06.01.2013 - 02:30 | Son Güncellenme:
SELİN SAYAR
Önceki gün nefes darlığı nedeniyle hayata veda eden, Türk pop müziğinin önemli isimlerinden Şenay Yüzbaşıoğlu’nun cenazesi, Dolmabahçe’deki Bezm-i Alem Valide Sultan Camisi’nde öğle namazına müteakiben kılınan cenaze namazının ardından defnedildi. Ölüm haberiyle birlikte hemen herkes aynı yorumu yaptı. Yakın çevresinden gelen bilgilere göre Şenay, 1981’de kaybettiği eşi Şerif Yüzbaşıoğlu’nun ardından hayata küsmüştü. Hal böyle olunca, beklenen eşinin yanındaki boş mezara gömülüp, 30 yıllık ayrılığın bir anlamda sona ermesiydi. Ama beklenen olmadı. Merkezefendi Mezarlığı’nda Şerif Yüzbaşıoğlu’nun gömülü olduğu yerin yanındaki mezarın tapusu bulunamadı. Bu nedenle sanatçının cenazesi Ayazağa Mezarlığı’na defnedildi.
‘İhmal edilmiş bir sanatçı’
Uzun yıllar süren eve kapanma döneminde sürekli sigara içen ve buna bağlı nefes darlığı nedeniyle hayatını kaybeden Şenay Yüzbaşıoğlu’nun cenazede konuşmakta zorlanan ablası Şaziye Çataloğlu “Şenay ihmal edilmiş bir sanatçıdır. Son derece zarif, son derece duygulu, felsefi düşünen, insanları çok seven insandı. Ben düşünüyorum ki, Türkiye’de sanata ve sanatçıya hakikaten hiç değer verilmiyor. Bütün sanatçılar adeta terk edilmiş birer evlat gibiler” diye konuştu.
‘Dışarıyla ilişkisi kesilmişti’
Hayatının son 16 yılını birlikte geçirdiği erkek kardeşi Halil İbrahim Ekiz ise “Çok üzgünüm, Allah rahmet eğlesin.. Son zamanlarında hep yanındaydım. Nefes darlığı vardı ve zaten o yüzden öldü. Ben yatıyordum, sabah gibi geldim yanına baktım, aramızdan ayrılmıştı” dedi. Yakın arkadaşı Nesrin Bilgin ise Şenay’la kardeş gibi bir arkadaşlıkları olduğunu vurguladı: “Şenay, Şerif abinin ölümünden sonra bir daha iyileşmedi. Bunalıma girdi, üzüldü, insanlardan koptu. Dünyanın en iyi insanıydı. Ben onun kadar iyi bir insan tanımadım. Yalan bilmezdi. İnandığı her şeyin sonuna kadar arkasından gitti. Ruh sağlığı yerinde değildi son zamanlarda. Her şeyi kendine dert ediyordu. Ben son anına kadar yanında olamadım çünkü istemiyordu. Dışarıyla ilişkiyi kesmişti.”
İlk kez Taksim Meydanı’nda sahneye çıkan Şenay Yüzbaşıoğlu, 1991’de bir bayram programı için Ayten Alpman, S. Cumhur Önal ve Berkant ile bir araya gelmişti.
‘MEYDANLARDA ŞARKI SÖYLEYEN İLK ODUR’
Erkan Özerman: Elinden tutup sahneye çıkardığımda 18 yaşına daha yeni basmıştı. O eşinin ölümünden sonra tamamen kapandı. Bir televizyon programında yayında dedim ki ‘Şenay sana hiç kimse ulaşamıyor. Özledim. Sen bana ömrün boyunca abim dedin, abin seni özledi kızım. Bir an evvel bizi ara çünkü içine çekildin, adresini bulamıyor kimse. Televizyonlar röportaj yapmak istiyor seninle.’ Çok kırılgan, çok naif bir kızdı. Onun, Şerif’in ölümünden sonra çıkıp da meslek hayatına devam edecek gücü yoktu. Ben ona şarkıların şairi adını takmıştım. Taksim Meydanı’nda binlerce kişinin karşısında, Ecevit’in yanında sahneye çıktı. Çok yürekliydi, ilk defa meydanlarda şarkı söyleyen isimdi.
SEZEN?CUMHUR?ÖNAL: Çok üzgünüm. ‘Hayat bayram olsa’ dedi ‘sev kardeşim’ dedi, Taksim’deki o meydanı doldurdu. İnsanların yüreklerine sevgi verdi, umut verdi. Dekolteyi hayatında görmedi, bilmedi, yaşamadı, yaşatmadı. Hem yazdı, hem söyledi hem de sevildi.
MUSTAFA?SARIGÜL: 1977’de Taksim Meydanı’ndayız. O Taksim meydanında ‘Sev Kardeşim’ çalıyordu. Ben o dönemde gençlik kolu başkanıydım. Kendisine gittik, “Bu şarkıyı burada çalabilir miyiz?” dedik, izin verdi. Ecevit’in mitingiydi. O gün, o şartlarda Türkiye’nin gelmiş geçmiş en önemli isimlerinden bir tanesiydi. O günkü ‘Sev kardeşim’ sözlerine, Türkiye biraz uymuş olsaydı emin olun bugün ülkemizde en ufak bir sorun kalmazdı. Bugün hâlâ Türkiye’de ‘sev kardeşim’ sözlerine ihtiyaç var. Fark gözetmeden birbirimize ‘sev kardeşim’ diyebilmeliyiz. Biz ilk 35 sene önce görüşmüştük.
İZZET?ÖZ: Şenay çok değerli bir kardeşimizdi. Benim için çok iyi bir dosttu. Onunla Şerif abiyle beraber çok anılarımız var. Şenay, Şerif abiyi yitirdikten sonra müziğe küstü. Kendini başka boyutlara itti, çok sigara içiyordu. Beni telefonda arardı, konuşmalarımız devam etti.