30.08.2019 - 07:50 | Son Güncellenme:
MERT İNAN
Mustafa Kemal Atatürk önderliğinde; “Ya İstiklal Ya Ölüm” parolasını benimseyen Türk milleti; 30 Ağustos 1922’de eşine rastlanmayacak bir destana imza atarken, esaret altında yaşamayacağını dünyaya kanıtladı. ‘Büyük Zafer’in 97. yılında Karadeniz Teknik Üniversitesi Tarih Bölümü’nden Prof. Dr. Hikmet Öksüz, Amerikan Milli Kütüphanesi’nden gün yüzüne çıkardığı arşiv belgelerinin içeriğini Milliyet ile paylaştı. Belgelerin 1919-1927 arasında, ABD Yüksek Komiseri sıfatıyla Osmanlı topraklarında görev yapan Tuğamiral Mark Lambert Bristol’a ait raporlardan oluştuğunu belirten Prof. Dr. Öksüz, “Bristol istihbarat raporları tutarken, sürekli olarak Yunan Orduları Komutanı Trikopis ile Başkomutan Mustafa Kemal Paşa’yı kıyaslıyor. Amerikan belgelerinde Yunan ordusunun, Atatürk’ün askeri, taktik dehası sayesinde gafil avlandığına değinilirken, Amerikalılar’ın, İngiliz terminolojisinden etkilenerek Milli Mücadele kadrolarını ‘Türk Milliyetçileri’ olarak tanımlaması oldukça dikkat çekici” diye konuştu.
Yunanlıların, ağustos ayı içinde bir Türk taarruzunun gerçekleşeceğine ikna olduğu, ancak ana hedefin bilinemediğini belirten Prof. Dr. Öksüz, “Belgelerde, İsmet Paşa’nın taarruz başlamadan iki gün önce, 24 Ağustos’ta bir aldatma keşif birliğini Bilecik bölgesine göndererek, Yunanlıların asıl saldırı noktasını anlayamamalarını sağladığı bilgisi yer alırken, İsmet Paşa’nın bu manevrası için ‘akıllı taktik’ yorumu yapılıyor. Amerikan arşiv belgelerinde Yunan ordusunun moralinin düşük olduğu, Türk ordusunun moralinin oldukça yüksek olduğuna değiniliyor” bilgisini paylaştı.
ABD Milli Kütüphanesi’nde yer alan arşiv belgelerinde yer alan bilgiler şöyle: “Yunan ordusu, saldırının nereden geleceğini kestiremeden aldatma harekâtlarına kanarak düzenini bozdu. Yunan komuta kademesi Türk ordusunun kendilerine Bilecik bölgesinden saldıracağından emin oldu. Aldatma harekâtı sırasında İsmet Paşa, tüm askeri kuvvetini Afyonkarahisar bölgesine yerleştirdi. 26 Ağustos sabahı top atışından bir buçuk saat sonra, Türk hücum taburu Yunan siperlerinin 200 metre yakınına kadar ilerlemişti. 06.45’te Yunanlılar tarafından yerleştirilmiş tel engeller makaslarla kesilerek Kalecik ile Poyralıkaya tepeleri ele geçirildi. Yunanlıların mevzileri bir saatten az sürede Türk birlikleri tarafından aşıldı. Bu hızlı başarı ve cephe hatlarının ardına sarkan süvari taburu Yunanlıların direnme ve moral gücünü yok etti. Yunan ordusu Afyonkarahisar’da gafil avlanıp hızlı bir şekilde çöktü.”
“Gizlice hareket ettiler”
“Türkler, ordu birliklerini gizlice, Yunanlıların haberi olmadan Afyonkarahisar bölgesine konuşlandırmayı başardılar. Bu durum Türklerin başarısı kadar Yunanlılar’ın dikkatsizliğinin yaratmış olduğu bir sonuçtur. Bilecik saldırısıyla eş zamanlı olarak Afyonkarahisar istikametindeki ana taarruz başladı. Türkler, Afyonkarahisar’ın güneybatısında Yunan cephesine karşı ağır bir top bombardımanı başlattı. Yunan ordusunun büyük kısmı, 29 Ağustos’ta kuzey, doğu, güney ve güneybatıdan kuşatılmıştı. Tek çıkış yolu General Franko’nun bulunduğu batıydı. Başkomutan Mustafa Kemal Paşa, Genelkurmay Başkanı Fevzi Paşa ve Batı Cephesi Komutanı İsmet Paşa harp meclisi toplayarak taarruzun şiddetle devamına karar verdiler. Türk orduları 30 Ağustos’ta düşmana esaslı bir darbe vurma emrini aldı. Başkomutan Mustafa Kemal Paşa bizzat kendisi cephe ilerisine, I. Ordu karargâhına giderek taarruzu yönetti. Allıören-Yeniköy-Adatepe arasında gerçekleşen savaşta Yunan birlikleri savaşıyla yok edildi.”
“Kahvesini Talas’ta içirdi”
“Yunan geri çekilişi 31 Ağustos’tan sonra o kadar hızlı bir şekilde gerçekleşmişti ki, Türk birlikleri kaçan Yunanlılara yetişemedi. General Trikopis ve kurmay heyeti 2 Eylül’de Uşak’ta Türklere esir düştü. Mustafa Kemal askerî kurallara uygun bir şekilde, büyük bir nezaketle muamele etti. Trikopis, bir yıl önce, Kütahya-Eskişehir savaşlarında ‘kahvemi Talas’ta (Kayseri Amerikan Koleji) içeceğim’ demiş, ordularının Kayseri’yi bile işgal edebileceğini dile getirmişti. Mustafa Kemal Paşa tarafından Talas’a gönderilerek kendisine kahve ikram edilmiştir.”
“Yunanlılar, geri çekilişlerini devam ettirerek, 3 ve 4 Eylül’de Alaşehir’e, 5 Eylül’de de Salihli’ye ulaştılar. Ertesi gün Salihli ile Karataş arasında Ahmetli’den geçtiler. Bu tarihten sonra Yunan ordusunun büyük bir kısmı askerî disiplinden yoksun bir şekilde dağınık gruplar halinde başıbozuk geri çekildi. Yunan askerleri küçük gruplar halinde İzmir’e doğru kaçmaktaydı. Türkler, bu birliklere yetişerek savaşma şansını elde edemedi. 8 Eylül’de Ana Türk ordusu İzmir’in 30 mil uzağındaki Karataş’a ulaştı. Türk ordusu zorlu bir savaştan sonra kesintisiz takip ile üç günde yaklaşık 100 mil yol kat etmişti.”
“Ustalıkla planlanmış”
“Yunan ordu grup karargâhlarının Afyonkarahisar’da şehrin içinde kurulması önemli bir askerî hatadır. Karargâh cephe hattının gerisinde olsaydı, Türk taarruzundan bu kadar fazla etkilenmeyecek, bütünlüğünü muhafaza ederek emir verebilecekti.
Mustafa Kemal’in ordusunu idaresi üst düzey komutanlık vasıflarıyla mükemmeldir. Türk ordusunun harekâtları büyük bir ustalıkla planlanmıştır. Mustafa Kemal, düşmanın sabırsızlığını bilerek beklemiş, en uygun anda harekete geçmiştir. Türk ordusu bekledikçe, Yunan ordusunun cesaret ve azmi kırılmıştır. Afyonkarahisar’a saldırılması askerî açıdan en akıllı yoldu. Sadece burada düşmanın İzmir ile iletişimi kesilebilirdi ve bu da yapılmıştır. Yunanlıların bol miktarda cephane ve iaşesi Türklerin eline geçmiştir. Türk ordusunun gizliliği ve kuvvetlerini düşmana hissettirmeden Afyonkarahisar’da toplayabilmesi ise büyük bir başarıdır. İsmet Paşa’nın Bilecik ve Burhaniye’ye yaptığı aldatma saldırıları taktiksel açıdan mükemmeldir.”
İngilizlerin suikast planları
İngilizlerin, Atatürk’e defalarca suikast tertiplediğine dair yeni belgeler, tarihçi Ümit Doğan tarafından gün yüzüne çıkartıldı. Genelkurmay ATASE Arşivi ile Ankara Üniversitesi Türk İnkılap Tarihi Enstitüsü arşivindeki belgelere göre İngilizler, Milli Mücadele’yi durdurmak için Atatürk’ü birçok kez öldürme teşebbüsünde bulundu. İngilizlerin bu amaçla 1921’de maaşlı suikast timi kurarken, Anadolu’ya gönderilen yerli tetikçilere 150, İstanbul’daki ailelerine ise 10 bin lira verildi. İngilizlerin, Mustafa Kemal ve İsmet Paşalar’a suikast için 30 kişilik paralı bir grup kurduklarına dair 30 Mart 1921 tarihli istihbarat raporunda şu ifadeler dikkat çekiyor: “30 kişilik bir Zabıta Grubunun cephe kumandanlarıyla daha bazı zevata suikastta bulunmak üzere 3 ay arayla İngilizler tarafından Anadolu’ya gönderildikleri ve bunların ailelerine aylık olarak 150’şer lira maaş verildiği ve maksadın oluşması halinde 10 bin lira ikramiye verileceği ve içlerinde Ermeni fedailerinin de bulunmakta olduğu, İnzibat Bölüğü Kumandanlığında bulunan Süleymaniyeli Piyade Yüzbaşısı Mevlüt Efendinin suikast grubuna para ve talimat götürmek üzere Anadolu’ya geçtiği haber alınmıştır. Tutuklanmalarına fevkalade önem verilmesi rica olunur. İstihbarat 30/3/37 ve 462 numaradır.” Bir diğer önemli istihbarat raporunda ise işgal subayı Bennett’in, Atatürk’ü öldürmekle görevlendirilldiği, Milli Mücadele döneminde İstanbul’da Polis Müdürü olan Tahsin Bey’in İngilizler için ajanlık yaptığı ayrıntılarıyla yer alıyor.