24.07.2019 - 07:50 | Son Güncellenme:
EGEMEN LİMONCUOĞLU
Keisuke Ohta, Issei Igarashi, Marcello Allulli ve Hakuei Kim’in aralarında olduğu isimlerle hem kendi bestelerini, hem de doğaçlamaya dayalı müzikal muhabbetlerini kayda geçirdiği bu albümü vesilesiyle Selen Gülün’e müziğini, Japonya’da hayatı ve artık neden bir plak şirketi patronu olduğunu sorduk.
- Bir süredir Tokyo’da ikamet ediyorsunuz, nasıl gidiyor Japonya’da hayat?
Evet. 2017’nin ilk aylarında taşındım Tokyo’ya. Senenin büyük bir kısmını burada geçiriyorum. Burada müziğime olan ilgiden çok memnunum. Japonların müzik ve diğer sanat dallarını sahipleniş halleri yapay değil. Kültürel estetiğe çok meraklı insanlar ve sanat yaşantılarının içinde var. Pahalı bir şehir Tokyo, ama artık hangi kozmopolit sayılabilecek şehirde yaşam ucuz ki?
- İlk başta nasıl almıştınız Japonya’da yaşama kararını?
Toplamda iki sene sürdü bu kararı verebilmem. İlk defa Haziran 2015’te trio albümüm “Answers”ın haftalık satış listelerinde ilk 10’un içinde uzun zaman kalmış olması sebebiyle gelmiştim. İmza günü yaptım, konserler verdim. Sonra 2017’ye kadar daha sık ziyaret edip her gelişimde daha uzun kaldım. Sonunda da toplanıp geldim.
- Size ve genel olarak caz müziğe yaklaşım nasıl Japonya’da?
Kendi dinleyicimden ve genel olarak caz ile çağdaş müzik dinleyicisinden görüyorum ki üretici müzisyene, özellikle besteciye karşı sevgi, saygı gösteriyorlar. Konserlere hediye getirenler oluyor. Müziği severse muhakkak CD, plak alıyor ve başka konserlerine gelmeye çalışıyorlar. Sadece Tokyo’da yüzlerce caz kulübü var ve her gece canlı müzik oluyor. Ayrıca müzisyenlik seviyesi çok yüksek. İşlerini de ciddiye alıyorlar.
- Many Faces bir ‘duo albüm’. Nedir bu ‘duo albüm’ tam olarak ve neden böyle bir tercih?
Son iki senedir Japonya’da ne yaptınız diye sorsanız tam olarak işte bunu yaptım diyebileceğim bir albüm çıkartmak istiyordum ortaya. Sonra aklıma birlikte çalışmayı çok sevdiğim dört müzisyenle karşılıklı müzikal muhabbetlerimizi kayıt altına almak geldi. Elbette canlı olarak. Dört kişiyle 2’şer saatlik stüdyo saatleri kullandım. Her biriyle birer parçamı ve birer özgür doğaçlama müzik kaydettim. Hayalim bir plakta A yüzünde bu dört sıra dışı müzisyenle bestelerimi, B yüzünde de aynı sıralama ile bu kişilerle çaldığım doğaçlama parçaları yerleştirmekti. Aynen de öyle yaptım.
‘Kadın müzisyen sayısı yüksek’
- Bu noktada bir de kadın müzisyenlere yaklaşımlarını sormak isteriz. Dikkat çekici, artı ya da eksi diyebileceğimiz farklar mevcut mu?
Japonya’da kadın müzisyen sayısı yüksek. Geçenlerde Fransız bir sosyolog araştırmacı ile bir görüşme yaptık. Bana caz müziğindeki kadın müzisyen sayısının toplamın yüzde 30’unu oluşturduğunu söyledi ki bu dünya genelinde çok yüksek bir sayı! Çoğunun kendine ait albümü var, eşit haklarla çalabildiklerini iddia edemesem de iyi konserlere müzisyen olarak çağrılma oranlarının yüksek olduğunu gözlemliyorum. Trompet ve saksafon çalan çok sayıda genç kadın var, çünkü lise orkestralarında kendilerine yer bulabiliyorlar. Eğitim o yaşlarda başlıyor.
‘Orijinalliğin ifadesi’
- “Many Faces” aynı zamanda ilk ‘bağımsız’ albümünüz. Çeşitli şirketlerden çıkan altı albümden sonra bu kez kendi şirketinizden, iKi Müzik’ten yayınladınız.
iKi, Japoncada bir estetik anlayışını ifade ediyor. Konu çok daha derin ama özetle Edo dönemine ait, insanın doğal güzellikler karşısındaki duruşunu temsil eden bir felsefe akımı. Basitliğin, zarifliğin, kendiliğinden olma halinin ve orijinalliğin ifadesi. Türkçede de sayı olarak (bir değil iki) olması anlam olarak ilgimi çekiyor. Çift anlamlılık açısından bakarsak da hayatı kapsayan, özetleyen bir sayı benim için. O yüzden iKi Müzik koydum ismini.