15.12.2020 - 19:02 | Son Güncellenme:
AA
Oktay, TBMM Genel Kurulunda Cumhurbaşkanlığının 2021 yılı bütçesini sundu.
ABD'nin yaptırım kararını 4 siyasi partinin imza koyduğu ortak bir bildiriyle kınayarak milli birlik beraberliği yansıtan TBMM'ye, bilhassa imza atan parti gruplarına şükranlarını sunan Oktay, bu haksız yaptırım kararını bir kez daha şiddetle kınadığını belirtti.
Oktay, "Savunma Sanayii Başkanlığı Başkanı İsmail Demir, Başkan Yardımcısı Faruk Yiğit, Hava Savunma ve Uzay Daire Başkanı Serhat Gençoğlu ve Grup Müdürü Mustafa Alper Deniz; sizlerle gurur duyuyoruz. Milletimiz ve devletimiz adına, 'Sizinleyiz, yanınızdayız.' diyorum." şeklinde konuştu.
Türkiye'nin, 18 yıldır "daha müreffeh yarınlar, daha güçlü Türkiye" idealine doğru emin adımlarla ilerlediğini dile getiren Oktay, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın liderliğindeki bu yolculuğun, gerektiğinde kendi göbeğini kendi kesen, gerektiğinde bedel ödeyen ama bağımsız politikalarını hayata geçirme konusunda asla taviz vermeyen büyük Türkiye yolculuğu olduğunu vurguladı.
"18 yıldır elde ettiğimiz başarıları, siyasi çekişmeler, belirsizlikler, istikrarsızlıklar içinde çırpınan bir parlamenter sistemle, ekonomide hatta ülke savunmasında bile dışa bağımlı bir Türkiye'nin gerçekleştirmesi mümkün müydü?" diye soran Oktay, CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Faik Öztrak'ın tamamen temelsiz eleştirilerde bulunduğunu söyledi. Oktay, "Siz iyi hatırlarsınız aslında o günleri ama kimsenin o günleri hatırlamak işine gelmiyor. İstikrarlı bir Türkiye'yi mi istemiyoruz, onu anlamıyoruz biz." dedi.
Oktay, elini vicdanına koyan herkesin; gücü, tecrübesi ve ağırlığıyla bir dünya lideri olan Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın öncülüğünde Türkiye'nin bölgesel güç haline geldiğini ve küresel güç olma yolunda ciddi yol aldığını kabul ettiğini belirterek, "İsteseniz de istemeseniz de siz de bunu bir gün kabul edeceksiniz." ifadesini kullandı.
Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'nin, önce yüce Meclisin sonra da halkın istek ve iradesiyle kabul edildiğini, herhangi bir kimsenin değil, Meclisin ve milletin irade ve kararına dayandığını hatırlatan Oktay, "Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi, kuvvetler ayrılığına dayanan bir sistemdir ve demokratiktir. Siz bugün dahi bakanlar gelmediğinde 'Nerede bu bakanlar?', geldiğinde 'atanmış' veya 'seçilmiş' şeklinde kibirli yaklaşımınızla konuşmaya ve eleştirmeye devam edin. Milletin, Meclisin, verdiği kararı hazmetmemeye devam edin. Hiçbir şey değiştirmeyecek." diye konuştu.
"Denge ve denetim yok." eleştirilerine yanıt veren Oktay, şöyle devam etti:
"Yürütme olarak günlerdir yüce Meclisimiz önünde harcanan ve harcanacak her kuruşu kurala bağlıyor, açıklamasını yapıyoruz. Hesabını veriyoruz. Bu bir denge denetim mekanizması değil midir? Bu konuda sistem değişikliği öncesine göre farklı olan nedir? Yürütmenin de yasamanın da iradesi bağımsız mahkemelerce denetlenmemekte midir? Yürütmenin kararları idare mahkemeleri ya da Danıştay tarafından iptal edilmemekte midir? Görevini istismar eden kamu görevlileri adli yargıda yargılanmamakta mıdır? Kanunlar Anayasa'ya aykırı bulunduğunda Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilmemekte midir? Bu konuda hiç mi Resmi Gazete okumuyorsunuz? Daha bu sabah bir kanun yine Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edildi. Ayrıca Anayasa'mız gerektiğinde yüce Meclisimize yürütmeyi fesih yetkisini de vermektedir."
"Muhalefet, ülkenin karşılaştığı tehdit ve zorlukları algılamaktan uzak"
Oktay, Türkiye'de bir rejim sorununun söz konusu olmadığını, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'nin rejimle değil, yürütme görevini yerine getirecek organlarla ilgili olduğunu söyledi.
Türkiye'de rejimin, kuruluşundan bu yana demokratik, laik ve sosyal hukuk devleti ilkelerine dayandığını anlatan Oktay, "Rejim sorunu olsa olsa muhalefetin milletimizden gizli, kapalı kapılar ardında hazırladığı karanlık anayasa taslaklarında gündeme gelebilir. Bunun bizimle bir alakası yok." ifadesini kullandı.
Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'yle yürütmeye istikrar kazandırıldığını, ülkenin çok şey kaybettiği koalisyonlar batağının tekrar yaşanmasını önlediğini dile getiren Oktay, "Hazmedemediğiniz buysa biz ne yapalım? Oradan oraya savrulan memleket değil, devlet hiç değil, halkın verdiği muhalefet görevini dahi layıkıyla yerine getiremeyen muhalefetin ta kendisidir. Ne memleketi ne de devleti sorgulayın. Kendinizi sorgulayın." dedi.
Bu sırada bazı milletvekilleri Oktay'a laf attı, TBMM Başkanvekili Celal Adan milletvekillerini uyardı.
Muhalefetin, ülkenin karşılaştığı tehdit ve zorlukları algılamaktan uzak olduğunu söyleyen Oktay, 15 Temmuz'un herhangi bir terörist kalkışmanın çok ötesinde hain bir girişim olduğunu vurguladı.
Fuat Oktay, milletin emanet ettiği silahların, bir terör örgütü tarafından milletin kendisine doğrultulduğunun altını çizerek, "Bu, tarihimizde bir ilktir ve son olması için Anayasa'nın emrettiği ve izin verdiği şekilde olağanüstü hal ilan edilmesi zarureti doğmuştur. 20 Temmuz ve sonrası diye ifade ettiğiniz dönem, bu mücadelenin 15 Temmuz'dan sonra çok daha yoğun olarak başladığı tarihtir. Bundan niye rahatsız oluyorsunuz?" şeklinde konuştu.
Olağanüstü hal döneminde çıkarılan tüm kanun hükmünde kararnamelerin Meclise sunulduğunu ve uygun görülenlerin kanunlaştırıldığını anımsatan Oktay, OHAL dönemiyle sınırlı olarak kullanılan tüm yetkilerin, Anayasa'da öngörülen merciler tarafında, Anayasa'da öngörülen usullere göre yerine getirildiğini kaydetti.
"Tek adamlık kavramı tek parti döneminin konusu"
Yürütme yetkisi ve görevinin Anayasa'da gösterilen şekilde, seçilmiş ve millet iradesine dayanan devlet başkanı tarafından kullanıldığını hatırlatan Oktay, şunları söyledi:
"Ülkemizde 'tek adamlık' kavramı bugünün değil, tek parti döneminin, 1940'lı yılların şef dönemlerinin konusudur. Hafızalarınızı tazelemek istiyorsanız o günlere gidebilirsiniz. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'mizde 'tek adam' değil istişare, katılımcı demokrasi, hızlı ve etkin karar alma mekanizmaları vardır. Biz bunları birer birer uyguluyoruz. Siz kendi içinizde bunları uygulayamıyorsanız bu sizin sorununuz, bizim değil. O 'tek adam' dönemleri, milli şefler, tek parti dönemleri ve güdümlü demokrasi ancak sizin genetik kodlarınızda mevcuttur ve bunlar tarihin karanlık sayfalarında kalmıştır. O sistemlere özlemi bırakın, bugüne dönün ve artık geleceğe bakın. Cumhurbaşkanımızı doğrudan milletimiz seçmiştir ve egemenlik kayıtsız şartsız milletindir."
Cumhuriyet'in 100. yılı olan 2023'e her alanda daha da gelişmiş şekilde ulaşmakta kararlı olduklarını belirten Oktay, Cumhurbaşkanlığı bütçesinin, bu doğrultuda daha müreffeh Türkiye vizyonunu ete kemiğe büründürecek, hedefleri fiili neticelere dönüştürecek şekilde hazırlandığını dile getirdi. Cumhurbaşkanı Yardımcısı Oktay, "Bütçemizi doğrudan milletimizin hür iradesiyle seçilmiş olan Cumhurbaşkanımızın, bağlı başkanlıklar, kurumlar, politika kurulları, ofisler ve tüm ilgili diğer birimlerle ahenk içinde çalışmasını temin edecek şekilde hazırladık." diye konuştu.
Bir milletvekilinin, "milletin, eski Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak'ın istifası sonrasında devletin hazinesinin, maliyesinin başında birileri var mı, yok mu anlamak için 27 saat beklediği" yönündeki sözlerini hatırlatarak şöyle devam etti:
"Aslında bu, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'ne olan güveninizin doğrudan ifadesidir. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'nin aslında bir gün içinde bunların tamamını çözecek dinamizm ve güçte olduğunu bildiğiniz için bu beklenti içindesiniz. Öyle de oldu zaten. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'nde bakanlıklar değişebilir. Milletin verdiği yetki Cumhurbaşkanı'ndadır. Dolayısıyla bütün kararlar 27 saatte alınmıştır. İstikrar tüm kararlılığıyla devam etmiştir. Önceden, parlamenter sisteme şöyle bir bakın; aylar süren belirsizliklerden, kurulamayan hükümetlerden, karar verilemeyen sıkıntılardan şimdi toplam bir gün içinde her şeyin çözülmesini bekliyorsunuz. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi de zaten bunun için var ve gereğini de yapmıştır."
Fuat Oktay şunları da kaydetti:
"Onurlu ve bağımsız politikalarımızın sahadaki teminatlarından Millî İstihbarat Teşkilatı Başkanlığımızla her bir projesiyle yine millî teknoloji hamlemize güç katan ve hiçbir yaptırımın engelleyemeyeceği, hızını kesemeyeceği Savunma Sanayii Başkanlığı bütçeleri de yine Cumhurbaşkanlığı bütçemizin içerisindedir."
Cumhurbaşkanlığı bütçesinin, toplumun her kesiminin beklenti ve hassasiyetleri göz önünde bulundurularak hazırlandığına işaret eden Oktay, bugüne kadar Cumhurbaşkanlığı bütçesi için ayrılan her bir kuruşun, milletin menfaatleri yönünde kullanıldığını, bundan sonra da böyle olmaya devam edeceğini söyledi.
Cumhurbaşkanlığının bütçesinde artış görüldüğüne ilişkin değerlendirmeleri hatırlatan Oktay, "Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'ne geçişimizle birlikte Cumhurbaşkanlığının yürütmenin merkezi haline gelmesi dikkatlerden kaçmamalıdır. Cumhurbaşkanlığı bütçesinin yüzde 51'i devralınan ve yeni kurulan birimlere aittir ve ödenek aktarma yoluyla ilgili kurumlara aktarılan kalemler bulunmaktadır." diye konuştu.
Cumhurbaşkanlığı bütçesinin 1,5 milyar lirasının İçişleri ve Milli Savunma bakanlıklarınca kullanılan barışı destekleme ve koruma hizmetlerine, 175 milyon lirasının acil destek giderlerine, 384 milyon lirasının ise Cumhurbaşkanlığı ofisleri bütçesine aktarılmak üzere ayrıldığını anlatan Oktay, barışı destekleme giderlerinde yüzde 50, hane halkına yapılan transferlerde ise yüzde 35 artış öngörüldüğünü kaydetti. Oktay, bütçe artışının gerekçelerini şöyle sıraladı:
"Kahraman Mehmetçiğimiz 780 bin kilometrekare vatan toprağında ve Libya'dan Suriye'ye, Bosna Hersek'ten Kosova'ya tüm gönül coğrafyamızda huzuru, güveni baki kılsın diye artırıyoruz. Dalgalandığı yerde ne korku ne de keder bırakmayan bayrağımız, dünyadaki mazlum ve mağdurlara umut olsun diye artırıyoruz. Bu, bize tarihimizin yüklediği bir sorumluluktur. Dünyanın dört bir yanında bayrağımızı ve Mehmetçiğimizi sevinçle ve dualarla karşılayan mazlumlar var. Libya, Somali, Bosna ve Suriye'de niye bulunduğumuzu anlamayanlar, bu bütçeyi niye artırdığımızı da anlayamaz. Barışı destekleme ve koruma hizmetlerine ayırdığımız her bir kuruş, Türkiye'yi bu bölgelerden kuşatmaya çalışanların gayretlerini boşa çıkarmak için yapılan harcamadır. Bundan sonra da bu alanda gerekeni yapacağız."
"Dijital Türkiye Portalı'na 2 milyarın üzerinde giriş yapıldı"
Dijital Dönüşüm Ofisi'nin, çağın ötesinde bir yaklaşımla kamu hizmetlerinin dijital ortamlarda en etkin ve verimli şekilde sunulması ve teknoloji altyapısının gelişimi yönünde çalıştığını aktaran Oktay, yarınların rekabetçi ekonomisinde var olabilmenin ancak zamanın ve şartların getirdiklerini doğru yorumlayan dinamik bir yönetişim anlayışıyla mümkün olabileceğini söyledi.
Teknoloji altyapısının gelişmesi, kamu hizmetlerinin dijital ortamda sunulması ve bir bütün olarak çağın gerektirdiği dijital dönüşümü sağlamanın ve Türkiye'de yatırım ortamının iyileştirilmesinin öncelikli hedefleri olduğunu belirten Oktay, bugün itibarıyla 700 kuruma ait 5 bin 336 kamu hizmetinin, e-Devlet Kapısı olarak bilinen Dijital Türkiye Portalı üzerinden sunulduğunu dile getirdi.
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Oktay, Kovid-19 salgınının, telekomünikasyon altyapısıyla dijital kamu hizmetlerinin ne denli önemli olduğunu herkese bir kez daha gösterdiğini ifade ederek vatandaşların ihtiyaç duyduğu işlemlerin birçoğunu Dijital Türkiye Portalı üzerinden yapabilmelerinin, Kovid-19'la mücadelede sosyal izolasyonun sağlanmasında önemli rol oynadığına dikkati çekti.
Oktay, salgın sürecinde seyahat izin belgeleri, pandemi sosyal destek başvuruları ve HES Kodu üretme ve listeleme dahil birçok kamu hizmetinin, dijital olarak sunulmaya başlandığını anlattı.
Sosyal yardım ödemeleri, emekli maaşları, kısa çalışma ödeneği ve doğum yardımı gibi PTT üzerinden yapılan kurum ödemelerine ait sorgulamaların da artık e-Devlet üzerinden yapılabildiğini belirten Oktay, bu yıl 51,7 milyonu aşkın aktif kullanıcısı olan Dijital Türkiye Portalı'na 2 milyarın üzerinde giriş yapıldığını bildirdi. "turkiye.gov.tr" adresi üzerinden sunulan hizmetlerin mümkün olan en geniş kitleye ulaşabilmesi ve erişilebilirliğinin artırılmasına yönelik çalışmaların da yoğun şekilde devam ettiğini ifade eden Oktay, "e-Devlet'te Engel Yok" projesi kapsamında hayata geçen Engelsiz Çağrı Merkezi'yle işitme engelli vatandaşların işaret dili bilen Çağrı Merkezi çalışanlarıyla görüntülü görüşme imkanına kavuştuğunu söyledi.
Oktay, diğer yandan Adrese Teslim Şifre Başvurusu Hizmeti'nin pilot uygulaması sonucunda, 65 yaş üstü olup daha önce e-Devlet şifresi almayan vatandaşlara, başvurmaları halinde şifrelerinin evlerinde teslim edildiğini kaydetti.
Dijital dönüşümün, yalnızca kamu hizmetlerinin elektronik ortama aktarılması değil bürokrasinin azaltılması sonucunu da doğurduğunu anlatan Oktay, "Bu kapsamda 'sıfır belge' hedefiyle çalışmaları sürdürüyor, bürokrasiyi azaltarak kamu hizmetlerinin sunulma süreçlerini kolaylaştırıyoruz. Yürütülen çalışmalar neticesinde 2018'de 3,47 seviyesinde olan kamu hizmeti başına düşen ortalama belge sayısını 0,17'ye kadar indirmiş durumdayız. Böylece hem kamu hizmetlerinin dijitalleşmesi hem de süreçlerin sadeleştirilmesi hedeflerimize her geçen gün daha da yaklaşıyoruz." dedi.
Dijital Türkiye Portalı'na entegre olan kurum sayısının 700'e, kayıtlı kullanıcı sayısının ise 51 milyon 732 bine ulaşmasının, kamuda dijitalleşmenin vatandaşlar tarafından ne denli olumlu karşılandığını ortaya koyduğuna dikkati çeken Oktay, şöyle devam etti:
"Gün boyu 'Ne yaptınız?' diye soranlar vardı ya, e-Devlet'in sahip olduğu bu altyapıyı biz yaptık, biz. Evinizde oturduğunuz yerden, cep telefonundan, tabletinden rahatça yaptığınız o işlemler var ya, onun her birinde alın teri var. Vatandaşımızı rahat ettirme hedefimiz, gelecek vizyonumuz var. Dijitalleşme, yapay zeka, siber vatan var. Biz 'turkiye.gov.tr' gibi bir mega platform kurmuşuz. Kamu hizmetlerine hem güvenli hem de hızlı bir dijital kapı açmışız."
"Araçlarım, 70 milyondan fazla kullanıldı"
e-Devlet'e ekledikleri kamu hizmetleriyle de yetinmediklerini, hizmetleri tek ekranda vatandaşın kullanımına daha etkili sunmanın peşinde olduklarını anlatan Oktay, haziran ayında e-Devlet kapısındaki ilk bütünleşik hizmet olan "Araçlarım"ı kullanıma açtıklarını, bu hizmetin bugüne kadar 70 milyondan fazla kullanıldığını bildirdi.
Gelecek dönemde "Çalışma Hayatım", "İkametgahım" gibi daha fazla sayıda bütünleşik kamu hizmetini tek ekranda Dijital Türkiye üzerinden sunarak vatandaşların hayatlarını daha da kolaylaştıracaklarını dile getiren Oktay, bu çalışmaların kamu hizmetlerinin dijital mecralar üzerinden sunumunda Türkiye'yi en üst lige çıkardığına işaret etti.
Oktay, Türkiye'nin, temmuz ayında yayımlanan 2020 yılı Birleşmiş Milletler e-Devlet Gelişmişlik Endeksi'ne göre, Çevrim İçi Hizmet Endeksi'nde 27. sıradan 22. sıraya, e-Katılım Endeksi'nde ise 37. sıradan 23. sıraya yükseldiğini, 23 Eylül'de yayımlanan AB 2020 Yılı e-Devlet Endeks Çalışmaları'nda ise Kullanıcı Odaklılık başlığında 36 ülke arasında 4. olduğunu paylaştı. Türkiye'nin, bu endeksin genelinde 26. sıradan 13. sıraya yükseldiğini aktaran Oktay, hedeflerinin bu tür endekslerde ilk 10 sıra içinde yer almak ve bunu sürdürülebilir kılmak olduğunu ifade etti.
"Bütüncül dijital dönüşümü hayata geçirmeyi sürdüreceğiz"
Dijital dönüşümün yalnızca bir teknoloji dönüşümü olmadığına, özünde insan ve iş süreçlerinin olduğu kültürel ve organizasyonel bir dönüşüm olduğuna değinen Oktay, şirketlerin dolayısıyla ekonominin sağlıklı ve gelişmiş olmasının yenilikçi fikir ve teknolojilere adapte olmaya bağlı olduğunu söyledi.
Otomasyon, yapay zeka ve dijital teknolojilerin oluşturacağı ekonomik fayda ve sosyal değişimler sonucunda gelecek 10 yıl içinde Türkiye'de 3,1 milyon iş imkanı artışı yaşanacağının öngörüldüğünü belirten Oktay, öngörülen yetenek dönüşümü gerçekleştiği takdirde en büyük yetkinlik gelişiminin 2030'da yüzde 63 oranıyla teknoloji yetkinliklerinde gerçekleşmesinin beklendiğini vurguladı.
Fuat Oktay, Yükseköğretim Kurulunun da bu yönde "Geleceğin Meslekleri" projesiyle lisans ve lisansüstü programlarını güncellediğini ifade ederek şunları kaydetti:
"Cumhurbaşkanımızın vizyonuyla desteklediği projelerle bakanlıklarımız ve tüm kamu kurumlarında dijital teknolojilerin kullanımı ve geliştirilmesi ayrıca ekonomik ve sosyal refahın artırılmasına yönelik insan, iş süreçleri ve teknoloji unsurlarında bütüncül dijital dönüşümü hayata geçirmeyi sürdüreceğiz."
Cumhurbaşkanlığı Yatırım Ofisinin Türkiye'nin sunduğu yatırım fırsatlarını küresel iş dünyasına tanıttığını ve yatırımcılara Türkiye'ye yapacakları yatırımın her aşamasında destek verdiğini belirten Oktay, Ofisin özellikle teknoloji yoğun, katma değeri yüksek, nitelikli ve yüksek istihdam oluşturan yatırımların Türkiye'ye kazandırılması için çalışmalar yürüttüğünü ifade etti. Oktay, "Yatırım Ofisi, 2006-2019 yılları arasında toplam tutarı 23,3 milyar doları bulan yatırıma destek olmuştur. Bu yatırımlarla yaklaşık 48 bin kişilik istihdam sağlanmıştır." diye konuştu.
Oktay, Türkiye'nin 2019 yılında 576 milyon dolarlık yatırım kazanmasını sağlayan Ofisin, 2020 yılında ise salgın kaynaklı olumsuz şartlara rağmen 506,5 milyon dolar tutarında yatırım yapılmasına ön ayak olduğunu bildirdi.
Yatırım Ofisinin, bugün itibarıyla 17,6 milyar dolarlık yatırım tutarına sahip, yaklaşık 40 bin istihdam oluşturma potansiyeli olan toplam 173 yatırım projesini takip ettiğinin altını çizen Oktay, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Bu yatırım projeleri arasında otomotiv, kimya ve petrokimya, lojistik, bilgi iletişim teknolojileri ve elektronik gibi katma değeri yüksek sektörlere yönelik olanlar ön plana çıkmaktadır. Biz, sizin gibi 'Yatırım kimden, nereden geliyor?' diye ayırmayız. Ülke ayrımına, renk ayrımına, din ayrımına sermayede gitmeyiz. Irk ayrımına hiç gitmeyiz. Bu yatırımlar istihdam demek. Bu yatırımlar teknoloji transferi, 'know how' paylaşımı demek. Katkısıyla milletimize dönecek her türlü yatırım, özelikle salgın sonrası dönemde Türkiye'nin elini güçlendirecektir. Önümüzdeki dönemde gerçekleştireceğimiz ilave reformlarla yatırım ortamını daha da iyileştiriyor olacağız."
Borsa İstanbul'un yüzde 10'luk hissesinin Katar Yatırım Otoritesi'ne devri
Cumhurbaşkanlığı Finans Ofisinin ise küresel finans piyasalarında Türkiye'nin önemli bir aktör olmasını sağlamak yönünde çalışmalarını sürdürdüğünü anlatan Oktay, Finans Ofisinin, özellikle İstanbul Finans Merkezi projesine odaklanarak varlığa dayalı finansmanı öne çıkaran "katılım finansı" ile "finans teknolojisi" ekosisteminin güçlendirilmesi için yoğun çaba sarf ettiğini dile getirdi.
Oktay, Borsa İstanbul'un Türkiye Varlık Fonu uhdesindeki yüzde 10'luk hissesinin Katar Yatırım Otoritesine satılmasıyla ilgili eleştirileri hatırlatarak, şunları söyledi:
"Sayın Cumhurbaşkanımız liderliğinde uluslararası yatırımcıları Türkiye'ye çekmek için azami gayret sarf ediyor ve aynı zamanda Türk yatırımcıların yurt dışında yatırım yapmalarını da destekliyoruz. Ülkemize değer katan dış yatırımcıları kendi iş insanlarımızdan ayırmadan ülkemizde iş yapmalarını kolaylaştıracak adımları attık, atıyoruz, atacağız da. Cumhurbaşkanlığı Yatırım Ofisimiz, Türkiye Varlık Fonumuz, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığımız ve Yatırım Ortamını İyileştirme Koordinasyon Kurulumuz Türkiye'ye daha fazla doğrudan dış yatırım çekme yönünde çalışmalarını sürdürmektedir.
Uluslararası sermaye yatırımlarının hem yatırım yapan ülkeye hem de yatırım yapılan ülkeye ekonomik fayda sağladığı açık bir gerçektir. Katar Yatırım Otoritesinin geçtiğimiz günlerde Borsa İstanbul’a ortak olması, ülkemiz için bir kazanımdır ve bu iş birliği milletimize kazanç olarak dönecek bir iş birliğidir. Bundan korkmanıza, başka şeyler aramanıza gerek yok. Yapabiliyorsanız teşvik edin artırmak için."
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun milleti yanlış bilgilendirdiğini ifade eden Oktay, "Biz zaten Sayın Kılıçdaroğlu'nun yanlış hesapların uzmanı olduğunu SSK'dan biliyoruz. Sayın Kılıçdaroğlu aynen şunu söyledi, 'Borsa İstanbul'un karlılık oranı yüzde 52, bu kar oranı ile satın alan fon, ödediği parayı 15-20 ay sonra çıkaracak.' Ayrıca, 'Hiç mi vidadanız yok?" gibi de devam ettiğini hatırlıyorum. Bu nasıl bir matematik, nasıl bir hesap uzmanlığı?" diye konuştu.
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Oktay, 11 ay önce Avrupa İmar ve Kalkınma Bankasından 122,5 milyon dolara alınan yüzde 10'luk hissenin, önceki günlerde 200 milyon dolara Katar Yatırım Otoritesi'ne devredildiğini belirterek, Borsa İstanbul'un yüzde 10'luk hissesinin Avrupa İmar ve Kalkınma Bankası tarafından daha önce alındığında "Borsa elden gitti, öldük, bittik." şeklinde kimseden ses çıkmadığını ancak bu yüzde 10'luk hissenin Katar Yatırım Otoritesi'ne devrinde ses çıkmasını ise anlamakta zorlandıklarını söyledi.
Oktay, "Birilerinin sözcülüğünü mü yapıyorsunuz, ben anlamıyorum." dedi.
Borsa'nın yüzde 10 hissesine karşılık bu sene dağıtılan temettünün 10 milyon dolar olduğunu bildiren Oktay, "2 milyar dolar şirket değerlemesi üzerinden yapılan Katar Yatırım Otoritesi iş birliği, Sayın Kılıçdaroğlu'nun iddia ettiği gibi 15 ayda değil ancak 20 senede kazanılacak kara karşılık gelmektedir bugünkü şartlarda. 15 ay nerde, 20 sene nerde? Bu nasıl bir hesap? Uzun süre muhalefete mahkum olunca artık ayları yıllarla karıştırıyorsunuz. Ben bunu anlıyorum." ifadelerini kullandı.
Fuat Oktay, daha önce benzer yöntemle Borsa'dan Amerikalı şirket Nasdaq veya Avrupa İmar ve Kalkınma Bankasına yapılan hisse devirlerine hiç ses çıkarılmadığını da dile getirerek, "Size yatırımcı beğendiremedik gitti. Yatırımcıyı bir de getirdikten sonra gelip size mi beğendirmemizi istiyorsunuz?" diye sordu.
"Milletin menfaatlerine düşman olmayı bırakın artık"
Katar Yatırım Otoritesi'nin, dünyanın en büyük borsalarından biri olan Londra Borsası'nın da yüzde 10,3'üne ortak olduğuna dikkati çeken Oktay, şöyle devam etti:
"İngiltere'de kimsenin çıkıp da 'Borsanın tapusunu şu ülke aldı, bu ülke aldı' diye sayıkladığını hiç görmedik. Dış yatırım, bir ülkeye duyulan güvenin somut bir göstergesidir ve bunu biraz ekonomi bilgisi olan herkes bilir. Milletimizin çıkar ve menfaatlerine düşman olmayı bırakın artık. Bir kere de sevinin, milletimizin hayrına atılan adımlara. Bir şeyin de ucundan tutun. 'Ne güzel' deyin, 'Daha fazla ne yapabiliriz? Biz de yapalım' deyin. Biz de o zaman muhalefet ve iktidar iş birliği nasıl yapılabilir bütün dünyaya gösterelim.
Bu satışı eleştirenler; ülkemize güven duyulmasından mı rahatsız oluyorsunuz? Ülkeye güven duyulmasa niye yatırım gelsin? Borsa İstanbul'un uluslararası bir değer olarak kabul görmesini mi içinize sindiremediniz? Bunu da anlamadık. Sizi burada rahatsız eden ne? Her şey açık, her şey seçik, her şey milletin önünde. Sizin ittifak görüşmeleri gibi de değil, sizin anayasa çalışmalarınız gibi de değil. Her şeyi açık seçik yapıyoruz. Niye rahatsız oluyorsunuz? Eğer bunlardan dolayı uykunuz kaçıyorsa daha çok uykunuz kaçacak."
Oktay, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın liderliğinde yine "kazan-kazan" ilkesini esas alan iş birliklerine imza atacaklarını ve doğrudan yatırımlarla Türkiye'ye değer katmayı sürdüreceklerini vurguladı.
Türkiye Varlık Fonu'nun, kamu iktisadi teşebbüslerinin, modern yönetim yaklaşımıyla en iyi biçimde değerlendirilerek ekonomiye katkı yapmasını sağlamak üzere çalışmalarını sürdürdüğünü söyleyen Oktay, şunları kaydetti:
"Türkiye Varlık Fonu cari açığı azaltma, yurt içi tasarrufları artırma, özel sektörün girmediği stratejik sektörlere uzun vadeli sermaye çözümleri sunma ve portföyündeki şirketlerin değerini artıracak stratejiler üretme hedefleri çerçevesinde faaliyetlerini yürütmektedir. Adana İskenderun Körfezi'nde kurulması planlanan petrokimya kümelenmesi, Afşin-Elbistan Enerji Santrali gibi mega projeler Varlık Fonunun cari açığı azaltma yönündeki somut adımlarına sadece birkaç örnektir. İskenderun Körfezi'ndeki bu petrokimya kümelenmesi projesi, hem cari açığı azaltacak hem de bölgede ciddi oranda iş imkanı sağlayacak büyük bir adımdır. Önümüzdeki yıl, bu projede çok ciddi, önemli ilerlemeler sağladığımızı hep birlikte göreceğiz."
Yurt içi tasarrufları artırmaya yönelik bir diğer bir adımın da "Türkiye Sigorta" ve "Türkiye Hayat Emekliliği"nin kurulması olduğunu dile getiren Oktay, "Türkiye Sigorta ile uluslararası alanda bir sigorta markası oluşturmada önemli bir aşama kaydetmiş durumdayız. Bu da son derece önemli. Daha çok uluslararası alanda bir marka oluşturma arzumuz var." diye konuştu.
Oktay, Ziraat Bankası, Vakıfbank ve Halkbank’ın sigorta ve hayat-emeklilik alanlarındaki iştiraklerini bir çatı altında birleştirerek, yurt içi tasarrufları daha etkin şekilde artıracaklarını belirtti.
"Varlık Fonu'nu muhalefet diline doladı"
Muhalefetin, Türkiye Varlık Fonunun denetlenmediği eleştirilerine değinen Oktay, "Türkiye Varlık Fonu, çok katı ve kapsamlı bir denetime tabidir. Saygınlığı uluslararası piyasalarca kabul görmüş şirketler tarafından yapılan bağımsız denetimi, Devlet Denetleme Kurulu denetçilerinin yaptığı denetim izlemekte ve süreç ülkemizin en üst denetim mercii olan Meclis denetimiyle bitmektedir. Türkiye Varlık Fonu çatısı altında bulunan ve daha önce Sayıştay denetimi devam eden tüm kuruluşlarımızın aynı şekilde Sayıştay denetimi devam etmektedir." ifadelerini kullandı.
Türkiye Varlık Fonunun borçlarının arttığı eleştirilerinde doğruluk payı olmadığını dile getiren Oktay, Fonun 2017 yılındaki finansal tablolarına sadece 2 şirket konsolideyken 2018 yılında finansal tablolara 13 şirketin daha eklenmesi sonucu fark oluşmasının doğal olduğunu kaydetti.
Borçluluğun bağımsız denetçi raporunda yer aldığını anlatan Oktay, OECD standartlarında, borçlanmanın varlıklara oranının yüzde 22 seviyelerinde olması kabul görürken, Türkiye Varlık Fonunun borçluluk oranının yüzde 3 olduğunu belirtti. Fuat Oktay, "Varlığa dayalı kalkınma fonumuz Türkiye Varlık Fonunu karalamaya çalışanlara en güzel cevap, Fonun uluslararası yatırımcılardan gördüğü rağbettir. Türkiye Varlık Fonu, stratejik bir yatırım kolu olarak ülkemizin gelecek vadeden projelerine, şirketlerine ve işbirliklerine yatırım yapmayı sürdürecektir." dedi.
İslam İşbirliği Teşkilatı Ekonomik ve Ticari İşbirliği Daimi Komitesi'nin (İSEDAK) çalışmalarının uluslararası temsile uygun ve Türkiye'nin itibarına yaraşır bir şekilde Strateji ve Bütçe Başkanlığı tarafından yürütüldüğünü ifade eden Oktay, "Önümüzdeki dönemde, İslam İşbirliği Teşkilatı tercihli ticaret sistemi, İSEDAK Altın Borsası, İSEDAK Gayrimenkul Borsası ve S&P İSEDAK Endeksi gibi projelere ilişkin çalışmalara hız vererek bu alanlarda da somut netice almayı sürdüreceğiz." diye konuştu.
"İletişim Başkanlığı önemli işbirliklerine de imza attı"
İletişim Başkanlığının, ulusal ve uluslararası düzeydeki meselelere ilişkin Türkiye'nin tezlerini ve imajını güçlendirmek amacıyla yıl boyu stratejik iletişim çalışmalarını yürüttüğünü, sosyal medyanın doğru ve etkili kullanımı konusunda projeler gerçekleştirdiğini aktaran Oktay, "İletişim Başkanlığı, Türkiye-Azerbaycan Medya Platformu ve İslamofobiye Karşı Türkiye-Malezya-Pakistan ortaklığında güçlü bir uluslararası medya ve iletişim merkezi kurulması gibi önemli işbirliklerine de imza atmıştır. İletişim Başkanlığımız, ülkemizin marka değerini her platformda daha da yükseltmek için kamu diplomasisinde öncü ve etkin rolünü ısrarla sürdürecektir." değerlendirmesinde bulundu.
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Oktay, İletişim Başkanı Fahrettin Altun'un maaşı hakkında daha önce Mecliste bilgi verdiğini anımsatarak, şunları kaydetti:
"Ne kadar açıklarsak açıklayalım, duymak istemiyorsunuz. Ne İletişim Başkanı ne başka birisi, kamuda çalışan hiç kimse... Önceden, istediği yerden istediği kadar yönetim kurulu üyelikleri alabiliyorlardı veya nerede görev yapıyorsa huzur hakları veya ücretler alabiliyorlardı. Biz kendi dönemimizde bunu engelledik. Bunu engelleyen biziz, siz değilsiniz ve şunu da söyledik: Kaç tane kurulda veya nerede görev yaparsanız yapın, sadece bir tanesinden huzur hakkı alabilirsiniz, başkasından hiçbir şey alamazsınız ve bu herkes için böyledir, bunun bir istisnası söz konusu olamaz. Olsa zaten yasaya aykırı. Böyle bir şey yok."
"Diyanet İşleri Başkanlığımızın rolü son derece önemlidir"
Diyanet İşleri Başkanlığının, 129 bin mensubuyla hem yurt içinde hem de yurt dışında ilim ve irşat çalışmalarını sürdürdüğünü söyleyen Oktay, Başkanlığın din hizmetlerinin yanı sıra toplumsal birlik, beraberliğe katkı yapan sosyal ve kültürel içerikli faaliyetlerinin son derece önemli olduğunu vurguladı.
Oktay, "DEAŞ, FETÖ gibi birçok hain terör örgütünün kol gezdiği ve İslam'ın yanlış yorumlandığı bir ortamda Diyanet İşleri Başkanlığımızın rolü, son derece önemlidir. Milletimizin en zor anlarında daima yanında olan Diyanet İşleri Teşkilatı, vefa destek gruplarıyla da milletimizin yanında olmuştur." dedi.
Başkanlığın bütçesinin yüzde 96,2'sini, en zor anında daima milletin yanında olan Diyanet personelinin maaş ve prim giderlerinin oluşturduğunu anlatan Oktay, şöyle devam etti:
"Orman yangınlarından bahsedildi ve yağmur duasından bahsedildi. Allah'tan korkun. Siz bizim çevreciliğimizi sorgulayamazsınız. Ormanların azalması iddiası gerçeği yansıtmamakta. 2002 yılında 20,8 milyon hektar olan orman varlığı 2,1 milyon hektar artırılarak 2020 yılı sonunda 22,9 milyon hektara çıkarılmıştır. 2023 yılına kadar 7 milyar fidan toprakla buluşacaktır; isteseniz de istemeseniz de buluşacak.
PKK'nın yok ettiği ormanlara gelince ses çıkarmayan sizler, ağaç diken ve ormanları koruyan bize dil uzatmaya çalışıyorsunuz. Çevrecilikten bahsediyorsunuz bize. PKK'nın yok ettiği orman varlığı 10 milyon ağaç. Bu, sadece sayabildiklerimiz. Ağaç sevgisi olanlar neredesiniz? Buradaysanız, sesinizi çıkarın. Ormanları, ağaçları yakan PKK'ya karşı, terör örgütlerine karşı sesinizi çıkarın. Siz ne yaparsanız yapın, biz inşa etmeye, ağaç dikmeye, ormanları korumaya, çevreyi güzelleştirmeye devam edeceğiz."
Milli Saraylar İdaresi Başkanlığının, tarihi eserler ve yapıları kültürel ve tarihi arka planlarına sadık kalmak suretiyle ihya ettiğini ve yabancı ziyaretçiler tarafından modern müzecilik anlayışı içinde ziyaret edilmesini sağladığını belirten Oktay, böylece ekonomi açısından da yine stratejik önemi haiz turizm sektörünün uluslararası rekabet gücünü artırdığını dile getirdi.
"Savunma sanayimizin gelişimini tüm dünya kabul ediyor"
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Oktay, savunma sanayisinin, bağımsızlığı korumak ve her alanda Türkiye'nin, vatandaşların güvenliğini sağlamak için güvenlik güçlerinin ihtiyaç duyduğu teçhizatı geliştirme yeteneğine sahip kuruluşların tümünü içinde barındırdığını ifade etti.
Savunma Sanayii Başkanlığının stratejik sorumlulukla belirlediği hedefler ve iş birliğini güçlendiren yapısıyla Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan liderliğinde Türk savunma sanayisini ileriye taşıdığının altını çizen Oktay, şunları söyledi:
"Son 18 yılda savunma sanayisi sektörümüzün büyük gelişim gösterdiğini tüm dünya kabul etmektedir. Halihazırda sektör, ülkemizin ihtiyaçlarını karşılamanın ötesinde dost ve kardeş ülkelerin de bu alandaki taleplerine cevap verebilecek hale gelmiştir.Yürütülen 700'ü aşkın proje ve diğer ilgili faaliyetlerin sonucunda gelinen noktada yıllık 11 milyar dolar sektör cirosu ve 3 milyar dolar seviyesinde ihracat tutarına ulaşılmıştır. Dünyanın en büyük 100 savunma sanayi şirketi arasında bugün 7 Türk şirketi bulunduğunu zaten hepimiz biliyoruz. Kara ve deniz savunma araçlarında dünyada kendi zırhlı araçlarını, savaş gemilerini tasarlayan, inşa eden ve idamesini gerçekleştirebilen 10 ülke arasında yer alıyoruz. İHA, SİHA ve TİHA üretiminde ise dünyanın ilk 3 veya en fazla 3-4 ülkesi arasındayız."
"Yaptırımlar, geliştireceğimiz sistemleri biraz daha önce geliştirmemizi sağlayacak"
Oktay, yurt içinde gerçekleştirilen başarılı terör operasyonlarıyla Barış Pınarı, Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı gibi sınır ötesi operasyonlarda insansız hava araçları başta olmak üzere milli savunma ürünlerinin ordunun gücüne güç kattığını dile getirerek, bugün tüm dünyanın gıptayla takip edeceği ve Türkiye'yi dışa bağımlılıktan kurtaracak gelişmiş hava savunma sistemlerini geliştirdiklerini, daha da geliştireceklerini vurguladı.
Fuat Oktay, "Bize uygulamaya çalıştıkları yaptırımlar, geliştireceğimiz sistemleri biraz daha önce geliştirmemizi sağlayacaktır." dedi.
Milli güvenliği milli teçhizatlarla sağladıklarını kaydeden Oktay, "Karada ALTAY, EJDER ve Pars; Mavi Vatan'da MİLGEM gemileri; havada ATAK, GÖKBEY, Akıncı, AKSUNGUR ve ANKA ile elektronik harp sistemlerinde KORAL ve SOJ; ülkemize gök kubbede siper olacak hava ve füze savunma projelerimiz; HİSAR, KORKUT ve SİPER'le savunma imkanlarımızın gücüne güç katıyoruz." diye konuştu.
Terör örgütleriyle mücadelede yerli teçhizatların kullanıldığını belirten Oktay, "Rahatsızlık duyanlar, yaptırım uygulamaya çalışanlar da bundan dolayı yaptırım uyguluyorlar. Yoksa Türkiye Cumhuriyeti devletinin, hükümetinin, milletinin iş bilmediğinden veya uluslararası camiayla nasıl iş kuracağını, o kurallara nasıl uyup uymayacağını bilmediğinden değil; bizim mücadele ettiklerimizden rahatsız oluyorlar." ifadesini kullandı.
Sınır ötesinde en zorlu şartlarda gerçekleştirilen harekatlarda tek bir sivilin kılına dahi zarar vermediklerinin altını çizen Oktay, sahip olunan savunma sanayisi teknolojileri sayesinde bu duruma son derece dikkat ettiklerini söyledi. Oktay, "Bunun en son örneklerini Azerbaycan'ın yaptığı operasyonlarda bile gördük. Yine bizim teknolojilerimizin verdiği imkanları burada da gördük. Ermeniler neler yaptı, gördünüz. Türk milleti neler yaptı, onu da gördünüz; özellikle siviller için ifade ediyorum." şeklinde konuştu.
"Biz eli kanlı teröristleri vuruyoruz, sesi Fransa'dan geliyor"
Terör örgütüne yönelik operasyonlara karşı eleştirileri de anımsatan Oktay, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Biz eli kanlı teröristleri vuruyoruz, onları inlerinde vuruyoruz, zalimleri vuruyoruz; sesi Fransa'dan geliyor, sesi Batı ülkelerinden geliyor, içeride onların sözcülüğünü yapanlardan geliyor. Sesin geldiği yerlere baktığımızda, aslında biz doğru yolda olduğumuzu görüyoruz. Ses nereden gelirse gelsin, biz doğru bildiğimiz yolda ilerleyeceğiz. Teröristlere karşı milletin yanında, zalimlere karşı mazlumların yanında yer almaya devam edeceğiz. Onlardan medet uman ve onların dünyadaki uşakları da dahil bize ses verenlere söylüyorum: Onlar nereden, ne ses verirlerse versinler, umurumuzda bile olmaz. Biz bildiğimiz yolda ilerleriz ve ilerlemeye de devam edeceğiz. Milletimiz bizimle olsun yeter."
Oktay, Ar-Ge çalışmalarında yenilikçi yaklaşımlara önem verdiklerini, değişen küresel şartlara uyum içinde gelecek için önem arz eden biyogüvenlik, siber güvenlik ve gıda güvenliği gibi alanlarda da çalıştıklarını anlattı.
"O tankı zamanında üreteceğiz"
Tank Paleti Fabrikası'na ilişkin defalarca açıklama yapıldığını dile getiren Oktay, Türkiye'nin milli menfaatleri ne kadar gerektiriyorsa savunma sanayine ayrılan payı o kadar artırmaya devam edeceklerini belirtti.
Fuat Oktay, "Prototipi üretilmiş bir tankın seri üretiminden bahsediyoruz. Seri üretimin ön şartı güç sistemi yani motor, transmisyon ve yan aksamı dahil bileşenlerin sorunsuz şekilde zamanında temini. Özellikle güç sistemi maalesef ilgili ülkenin ihraç müsaadesi çıkarmaması nedeniyle gerçekleşmemekte. Orayı eleştireceğinize dönüp bu tarafı eleştirmeye başlıyorsunuz. Prototip geliştirme aşamasında sorun çıkarmayan ilgili ülke, seri üretim aşamasında sorun çıkarıyor. Acaba neden? Ben onu takdirlerinize bırakıyorum. Biz, kim ne sorun çıkarırsa çıkarsın bu güç sistemlerinin motorlarını da yerli üretimini de sağlayacağız ve o tankı zamanında üreteceğiz."