14.03.2025 - 21:18 | Son Güncellenme:
AA
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan TV100 canlı yayınında gündeme ilişkin soruları yanıtladı. Fidan, Suriye'deki yeni yönetimin bölgede "zulmü ve tarihsel haksızlığı" gidermesinin önemli olduğuna işaret ederek, "Bölgede terör faaliyetlerine bulaşan bütün silahlı unsurların denklem dışına çıkması, bütün nüfusların normal bir hayata dönmesi elzem." dedi.
Bölgenin "çok çektiğini" belirten Fidan, "Artık 21. yüzyıldayız. Herkesin mutluluğu, refahı yaşadığı bir coğrafyada, dünyada bizim burada hala sınırımızın yanı başında silahların kan kusması kabul edilebilir bir şey değil." diye konuştu.
Fidan, Suriye'deki Kürtlere eşitlik haklarının verilmesinin terör örgütü PKK/YPG'nin dile getirdiği güçlü yerel yönetim ya da otonomi taleplerinin bir uzantısı gibi değerlendirilmesine ilişkin soruya, "Biz hiçbir zaman için orada bir otonomi veya özerklik arayışına ilişkin bir taviz olduğunu düşünmüyoruz." ifadesini kullandı.
Suriye'nin büyük bir ülke olduğunu belirten Fidan, "Ben böyle bir anlayışın olduğunu açıkçası düşünmüyorum. Suriye'deki yönetiminde böyle bir anlayışı yok. Oradaki talebin de ben bu yönde olacağını da düşünmüyorum." diye konuştu.
"YENİ YÖNETİME TELKİNİMİZ SURİYE KÜRTLERİNİN HAKLARININ VERİLMESİ"
Bakan Fidan, Suriye Demokratik Güçleri'ni (SDG) Suriye'deki yeni yönetimle anlaşmaya iten faktörlere ilişkin soruya, "Esas itibariyle bizim en başta dediğimiz şey şuydu 8 Aralık'tan itibaren biliyorsunuz, yeni Suriye yönetiminin YPG işgaline ve korsanlara son verecek inisiyatifi ele alması gerekiyor. Türkiye olarak Cumhurbaşkanımızın (Recep Tayyip Erdoğan) da ilk baştan çizdiği strateji buydu." dedi.
Bakan Fidan, (Şara ile Abdi arasında imzalanan anlaşma) "Yeni yönetime telkinimiz Suriye Kürtlerinin haklarının verilmesi, bu hem Cumhurbaşkanımız hem de Türkiye için fevkalade önemli." diye konuştu. Bunun tarihi bir fırsat olduğunu söyleyen Fidan, "Yani Suriye'deki yeni yönetimin Suriye'deki Kürtlere eşitlik haklarını vererek buradan zulmü ve tarihsel haksızlığı artık gidermesi önemli." ifadesini kullandı.
Fidan, Rusya-Ukrayna Savaşı'nın etrafında oluşan dengelere işaret ederek, "Savaşın başlaması tarafları böldü, bitmesi de bölüyor. Başından beri Türkiye'nin dillendirdiği cümleler bugün ABD tarafından dillendiriliyor." dedi.
TERÖR ÖRGÜTÜ PKK'NIN SİLAH BIRAKMASI ÇAĞRISI
Fidan, İmralı'dan yapılan terör örgütü PKK'nın silah bırakması çağrısına işaret ederek, "Yapılan çağrıya kulak verilmeli, tarihi bir fırsat olarak görülmesi gerekiyor. Örgüt bunu zemin olarak alıp kendini feshetme sürecini başlatmalı." şeklinde konuştu.
"Örgütün dışarıda liderlik görevini yürüten kadrolarının" belli bir noktaya kadar talimat verme imkanı olduğuna fakat bazı kararları alamadığına değinen Fidan, "Kurucu iradenin bu türden bir talimat vermesi önemli." açıklamasını yaptı.
Fidan, DEM Parti'nin uzun yıllardır vesayet altında olduğunu ve siyaset yapamadığını belirterek, "Örgütün silahlı terör unsurlarının vesayeti altında siyaset yapmaya çalışan bir unsur var. Burada hiçbir zaman için gerçek bir siyasi dilin, gerçek bir siyasi problemin, metodun ortada olduğunu yüzde 100 söylemek mümkün olmuyor." diye konuştu.
Çağrının siyasi vesayetten de kurtulma açısından önemli olduğunu dile getiren Fidan, "Bu fırsat penceresini değerlendirirlerse, Türkiye ve bölge için açılım olur. Başkaları aklını çelerse, 2013'te çeldikleri gibi, kendi bilecekleri iş, biz her türlü senaryoya hazırız." değerlendirmesinde bulundu.
AVRUPA'NIN GÜVENLİK MİMARİSİ
Bakan Fidan, 2007-2008 yıllarında Türkiye, Avrupa Birliği'ne (AB) alınsaydı, İngiltere'nin muhtemelen AB'den çıkmamış olacağı değerlendirmesinde bulunarak, "Türkiye'nin ve İngiltere'nin, AB'nin içerisinde olduğu yapı ister istemez kendi dış politika ve dış güvenlik mimarisini de daha erkenden ortaya çıkaracaktı." dedi.
Avrupalı liderlerin, dünyanın birkaç çekim alanına bölünmesi durumunda ne yapacağı konusunda kafa karışıklığı yaşadığını anlatan Fidan, şunları kaydetti:
"İngiltere'nin, Avrupa'nın belli ülkelerinin, Türkiye'nin içinde bulunduğu bir yapının bölgede kendi çekim merkezini oluşturması gayet mümkün. Bu kabiliyet var, imkan var. Bu sadece bir irade koyup peşinden gitmeyle alakalı bir konu." Fidan, Avrupa siyasetinin tarihsel kökenlerine bakıldığında Avrupalılar açısında hiçbir şeyin basit olmadığını kaydetti.
Fidan, 8 Aralık 2024'te Suriye'de "yeni bir dönemin" başladığını kaydederek, "Bu dönem tabii çok büyük bir tarihi fırsatı getirirken Suriye halkı için ve bölge için aynı zamanda birçok problemin de aslında başlangıç noktası oldu. Gerçekten yeni yönetim ve Suriye halkı arkasında ülkeyi yokluğa, imkansızlığa, açlığa bırakmış bir liderin kalıntısıyla baş başa kaldılar. Ve şu anda sistem kendini yeniden ayağa kaldırmaya çalışıyor devletiyle, milletiyle." ifadelerini kullandı.
Suriye'nin hem uluslararası toplumun hem Türkiye'nin her türlü desteğine ihtiyacı olduğunu belirten Fidan, "Bizim tabii ki bu bir tarihi mesuliyetimiz yanı başımızda bulunan kardeşlerimize yardım etmek, modern bir devlet imkanını kullanarak profesyonel bir şekilde onlara her türlü desteği götürmek önemli." diye konuştu.
Fidan, 13 Mart'ta Suriye'nin başkenti Şam'a yaptığı ziyaretteki görüşmelere ilişkin de açıklamalarda bulunarak, "Türkiye olarak bizim yaşamsal çıkarlarımız var özellikle başta güvenlik olmak üzere. Suriye'nin içinde bulunduğu belli şartları suiistimal eden terör örgütleri var. O konuları görüşmek, mevcut gelişmeleri bir gözden geçirmek ve iki ülke arasındaki diğer gündeme gelmesi gereken bazı konular var. Yani enerji ve diğer yardım konuları bunların hepsini ele aldık." şeklinde konuştu.
"SURİYE'DE NORMAL HAYATA DÖNÜŞ ÖNEMLİ"
Suriye'de normal hayata dönüşün fevkalade önemli olduğunu vurgulayan Fidan, "Normal hayata dönülmeden, gerek Türkiye'de gerek civar ülkelerde bulunan mültecilerin dönmesi de mümkün değil. Şu anda belirli gelişmeleri az da olsa görüyoruz. Önemli olan güvenliğin, istikrarın sağlanması, tesis edilmesi." değerlendirmesinde bulundu.
Fidan Ürdün'e ziyaretini hatırlatarak, "Ürdün'de Türkiye'nin aslında çerçevesini önceden oluşturduğu, teklif ettiği bu DEAŞ'a karşı mücadele platformunun temelleri atıldı. Suriye aslında bunun önemli bir ayağı çünkü Suriye'de ve Irak'ta DEAŞ'in tekrar neşvünema bulmaması son derece önemli. Yeni mekanizmanın teknik özellikleri, birtakım parametreleri nasıl olabilir, ne yapılır, ona biraz baktık." dedi.
Suriye'nin belli bölgelerindeki gerilimlere ilişkin Fidan, "Biz daha önce provokasyon uyarısında bulunmuştuk. Maalesef bu ne ilk provokasyon olacak ne son provokasyon olacak. Önemli olan bu türden provokasyonlara karşı alacağınız idari ve siyasi önemler." ifadelerini kullandı.
Fidan, provokasyonların bölgedeki Nusayri kesimine yönelik bir proje olduğunu belirtti.
Devrik rejim unsurlarının hükümet birliklerine tuzak kurarak saldırması ve askerleri öldürmeleri sonucu ortaya çıkan, her iki taraftan sivil unsurların da karıştığı bir konu olduğunu söyleyen Fidan, "Özellikle Nusayri ve Sünni hassasiyetinin bulunduğu bir yerde, yakın tarihinde bazı acıları yaşamış bir toplumun yaraları bu kadar taze iken, aslında provokasyona açık bir yaranın olduğu ortada." diye konuştu.
8 Aralık'tan itibaren birçok çevrenin yeni yönetimin ve bağlılarının Nusayri sivil kesime yönelik bir rövanşist yaklaşıma gideceğini düşündüğünü ancak bunun olmadığını belirten Fidan, şunları söyledi:
"Yeni yönetim ne dediyse gerçekten arkasında durdu. Yeni yönetim bu türden bir rövanşist tavra girmeyince gerçekten aklı selim, makul, herkesi kucaklayan, yaraları bir an önce sarmaya odaklı bir yaklaşım sergileyince bu sefer umduğunu bulamayan belli çevreler provokasyonu kendileri örgütlediler. Yani bu provokasyonun hemen arkasında özellikle Suriye'deki Ahmed Şara yönetiminin çıkıp 'bunların sorumlularını bulacağız' diyerek bir mekanizma oluşturması önemliydi."
Fidan, bölgede farklı mezheplerin varlığından söz ederek, "Üzücü olan şu, Türkiye'de bazı çevrelerin ucuz bir siyaset dili kullanarak, yakın çevremizde olan birtakım gelişmelerin Türkiye'ye aynasını tutması, buradan özdeşleştirmeye gidebilmesi ve bunun başka bir geriliminin Türkiye'de taban bulmaya yönelik siyasi operasyona dönüştürmesi talihsiz bir yaklaşım." şeklinde konuştu.
"BİZ BURADA MİLLETİMİZİN GÜVENLİĞİNİ, ÇIKARLARINI GÖZETMEK İÇİN VARIZ"
Suriye'deki gelişmelerin profesyonel bir şekilde takip edildiğini söyleyen ve yeni yönetimle SDG arasında imzalanan anlaşmanın etkileri üzerine konuşan Fidan, "Özellikle YPG ile ilgili konularda, başta provokasyon olmak üzere, ileriye yönelik birtakım tezgahlar olmak üzere her şey gündemde olabilir. Yani iyi niyetle imzalanmış bir anlaşma varsa, gereği yapılsın. Ama birtakım orada sorunlar, ileriye döşenmiş mayınlar olabilir. Biz Türkiye olarak bunu kendi açımızdan çok yakından gözetliyoruz, bakıyoruz. İnşallah çok fazla kan dökülmeden, sulh içinde bir normal hayata geçiş olur, terör biter." değerlendirmesinde bulundu.
Fidan, Suriye'deki yeni yönetim ile SDG arasında yapılan anlaşmanın son Şam ziyaretinde ele alındığını ve Türkiye'nin endişelerinin dile getirildiğini belirterek, şöyle devam etti:
"Biz Suriye devletinden ne bekliyoruz? Kürtlere bütün haklarının verilmesi gerekiyor. Ama buna mukabil oradaki terör yapısının ortadan kalkması, silah unsuru bütün imkan ve kabiliyetlerini devlete teslim etmesi gerekli. Bunu nasıl hayata geçirmeyi düşünüyorsunuz? Bunları bilmek profesyonel açıdan bizim için önemli. Bunun olabilirliğine ilişkin kanaatimi pekiştirmek zorundayım ki ona göre ben ne kadar alarmda olacağım, ne kadar müdahale edeceğiz, ne kadar etmeyeceğiz."
"Biz burada milletimizin güvenliğini, çıkarlarını gözetmek için varız." diyen Fidan, anlaşmanın olumlu bir adım olduğunu ancak etkilerine ilişkin bir şey söylemek için "bundan sonra atılacak adımların" görülmesi gerektiğini belirtti.
Suriye'de hiç kimsenin kendisini azınlık hissetmeden, eşit imkanlardan istifade ederek daha büyük bir refahın özel bir parçası olduğunu hissetmesi gerektiğini söyleyen Fidan, "Bizim yaşadığımız coğrafyada bir yeri otonom ve ayrı yaptığınız zaman ona aynı muamele edersiniz. Geri kalan refahtan istifade etmez. Buna hiç gerek yok." dedi.
Fidan, Türkiye'nin Suriye konusundaki rolüne ilişkin, önemli olanın ülkenin ortaya koyduğu hedeflerin hayata geçirilmesi olduğuna dikkati çekerek, Türkiye'nin bölgede çatışmaların bittiği, kardeşlik ve dayanışma duygusunun arttığı ve çağdaş profesyonel dayanışma metotlarının kullanıldığı bir politika vizyonu bulunduğunu anlattı.
Türkiye'nin Suriye, Ukrayna, Kafkasya ve Balkanlar gibi bölgelerde görmek istediği neticeler doğrultusunda değişen ölçülerde rol aldığını aktaran Fidan, Türkiye için önemli olanın ortaya konulan perspektifin ve vizyonun yürümesi olduğunu dile getirdi.
TERÖR ÖRGÜTÜ "VEKİL UNSUR" GÖREVİ GÖRÜYOR
Fidan, Türkiye'de siyaset yapma imkanı varken silahlı terör yolunun seçilmesinin "ülkeye ve millete düşmanlık" ve "başkalarının taşeronluğunu yapmak" olduğunu vurguladı.
Terör örgütü PKK'nın kendisini çoktan feshetmiş olması gerektiğini belirten Fidan, "Aslında 2013'te bu sürece girilmişti, oluyordu ama Suriye'deki birtakım fırsatları varmış gibi göstererek örgütü kandırdılar. Bunca yıl kaybedildi. O zaman örgütün aklını çelen bölgesel aktörlerin kimler olduğunu örgüt kendisi biliyor." ifadelerini kullandı. Fidan, 2013'ten örgütün aklını çelenlerin tekrar devreye girebileceğine karşı uyardı.
Fidan, geçmişle kıyaslandığında Türkiye'nin, örgütü alanda tamamıyla yenilgiye uğratmasını, Irak'ta ve Suriye'de baskılamasını bir konjonktür değişikliği olarak nitelendirerek, Türkiye'nin 10 sene öncesine nazaran mücadele konusunda çok yol kat ettiğini dile getirdi.
Örgütün ilişkide olduğu başka unsurların menfaatini temsil etmeye başlayarak "vekil unsur" haline dönüştüğünü aktaran Fidan, örgütün silah bırakma çağrısını uyup vesayetten kurtulması çağrısında bulundu.
DEĞİŞEN ABD-AVRUPA İLİŞKİLERİ VE YENİ OLUŞUMLAR
Fidan, İkinci Dünya Savaşı'ndan beri ABD'nin Avrupa'da oluşturduğu güvenlik şemsiyesi altında oluşan demokrasi ve refah alanının, ABD'nin koruyuculuğu olmadan ayakta duramayacağı değerlendirmesini yaparak, Avrupalıların uzun yıllar boyunca bunu kendilerini yaptığı yanılgısına düştüğünü kaydetti.
ABD'nin güvenlik şemsiyesini çekmesi ihtimalinin ortaya çıkışının Avrupalıları kendi adımlarını atmaya ittiğini anlatan Fidan, Avrupalıların orta ve uzun vadede ABD'nin kendilerine sağladığı kabiliyetleri geliştirdiğini vurguladı.
Fidan, "Avrupa, Amerika'nın olmadığını varsaydığı yeni bir güvenlik mimarisi geliştirirken, Avrupa'daki birtakım güçlerin, Türkiye de dahil, rollerinin parametreleri, çarpan katsayıları da değişiyor." diye konuştu.
Bakan Fidan, Avrupa'da Türk ordusu kadar güçlü, araçları muharebe alanlarında test edilmiş çok sayıda ordunun bulunmadığına dikkati çekti.
Tehditlerin tanımlanması, imkanların ve tarafların birbirine ne kadar sahip çıkacağının görülmesi gerektiğine işaret eden Fidan, Ukrayna meselesinin Türkiye'nin de içinde bulunduğu Avrupa ülkeleri için test görevi göreceğini kaydetti.
"BİR ŞEY YAPIYORSAK, MUHAKKAK BİR ŞEY İSTEYECEĞİZ"
Fidan, Türkiye'nin Avrupa ülkeleriyle birebir ilişkilerinin iyi durumda olduğunu belirterek, "Avrupa'nın tamamıyla toplamda 200 milyar dolardan fazla ticaret hacmimiz var. Dünyanın olabilecek en dengeli ticaret hacmi, her iki taraf için de." şeklinde konuştu.
AB kurumlarıyla 2019'da belli ölçüde kesilen ilişkilerin tamirinin meşakkatli olduğuna dikkati çeken Fidan, AB üyeliğinin hala stratejik öncelik olduğunu fakat AB'nin konuyu aynı şekilde ele almadığını anlattı.
Fidan, gelecek dönemde Türkiye-AB ilişkilerinde iyi niyetli açılımların beklenebileceğini söyleyerek, "Şu anda her şey birtakım muhtemel senaryolar ve varsayımlar üzerinden götürülüyor. Bunu daha gerçekçi olaylar önümüze çıktıkça bir müzakere sürecine evireceğiz. Biz bir şey yapıyorsak, muhakkak bir şey de isteyeceğiz. Olmadan olmaz." dedi.
Müzakere sürecinde iki tarafın menfaatini gözeten, yapıcı bir yaklaşım benimseyeceklerini kaydeden Fidan, AB içerisinde 2019'dan itibaren oluşan olumsuz havanın dağıldığını vurguladı.
RUSYA-UKRAYNA SAVAŞI
Fidan, "Türkiye bu konuda şu ana kadar oynadığı rolü (Rusya-Ukrayna arasında arabuluculuk) artırarak oynamaya hazır. Yeter ki barış olsun, istikrar olsun, insanlar ölmesin, yıkım devam etmesin. Bu konuda elimizden ne geliyorsa siyasi, teknik, askeri bunları yapmaya devam edeceğiz." ifadelerini kullandı.
Ateşkesin veya barışın olması için tarafların birçok konuda mutabık kalması gerektiğinin altını çizen Fidan, Türkiye'nin uzunca bir süre NATO içerisinde Ukrayna'da ateşkesi savunan tek ülke konumunda olduğunu belirtti.
Fidan, Rusya'nın ve Ukrayna'nın ayrı zamanlarda davet edilmediği barış görüşmelerine işaret ederek, tüm tarafların masada olmasıyla "sahici" barış görüşmesi yapılabileceğini söylediklerini kaydetti.
Taraflar arasında ilan edilmesi beklenen ateşkesin getirdiği sükunetin, tarafları daha kalıcı ve uzun süreli barışa teşvik edeceği yönünde bir hava oluşması temennisinde bulunan Fidan, müzakere temellerinin sağlam olması gerektiğini vurguladı.
Fidan, Türkiye'nin, Rusya ile Ukrayna arasındaki barış görüşmelerine ev sahipliği yapma konusunda açık daveti bulunduğunu hatırlatarak, "Ev sahipliği yapmaktan tutun da diğer yapıcı katkılara kadar her bir faaliyetin içerisinde olacağız." diye konuştu.
"ABD'NİN PKK/YPG İLE İLİŞKİSİ KESİLDİĞİNDE BİR NUMARALI SORUN ORTADAN KALKAR"
Fidan, ABD ile sorunların başında Washington'ın PKK/YPG ile ilişkisinin ve terör örgütünün bundan aldığı gücün geldiğine işaret ederek, ABD'deki yeni yönetimin de etkisiyle İmralı'dan yapılan çağrının örgüt nezdinde yankı bulmasını diledi.
Suriye'de de işleyen bir süreç olduğuna değinen Fidan, "PKK tehdidinin ortadan kalktığı, Amerika'nın bunlarla ilişkisini kestiği bir noktada, Türkiye'nin aslında bir numaralı sorun parametresiyle alakalı çok fazla bir derdi kalmıyor." şeklinde konuştu. Fidan, ABD'nin PKK/YPG ile ilişkileri ve FETÖ'nün karargahına ev sahipliği yapmasının ikili ilişkilerde yok sayılmasının mümkün olmadığını vurgulayarak, belli sorunların kenarda tutularak diğer fayda alanlarında ilişkilerin ilerletilmesinin önemine işaret etti.
Yeni dönemde Türkiye-ABD ilişkilerinin daha yapısal ve sistematik ilerletilmesinin önemli olduğunun altını çizen Fidan, Avrupa Birliği (AB) ve NATO gibi ittifaklar zemini üzerinden ilişki yürütmenin önemini kaybettiği bir yerde birebir ilişki mekaniğinin giderek daha önem kazandığını dile getirdi. Fidan, Türkiye'nin büyük ve etkisi yüksek bir ülke olduğuna ve güçlü bir siyasi liderlik bulunduğuna dikkati çekerek, ABD'nin Türkiye'nin kabiliyetleri üzerinden rasyonel bir yaklaşımla ilişki kurması gerektiğini söyledi.
Fidan, AB'nin rasyonel yaklaşım yerine yıllarca "kimlik politikası" üzerinden ilerlediğini hatırlatarak, şimdi AB ülkelerinin Türkiye'yle "beraber olsaydık tehdide maruz kalmazdık" diye düşündüğünü aktardı.
ABD'de yeni yönetimin bölgesel ve küresel olarak çok fazla sayıda dış politika ve güvenlik dosyasını aynı anda yürüttüğüne işaret eden Fidan, dikkatli bir diplomasi, iyi niyet ve profesyonel bir yaklaşımla Türkiye ve ABD'nin menfaatlerinin daha iyi gözetileceği yapısal bir zemin oluşturulabileceğini dile getirdi.
"ABD'NİN SURİYE'DEKİ VARLIĞINDAKİ PROBLEM PKK/YPG İLE İŞBİRLİKLERİ"
ABD ordusunun Suriye'den çekilip çekilmeyeceğine ilişkin Fidan, şunları kaydetti:
"Amerikan askeri varlığının bizim için en büyük problemi PKK ve YPG ile yaptığı işbirliği ve verdikleri destek. Bu sorun alanı ortadan kalktığı zaman gözden geçirilmesi gereken diğer konu, oradaki ülkeleri, daha geniş çerçeveyi ilgilendiren bir konu. Şimdi bu destek devam edecek mi etmeyecek mi? Bizim meselemiz bu, biz konuya bu açıdan bakıyoruz çünkü bu destek türü maalesef PKK/YPG'ye de sahte umutlar veriyor, sahte gelecek hayalleri kurdurtuyor. Halbuki daha rasyonel, daha sahici, daha pozitif hayatlar mümkün. Umarım bu konuda Amerika da doğru olanı yapacaktır."
Fidan, ABD'nin dış politikasını rasyonel zeminde yürütmesi halinde Türkiye ile dost olması gerektiğini vurgulayarak, "Başka birkaç ülkenin aklına ve daha kimliksel yaklaşıma, ideolojik yaklaşıma giderse bambaşka bir sorun çıkabiliyor." dedi. AB'nin "ReArm Europe" programıyla 800 milyar avroluk bir meblağ ortaya koyduğunu hatırlatan Fidan, bazı Avrupa ülkelerinin savunma harcamalarını artırmaya çalıştıklarına değindi.
Fidan, savunma sanayinin güçlü olması ve savunma yeterliliklerinin karşılanması projesi açısından Türkiye'yle işbirliğinin fevkalade önemli olduğunu vurgulayarak, ABD'nin "güvenlik şemsiyesini çekmesi" halinde ne olacağına dair tartışmaların hem Avrupa'da hem de Asya-Pasifik bölgesinde devam ettiğini söyledi.
Fidan, ABD, Rusya ve Çin gibi büyük güçlerin çatışmayıp "menfaatleri tanımlama" anlaşmasına gitmesi halinde Avrupa güvenlik mimarisi açısından ülkelerin bir araya gelmesinin daha önemli hale geldiğini belirtti.
"NETANYAHU'NUN ZİHNİNDE KALICI BİR BARIŞA DÖNMEK YOK"
İsrail ile Hamas arasındaki ateşkese ilişkin Fidan, mutabakatın sağlanarak ateşkesin ikinci aşamasına geçilmesini ve kalıcı bir ateşkes olmasını umduğunu belirterek, "Aksi takdirde maalesef (Binyamin) Netanyahu'nun zihninde kalıcı bir barışa dönmemenin olduğunu biz biliyoruz. Sadece biz değil, bunu bütün dünya görüyor. Kendisi de bunu söylemekten, ima etmekten, açıkça yapmaktan hiç çekinmiyor çünkü Netanyahu ve İsrail'in bir güç zehirlenmesiyle karşı karşıya kaldığını görüyoruz." diye konuştu.
Fidan, Gazze'deki halkın dramının sona ermesini umduğunu dile getirerek, Arap ülkeleriyle, İslam İşbirliği Teşkilatı'yla ve Avrupa ülkeleriyle yoğun şekilde bu konuyu görüştüklerini aktardı.
Gazze'de yeniden imarı içeren bir planı Cidde'de kabul ettiklerini hatırlatan Fidan, İsrail'in Filistinlilerin bölgede kalmasını sağlayacak yeniden imar ve yardım dahil hiçbir girişimi istemediğini ifade etti.
Fidan, İsrail'in "insansızlaştırma" politikası yürüttüğünü ancak bu politikayı geri püskürtecek bir uluslararası irade olmadığından bu alanı suistimal etmeye devam ettiğini vurguladı.
Danla Bilic son dönemin en popüler isimlerinden biri. Youtube'a tekrar dönen Danla Bilic, yaptırdığı estetik operasyonlardan bahsetti.