07.09.2017 - 13:51 | Son Güncellenme:
AA
Tedavi gördüğü hastanede 90 yaşında vefat eden sosyolog ve siyaset bilimci Prof. Dr. Şerif Mardin, son yolculuğuna uğurlandı. Mardin için Yeniköy Çarşı Merkez Camisinde öğle vakti cenaze töreni düzenlendi. Cenaze töreni öncesi, Mardin'in oğlu Osman Mardin taziyeleri kabul etti.Cenaze törenine eski Başbakan ve AK Parti Konya Milletvekili Ahmet Davutoğlu, AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Mehdi Eker, eski Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay, amcasının kızı Betül Mardin, kuzeni Ömer Dormen'in yanı sıra akademi ve siyaset camiasından çok sayıda kişi katıldı.Mardin, öğle vakti kılınan cenaze namazının ardından, Kilyos Mezarlığı'nda toprağa verildi.
"ARKASINDA ÇOK KÖKLÜ BİR MİRAS BIRAKTI"
Davutoğlu, cenaze töreni öncesi gazetecilere yaptığı açıklamada, Şerif Mardin'in vefatının Türkiye ve ilmi camia açısından çok büyük kayıp olduğunu söyledi.
Mardin'in, bir neslin herkes için örnek teşkil eden mümtaz şahsiyeti olduğunu dile getiren Davutoğlu, "Bir nesil onunla sosyal bilim metodolojisini, yöntemini, yeni kavramları tanıdı. Arkasında çok köklü bir miras bıraktı. Şahsi olarak da Şerif Mardin Hoca ile üniversitenin ilk yıllarından itibaren yakın hukukumuz oldu. Doktora çalışmam esnasında çok yoğun teşrikimesai içinde olduk. Kendisi o dönemlerde, 12 Eylül sonrasındaki özellikle sıkıntılı dönemlerde, hep düşünce özgürlüğünü savundu. Hiçbir zaman akademik camia üzerindeki baskılara taviz vermedi. Her zaman Türkiye'deki her türlü vesayet anlayışına karşı, ilmi ve akademik özerkliğin savunucusu oldu. Bu açıdan birlikte yürüttüğümüz çalışmalarda, sadece ilmi birikimiyle değil, sergilediği ilmi ahlakla da gerçek bir örnek teşkil etti hepimiz açısından." diye konuştu.
Davutoğlu, Şerif Mardin ile Başbakanlık ve Dışişleri Bakanlığı dönemlerinde de teşrikimesailerinin olduğunu anlatarak, "Her seferinde kendisinin yakın dönem Türk siyasetini ve Türk düşünce hayatını bilen bir çınar kimliği ile hep doğru tahlilleri oldu. Kritik dönemlerde yaptığı kavramsallaştırmalarla, sosyal gelişmeleri tanımlamak, anlamak bakımından da çığır açtı." dedi.
"MİLLİ VE ULUSLARARASI NİTELİKTEKİ ÇALIŞMALARA ÖNCÜLÜK ETTİ"
Bundan birkaç hafta önce Mardin'i evinde ziyaret ettiğini belirten Davutoğlu, şunları kaydetti:"Konuşamıyordu ama haliyle tebessümüyle ve birlikte olmanın getirdiği heyecanla, dudaklarıyla hala ders verme aşkını barındırıyordu. Benim de öğrencim olan birçok arkadaşımız daha sonra Şerif Mardin Hoca'nın da öğrencisi oldu. Dolayısıyla 'hocaların hocası' lakabını da bu anlamda hakkıyla hep yerine getirdi. Hayatının son demlerinde dahi ders vermekten ve ders vermeyi bir hayatı anlamlandıran bir faaliyet olarak görmekten vazgeçmedi. Ziyaret ettiğimde masasında hala kitaplar ve öğrenciler vardı. Dolayısıyla birkaç nesli eğitti. Çok önemli bir kayıp. Geride bıraktığı miras, hepimizin gurur duyması gereken bir miras, hem Türkiye'de sosyal bilim geleneği açısından hem de Türk düşünce hayatının uluslararası alana tanıtımı açısından. Evrensel nitelikli ürünleriyle de bu alanı, uluslararası bilinirliğe açtı. Düşünce hayatımızın hemen hemen her çizgisini eserlerine yansıtarak, milli ve uluslararası nitelikteki çalışmalara öncülük etti."
"İNSANLARIN KAFALARINDA, ZEKALARINDA YENİ BİR MERKEZ AÇTI"
Betül Mardin de Şerif Mardin'in çok önemli biri olduğunu dile getirerek, "Çok büyük bir kafaydı. İftihar ederdik, gurur duyardık. Gitti. Benimle aynı yaştaydı. Ben yaşıyorum, o gitti." dedi.
Çok anıları olduğunu anlatan Mardin, "Biz aynı zamanda Arapız. Mısır'a giderdik beraber. Kahire'de amcalarda kalırdık. Çok severdim. Büyük bir zekaydı. İnsanların kafalarında, zekalarında yeni bir merkez açtı." diye konuştu.
Mardin'in Boğaziçi Üniversitesinden doktora öğrencisi olan İbn Haldun Üniversitesi Öğretim Üyesi Hakkı Öcal da Şerif Mardin'in, Türkiye'deki hocaların hocası olduğunu belirtti.Şerif Mardin'in, Türkiye'de sosyolojiye, kavram ve anlam kazandıran insan olduğunu aktaran Öcal, "Çok kullandığımız 'mahalle baskısı' lafı ona aittir. Ayrıca tarikatlarla ilgili uzun yıllar araştırmalar yaptı. Tarikatların, İttihat ve Terakki'den bu tarafa, cumhuriyetin ilk yıllarında iddia edildiği gibi Türkiye'nin geri kalmasına sebep olan bir olgu değil, dindar insanın bilimle barışması için yol açan bir kişiydi. Araştırmalarında bu sonuca varmıştı. Sadece Türkiye'de değil bütün dünyada tanınırdı. Türkiye'de birçok kişinin yetişmesine katkıda bulundu." ifadelerini kullandı.