel, üzerinde çalıştıkları aşıyı en basit haliyle şöyle anlatıyor:
“BioNTech’in aşısında doğrudan hücrenin okuyup proteine çevireceği mRNA dediğimiz genetik şifre insana veriliyor. Hücre mRNA’yı okur okumaz proteine çeviriyor ve burada sadece virüsün üzerindeki başak protein, spike proteine karşı antijen üretiyorsunuz. Bizimkinde, bu virüsün yapısını oluşturan 4 tane protein var. Spike, nükleokapsid, membran ve zarf dediğimiz bu dört proteinin genetik şifrelerini memeli hücrelerine veriyoruz. Bu hücreler, bu virüs benzeri parçacık (VLP) içindeki şifreleri okur okumaz virüsün dört proteinini bir araya aynen virüs bir araya geliyormuş gibi üreterek parçacık halinde hücrenin dışında salgılıyor. Virüs gibi düşünün VLP’leri. Ancak bunda virüs içinde olan bulaşıcı genetik şifre yok artık, sadece boş virüsün kılıfı gibi düşünün. Burada insana verilen içi boş virüs benzeri yapı; bir deyişle bu yapılar Dublör virüs gibi düşünülebilir.
BioNTech, Moderna ve Novavax aşılarında şöyle bir modifikasyon yapılmış. Spike protein çok stabil dağılmıyor, dağılınca da immün sistemimizin tanıması zorlaşıyor. Bu yapının dağılmaması için bir mutasyon yapıyorsunuz ve çok kararlı bir yapı oluyor. Onlar yarı kararlı yapı yaptılar, sonradan bir başka teknoloji daha gelişti süper kararlı yapıyor. Biz şimdi aşımızda o spike proteini dağılmayacak süper kararlı olsun diye çalışıyoruz. Türkiye’den çıkacak bu VLP platformun içindeki spike, şu anda dünyada kullanılan spikelar içindeki en gelişmiş ve en kararlı yapı. Biliyorsunuz Güney Afrika’da, İngiltere’de yeni çıkan virüs mutasyonu var. Saydığımız diğer aşılar virüs mutasyona uğrayınca yeniden Faz 1’lere başlamaya çalışıyor. Biz onu, süreç esnasında hemen geliştirebildik.”
DÜNYAYLA BENZER
Diğer aşılardan İnaktif SARS COV-2 Aşısı için çalışmalar Selçuk Üniversitesi’nden Prof. Dr. Osman Erganiş ve GMP aşı üretim altyapısı olan özel bir firmayla birlikte yürütülüyor. Prof. Dr. Hasan Mandal, Çin aşısı gibi inaktif olan bu aşıların, diğerlerinden daha yeni ve özgün olduğunu kaydetti. “Örneğin inaktif aşıyı hem daha güvenli hem daha etkin hale getirmek için kullanılan standart adjuvanın yanı sıra DNA tabanlı CpG denen ikinci bir adjuvant madde var. Bu maddenin olduğu tasarım hocalarımızın kendilerine özgü. Çin’den gelen aşılarda bu madde bulunmuyor. Bu sebeple bizim hocalarımızın aşısının hem etkinliği hem de koruyuculuğu çok daha yüksek olacak. Bu şekilde biz sadece Çin’dekinin benzerini yapabilen değil, bunun daha etkin ve özgün versiyonunu yapan bir ülkeyiz. İkincisi ASC adı verilen yeni bir adjuvant ki, bu adjuvanın patenti Boğaziçi Üniversitesi’nden Prof. Dr. Nesrin Özören Hocamıza ait. Hocamızın aşısı ASC bazlı yeni nesil bir aşı olacak. Astrazeneca Oxford ve Rus aşısı denen Sputnik’in Adenovirüs bazlı aşısının benzerini Ankara Üniversitesi Kanser Araştırma Merkezi’nden Prof. Dr. Hakan Akbulut Hocamız Çerkezköy’de GMP altyapısı olan bir firmada üretiyor.”
7 aşıyla ilgili bilgi veren Covid-19 Aşı ve İlaç Platformu koordinatörü Prof. Dr. Şaban Tekin de şu anda dünyada hangi tip aşıyla çalışılıyorsa Türkiye’de de o aşıların çalışıldığını kaydediyor. Tekin, en çok ilerleme kaydedilen 3 aşının yanı sıra Boğaziçi Üniversitesi ile İzmir Biyotıp ve Genom Merkezi (İBG) tarafından Rekombinant Protein Aşısı, Ankara ve Ege üniversiteleri tarafından DNA, Selçuk Üniversitesi tarafından da mRNA aşısı üzerinde çalışıldığını belirtti.
İLK AŞI HAZİRANDA
Normalde bir aşının piyasaya sürülmesi 10 yılı bulabiliyor ancak Kovid-19 pandemisi nedeniyle DSÖ, “Acil durum kullanım” izni veriyor. Örneğin normal şartlarda BioNTech’in güvenirliği 2021 yılında bitecek ve o tarihe kadar aşının yapılmaması gerekiyor ama acil durum nedeniyle aşılamaya başlandı.
VLP bazlı aşının ilk fazı bu ayın sonuna yetişirse, az sayıda gönüllü üzerinde denemeler başlayacak, 40 gün sonra Faz 2 aşamasına geçilmesi planlanıyor. Şu anda Gebze’de GMP onaylı firmada klinik çalışma amaçlı pilot üretim başladı.
Covid-19 Aşı ve İlaç Platformu kapsamında aşıların yanı sıra tedaviye yönelik ürünlerin geliştirilmesi çalışmaları da var. Bu kapsamda TÜBİTAK MAM Gen Mühendisliği ve Biyoteknoloji Enstitüsü’nde (GMBE) Kovid-19 tedavisinde kullanılmak üzere virüsü etkisiz hale getiren scFv denen antikor bazlı ilaç geliştiriliyor. Bu çalışmalar da enstitünün GMP şartlarına sahip özel laboratuvarlarında gerçekleştiriliyor. Burada ilaç olacak antikoru üreten hücrelerin kültürü, seçimi ve laboratuvar düzeyde üretimi, yapısal ve biyolojik etkinlik analizleri yapılıyor. En çok ve en iyi antikor üreten hücreler belirlenip pilot üretime alınacak. TÜBİTAK MAM GMBE Koordinatör Kurum olarak Biyogüvenlik-2 (BSL-2) ve BSL-3 laboratuvarlarında Covid-19 Aşı ve İlaç Platformu kapsamındaki birçok aşı ve ilacın biyolojik etkinlik ve Challenge (virüse karşı koyma) testlerini yaparak ilave destek sağlıyor.
Prof. Dr. Mayda ve İhsan Gürsel, aşı çalışmalarını genç araştırmacılarla birlikte gerçekleştiriyor.
İLAÇ DA GELİŞTİRİYORLAR
Dr. Osman Okur, TÜBİTAK MAM çatısı altında yer alan diğer çalışmalarla ilgili de bilgi verdi. Aşının yanı sıra Gen Mühendisliği ve Biyoteknoloji Enstitüsü bünyesinde, Kovid-19 tedavisinde kullanılmak üzere SARS-CoV-2 virüsünü etkisiz hale getiren ilk antikor temelli ilaç adayı ‘CoV2-N1’in geliştirildiğini belirten Okur, ilacın etkinlik, güvenlik testleri ve üretime yönelik çalışmalarının devam ettiğini kaydetti. Enstitüde ayrıca Hayvan Biyoteknolojisi, Tıbbi Biyoteknolojisi, Bitki Biyoteknolojisi ve Fermantasyon Teknolojileri stratejik iş birimleri altındaki 9 ayrı laboratuvarda da araştırmalar gerçekleştiriliyor.
YURT DIŞINDAN DA İZLENİYOR
Türkiye’de üretilen aşıların hepsi DSÖ listesinde. Tüm dünya, aşı çalışmalarında neler olduğunu izliyor. Öyle ki İsviçre’den bir firma, Prof. Dr. Gürsel çiftinin üzerinde çalıştığı VLP teknolojisini kimin yaptığını öğrenmek istemiş. Prof. Dr. Mandal, “Türkiye, ABD, Çin’den sonra en fazla aşı çalışması yapan platform olarak üçüncü ülke. Faz 1, Faz 2 çalışmaları bitince, bütün firmalar hocaların kapısında gezecek” diyor.
Türkiye’de üretilen aşı miktarı, nüfus için yeterli olacak mı, sorusu da en çok merak edilen konulardan. Prof. Dr. Mandal, ilk etapta çıkacak aşılardan birini üretecek yerli ilaç firmasının üretim kapasitesinin yılda 50 milyon doz olduğunu kaydediyor. Çerkezköy ve Adıyaman’daki çalışmalar da hızlanmış durumda. Tüm aşı çalışmaları tamamlanınca, yeterli dozda aşıya ulaşılacak. Üretim platformları sabit olduğundan teknoloji bir kez oturduktan sonra da yeni üretimler hızlı bir şekilde yapılabilecek.
TÜBİTAK, aşı bulunduktan sonra kazançtan pay istemiyor. Sadece aşıyı yurt dışına transfer edip Türkiye’nin tedarikini zorlaştırırlarsa, o zaman aşıyı istediği yere üretme hakkını elinde tutuyor.