Boston Üniversitesi’nden mezun olan Nazlı Sinem Erköseoğlu'nun cesedi, 26 Eylül 2010’da Beyoğlu’nda Can Paksoy ve Mahmut Emre Paksoy kardeşlerin dairesinin bulunduğu 10 katlı apartmanın havalandırma boşluğunda bulunmuştu. Soruşturma aşamasında incelenen görüntülerde iki kardeşin olay gecesi bir gece kulübünde Erköseoğlu ile tanıştıkları ve birlikte eve gittikleri tespit edilmişti.
YENİDEN HAKİM KARŞISINDA
Paksoy Holding'in veliahtları Mahmut Emre Paksoy ile kardeşi Can Paksoy hakkında “kasten öldürme” suçundan müebbet hapis istemiyle dava açıldı. Ancak yapılan yargılama sonrası Mahmut Emre Paksoy ve Can Paksoy delil yetersizliğinden beraat etti. Dosyayı inceleyen Yargıtay sanıklar hakkında verilen beraat kararını bozarak yargılamanın yeniden yapılmasına karar vermişti. Yeniden görülen dava sonunda Paksoy kardeşler yeniden beraat etti. İtiraz sonrası dosyayı yeniden inceleyen mahkeme sanıklardan Mahmut Emre Paksoy hakkında verilen kararın onanmasına, Can Paksoy hakkında verilen beraat kararının bozulmasına karar verdi. Yargıtay ayrıca Can Paksoy hakkında yurt dışına çıkış yasağı şeklinde adli kontrol tedbiri de uyguladı.
“14 YILDIR BU PSİKOLOJİ İLE YAŞIYORUM”
İstanbul 19. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen duruşmaya tutuksuz sanık Can Paksoy avukatları ile birlikte katıldı. Hakkındaki beraat kararı onanan ağabeyi Mahmut Emre Paksoy da izleyici olarak duruşmaya katıldı. Duruşmada ilk olarak Can Paksoy’a bozma kararına karşı diyecekleri soruldu. Suçsuz olduğunu söyleyen Paksoy, “Hakkımdaki iddiaların hiçbirisini kabul etmiyorum. Yargıtay iki beraat kararını bozmuştur. Üyelerin oy çokluğu ile çıkmış mesnetsiz bir karardır. Karşı tarafın acısını anlıyorum. 14 yıldır bu psikolojik durum ile yaşıyorum” dedi.
“VİCDANIM RAHAT”
Ağabeyi ile ikisi hakkında algı operasyonu yapıldığını anlatan Paksoy, “Benim vicdanım rahattır. Ben bir holding velihatı değilim. Hakkımızda algı yaratılmaya çalışılıyor. Hakkımda iki kere oy birliği ile beraat kararı verildi. Bir yere kaçmıyorum. Kaçmayacağım da daha önce de kaçmadım. Adalet er ya da geç ortaya çıkacaktır” dedi.
“SANIK KIZIMI KATLETTİ”
Sanık ardından Nazlı Sinem Erköseoğlu’nun babası Ergün Erköseoğlu’na söz verildi. Davanın bir cinayet davası olduğunu söyleyen Erköseoğlu, “Bu sanık benim kızımı çok güzel bir şekilde katletmiştir. Verdiği ifadeler çelişkilidir. Maalesef hala vicdanım deme cüretini göstermiştir” dedi.
AİLE AVUKATI: MAHKEMENİZDEN ADİL BİR KARAR BEKLEMİYORUZ
Erköseoğlu ailesinin avukatı Rezan Epözdemir de söz alarak mahkemenin adil olmadığını düşündüğünü söyledi. Mahkemeden adil bir karar beklemediğini söyleyen Epözdemir, “Müebbet hapis cezası istenen bir davada sanığa yurtdışı çıkış yasağı bile koymadınız. Biz talep ettik reddettiniz. Bir üst mahkemeye başvurduğumuzda talebimiz kabul edildi” dedi.
Can Paksoy’un ifadelerinde Nazlı Sinem Erköseoğlu ile fiziki bir yaklaşmaları olmadığına dair savunma yaptığını söyleyen Epözdemir, “Ancak Nazlı’nın üzerinde Can Paksoy’un DNA’sı çıkmıştır. Maktulün çantası, telefonu ve ayakkabıları evde kalmıştır. Buna rağmen sanık çıkıp Adana’ya gitmiştir. Nerede diye merak etmemiştir. Sanığın ifadeleri adaleti yanıltmaya yöneliktir. An itibari ile de hiçbir pişmanlık göstermemektir” dedi.
“PENCEREDE NAZLI’NIN PARMAK İZİ YOK 8 ADET İZİN HEPSİ EMRE PAKSOY’A AİT”
Epözdemir ayrıca maktulün düştüğü camın yüksekte olduğunu söyleyerek, “Tutunmadan üzerinde dar bir elbiseyle oraya çıkıp kendisini atması imkansız. Pencerede 8 adet parmak izi var. Bir tanesi bile Nazlı’ya ait değil. Hepsi Emre Paksoy’a aittir. Bu kız uçarak mı oraya çıktı. Dokunmadan nasıl attı kendisini?” dedi.
Epözdemir’in ardından Can Paksoy’un avukatı Dilek Helvacı’ya söz verildi. Helvacı Nazlı Sinem Erköseoğlu’nun daha önce de intihara teşebbüs ettiğini söyleyerek, “Olay gecesi de arkadaşları eğlenirken kendisi ağlamıştır. Ağır bir depresyonda olduğu bellidir” dedi.
SAVCI: “İNTİHAR ETTİĞİ ALGISINI OLUŞTURMAK İÇİN...”
Alınan beyanların ardından duruşma savcısı esasa ilişkin mütalaasını açıkladı. Savcı mütalaasında Can Paksoy ile Nazlı Sinem Erköseoğlu’nun fiziksel bir yakınlaşma yaşadığı belirterek, “Ancak sonrasında belirlenemeyen bir sebeple aralarında tartışma çıktığı, tartışma esnasında sanık Can’ın maktulün başının arkasına sert bir cisimle vurduğu ya da tartışma sırasında maktulün alkolün de etkisiyle yere düşerek başını sert bir yere çarptığı, akabinde sanık Can’ın mağdur ile aralarında gerçekleşen cinsel ilişkiyi kamufle etmek amacıyla cinsel ilişki sonrası çıplak olan mağdura iç çamaşırını ters giydirerek ve tek başına giyilmesi oldukça güç olan dar ve kolları bulunan, arka kısmı fermuar olan elbiseyi kollarını sokmazsızın giydirerek maktulün intihar ettiği algısını oluşturmak suretiyle kalmakta olduğu odanın penceresinden aşağı attığı..” dedi.
SAVCI: TUTUKLANSIN
Olayın oluş şeklinin her yönüyle hayatın olağan akışına aykırı olduğunu söyleyen duruşma savcısı, “Sanık Can’ın aşamalarda birbirinden uyumsuz, çelişkili beyanları, Adli Tıp Kurumu raporları, olay yeri inceleme raporu birlikte incelendiğinde sanık Can’ın savunmalarına itibar edilemeyeceği ve maktulü 8. Katta bulunan odanın penceresinden atarak ölümüne sebebiyet vermek suretiyle üzerine atılı olan kasten öldürme suçunu işlediği anlaşılmıştır” dedi. Savcı sanık Can Paksoy’un, “kasten öldürme” suçundan müebbet hapis cezasına çarptırılmasına ve tutuklanmasına karar verilmesini istedi.
MAHKEME: BERAAT
Savcı mütalaasına karşı diyecekleri sorulan Can Paksoy, “Ben suçsuzum. Bu dayanıksız iddiaları kabul etmiyorum. Benim kimseyi öldürme gibi bir motivasyonum yok. Benim hakkımda saçma sapan iddialar ortaya atıyorlar” dedi. Beyanların ardından kısa bir aranın ardından kararını açıklayan mahkeme Yargıtay’ın bozma kararına uymayarak kendi kararında direnmeye karar verdi. Can Paksoy direnme kararı ile 3’üncü kez beraat kararı aldı.