01.09.2003 - 00:00 | Son Güncellenme:
0
En büyük ırgat pazarındayız... Adıyaman, Türkiyenin en büyük ırgat pazarı buralılara göre. O yüzden gelmişken bir ırgat pazarına uğramak şart.... "Günlerden pazar olduğu için boş" diyor Abuzerler (Kendilerine böyle diyorlar Gakkoş misali). Boş halinde bile elli ırgat bekliyor. 70 yaşındaki Ali Bakırcı, en çok iş alanlarıymış. Fiyat kırıyormuş, "Onlar günlük 10 milyon istiyor, ben 5e gidiyorum. Beni sevmezler" diyor bükülmüş vücuduyla. Yusuf Köse en sinirli olanı. 6 çocuk babası. En iyi sermayenin çocuk olduğu devirde, 21 yıl önce ırgat üretimine başlamış. En küçükleri 8 yaşında. Karısını 5 yıl önce kaybetmiş, "Hastane yok, olanda röntgen makinası yok. Diyarbakıra gitmeye kalksam yol yok (200 kilometre köprüsüzlükten 5 saatte gidilebiliyor) Haftada bir iş çıkıyor zaten. Evde su, elektrik kesik. Çocuk 300 puan aldı, üniversiteye gidemiyor" diyor. Sırrı Kardaş en mahsunları... Karısı iki yıl önce Malatyaya kayısıya gitmiş, dönmemiş. Herkes bir yerlere gidiyor zaten... Fındığa Karadenize, pamuğa Çukurovaya... Her yıl bu gidiş, dönüşlerde ortalama 50 kişi trafik kazalarında ölüyor. Karısı terk etmiş TIRa dönüyorum, tütüne gelen 200 kilogram kotası en büyük sorun. "Tütünü bitirmeyin, Adıyaman biter" diyorlar. Kapanan Sümerbank fabrikası da başka sıkıntı. Nüfusun yüzde 62sini oluşturan 18 - 25 yaş arası gençliğin öncelikli isteği ise üniversite. Olmadı, buraya bir ordu kaydırılsın istiyorlar. Bir de 1987de teşvik alıp kaçan Adıyamanlı işadamları var. Tamirci Mehmet Doğru şöyle diyor gülerek: "Kız kaçırdıklarında kovalıyoruz, ama parayı alıp kaçanın ardından bakıyoruz." Son söz futbol için... Ortegayı Türkiyeye getiren Adıyamanlı Celalettin Bilgiçin buraya futbolcu getirme sözü unutulmamış. Bekliyorlar... Üniversite açılsa... İçkiyi halk istemiyor! Adıyamanda hava sıcak mı sıcak... Şehrin merkezindeki Esensoy Parkında söğüt dalları ve asmaların yaptığı gölgeyle güneşten korunmaya çalışanlardan ikisi tavla oynuyor, diğerleri seyrediyor. Hacı Yusuf Doğan, Ali Kemal Karınca, Ümit Coşkun, Adıyamandaki fakültelerde öğrenci... Osman Coşkun eğitmen, Şükrü Gürbüzcan esnaf, Yusuf Coşkun belediyede mevsimlik işçi. Abdurahman Pektaş ile Hakan Ulucan ise "işsizler ordusu"dan... Mehmet Akif Küçükkaya, Abidin Göksu, Ebubekir Durmuş, İrfan Özkara okudukları üniversite tatile girince, soluğu memleketinde alanlardan. Gündüz tavla, okey oynayarak, gece ise caddeleri turlayarak vakit öldürüyorlar. Şehirde tiyatro yok, bir yıl önce açılan bir sinema var, ama bu gidişle yakında o da kapanacak. Neden mi? Kültür Sinemasının vizyondakileri değil, eski filmleri oynattığını vurgulayıp, "Bir film önce televizyonda oynar, sonra Adıyamanda" diyorlar. 1960lı yıllarda pavyonu bile olan Adıyamanın belediye sınırları içinde ne bir bar var, ne içki satan restoran ne de gazino... Belediye "Gazino, bar Adıyamanı bozar" diye bu tür yerlere ruhsat vermiyormuş. Tavla da olmasa... Barı, restoranı olan üç otele girmeye gücü yetmeyenler içkilerini alıp, otomobilleriyle halkın Flamingo Yolu adını taktığı petrol yoluna gidiyor. Son zamanlarda Adıyamanlıların bu sefasına güvenlik gerekçesiyle polisler engel koyuyor. Saadet Partili Belediye Başkanı Abdülkadir Kırmızı ise Adıyamanlılarla aynı görüşü paylaşmıyor: "Yasak değil, talep yok. İnsanlar geçim derdinde. Nereden para bulup da kafa çekecekler. Ayrıca içki de iyi bir şey değil..." Bir dipnot da müzik dünyasından. Adıyamanın en ünlü şarkıcısı "Kahtalı Mıçe"nin pabucunu hemşerisi Latif Doğan dama attı. Doğanın "Küstüm"ü peynir ekmek gibi yok satıyor... Kahtalı Mıçe düşüşte İşimiz Abuzer Gaffara kaldı Turist mi lan bunlar diyor genç bir çocuk, bizi göstererek. Adıyamanda hemen göze batıyoruz. Oysa daha iki dakika önce girdiğimiz Moda Giyim Mağazası "Siz ne giyiyorsanız, Adıyamanlı kızlar da onu giyiyor" demişti. "Düşük belli jean ya da cepli pantolonlar, dar tişörtler, parmak arası terlikler..." Peki o kızlar neredeler? Niye biz cadde boyunca çarşaflı kadınlarla karşılaştık hep? Yoksa bu kızların hepsi aynı cadde üstüdeki Laila İnternet Cafede mi saklanıyorlar? Burada yerli halkın dershanesi bile ayrıymış. Öyle diyor Murat Can. "Orada kızlarla erkekler aynı sınıfa sokulmuyor, aynı anda teneffüse çıkmıyorlar." Sonra lisedeki arkadaşlarını anlatıyor: "Hiç kitap okumuyorlar." Nasıl okusunlar? Bir tane bile kitapçı yok. Sonra "MHPyi ve AKPyi destekliyorlar ama gündemle ilgilenmiyorlar. Iraka asker gönderilmesiyle ilgili hepsinin bir fikri var ama bu fikri savunabilecek bilgileri yok" diyor. Peki ya o? İti ite kırdırmaktan yana. Iraklıları da sevmiyor. Amerikalıları da. "Bırakalım birbirlerini yesinler. Biz niye oraya gidecekmişiz ki?" Tek kitapçı yok Atatürk Barajını ineğe benzetiyor biri. "İneği besleyip büyüten biziz. Sütünü sağan Urfa" diyor. Gerçi baraj yapılırken su altında kalan köylerde oturanlara gayet iyi paralar ödemiş devlet, ama yatırım için yol göstermemiş."Bunu da yazın" diye öyle çok şey anlatıyorlar ki... "Yerim belli, azıcık bir şey" diyorum. "En iyisi Abuzer Gaffara gidelim" diyor Hüseyin. Abuzer Gaffar kim? Adıyamanlılar hep ona gider, çareyi ondan umarlarmış... Türbeymiş efendim. İneği besleyen biz... Milliyet yazarları, sorunlarınızı, şikayetlerinizi ve isteklerinizi dinlemek üzere saat 13.00te Kahramanmaraş Hafız Ali Efendi Meydanında olacak. BUGÜN: Milliyet TIRı saat 13.00te Gaziantep Demokrasi Meydanında sizlerle olacak. YARIN: