05.01.2023 - 09:52 | Son Güncellenme:
Hande NAYMAN/ DHA
İzmir Katip Çelebi Üniversitesi Atatürk Eğitim ve Araştırma Hastanesi Enfeksiyon Hastalıkları Ana Bilim Dalı'nda görevli, Bilim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Alper Şener, HIV'e dair farkındalığın artırılması gerektiği yönünde açıklamalarda bulundu. Sağlık Bakanlığı verilerine göre, HIV vaka sayılarının Türkiye'de 40 bine dayandığını belirten Prof. Dr. Alper Şener, "Aslında son 3 yıldır Covid-19 pandemisine konsantre olduk ama tüm dünyada devam eden sessiz bir 'HIV pandemisi' var. Bu sessiz pandemi her yıl üzerine birkaç bin kişi topluyor. Türkiye'deki vaka sayıları Sağlık Bakanlığı verilerine göre, 40 bine dayandı. Son 2-3 yıldır ilk tanı yaşının oldukça düştüğünü görüyoruz. Yaş ortalamalarını 25-30'lu yaşlar arasında beklerken, bu rakamlar 20'li yaşların altına inmeye başladı. Bu konudaki farkındalığın artırılması ve bu sessiz pandeminin gürültülü pandemiye dönmesinin önüne geçilmesi gerekiyor" diye konuştu.
'TÜRKİYE HIV HASTALARININ HIZLI ARTTIĞI ÜLKELER ARASINDA'
HIV'in ağırlıklı olarak cinsel yolla bulaşan enfeksiyon hastalıklarından biri olduğunu dile getiren Prof. Dr. Şener, "Bulaş yollarına dikkat etmek gerekiyor. Alkol, keyif verici madde beraberinde kontrolsüz ve korunmasız cinsel aktivite geliştirdiği için bu faktörleri göz önünde bulundurmak gerekir. Dünya ve Avrupa kuşağıyla kıyaslayacak olursak Türkiye, Avrupa Birliği ülkeleri içinde HIV hastalarının en hızlı arttığı ülkeler arasında yer alıyor. Diğer hastalıklarla kıyaslandığı zaman çok önemli bir rakam gibi görünmeyebilir. 80 milyonluk ülkede 40 bin hasta sayısı fazla gibi gelmeyebilir ama bu hastalar uzun zaman dilimi içerisinde hastalık yükü oluşturmaktadır ve ömür boyu ilaç kullanmak zorunda olan hasta grubu. Bu artış devam edecek olursa Türkiye'de HIV pandemisinin önümüzdeki yıllarda devam ettiğini göreceğiz" dedi.
'ERKEN TEDAVİ ÇOK ÖNEMLİ'
Hastalığın ömür boyu devam ettiğini vurgulayan Prof. Dr. Şener, "Her yıl 1000- 2 bin civarında eklenen yeni olgularda özellikle düşük yaş devam edecek olursa önümüzdeki yıllarda hem bulaş zincirinin daha uzun süre devam ettiğini hem de hastalık yükünün daha fazla olduğunu göreceğiz. Bu da devam eden pandemilere yeniden konsantre olmamız gerektiğini gösteriyor. Virüs ilk alındığı zaman ilk 3 hafta içinde belirgin bulgu vermiyor. Ateş, halsizlik, uykusuzluk gibi semptomlar başlıyor ama 3'üncü aydan sonra daha belirgin bulgular gelişiyor. Biz bunlara hastalık tanımlayıcı bulgular, diyoruz. Lenf bezleri, boğaz ağrısı, saç dökülmeleri, 1 aydan uzun süren ishal tabloları meydana geliyor. Bu hastalar hızlı kilo kaybı yaşayabiliyor. Bu bulgular şüphelendirici bulgulardır. Antikor testleriyle virüs tespit ediliyor. Kandaki virüs yükü yüksekse tedaviye başlanıyor. Tedavi başladıktan sonra yaklaşık 3 ay içinde kontrol bizim elimize geçiyor. Bu yüzden erken tedaviye başlanması çok önemli. Kontrol bizim elimize geçmezse fırsatçı hastalıklarla bu hastalar kaybedilebiliyor" diye konuştu.