28.07.2013 - 02:30 | Son Güncellenme:
YEŞİL YOL / Sinop'tan Artvin'e Bir Karadeniz masalı / Ceren Büyüktetik - Mikdat Kadıoğlu Fotoğraflar: Ozam Güzelce
Yedi günde Sinop’tan Artvin’e yedi şehir inceleme gezimizin ilk durağı Sinop’ta fenerle ‘adam gibi adam’ arayan Diyojen köpeğiyle bizi karşıladı. Diyojen’i bilmem ama ben Sinopluları tam bir ‘dünya adamı/vatandaşı’ olarak buldum. Karadeniz’in belki de Türkiye’nin değişik kültürlerle bir arada yaşama tecrübesini edinmiş, en hoşgörülü, konuksever ve kültürlü insanları burada yaşıyor. Sinop şehrinin sakinliğini, doğası, tarihi ve (belediye otobüsü ve trafik lambası olmamasına rağmen) şehir içi ulaşım kolaylıkları mükemmel. Benim ilgilendiğim konu ise burada iklim değişikliğinin sosyo-ekonomik izlerini bulmak.
Kuzeyin saklı hazinesi ve yıldızı Sinop’un değişik kültürlerle bir arada yaşama alışkanlığı Sinop İl Kültür Müdürü Hikmet Tosun M.Ö. V. yüzyıla giderek tatlı tatlı anlatıyor. Sanki Sinop’un adı Irmak Tanrısı Asopos’un su perisi kızı Sinope’den geliyor. Aslında Sinop’un ismi Farsça Sine- Ab (suyun göğsü) sözcüklerinden türediği varsayılıyor. Sikkeler üzerine basılmış kabartmasına bakınca Sinope’nin tipik Karadeniz burnu dikkatimi çekti. Karadenizliler ne yapsın! Nemli ve serin olan Karadeniz havasının ciğerlere uygun hale gelebilmesi için burunlarının biraz uzun olması gerekiyor.
Bir kültür devrimi
Sinop’ta gemi tersaneleri kapatılmış ama kotra denilen gemi modelleri cezaevindeki mahkumlar tarafından tersaneleri kapattıran Ruslara inat yapılmaya devam edilmiş. Sinop’a giderseniz kotra almadan gelmeyin. 1960’larda Sinop’a Amerikan Radarı kurulunca Sinop yeni bir kültür devrimi yaşamış. Amerikalılar yanlarında o yıllar Türkiye’nin hiç bir yerinde olmayan teneke içecekler, pet şişeler, golf ve doları getirmişler. Cepte dolar taşımak yasak olan yıllarda pazarda salatalık satan teyze dolarla satış yaparmış. Amerikalılarla kız alıp vermiş ve halk İngilizce, Amerikalılar da Türkçe öğrenmiş. Şimdi 2. kuşak ABD’den kurvaziyer tur gemileriyle ziyarete geliyor. Güvenli bir liman, yabancıya alışık olan bu şehrimize yılda 21 kurvaziyer gemisi geliyor dediklerinde inanamadım. Ama 100 kilometrelik denize girilebilir sahil bandının bir kısmını gözlerimle gördüm. HES problemi Sinop için yok. Yoksa irili ufaklı 28 adet şelaleden oluşan Erfelek Şelalelerinin kuruması bir felaket olurdu.
Organik tarım hayali
Gerze’de ise deniz kıyısına yapılan otoyollarla denizle bağlantısı kesilen Gerzeliler geleceğini organik tarımda görüyor. Olası bir termik santral ise hakim rüzgar yönünün karayel ve poyraz olduğu Gerze’de organik tarım hayallerini kâbusa dönüştürüyor. Yani Sinoplular hemşerileri antik çağın ünlü filozofu Diyojen’in Büyük İskender’e dediği gibi enerji yatırımları için devlete ve özel sektöre “Gölge etme başka ihsan istemem” diyor.
Sinop’ta küresel iklim değişikliğinin en büyük izi kuraklıktan dolayı buğday ekilen alanların her geçen gün artıyor olması gösteriliyor. Genellikle kurak ve yarı kurak yerlerde ekilip biçilen buğdayın Karadeniz kıyılarında artık daha fazla ekiliyor olması ilginç ve düşündürücü. Sinop kuraklıktan dolayı daha çok buğdaya döndü ama o da bu sene kuraklıktan dolayı yeterince büyüyememiş. Bu sene dağlarına yeterince kar yağmadığı için 8-10 yıldır devam eden kuraklık daha da şiddetlenmiş, dereler kurumuş ve köyler büyük bir su sıkıntısına düşmüş.
Sinop şimdiki haliyle bir emekli, memur, tarım, turizm ve üniversite şehri. Sinop’un en güçlü yönü turizm olarak ifade ediliyor. Özetle, Sinop iklim değişikliği ve santrallerin kıskacında bir şehir. Fakat hala dinlenmek, rahat bir tatil geçirmek, gürültü ve stresten uzak kalmak isteyenler için deniz, güneş, kum, doğa ve tarih kenti Sinop biçilmiş bir kaftan.
Karadeniz’in kültür ve turizm şehri Sinop’tan cevizli ‘Sinop Mantısı’ yemeden dönülmez.
Gerzeliler termik santralin yapılmak istendiği Yaykıl köyünün köy odasında doğanın ve eşsiz manzaranın keyfini sürüyor.
Nükleere hayır!
Geçmişin izleri Sinop’ta çok derin. Nüfusunun yüzde 55’i kadın olduğu için Sinop’a “Kadınlar Şehri” de deniliyor. Çevre iller için dinlenme, kültür, sakinlik ve hoşgörü sunan Sinop kalkınma stratejisini kültür, turizm ve eğitime endekslemiş. Fakat Sinop bir enerji adası olursa kültürel, tarihi ve doğal zenginliklerini koruyamayabilir korkusunu yaşıyorlar. Yani Sinopluların en büyük korkusu bir enerji şehrine dönüşmek. Sinop’ta şu an bilinen 1 nükleer ve 3 ithal kömüre dayalı termik santral planı var. Neden “Çapulcular Nükleer Santral İstemiyor” diye sorduğumda “Çünkü nükleer santral; ‘pahalıdır’, ‘güvenli ve temiz değildir’, ‘teknolojisinden yakıtına dışa bağımlıdır’, ‘atık sorunu çözülememiştir’, ‘zorunluluk değil siyasi bir tercihtir’ diyorlar. Bu gerekçeleri bana makul geldi. Soğuk suyu nedeniyle bir dünya cenneti İnceburun’a yapılacak nükleer santral balık göç yolu olan bu şehirdeki balıkçılığa tehdit olarak görülüyor. Santralı soğutmak için denizden alınacak olan deniz suyu, ısıtılmış olarak denize geri verildiğinde hem deniz kirlenecek, hem de balık üreme alanları yok olacak.
Karadeniz’in güzel şehri Sinop, fenerle ‘adam gibi adam’ arayan Diyojen ve köpeğiyle bizi karşıladı.
Şair ve yazarların cezaevi
ALDIRMA GÖNÜL ALDIRMA...
Dışarıda deli dalgalar.. Gelir duvarları yalar.. Seni bu sesler oyalar... Aldırma gönül aldırma..
Sabahattin Ali bu ünlü dizelerini 1932 yılında yaklaşık 9 ay yattığı Sinop Cezaevi’ndeki koğuşunda cezaevinin etrafını saran sur duvarlarını iki taraftan döven Karadeniz’in hırçın dalgalarından esinlenerek yazar.. Tarih boyunca her zaman önemli bir liman kenti olan Sinop’ta uzun süre tersane ve zindan olarak kullanılan Sinop kalesi 1887 yılında cezaevine dönüştürülür.
Tek bir giriş çıkışı olan Sinop’u Anadolu’nun Alcatraz’ı yapan cezaevi kapandığı 1996 yılına kadar çok sayıda önemli ismi ağırladı. Sabahatin Ali’nin yanı sıra Refik Halid Karay, Kerim Korcan ve Ahmet Bedevi Kuran’ın aralarında yer aldığı şair ve yazarlar kentin çehresinin de değişmesine ön ayak olmuş.
Sinop’un bugünkü kültürel yapısının oluşmasında 1950’li yıllarda kurulan Türk-Amerikan ortak savunma tesisinin de önemli etkisi var. Üste çalışan Amerikalılar beraberlerinde kültürlerini de kente taşımış. Sahilde yer alan yalı kahveleri ve üst katlarındaki hanlar Amerikalı’ları da ağırlamış. Bu sayede kentte kahveler farklı kültürlerin kaynaştığı bir ortam haline gelmiş. Yalı kahveleri Sinop’lu şair ve yazar Ahmet Muhip Dıranas’ın da vazgeçilmez keyif mekanlarındanmış.
Çevre sorunları da var
Kentteki hoşgörü ortamı örnek bir yerel yönetim modelinin uygulanmasını da sağlamış. Sinop Cezaevi’nin ne yapılacağına karar verilirken arkeologlar, sanat tarihçileri ve STK temsilcilerinin ortak kararıyla yapının cezaevi olarak korunmasına karar verilmiş. Sonrasında da 9.2 milyarlık bir Avrupa Birliği projesine dönüşmüş. Venedik Kent Konseyi de Sinop’un proje ortağı.
Sinop’un doğal güzelliklerinin yanında çevre sorunları da yok değil. Gerze’ye yapılmak istenen termik santral ormanlarını, denizini ve tarlalarını korumak isteyen yöre halkında önemli bir direniş ruhu geliştirmiş. Yeşil Gerze Platformu’nun sözcüsü Ferhat Gençer, “Gezi parkından 2 yıl önce benzeri olayları burada da yaşadık. Açık alanda 11 saat direndik. 70-80 yaşındaki insanlar doğasını korumak uğruna gaz yedi. Farklı görüşlerden birçok kişi omuz omuzaydı” diyor.
Halkının korumak için yoğun çaba gösterdiği Karadeniz’in kültür ve turizm cenneti Sinop’a gelenlerin de hayran kalacağı kesin. Öyle ki Atatürk de Sinop ile ilgili hislerini “Ne olurdu Sinop’un yarı güzelliği Ankara’da olsa idi” sözleriyle ifade etmiş.
Sinop’u Anadolu’nun Alcatraz’ı yapan cezaevi kapandığı 1996 yılına kadar çok sayıda önemli ismi ağırladı.
Yarın: güneşin doğduğu şehir samsun...