29.09.2022 - 09:15 | Son Güncellenme:
ANTALYA (DHA)-
Akdeniz Üniversitesi İletişim Fakültesi Gazetecilik Bölümü 3'üncü sınıf öğrencisi Azra Gülendam Haytaoğlu, geçen yıl 28 Temmuz'da evden çıktıktan sonra kendisinden haber alınamadı. Telefonu da kapalı olan Haytaoğlu'na ulaşılamayınca Adana'dan gelen babası Mustafa Haytaoğlu, polise kayıp başvurusu yaptı.
EKİPLER CESET PARÇALARINI BULDU
Antalya polisi, Azra'nın cep telefonundan en son inşaat mühendisi ve emlak ofisi sahibi Mustafa Murat Ayhan ile görüştüğünü tespit etti. Cinayet masası ekiplerinin çapraz sorguya aldığı Ayhan, cinayeti itiraf etti. Mustafa Murat Ayhan, Varsak'ta ormanda Azra Gülendam Haytaoğlu'nu gömdüğü yeri ekiplere gösterdi. Cesedin parçalarını bulan ekipler, otopsi için Antalya Adli Tıp Kurumu morguna gönderdi. Azra'nın başı tüm aramalara rağmen bulunamadı. Mustafa Murat Ayhan, çıkarıldığı hakimlikçe tutuklandı.
CEZASI BELLİ OLMUŞTU
Ağırlaştırılmış ömür boyu hapsi istenen ve Diyarbakır 1 Nolu Yüksek Güvenlikli Cezaevi'nde tutulan Mustafa Murat Ayhan, 30 Mayıs'ta karar duruşmasına çıktı. Antalya 11. Ağır Ceza Mahkemesi'ndeki 5'inci duruşmada Ayhan'a 'nitelikli kasten öldürme' suçundan 'ağırlaştırılmış ömür boyu hapis, 'cinsel saldırı' suçundan 16 yıl hapis cezası verildi.
CEZAEVİNDE BİLEKLERİNİ KESTİ
Mustafa Murat Ayhan, gece yarısı sıralarında tutuklu bulunduğu Diyarbakır 1 Nolu Yüksek Güvenlikli Cezaevi'nde bileklerini keserek intihar etti.
AZRA’NIN BABASI ÖLDÜĞÜNDEN EMİN OLMAK İÇİN DİYARBAKIR’A GELDİ
Diyarbakır 1 Nolu Yüksek Güvenlikli Cezaevi'nde intihar eden Mustafa Murat Ayhan’ın (49) öldüğünden emin olmak isteyen genç kızın babası Mustafa Haytaoğlu, Diyarbakır’a geldi. Diyarbakır Adliyesi’ne gelen ve savcıyla görüşen Haytaoğlu, kızının katilinin öldüğünden emin olduğunu söyledi.
‘KAFAMDA SORU İŞARETİ KALMASIN DİYE GELDİM’
Haytaoğlu, kafasında soru işareti kalmasın diye geldiğini belirterek, “Münevver Karabulut olayında böyle bir şüphe oldu. Babası bunu dile getirdi. O yüzden işi sağlama almak için geldim. Ben ona Allah rahmet eylesin de diyemiyorum, ateşi bol olsun da diyemiyorum. Her şeyi Allah’a havale ediyorum. Onu avukatlar savunamayacak. Orada tek başına. Belasını buldu. Bir nebze de olsa benim yakınlarımın, ailemin çevremin hepsinin yüreğine su serpildi. Ama içimde kalan şu; bize bu iyiliği yaptı, intihar etti. Keşke çocuğumun kaybolan kafasını, kaybolan ellerini, bazı uzuvlarının yerini söyleyerek kendini öldürseydi. Artık kızımın mezarına çok rahat gitmek istiyorum. Bu haberi duydum, emin oldum ama vicdanımı rahatlatmak için buraya geldim. Herkesten Allah razı olsun. Devlet bize sahip çıktı. Hükümetimiz, memleketimiz sahip çıktı. Öldüğünden emin oldum. Konuştum, ailesinin gelip alacağını, başka bir cenazeyi almayacağını öğrendim. Kafam rahat olmazsa burada yatarım, gitmem dedim. Sağ olsun savcı bey beni ikna etti. İkna oldum. Sonuçta inançlı insanlarız. Her şeyden şüphe duymaya gerek yok. Ben sadece emin olmak için geldim ve emin oldum. Cani için çok şeyler konuşmak istemiyorum. Zaten herkes ona gerekli ‘dua’ları ediyor. Kuzumun mekanı cennet olsun. Babasının kendisi için savaştığını gördü eminim. Işıklar içinde uyusun. Karmakarışık duygular içerisindeyim. Saat 20.00 sularında kesici bir aletle intihar ediyor. Daha sonra ambulansta vefat ediyor. Hastaneye naklediliyor. Tek tek dinledim. Sonuçta biz hayatın içindeyiz. Yalan söyleyecek halleri yok. Emin oldum. Benim kızım bir gazeteci adayıydı. Meslektaşınız olacaktı. Haber yapacaktı haber oldu. Mekanı cennet olsun” dedi.
AZRA'NIN ANNESİ: ADALET YERİNİ BULDU
Antalya'da Mustafa Murat Ayhan'ın (49) öldürüp cesedini 13 parçaya ayırdığı üniversite öğrencisi Azra Gülendam Haytaoğlu'nun (21) Osmaniye’nin Kadirli ilçesinde yaşayan annesi Mezide Haytaoğlu (51), katil zanlısının cezaevinde intihar ettiği haberini aldıktan sonra kızının fotoğraflarını öpüp ağladı. Adaletin yerini bulduğunu söyleyen Haytaoğlu, "Yavrumun kokusu var diye kıyafetlerini kokluyorum. Kuzum, ciğerim. Yavrum, haberin oldu belki. Adalet yerini buldu kuzum. Rahata kavuştun mu kuzum? Bu gece rahat uyudun mu çiçeğim? Geleceğim biraz sonra yanına kuzum. Öpeceğim, koklayacağım, senden helallik isteyeceğim, beni affet. Affet kuzum, sana bakamadım" dedi.
‘BİRAZ DAHA SÜRÜNMESİNİ İSTİYORDUM’
Ayhan’ın ölümünün kendisini rahatlatmadığını söyleyen Haytaoğlu, “Hak yerini buldu, adalet tecelli etti. Acımızı paylaşan herkesten Allah razı olsun. Benim gibi başka anneler ağlamasın. Caninin annesi benim durumuma düştü mü acaba? Benim çektiğim acıyı anladı mı acaba? İstemem bir annenin üzülmesini ama benim acımı o da çeksin. Benim yandığım gibi o da yansın. Erken gitti kuzum. Biraz daha sürünmesini istiyordum. Biraz daha o inin, mağaranın içinde kalıp acı çekmesini istiyordum. Kafasına vura vura ölsün istiyordum. Güzel olmuş, iyi olmuş. Hiç rahatlamadım ama gene de iyi oldu, güzel oldu" diye konuştu.
AVUKAT KURU: DNA ÖRNEĞİ ALINMASINI İSTEYEBİLİRİZ
Ailenin avukatı Batuhan Kuru ise "Konuyla ilgili titiz bir soruşturma başlatıldı. Aile haberleri duyunca Diyarbakır'a gidip ilgililerden bilgi almaya çalıştı. Henüz resmi bir açıklama yok. Konunun yakinen takipçisiyiz. Ailenin ölüm ile ilgili kuşkusu veya talebi olursa gerekli yasal süreci işleteceğiz. Ailenin talebi dahilinde DNA örneği alınmasını isteyebiliriz" dedi.
Azra'nın katili Mustafa Murat Ayhan'ın savunması da kan dondurmuştu. Ayhan, yaşanan olaylardan dolayı pişman ve üzgün olduğunu belirterek, şöyle konuşmuştu:
"İş görüşmesi vasıtasıyla kendisiyle görüştüm. Cinsel temas geçmedi. Benim çocuğum yaşındadır. Telefonunu hırsızlık amacı ile almadım. Azra ile çalıştığı kafeteryada servis elemanı olarak çalışırken tanıştım. İş yerimden bahsettim. Yanımda arkadaşım Süleyman S. de vardı. Azra, bana gece 02.00’ye kadar çalıştığını söyledi. Üniversite camiasındaki kişilere gayrimenkul satabileceğini ve öğrencilere ev kiralayabileceğini söyleyerek, Azra'ya iş teklifinde bulundum. Benim ve arkadaşımın telefonunu aldı. Kendisi ile toplamda 2 kere yüz yüze görüştük. Bir de bayramda mesajlaştık."
'EVE GİTMEK İSTEMEDİĞİNİ SÖYLEDİ'
Bayram sonunda iş görüşmesi için kendisine mesaj attığını aktaran Ayhan, "Azra’yı işe almak için arayacaktım. Ama arkadaşım Süleyman S., Azra’nın Covid- 19 olduğunu söyledi. Ben de Azra'yı arayarak bir ihtiyacı olup olmadığını sordum. Bana '5 gündür hastayım. Çok ağrılarım var. Ölmek istiyorum' diyerek sesli mesaj attı. Ben de kendisine mesaj attım. İlaçlarını alıp, evine bırakabileceğimi söyledim. Azra, bana konum attı. Süleyman’ın yanından ayrılarak akaryakıt istasyonuna gittim. Azra'nın yanında arkadaşı vardı. Onunla vedalaşıp, arabama bindi. Çorba içmek istedi, gittik. Bulaşıcı hastalığı vardı. İkimizde de maske vardı. Yolda arabada kahve içtik. Reçetesinin olduğunu söyleyince nöbetçi eczaneye gittik. Reçetenin fotoğrafını da bana attı. Gece 00.30 sıralarında ilaçları ile birlikte vitamin aldım, teşekkür etti. Bana yorgun olduğunu söyleyince onu bırakabileceğimi söyledim. Sonra kendisini aldığım yere geri götürdüm. Evde kalmak istemediğini, arkadaşında kalmak istediğini söyledi. Kübra adındaki arkadaşının evde olmadığını söyledi ve eve gitmek istemediğini söyleyince ben de 'bende kalabilirsin' dedim" diye konuştu.
'HAREKETSİZ KALINCAYA KADAR AĞZINI KAPATTIM'
Saat 01.30 sıralarında birlikte eve gittiklerini anlatan Ayhan, şöyle devam etti:
"Nerede yatmak istediğini sordum. Salonda yatmak istediğini söyledi. Ben de kendi odama geçtim. Odamda alkol, ecstasy ve kokain aldım. Uyumuşum. Saat 05.00-06.00 gibi uyandım. Kapı sesinden Azra uyanmıştı. Azra’nın yanına oturdum ve elimle ateşine baktım. Nereden geldiğimi sordu. Ben de kendisine ilacı arabadan aldığımı söyledim. Tekrar uyudu. Ben de odama döndüm ve alkol almaya devam ettim. 08.30 sıralarında gelen arkadaşa iş yerinin anahtarını verdim. Yine uyudum. Öğle saat 13.30 sıralarında uyandım. Azra'dan ses çıkmayınca, uyanmayınca eğilerek ağzına ve yanağına dokunarak ateşini ölçmek istedim. Maktule birden silkelenerek kalktı. Bağırdı. Eliyle beni itti ve 'ne yapıyorsun?' dedi. Evimizin duvarlarından sesler geçtiği için 'bağırma' dedim. Panikledim, elimle ağzını kapattım. Elim ağzında kaldı. Zayıftı, hastaydı, direnemedi. Kendisinin ağır astım hastası olduğunu bilmiyordum. Sonra hareketsiz kalıncaya kadar ağzını kapattım. Sonrasında nabzını ölçtüm. Nabız alamadım. Kalbi de atmıyordu. Yardım etmek istediğim bir insanın hayatına mal olmuştum."
'MARKETTEN KÜÇÜK TESTERE ALDIM'
Yaşadığı şoku atlatmaya çalıştığını, ancak ne yapacağını bilemediğini kaydeden Ayhan, "Yığıldım kaldım, sağlıklı karar veremedim. Saat 14.30 sıralarında evden çıktım. Azra'nın çantasını, terliğini aldım. Valize koydum. Araba ile Boğaçayı'na gittim. Telefonunu oraya, eşyalarını ise çöp konteynerine attım. Polise gidemedim. Suçu saklarsam suç ortaya çıkmaz diye düşündüm. Eve gidip, bir şekilde cesedi bulunmaz hale getirirsem belki suçtan kurtulurum diye düşündüm. Ben de marketten küçük testere aldım. Eve geldim. Son kez nabzını kontrol ettim, atmıyordu. Cesedi banyoya taşıdım, küvetin içine koydum. Cesaretli olmak için az alkol ve uyuşturucu aldım. 'Bunu yapmam lazım' diye düşündüm. 'Çocuğumu göremem' diye düşündüm. Evdeki bıçakla maktulün başını kestim. Sonra başını çöp poşetine koydum. Ardından spor çantama başını koydum ve evden çıktım. Nereye gideceğimi bilemedim. Kepezüstü'ne çıktım. İki gün önce hayata bağlamak istediğim insanın artık başını taşıyordum. Saat 17.30 sıralarında ormanlık alanda arabadan indim. Yüksek bir yerden Azra’nın başının bulunduğu poşeti aşağıya attım ve arabana binip, geri döndüm" diye konuştu.
'CİNSEL SALDIRIDA BULUNMADIM'
Saat 19.00 sıralarında eve döndüğünü aktaran Mustafa Murat Ayhan, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Banyonun kapısını kapattım. Dokunamadım bedenine. Bedenin düşünüldüğü kadar kolay kesilemeyeceğini anladım. Sonra uyudum, ertesi sabah 08.00 sıralarında bir şekilde yapmam gerekiyordu. Kolunu ve bacağını eklem yerlerinden keserek, poşetlere doldurdum. Kıyafetlerin üzerinde kan vardı, çamaşır suyuna bastırdım. 09.00 sıralarında Varsak Kirişçiler bölgesine gittim. O bölgede çalı diplerine poşetleri bıraktım. Öğle saatlerinde eve geri geldim. Bedenini iki parçaya ayırarak tekrar evden çıktım ve Varsak'a yine giderek bedenini oraya bıraktım. Sonra da eve döndüm. Ne yaptığımın farkında değildim. Ertesi gün ise bıçağı ve eşyaları alarak evden çıktım. Olaydaki testere ve bıçağı Boğaçayı'na, kıyafetleri de çöp konteynerine attım. Polis cumartesi gecesi mesaj atmıştı. Pazar günü karakola giderek ifade verdim. İlk başta suçu kabul etmedim. 'Belki kurtulurum’ diye düşündüm. Çok üzgünüm, çok özür dilerim. Benim psikolojik sorunlarım da vardı. Ben annesinden babasından büyüğüm. Maktuleye cinsel saldırıda bulunmadım."
'İNTİHAR OLDUĞUNA İNANMIYORUZ'
Katil Mustafa Murat Ayhan'ın avukatı Mehmet Ali Başaslan, olayın akşam saatlerinde yaşandığını, ancak gece haberleri olduğunu söyledi. Avukat Başaslan,“Garip şeyler var. Biz intihar olduğuna inanmıyoruz. Cinayet şüphesi üzerinde duruyoruz. Yüksek güvenlikli cezaevinde bir insanın iki bileğini birden kesmesi, tam da sayım saatinde olması mümkün değil. Orası sürekli kamerayla gözetlenen tek kişilik bir koğuş, sürekli devriye gezen gardiyanlar var. Fiziksel olarak iki bileğini kesmesi imkansız" dedi.
'ŞİKAYETTE BULUNACAĞIZ'
Olayın takipçisi olacaklarını belirten Başaslan, “İntihar olsa bile biz mahkemeye müvekkilimin akıl sağlığının yerinde olmadığını, intihara meyilli olduğuna dair raporları sunduk. Bu kişinin göz göre göre ölüme sürüklenmesi adaletin de ayıbı. Bazıları 'ilahi adalet gerçekleşti' diyor. Ne olursa olsun adalette yargılandıktan sonra olay bitmelidir. Bir cinayet var, bunu zaten müvekkil kabul edip pişman olduğunu söyledi. Onun da bir çocuğu var durumu çok kötü. Bu olayın takipçisi olacağız. Cezaevi yönetimi, gardiyanlar, yargılamayı yapan mahkeme hakkında şikayette bulunacağız" diye konuştu.