GündemO gün bugün | Metristepe’den zafer telgrafı

O gün bugün | Metristepe’den zafer telgrafı

01.04.2020 - 07:00 | Son Güncellenme:

Yunan ordusu, 23 Mart’ta Uşak ve Bursa üzerinden, Afyon ve Eskişehir’e doğru iki koldan taarruza geçti. Silah ve sayıca üstün durumda olsa da Türk savunmasını aşamadı. Bozguna uğrayan Yunan ordusu 31 Mart - 1 Nisan gecesi geri çekilirken, İsmet Paşa Metristepe’den Mustafa Kemal’e gönderdiği telgrafla zaferi duyurdu...

O gün bugün | Metristepe’den zafer telgrafı

Birinci İnönü Zaferi üzerine İtilaf Devletleri, Sevr Anlaşması’nın koşullarını tekrar görüşerek kabul ettirebilme hevesiyle Londra’da Türkiye’nin de katılacağı bir konferans toplamaya karar verdi. Mustafa Kemal önderliğindeki milletin azim ve fedakârlığı ile Büyük Millet Meclisi’nin (BMM), Sevr’i hiçbir surette kabul etmemesi, işgalcileri bu tutum değişikliğine zorlamıştı. İstanbul ve Ankara hükümetleri temsilcilerinin de katıldıkları ve 21 Şubat 1921’de başlayan Londra Konferansı’nda bir sonuç çıkmayacağı anlaşıldı. Yunanlar da Londra Konferansı’ndan istediklerini alamadıklarını düşünüyorlardı. Türk ordusunun henüz hazır olmadığı kanısıyla kendilerine güveniyorlardı. Yunan Kralı Konstantin, İtilaf Devletleri’nin gözüne girmek ve BMM hükümetine Sevr’i kabul ettirmek amacıyla yeni bir askerî harekâta geçmek yanlısıydı.

İngiliz askerî çevrelerinde ise bu saldırı arzusunu gereksiz görenler vardı; ama İngiltere Başbakanı David Lloyd George, Londra’da Yunan delegelerine “Türklere karşı taarruza geçmekte serbest olduklarını” bildirmişti.

İki koldan taarruz

İngilizlerin desteğini de alan Yunan ordusu, Anadolu’yu ve özelikle Ankara’yı işgal etmek hedefiyle 23 Mart’ta Uşak ve Bursa üzerinden, Afyon ve Eskişehir’e doğru iki koldan taarruza geçti. Kral Konstantin cepheye kadar gelmişti. Türk Genelkurmay Başkanlığı, saldırıyı, bir gün evvel Batı ve Güney Cephe komutanlıklarına haber vermiş ve gerekli önlemlerin alınmasını istemişti. Güneyde Uşak’tan hareket eden Yunanlar Dumlupınar’ı aldılar. Şiddetli süngü savaşları yaşandı; Refet Bey komutasındaki Türk birlikleri dağıldı ve geri çekildi. Kuzeyde Bursa’dan harekete geçen Yunanlar, Pazarcık, Bozüyük, Bilecik, Söğüt’ü aldılar ve İnönü önlerine geldiler. Marmara kıyılarında Sapanca’yı işgal ettiler. Sakarya Nehri’nin doğusuna geçtiler. Eskişehir’i top ateşine tuttular.

Adapazarı’nı 26 Mart’ta, Afyon’u 27 Mart’ta işgal eden Yunanların aynı tarihte İnönü mevzilerine taarruz etmeleriyle II. İnönü Savaşı başladı. Pozantı’da Fransızlar karşısında bulunan bazı birlikler Batı Cephesi Komutanlığı emrine girmek üzere yola çıkarıldı. Meclis Muhafız Taburu da cepheye gönderildi. Kastamonu Havalisi Komutanlığı taburları da cepheye geldiler. Yunan Başkomutanı Papulas da Atina’dan gönderilecek takviye birliklerin İzmir’e değil Bandırma’ya gelmesini istiyordu.

Dönüm noktası

Silah ve sayıca üstün durumda olan Yunan ordusu, kanlı çarpışmaların başında başarılar kazanmış gibi görünseler de Türk kuvvetlerinin şiddetli savunması karşısında yıprandı ve sonraki aşamalarda Yunanlar sökülüp atıldılar.

31 Mart’ta Metristepe’deki 10. Yunan Tümeni’nin geri çekilmesinin ardından karşı taarruza geçen Türk birlikleri, II. İnönü Savaşı’nı kazandı. Batı Cephesi Komutanı İsmet Paşa (İnönü), Metristepe’den Mustafa Kemal Paşa’ya çektiği telgrafta, “Düşman binlerce ölüleriyle doldurduğu muharebe meydanını silahlarımıza terk etmiştir” dedi. Mustafa Kemal Atatürk de İsmet Paşa’ya telgrafında, tarihe geçen şu sözlerini kaydetti: “Siz orada yalnız düşmanı değil, milletin makûs (ters giden) talihini de yendiniz.”

Millî Mücadele sürecinin dönüm noktalarından biri olan bu zaferin ardından; Fransa, Ankara ile anlaşmanın yollarını aramaya başlar.
ABD belgelerine göre, Yunanların ölü sayısı 5-9 bin kadardır.

İkinci İnönü zaferi, bütün yurtta büyük bir sevinç uyandırdı. Büyük Millet Meclisi’ne kutlama telgrafları çekilir. Zafer kazanan askerlere Metristepe’de bir ziyafet verildi ve davul zurna eşliğinde Zeybek, Laz, Kafkas oyunları oynandı. Fevzi Paşa, kendisini kutlayan ve ayakta alkışlayan mebuslara İkinci İnönü Muharebelerini şu sözlerle anlatır: “Zafer, milletin fedakâr, kahraman çocuklarına aittir.”

Haberin Devamı

Gazetelerde II. İnönü Savaşı

22 Mart 1921

Peyamı Sabah: Bursa cephesinde keşif müsademeleri. -Ali Kemal: Kuvayımilliye’nin taşkınlıkları olmasaydı Londra Konferansı’ndan daha fazla fayda sağlardık.

Gayei Milliye: Yunanların geçtikleri yerlerde dikili taş kalmıyor.

24 Mart 1921

Peyamı Sabah: Anadolu’da yeni bir harp arifesinde. -Ali Kemal: Yine burnumuz barut kokusu aldı. Yunanistan’ı ve Ankara’yı nasıl zapt edeceğiz, durduracağız?

İleri: Anadolu’da taarruz başlayacak mı?

25 Mart 1921

Hâkimiyeti Milliye: Yunan taarruzu başladı. Veda taarruzu!

Peyamı Sabah: Anadolu’da harp başladı. -Ali Kemal: Bu duruma Ankara’daki söz dinlemez, cahil, hırslı adamlar sebep oldu.

İleri: Yunanların talihlerini son defa denemeleri.

Haberin Devamı

30 Mart 1921

Peyamı Sabah: Ali Kemal, Ankara’ya hücuma devam ediyor: Hata içinde hata.

Hâkimiyeti Milliye:
Yunan ve İngiliz cinayeti bu defa da sonuçsuz kalıyor. Kesinlikle muzaffer olacağız.

Akşam (İkinci baskı): Okuyucularımıza müjdeler! Yunanlar Eskişehir önünde müthiş bir bozguna uğradılar. Bir fırkaları esir edildi. Düşmanın iki fırkası şiddetle takip ediliyor. Bunlar da esir edilmek üzeredirler.

31 Mart 1921

Akşam: Bozguna uğrayan Yunan Efzonları, Türk atlıların önünde, silahlarını atarak kaçıyorlar. -Zafer müjdeleri: İstanbul’da sevinç. Okuyucularımıza gazete yetiştirebilmek için rotatifle baskı yapıyoruz. (Gazete’nin boyu büyüyor, 12 Nisan’a kadar).

İkdam: Padişahımızın doğum günü. -Zonguldak’tan gelen zafer haberleri: Eskişehir kuzeyindeki büyük savaş, Kuvayı Milliye’nin büyük saldırısı ile genişlemektedir.

Peyamı Sabah: Kuvayı Milliye’nin şiddetli karşı hücumları. -Anadolu’dan mektup: Bolşevizm furyası.

1 Nisan 1921

Hâkimiyeti Milliye: Ölümle göz göze. -Düşman kesin olarak mağlup edilmiş ve çekilmeye başlamıştır.

Yenigün: Son dakika: Bozöyük’te düşman perişan edilmiş halde ricat ediyor.

Açıksöz: Yunan taarruzu defedildi.

Peyamı Sabah: Harp şiddetle devam ediyor.

İleri: İlk darbe (bir yumruk resmi). Fare ordusu kapan önünde.

Alemdar: Kuvayı Milliye’nin muzafferane müdafaası gelişiyor.

Haberin Devamı

İkdam: Harp şimdi başladı.

Vahdet: Anadolu Türk ordularının son muzafferiyetini hazırlayanlardan Mustafa Kemal Paşa (çerçeve içinde büyük resmi).

Akşam: İlk zaferler. Okuyucularımıza, memleketin halaskârı olan Kuvayı Milliye’nin kudret ve fedakârlığından emin olmalarını tavsiye ederiz. Düşman Bursa’ya doğru kaçıyor. Düşmanı müthiş bir bozguna uğratan Anadolu’nun arslanı Mustafa Kemal Paşa Hazretleri (resmi).

Balıkçıların Nisan 1 sürprizi - 1979

1979 yılı 1 Nisan günü İstanbullular, balıkçıların sürpriziyle sevinirler: Kumkapı Balıkçıları Dayanışma Derneği, 1-7 Nisan haftasını Balık Bayramı ilan etmiştir: Kumkapı’da iki saat içinde halka 1.5 ton balık dağıtılır. Kumkapılı balıkçıların ulvi bir amaçları vardır: “Millî servet balık neslini, bilinçli avlanma ile korumak. Balık neslini çoğaltmak ve balık fiyatlarını düşürerek halka ucuz balık yedirmek.”

Şakalaşsak mı şakalaşmasak mı? 1564

Koronavirüs salgınıyla beraber, sosyal medyada şaka odaklı paylaşım patlaması yaşanıyor. Bakalım bu “Nisan 1” gününde kim bilir neler olacak? Bu “Nisan 1!” şakaları, 1564 yılında Fransa’da ortaya çıkıyor. 16. yüzyıl başlarında Fransa’da yılbaşı 25 Mart’ta kutlanıyor ve festival 1 Nisan’a kadar sürüyordu. 1564’te Gregoryen takvimin kabul edilmesiyle “1 Ocak” günü yeni yılbaşı oluverdi. Elbette, bu yeni duruma ayak direyenler çıktı, unutkanlar da cabasıydı. Ve bu kişiler, yeni takvime uyum sağlayanların gazabına uğradılar. Asılsız davetiyeler ve türlü şakaların hedefi oldular. Bu sırada Güneş, Balık burcundan çıktığı için, bu kişilere “Nisan balığı” (Poisson D’avril) denildi. Napoleon da Avusturyalı Marie-Louise ile 1 Nisan 1810’da evlenince, “Nisan balığı”ndan nasibini aldı.

Bizde de “Resimli Şark” dergisinin Nisan 1931 tarihli 4. sayısında Nisan 1 şakalarının ortaya çıkışı anlatılır ve “Bu âdeta bir nevi usul ve her kavmin âdetlerine karışmış enternasyonal bir âdet olmuştur. Zaten alay, eğlence insanların en büyük ihtiyacı değil midir? Ortada her çeşit alayın mubah görüldüğü bir gün de olunca, şu halde neye biz de kabul etmeyelim?” denilir.

Yazarlar