10.04.2004 - 00:00 | Son Güncellenme:
Kalplerde ''Sakıp Ağa'' olarak yer edinen Sabancı Holding Yönetim Kurulu Başkanı Sakıp Sabancı, çeşitli platformlarda yaptığı konuşmalarla ülkenin güncel sorunlarına dikkat çekti. Bu konuşmalardan bazı kesitler şöyle:
''200 milyar dolar borcumuz var. 200 milyar doları harcadık. Bir elimizde 200 milyar dolar var, öbür elimizde ne var. Üçün biri var be...
-Güven var mı, istikrarlı mı? Neden yabancı sermaye gelmiyor? Yatırımcılarımız neden yurtdışına yatırıma gidiyorlar? Senin Ahmet'in, Mehmet'in, Meral'in buradan oraya giderken, Corç gelir mi?
-Testiyi kırmak çok kolay, testiyi öyle kırdık ki ağır oğlu ağır... Elin oğlu sana güvenini kaybetmiş. Yabancı sermaye gelsin diyorsun eldekiler kaçıyor.
-Türk'ün imajına bak. Parayı çıkarttığınız zaman 0...0 bu para itibarlı mı? Dünyada kişniyor mu bir Alman Markı bir İsviçre parası gibi?
FENERBAHÇE
-(Fenerbahçe bu yıl şampiyon olacak mı?) Bu iyi, güzel bir haber. Bak yüzüm gülmeye başladı. Fenerbahçe nasıl ki başarılı, Türkiye de onun gibi başarılı olacak.
-Bu memlekette vergiyle tanışmadan yaşayan insanlar var. Hem lüks yaşama devam edecek, özel teyyareler, yatlar içinde ve bizim vergi tarafı fukara duracak.
-Ek vergiye uyacağız. Vergiden kaçmıyoruz, yanındayız, vereceğiz zaten. Vergiden dönenin kaşığı kırılsın. Ama vergi lütfedenden değil, herkesten alınsın.
-Seçim rüzgarına kapılıp da yanlışlıklar yapmayalım.
-Ben Vehbi Koç'un oğlu gibi kendimi hissediyorum. Onu bir üniversite olarak kabul ediyorum. Ondan dersler alıyorum. Kitaplarımda ondan da bahsediyorum.
-(Şubat 2001 krizi) Hepimiz 3-4 gün içinde varlığımızın, gücümüzün yüzde 40'ını yitirdik.
-Umutsuzluk ve moral bozucu günler olabilir. Fakat bundan kurtulmak görevimizdir. Bunun arkasında ezilip bir köşeye çekilmek yanlıştır. Çalışacağız. Türkiye'nin meselesini Türkler iyi yapacak.
-Teşhir etmek iyi olmadı. İşinize geldiği zaman Susurluk'un üstünü örtmüyor musunuz? Madem ki orada bu kadar basiretlisiniz, neden MGK'da olanları ortaya çıkarıyorsunuz.
BU PLAĞI BİLİYORUZ
-Biliyoruz ki bu tren raydan çıktı. Vagonlar üst üste vurdu. Bu plağı biliyoruz. Kaç kere başımızdan geçti, boyutları farklı olarak yaşamıştık. Bu seferki ekstremin de ekstremi oldu. 2 kişi arasında 65 milyon yanıyor. Fatura anormalin anormali büyüyor. Diyorum ki, bir an evvel, bir saat bir dakika evvel, bu havayı dağıtmak için yollara çıkılmalı. Vatanımız, memleketimiz bizden bunu bekliyor.
-Tanrıya, üniversitenin temelini bir gün atabilir miyim, açar mıyım, rüyam bir gün gerçekleşir mi diyordum. Şükürler olsun bugün açtık. İnşallah Sabancı Üniversitesi'nin bu gençlerini dünyanın her yerinde göreceğiz. Bu gençler dünyanın her yerine Türk'ün bayrağını dikecek. Dünyanın birçok yerinde İstiklal Marşı'nı, Türk'ün yüceliğini gösterecek.
-Tanrı'ya şükürler olsun, nereden başladık, nereye geldik. Bu öykü, yalnız Sabancı öyküsü değil, Türkiye'nin öyküsüdür. Sene 1921. Rahmetli babam Hacı Ömer Sabancı, Kayseri'nin Akçakaya köyünden, işini bulmak için, Adana'ya yürüyerek 9 günde gitmiş. Otobüse binecek parası yoktu. Tanrı yardım etmiş, çalışmış, netice itibariyle minik minik alım satım, arkasından atölyeler, fabrikalar, Sabancı Topluluğu Adana'dan taşmış.
-İstanbul'a rahmetli Özal'ın zorlamasıyla geldik ama Adana'yı hiç unutmadık. Adana bağrımızda duruyor, orada faaliyetlerimiz devam ediyor.
-Tanrı'ya şükürler olsun, Amerika nere, Güney Amerika nere... Oralara varmak cüretkar işi. Ama biz kendimize güveniyoruz. Türk insanının kıvrak davranışlarına, başarılarına öyle güveniyoruz ki, nasıl Avrupa'da hayırlı işler yaptık, burada da onları yapacağız diye yoldayız.
-Dünyanın kimya konularında bir numaralı ismi olan Dupont, bizimle bu konuda yarı yarıya ortaklıklığa (peki) demiştir. Bu kolay laf değil, altı çizilecek laftır.
-Gümrük duvarının arkasına saklan, mal sat, artık geride kaldı. Şimdi ne mal üreteceksek, dünya için üreteceğiz. Lastik mi, otomobil mi, tekstil mi? Bu rekabetçi koşullarda, fiyatı, kalitesi ve servisi ile başarılı olacağız.
-Biz yalnızca dünya kalitesinde tekstil, otomobil, lastik değil, biz insanı da dünya kalitesinde üreteceğiz. Sabancı Üniversitesi'nden çıkan genç, dünyanın her yerinde gidip müdür olabilir, her yerinde iş yapabilir.
FABRİKALAR YAPMAKTA GÖZÜM DOYMUYOR
-Fabrikalar, sosyal binalar, liseler, üniversite, müze yapmakta, gençleri yüreklendirmekte gözüm doymuyor. Gece gündüz daha başka birşeyler yapayım diyorum. Bu gece gidip döşeğime yattım mı, tanrıya şükrederken, sabah bir an evvel uyansam da, koşsam, varsam da bu duygularla şunun şunun şalterine bassam diyorum. Gözüm doymuyor, açım.
-Koalisyonu oluşturan partilerin liderleri istediklerinde bir gün içinde kanun yapabiliyor. Cumhurbaşkanı imzalıyor iki saat sonra Resmi Gazete'de çıkabiliyor. İsterlerse hızlı bir şekilde iş yaparlarmış bunu ispatladılar. Bunu ispat edenlere diyorum ki, Allahınızı, dininizi severseniz, vergiyi daha akıllı hale getirmenin yanında özelleştirmeyi de, şu yaptığınız kanun gibi yapın.
-Kitaplarımın Milli Eğitim Bakanlığı tarafından öğretmen ve öğrencilere yararlı eserler olarak tavsiye edilmesi beni çok mutlu etti. Bu yüzden ömrüm oldukça deneyimlerimi aktarmaya, yüreğimi açmaya, duygu ve düşüncelerimi başkalarıyla paylaşmaya devam etmek istiyorum.
-Başarılı olup olamadığıma başkaları karar verecek. İsmim ne kadar yaşarsa, bu benim başarımın ölçüsü olacak. Ama ben mutluyum. Hayatımda başarıyı tattığım için mutluyum.
GEREKSİZ AFLAR YANLIŞ OLUR
-Gereksiz aflar yanlış olur. Şu sebeple, bu sebeple filan müessesenin cebini boşaltmış insana, (ben hadi affediyorum) demek yeniden yapacaklara davetiye çıkarır. Hata etmiş, (Ben pişman oldum. Parayı veriyorum, beni affet) olmaz.
-Gecekondu affı verelim. İnsancıl pencere, ihtiyaçları var. Tamam, ama gecekondu affını verdiğin zaman gelecekte binlerce daha gecekondu affının yapılmasına davetiye çıkarıyorsun. Şehircilikte bombalar atıyorsun. Bunları ekle, ekle, ekle... İkide bir de vergi affı... İkide bir vergi affı var dedin mi, bu demektir ki gene seçim olacak. Seçim zamanında partiler oy hesabının içine ağır bir şekilde girecek, gene vergi affı gelecek. O zaman vergiyi verenler saf sandalyeye, aptal sandalyesine oturacak. Vermeyenler açıkgöz olacak. Bunu yıllardan beri yaşadık. Aman aman, güçlü hazine istiyorsak, iyi hizmetler istiyorsak, Allahını, dinini seven hiçbir kimse ağzına hiçbir zaman vergi affını almasın diyorum.
-Bir araba düşünün ki; frenine aniden basıyorsunuz, o araba sağlıklı durmaz, takla atar, içindekiler de ölebilir. Biz de bunun gibi enflasyonu düşürmenin tadını kaçırdık. Bu insanları bıktırdı, yıldırdı. Bugün bakın Türkiye'ye, hiç kimse mutlu değil. Benim insanlarım işsiz insanlar. (Ne olur iş verin) diye yalvarıyor. Bu işsizlik daha da artacak. Çünkü, nüfusu disipline edemiyoruz.
-Türkiye için yazılan reçetede ülke gerçekleri gözardı edildi. Türkiye'nin kendine özgü nüanslarını IMF'ye anlatmalıyız.
-Enflasyonu düşürelim, hepimiz aynı fikirdeyiz ama bunu gerçekleştirirken, üretimden ve yatırımdan vazgeçemeyiz. İhracata dönük yatırım yapmak zorundayız.''
VAZGEÇEMEYECEĞİMİZ TEK ŞEY DEMOKRASİDİR
Türk özel sektörünün yine merhum olan Vehbi Koç'la birlikte efsane iki liderinden biri kabul edilen Sakıp Sabancı, ülkenin krizlere girdiği dönemlerde dahi iyimserliği ve yatırımları ile moral kaynağı olurken, kendine has sevimli üslubuyla yaptığı açıklamalarla da kamuoyunun ilgi odağı haline geldi.
Sabancı'nın güncel konulara ilişkin yaptığı konuşmalardan bazı kesitler şöyle:
''Vazgeçemeyeceğimiz tek şey demokrasidir. Laiklik oksijenimizdir. Laiklik olmadan Türkiye'de yaşanmaz.
-Adam teşviği aldı hedefe varmadıysa, alnına yumruğu vuracaksın babam. Niye hedefe varmadın? Cezası ile geri alacaksın.
-Talih kuşu omuzumuza kondu, biz burada bağırdık haykırdık, kış kış kış, kuşu uçurttuk. Bu kuş uçtu.
-Birinci ligde biz yokuz. İkinci ligde biz yokuz. Üçüncü lige atılmışız. Bu lig Kenya'dan başlıyor. Adını haritada bulamadığımız ülkelerin yanına koyulmuşuz. En son ligde de şampiyonlar şampiyonuyuz. Utanılacak sandalyede oturuyoruz. Türk parası sünepe sandalyesine oturmuş.
-Güçlü hazine, (güçlü hazine) lakırdılarıyla olmaz. Höt, höt demekle, polisiye tedbirlerle de olmaz. Bütün alınan satılan mallar faturalanmalı ve bundan hasıl olan vergiler sağlam olmalı ki, güçlü hazine ve güçlü Türkiye olsun.
-Seçime 1 ay kala hükümeti (indirelim, bindirelim) diye gündeme birşeyler getirmenin ne gereği var. 1 ay sonra zaten halkın huzuruna çıkacağız.
-Bir adam çıkıyor, 'faturası 60 milyar dolar olsun', biri diyor '40 milyar dolar olsun'. Siz, tavla mı oynuyorsunuz? Artık şeş beş gelsin. Attım üç bir geldi. Tavla mı oynuyoruz? Bu, ilmi bir olaydır. Geçmişten ders almalıyız.
-Ben önemli değilim, vatanım önemli. Firmam önemli değil, Türkiye'deki bütün firmaların sağlıklı olması lazım. Vergiyi veren, namuslu kazanan, işi geliştiren ve durmadan yatırımlarını genişleten firmalar lazım.
BELALARDAN TERHİS OLMALIYIZ
-Gidişattaki devletin yüklerinin bize getirdiği belalardan terhis olmalıyız.
-Enflasyonu indireceğiz. Lakırdı çok...
-Bu faizle bu iş olmaz. Bu bankacılık sistemi böyle oldukça olmaz.
-Şimdi ben, plağımı değiştiriyorum. En güçlü gelebilecek kimi hissedersem, oyumu oraya vereceğim.
-Kalkınma trenine yeniden binmek mecburiyeti var. Binmezsek fukaralık treninde yola devam edersek yazık olur.
-Diyorlar ki (Koç-Sabancı birleş). Anlamlı bir iştir, niçin olmasın, düşünmeliyiz.
-Susurluk olayının örtülmesi konusunda kaygı taşıyorum. Herkes gibi ben de diyorum ki niçin netice yok?
-Türkiye'de de Doğu, Batı'ya göre genelde daha geri kalmıştır. Fakat Batı'da da öyle iller ve şehirler vardır ki, Doğu'dakinden geri kalmıştır.
-Aşsızlara aş, işsizlere iş vermek mecburiyetimiz var.
-Kişi hayattayken bir şeyler yaptıktan sonra ölümü ile birlikte müessesesi aşağı gidiyor. 100 yaşındaki firmalar gibi olamıyoruz. Firmalar ihtiyarlamadıkça, tecrübeler toparlanıp da verimliliği yakalamıyorsa, bu olmaz. Bu bizim ana dertlerimizden biri.
-Tam göbeğinden söylüyorum, Toyotasa'da günlük üretim 1 adet değil, sıfır. Eğer Toyotasa'da dünyanın yatırımı, robotlarla kurulmuş modern bir fabrika var da onun yetkilileri sana (ben sıfır üretiyorum, sıfır, yangın var) diyorsa, bu bir şey anlatıyor. Sıfır üretiyor, sıfır.
-Her konuda denetleme isterim ama özellikle bir konu dersen bankacılığı denetle derim.
-Bu memlekette özelleştirmede müthiş gecikme var, utanılacak gecikme var.
-Sanayici olarak ben 5 yıl sonrayı, 10 yıl sonrayı düşünürüm. Sanayici olarak bugünü kurtarmak, yarını kurtarmak benim için yeterli olamaz.
BÜTÜN LİDERLER PADİŞAH GİBİ
-Bütün liderler padişah gibi, zat-ı aliniz de dahil.
-Yüzde 40 daha fukara olduk. Bundan daha beter bir şey var: moral yok, moral...
-Köprüye hayır diyenlerin ruhu hala bu memlekette dans ediyor. Onların ruhu dansederken tabii ki istediğimiz yere varamayız.
-Bugün AB'ye 11 yeni memleket aday gösteriliyor. Biz bu 11'in içinde en sonda şampiyon olduk. En son sırada girdik diye de mutluyuz. 11 ülkenin potansiyelini önümüze ayrı ayrı koyduğumuzda, bu sıralamada neden geride kaldık sorusunu birbirimize sormalıyız.
-Evin içinde birileri gaza, birileri frene basıyor. Sürün Allah sürün.
-Bir yıla mahsus olmak üzere ücretlere, kara, ranta, kiraya bir tavan konması lazım.
-Vakti zamanında kurt ayakları geldi, özelleştirme varken bazı şirketleri gruplar sattı, devlet aldı. Hep öğreniyorduk. Şimdi bankalar sektöründe de konuşuluyor. Birşey söylemek istiyorum ki ben bir çimento fabrikası, lastik fabrikası, tekstil fabrikası yaparken birine desem ki hudutsuz devlet garantisi ver, eğer başım ağırırsa dert olursa hazineye vereceğim, kakalayacağım öyle mi? İyi gelirse zengin olursam ben olayım böyle iş olur mu? Bu yıllardan beri gündemimizde ama düzelmedi.
-Amerikalı ve Japon ortaklarım (Ne kadar zengin, mutlu ülkesiniz ki, bu kadar çok tatil enflasyonu yapıyorsunuz) diyorlar. Ben de (Siz her halde laflarımızı takip etmemişsiniz. Deliye hergün bayram) diyorum. Tatiller borusu çaldıkça, toplum bunun faturasını öder.
-Bütün firmalar kar etsin, iyi kişnesin, büyüsün, dışa bağımlılıktan kurtarılsın.
-IMF neden Fransa'ya ikide bir reçete yazmıyor? Neden senin memleketine geliyor? Sen gidişatı rezil etmişsin.
ENFLASYON CANAVARINI SÜT VEREREK BÜYÜTTÜK
-Enflasyonu, bu canavarı kaç sene süresince süt vererek büyüttük, bu hale getirdik.
-Erbakan, Yılmaz, Çiller, Baykal, Ecevit, ne olur, ne günü bekliyorsunuz? Bu meseleleri çözmek için birleşin.
-Bu memlekette bir kıyafet kanunu var. Ya var ya da yoktur. Varsa kim, ne zaman uygulayacak bu kanunu? Sabrımız kalmadı.
-Herkesle düşmanız, herkesle çalışırken birbirimizi anlamıyoruz. Evin içinde de birbirimizle düşmanız. Bugün örtülü ödenek, 10 gün evvel başka bir konu, yarın da başka, bilmiyorum ne gelecek...
-Mesele gelen kişilere göbek dansı göstermek değil, yatırıma ve ülkemize faydalar getirecek işlere teşvik etmek olmalıdır.
-Gümrük Birliği (GB) için şartele basıldı, takometre işledi. Bu durumda icaplarının da yerine getirilmesi gerekiyor. Oysa biz birbirimizin gözünü patlatmak için elimizden geleni yapıyoruz.
-Bir işadamı olarak (artık seçimi bırakın, geçime bakın) diyorum.
-Dikkat çekici iddialar ortaya atılıyor, ama sonra unutuluyor, (unutmayalım) diyorum.
-Hazırladığım raporla, benim de bölge sorununun çözümüne katkım olsun istedim.