17.08.2017 - 10:36 | Son Güncellenme:
Oyunculuğa ilgi duyanların, oyuncu olmak için hangi yolları izlemeleri gerektiğini, oyuncu adaylarının sormak isteyip soramadığı birçok soruyu, bu işin ustalarına sizler için sorduk…
Sektöre yeni oyuncular kazandıran menajer Temmuz Karikutal ve Mandalina Oyunculuk Atölyesi’nin eğitmen kadrosundaki usta oyuncular, Defne Yalnız, Murat Aydın, Özdemir Çiftçioğlu, sorularımızı sizler için cevapladı…
Oyuncu adaylarına ilk önerileriniz ne olur?
Temmuz Karikutal: Bol bol okusunlar ve izlesinler. Merak etsinler, sabretsinler, araştırsınlar, sorgulasınlar, disiplinli olsunlar, okuduklarını ve izlediklerini algılasınlar. Ve bu işin eğitimini almadan yola çıkmasınlar…
Defne Yalnız: Bol bol seyretmek (dizi, film, oyun) disiplin ve azim göstermek. Bunlar başlangıç için.
Murat Aydın: Oyunculuğu, popüler olmak ve tanınmak dürtüsünden öte isteklerle yapmaya çalışmalılar. Ayrıca sorumluluk bilinçlerini sorgulamaları gerekir. Sorumsuz kişilerin yetenekli olsalar bile bu sanatla uğraşmalarını asla istemem. Ve tabi ki disiplinli, çalışkan olmalarını öneririm.
Özdemir Çiftçioğlu:Oyuncu adaylarına söylemem gereken ilk şey, oyunculuğun da, şoförlük, doktorluk, öğretmenlik gibi bir meslek olduğu, bu sebep ile de eğitimsiz oyuncu olunamayacağıdır…
Oyuncu adaylarının genelde yaptığı hatalar nedir?
T.K. : Tek dertleri, hemen, hızlıca bir şeyler yapıp, ekran önünde rol almak istiyorlar. Oyunculuk yapmak istiyorlar demiyorum, rol almak istiyorlar. Çünkü ‘oyunculuk’ bir bütündür. Sadece ekranda görünerek, rol alarak, oyuncu olunmuyor. Bu kadar basit değil. Ve iyice araştırıp, güvendiklerine emin oldukları ajans ile sözleşme yapmaktan korkmasınlar. Anlamsız şekilde, kaybedecek bir şeyleri olmamasına rağmen, yeni başlayan biri bile sözleşmeden korkuyor. Sen ajansa güvenmiyorsan, ajans neden sana güvenip iş bulsun? En büyük hatalar bunlar. Ayçe Abana’nın bir paylaşımı vardı, ‘ekranda iyi oyuncu dediğiniz kişilerin çoğu oyuncu değil’ diye. Çok doğru, oyuncu olmak için tiyatroyu da bilmek gerekir, sinemayı da… Ben de bu sözü yineliyorum. Ekrandaki oyuncuların çoğu oyuncu değil.
D.Y. :Ciddiyetsizlik, acelecilik, çağın hastalığı özensizlik, bizi iyi dinleseler pek çok şey daha kolay olur.
M.A.:Bir oyuncu hiç bir zaman "ben oldum" dememeli. Bunu dediği an bitmiş demektir. Aksine kendisini sürekli yenilemeli ve duyularını zorlayarak yeni duygular tanımalı. Hayattan ve halktan kopmamalı. Ego ve kibirden uzak olmalı. Kibir zaten insanlık düşmanıdır. Oyuncu adayları genelde 3 ay veya 6 ay eğitim alıp, hemen “oldum, ne zaman dizide oynarım?” diye düşünüyor. Bu en büyük hataları.
Ö.Ç. :Oyuncu adaylarının genellikle yaptığı ilk hata, bu mesleği bir an önce öğrenebileceği düşüncesi ve bunun böyle olmadığını anladıkları zaman da, yaşadıkları hayal kırıklıklarıdır. Oysaki bilmeliler ki, oyunculuk ölene kadar öğrenilebilen, yapıldığı sürece de inişleri çıkışları olan bir meslektir... Ayrıca gelen genç oyuncu adaylarının çoğu, dizi oyuncusu olmak istediklerini söylüyorlar, onlara bir kez daha hatırlatmak isterim “dizi oyunculuğu” diye bir meslek yok. Oyunculuk mesleği var, dizi oyunculuğu da bunun bir parçası.
Özel kursta oyunculuk eğitimi alacak adaylar, araştırmalarını neye göre yapmalı?
T.K. : Mutlaka eğitmen kadrolarını, eğitmenlerin geçmişlerini, atölyenin ne kadar sürekliliği olduğunu, ne kadar süredir bu çalışmaları yaptıklarını araştırmalı ve ona göre karar vermeliler.
D.Y. :Eğitmen kadrosunu ve merdiven altı bir atölye olmadığını iyi araştırmaları gerekiyor.
M.A.:Eğitim alacakları kurumu iyi bilmeliler. Ne kadar köklü ve eski olduğunu araştırmalılar. İşlerindeki disipline bakmalılar. Yaptıkları işlere bakmalılar ve tabi ki eğitim alacakları eğitmenleri araştırmalılar.İşin maddi boyutu, bence en son sıralarda. Çünkü pahalı olan şey her zaman kaliteli yada ucuz olan şey her zaman kalitesiz demek değildir. Ders alacakları kurumun çalıştıkları kişileri ve kurumun geçmişini mutlaka bilmeleri gerekir.
Ö.Ç. :Öncelikle eğer konservatuar ya da üniversitelerin oyunculuk bölümlerine giremeyecek adaylar, eğitim almayı düşündükleri kurumların devamlılığına ve öğretim kadrosuna bakmalıdırlar.
Oyunculuk eğitimini tamamlayan bir aday, sonraki süreçte nasıl bir yol izlemeli?
T.K. : Sabretmeli, tırmalamalı ve bunları yaparken de şans gelmesini beklemeli. Sabretmeyi bilmeli. İyi bir ajans seçimi yaparak, ajansına güvenip sözleşmesini yapıp, projelerle ilgili audition çekimlerine katılmalı. İyi ajans seçimini de, yine internetten ajansların hangi oyuncularla çalıştığını ve ajansın ne kadar süredir bu sektörde aktif faaliyette olduğunu araştırarak yapabilirler. Eğitimde öğrendiği bilgileri, oradaki deneme çekiminde sergilemeli. Her şey orada 5-10 dakika içinde, auditionda gösterecekleri yeteneğe bağlı. İş almakta, kaçırmakta onların elinde.
D.Y. :Şansına güvenip bekleyecek. Biz yaptığımız çalışmalarda birçok bilgiyi paylaşabiliyoruz, maalesef şansı paylaşamıyoruz. Eğer bu şansı yakalarlarsa, iyi kullanmalılar.
M.A.:Bir defa oyunculuk eğitimi tamamlanan bir süreç değildir. Bir oyuncunun eğitimi öldüğü zaman biter. Az evvel de söylediğim gibi biz hayattan besleniriz. Ve hayat durağan değildir. Sürekli bir hareket, değişim ve yenilik vardır. Bütün bu değişim ve yenilikleri takip edebilmek için sürekli öğrenci kalmak gerekir. Mezuniyet bizde ölürken olur.
Ö.Ç. :Uzun soluklu bir eğitimden bahsediyoruz herhalde. Eğitim bittikten sonra, diğer branşlarda okumuş, eğitim almış gençler gibi iş arayacak, kapı, kapı dolaşacak, kendini ispat etmek için çeşitli yollar deneyecek. Ekmek aslanın ağzında. Eğer ki oyunculuğu bir meslek, bir ekmek kapısı olarak görürseniz, o zaman çözümler üretmeye başlarsınız.
Genç nesilden en beğendiğiniz oyuncular kimler?
T.K. : Engin Altan Düzyatan ve Funda Eryiğit isimlerini hiç düşünmeden verebilirim.
D.Y. :İsim vermek istemiyorum. İyiler de var, ancak çok fazla şişirilenler de…
M.A.:Tabi ki en beğendiğim kendi öğrencim Tolga Sarıtaş.Dokuz yaşından ondokuz yaşına kadar çalıştırdım kendisini. Ki Tolga uluslararası işler yapabilecek yeteneğe sahip. Çok daha başarılı olacağını biliyorum. Son yaptığı işte de farklı bir karaktere bürünerek yeteneğini gösterdi. Bayanlardan örnek verecek olursam; kendi öğrencilerimden demeyeceğim bu kez. Funda Eryiğit. Evet, kendisi ekranı dolduran ve iyi, kötü, tüm rollerin altından başarı ile kalkan bir oyuncu. Ve oynadığı karakterlere ruh veren, hayat katan yanı var.
Ö.Ç. : Maalesef yok.
Yaptığınız çalışmaların içeriği tam olarak nedir, özetler misiniz?
T.K. : Biz atölyemizde, bu sektörde çok değerli olan eğitmenlerle birlikte, bilinmesi gereken birçok bilgi aktarımını yapıyoruz. Oyunculukta bilinmesi gerekenler, audition çekimlerine gidildiğinde yapılması gerekenler, diksiyon, ses, nefes, artikülasyon, doğaçlama, sahne gibi birçok çalışmayı, 2 ay ve 6 aylık süreçlerde, atölye katılımcılarına aktarıyoruz. Öğrendikleri bilgileri, doğru zamanda, doğru yerde kullanmak ise kişinin kendi becerisine ve zekasına kalıyor. Her dönemin sonunda eğitmenlerimizde bir araya gelip, yetenekli olduğunu düşündüğümüz kişileri, ajansımızın kadrosuna alıp, dizi, sinema ve reklam projelerine sunarak destekliyoruz. Yani yetenekli gördüğümüz kişilere, sadece eğitim verip, haydi güle güle demiyoruz. Bizi birçok atölyeden ayıran en önemli özelliklerimizden biri de bu.
D.Y. :Oyunculuk alfabe gibidir. Alfabe de 29 harften oluşur. Biz ancak a – b ve c ‘ yi öğretebiliriz. Başlangıç için iyidir. Alfabenin kalan kısmını da hayatları boyunca kendileri öğrenecek.
M.A.:Bir insana iyilik yapmak istiyorsan ona balık ver. Eğer hayat boyu iyilik yapmak istiyorsan, ona balık tutmasını öğret. Biz Mandalina Oyunculuk Atölyesi’nde balık tutmayı öğretiyoruz. Kimseye balık sözü vermiyoruz.Ben Mandalina'dakiçalışmaları çok önemsiyorum. Çünkü atölyeye katılan öğrencilere iş bulmaya çalışmasını boş verin, iş buluyor. Ve birçok öğrencimizi, sektöre yeni yüz ve yetenek olarak kazandırıyor. Tabi bu bir ekip başarısıdır.
Ö.Ç. : Mandalina Oyunculuk Atölyesi’nde genel olarak farkındalık çalışmaları yapıyoruz. Yani uzun soluklu bir eğitim öncesi meslekle tanışma, Türkçe’yi doğru kullanma, ses, nefes, beden egzersizleri ve küçük sahne çalışmaları yapıyoruz. Aday bu süreçte, kendini biraz da olsa tanımaya, keşfetmeye başlıyor. Önemlisi de, bu mesleği yapıp yapamayacağını sorguluyor.
Özel kurslarda verilen sertifikaların, oyunculuktaki önemi nedir?
T.K. : İnsanlar bu sertifikaları çok önemsiyor. Bana göre hiçbir önemi yoktur. Biz de atölyemize katılanlara, katılım belgesi veriyoruz. Ancak ben hep şunu savunurum, konservatuar mezunu bile olsanız, hiçbir görüşmede oyuncudan diploma bile istenmez. Çünkü önemli olan, kişinin audition çekimlerinde gösterecekleri yetenektir. Odalarının bir köşesine asmak istiyorlarsa bilemem. Ama eğer ki oyunculuk yeteneğiniz ve disiplininiz yoksa, on tane konservatuar diplomanız bile olsa, bir işe yaramaz. İsim vermeyeyim, ama bunun örnekleri çok fazla.
D.Y. :Asla bir önemi yoktur. Okul diplomasının bile yoktur. Bu kurslarda mesleğin bilmedikleri taraflarını anlatırız.
M.A.: Bence sertifikanın hiçbir önemi yoktur. Kamera karşısında ya da sahnede, sertifika değil, oyuncu oynar. Sertifika anıdır bence. Yıllar sonra katıldıkları atölyeyi hatırlamaları için. Ama oyunculuk sertifika ile yapılmaz.
Ö.Ç. :Belki, az da olsa oyuncuyu özendirebilir, geçirdiği eğitim sürecinde hak ettiği bir ödül olarak görebilir, ya da duvarının bir köşesine asar, bir anı olarak saklar.. :)
Oyuncu olmak için, güzel ya da yakışıklı olmak yeterli mi?
T.K. : Yer yer tabi ihtiyaç olabiliyor, ama tabi ki kendi başına güzel ya da yakışıklı olmak yetmiyor.
D.Y. :Elbette hayır. Hayatta her tür insan var, oyunculukta da her tür insana ihtiyaç var. Ancak seyirci güzeli seviyor. Rol gerektirirse avantaj olabilir. Ancak tek başına bir yararı olmaz. Öyle olsa Kemal Sunal star olmazdı.
M.A.:Tabii ki değil. Ama yine de kameranın insanı sevmesi gerekir. Çıplak gözle çok güzel ya da yakışıklı olan kamerada o şekilde görünmeyebilir. Yada bunun tam tersi olabilir. Kameranın oyuncuyu sevmesi lazım. Hayatın içinde her türden insan var ve her türden de oyuncuya ihtiyaç var bence.
Ö.Ç. :Avantajları olabilir, ancak tek başına asla yeterli değildir. Öyle olsaydı bütün güzellik kraliçeleri ya da kralları dünyanın en iyi oyuncuları olurdu…
Peki oyuncu olmak için, konservatuar mezunu olmak şart mı? Yoksa özel atölyeler de yeterli midir?
T.K. :Konservatuarlı olmak diye bir şart yok, kişinin kendini ne kadar geliştirdiğidir önemli olan. Konservatuarlı olmanın oyunculuğa çok büyük artıları olduğu tartışılmaz bir gerçek. Ancak çok değerli alaylı oyuncuların da olduğunu göz önünde bulundurursak, oyunculukta konservatuarın şart olmadığını anlamış oluruz. Hatta bunun canlı örneğini biz atölyemizde gösteriyoruz. Eğitmen kadromuzdaki isimlerden Defne Yalnız ve Özdemir Çiftçioğlu konservatuar mezunuyken, Murat Aydın alaylıdır. Ve kendi hocalarını alaylı olarak karşılarında görünce, oyuncu adayları ‘demek ki konservatuar şart değil, isteyince olabiliyor’ diyerek daha da arzulu ve istekli çalışıyor.
D.Y. :Her ikiside yeterli değil. Okul elbette daha geniş ve uzun eğitim vermesi açısından daha yararlı olabilir. Eğer tiyatro oyuncusu olmak istiyorlarsa. Ama atölyemize gelenlerin genelde böyle bir isteği yok zaten. Ne acıdır ki, çalışmalara katılanların %85’i hiç tiyatroya gitmemiş, ama oyuncu olmak istiyor. Anlamam mümkün değil tabii ki…
M.A.:Bence şart değil. Ama olanak varsa mutlaka konservatuar okunmalı. Kişinin kendini disipline etmesi ve oyunculuk yöntemlerini, özellikle teorik olarak öğrenme konusunda okul gerekli.
Ö.Ç. :Bence oyuncu olmak için şart. Ancak hazırlanma ve karar verme sürecinde özel kursların çok önemli olduğunu düşünüyorum. 6. soruya verdiğim cevapta okuduğunuz üzere, eğer aday karar verirse eğitmenlerinin denetiminde sınavlara hazırlanabilir.
Ekrandaki isimlerden, oyunculuğunu eleştirdiğiniz kişiler var mı?
T.K. : Belli başlı hatalar olduğunu tabii ki görebiliyoruz, ama eleştirmek benim haddim değil.
D.Y. :Çoooook…. Ama benden isim alamazsınız.
M.A.:Tabi ki var. En başta kendimi eleştiriyorum. Hem de çok acımasız eleştiriyorum kendimi. Başka oyuncu ismi söylememi isterseniz yapmam. Şunu da söyleyebilirim; eleştirilerim sadece olumsuz değil, yapıcı eleştirilerde yapıyorum diğer oyunculara. Ama kendime karşı acımasızım.
Ö.Ç. : Maalesef çok var, ancak isim vermeyeceğim. En önemlisi bence Türkçe'yi çok yanlış kullanıyorlar. Minimal oyunculuğu hiçbir şey yapmamak sanıp boş boş bakıyorlar. Bazıları da abartılı karakterler yaratıp komik durumlara düşüyor. Bunların temelinde de bence bir çoğunun iyi eğitim almaması yatıyor. Oyunculuk diğer birçok meslek gibi, bilimsel bir meslek olup kuralları ve yöntemleri vardır. Yani sadece ‘yakışıklıyım, güzelim, az biraz da yeteneğim var’ diyerek oyuncu olunmaz. Sadece gençler alınmasın, her yaş grubunda kötü oyunculuk performansı gösterenler var, hem de azımsanmayacak sayıda…