22.07.2023 - 11:59 | Son Güncellenme:
Nevra UÇKAÇ/İZMİR (DHA)
Tarihi çok eskilere dayanan, milyonlarca çocuk ve yetişkinin hayatına ve ondan daha fazlasının sakat kalmasına yol açan, bulaştırıcılığı yüksek kızamık hastalığında Dünya Sağlık Örgütü'nün (DSÖ) bildirdiği rakamlara göre, ocaktan beri vaka sayısı sürekli artıyor. Sağlık Bakanlığı tarafından DSÖ'ye bildirilen resmi verilere göre, Türkiye'de 2023'ün ilk 4 ayında 1440 kızamık vakası görüldü. Vakalardaki artışı değerlendiren İzmir Katip Çelebi Üniversitesi Atatürk Eğitim ve Araştırma Hastanesi Enfeksiyon Hastalıkları Anabilim Dalı'nda görevli Prof. Dr. Alper Şener, kontrolsüz nüfus artışının hastalığın artışında etkili olduğunu söyledi. Kızamığın sadece insanlarda enfeksiyon oluşturan bir hastalık olduğuna dikkat çeken Prof. Dr. Alper Şener, toplumun özellikle aşı ile korunabildiğini kaydetti. Çocukluk çağı hastalıkları içinde aşıyla korunabilen hastalıkların pek çoğunun doğada hayvanlarda da görülebilirken kızamığın sadece insanlar arasında görülen bir hastalık olduğunu belirten Prof. Dr. Şener, “Hastalığın kümelenmesi ya da olgu sayılarının artmasını önlemenin tek yolu aşıdır. Bir toplumda bağışıklık oranı yüzde 96'nın altına düştüğünde kızamık virüsünde kıpırdanma başlar. Bu doğal bir süreçtir. 1990'lı yılların sonlarında ve 2000'li yılların ortalarında bu durum yaşanmıştı. Kızamık deyip geçmeyin, aynı zamanda ölümcül bir hastalıktır. Aşılanmamış kişiler kızamık geçirdiğinde yoğun bakıma yatma riski vardır. Ayrıca ilerleyici nörolojik bir hastalığa maruz kalabilir. Hatta ömür boyu bu hastalıkla birlikte yaşayabilir" dedi.
'İSTANBUL'DAKİ ARTIŞI DİKKATLİ İZLEMEK GEREKİR'
Çocukluk çağında aşılanmanın büyük önem taşıdığını ifade eden Prof. Şener, son 6 ayda kızamık olgu sayılarındaki kıpırdanmanın özellikle İstanbul temelli olduğunu vurguladı. Sağlık Bakanlığı'ndan yapılan açıklamalara göre hastalığın henüz salgın aşamasında olmadığını belirten Şener, yine de çok dikkatli olmak gerektiği konusunda uyardı. Prof. Dr. Şener, “Geçmişte Covid 19'la birlikte farklı dönemlerde gördük ki, İstanbul'da başlayan salgın hastalıklar Türkiye'nin genelinde ciddi sorunlara neden olur. Çünkü Türkiye'deki her 5 kişiden 1'i İstanbul'da yaşıyor. 20 milyon nüfuslu bir şehirdeki artışı dikkatli izlemek gerekir. Toplumu bu konuda bilinçlendirmek lazım" diye konuştu.
KESİNLEŞMİŞ OLGU SAYILARINA DİKKAT ÇEKTİ
Pandemi döneminde hem dünya hem Türkiye genelinde aşı karşıtlığının ve aşı yaptırmama eğiliminin yaygınlaştığını belirten Prof. Dr. Alper Şener, Türkiye’deki göçmenlere dikkat çekti. Göçmenlerin bulaşıcı hastalıklar açısından ciddi bir tehdit olduğunu ifade eden Prof. Dr. Şener, “Bu kişilerin ciddi kesimi kayıtsız olduğu için çocukluk çağı hastalıkları aşılarının yapılmama durumu var. Türkiye'nin yıllık nüfus artışı belli. Aile hekimliği çocukluk çağı aşılarının yüzde 90'ını yapıyor. Kızamıktaki kıpırdanma eğer Türk nüfusta da aşıdan kaçanlara yansırsa ülkenin genelindeki yaygın kızamık kümelenmesi salgına dönebilir. Dünya Sağlık Örgütü'nün rakamlarına göre ocak ayından bu yana kızamık tanılarında artış var. Ancak çocukluk çağı döküntülü hastalıklar birbiriyle karışıyor. Kızamıkçık ve diğer hastalıkların hepsi kızamığı taklit edebilir. Döküntüler oluşturabilir. Kesinleşmiş olgu sayılarına bakmak gerekir."
'KIZAMIK MASUM BİR HASTALIK DEĞİLDİR'
Kızamık aşısını yaptıranlarda aşının üzerinden uzun süre geçmiş olmasına bağlı olarak belirli risklerin ortaya çıkabileceğini söyleyen Prof. Dr. Şener, 65 yaş üstündeki grupta döküntü, kızamık sonrası görülen zatürre, beyin iltihabı, orta kulak iltihabı gibi sakat bıraktıran tablolarla karşı karşıya kalındığının bilindiğine değindi. Bazı uyarılarda da bulunan Prof. Dr. Şener, şunları söyledi:
"Kızamık masum bir hastalık değildir. Döküntülü çocukluk çağı hastalıklarını herkesin geçirmesi gereken bir hastalık gibi yorumluyorlar. Bu yanlış bir inanıştır. Böyle bir şey yok. Aşıyla korunduğunuz zaman bu hastalığı belirti vermeden atlatıyorsunuz, kızamık virüsü ile karşılaşsanız dahi sonrasında oluşabilecek zatürre, beyin iltihabı gibi klinik tablolardan uzak kalıyorsunuz. Toplum sağılığı açısından aşılanmış popülasyonu yüzde 96'nın üzerinde tutarsak hastane yükünü de azaltmış oluruz. Eğer hastalıktan korkmuyor ve bağışıklık sisteminize güveniyorsanız dahi yaygın hastalık tablosuna sebep olabileceğinizi bilmeniz lazım. Hastalık yükü artarsa virüs yükü artar. Daha çok viral partikülle karşı karşıya kalmak hastaneye yatışı arttırır. Benim mesleğimin başlarında pratisyen hekimken elimizde aşı çantalarıyla köy köy dolaşıp kampanya yapardık. O döneme dönmemek için çocukluk çağı aşılarını ihmal etmemeliyiz."
SAĞLIK ÇALIŞANLARINA HATIRLATMA DOZU
Kızamık hastalığında en riskli popülasyonun sağlık çalışanları olduğunu anlatan Prof. Dr. Şener, bu gruba hatırlatma dozunu önerdi. Prof. Dr. Şener, "Sağlık çalışanları aşılı olsalar dahi yoğun virüs ile karşı karşıya kalacakları için enfeksiyon geçirebilirler. Salgın varsa bu hastalarla ilgilenen kişilere ve yoğun bakım çalışanlarına hatırlatma dozu aşısı öneriliyor. Bu aşı iki doz yapılır. 65 yaş üstündekiler, organ nakli olanlar, hemodiyaliz hastaları, kronik akciğer hastalığı olanlar, kalp yetmezliği ve kanser hastaları için de kızamık çok tehlikelidir. Çünkü çok bulaşıcıdır. 10 bulaştan 9'u hastalıkla sonuçlanıyor. Covid 19 ile bile kıyaslanamayacak oranda bulaşıcıdır. Aşının koruma oranı yüzde 96'nın üzerindedir. Yüzde 100'e yakındır. Gebelere ve kanser hastaları gibi bağışıklık sistemi baskılanmış kişilere aşıyı önermiyoruz. Çünkü canlı aşıdır."