22.10.2018 - 10:19 | Son Güncellenme:
Eski başbakanlardan Mesut Yılmaz'ın eşi Berna Yılmaz, o büyük acının ardından Posta Gazetesi'nden Alev Gürsoy Cimin'in sorularını yanıtladı. İşte o röportaj...
"AKLIMIN UCUNDAN GEÇMEDİ"
- O kara güne dönelim. Haber basına yansıdığında uçaktaydınız. Yurt dışından dönüyordunuz. Nasıl öğrendiniz ve ne yaşadınız o dönüş anlarında?
Yolculuk sırasında bize hiçbir şey yansıtılmadı. İnterneti kesmişler hatta. Yolcular da hiç sesini çıkarmadı. Biz internette arıza var diye biliyorduk. İndiğimizde felaketle karşılaştık. Uçağın merdivenine geldiğimizde karşımızda havaalanının müdürünü, aşağıda da ambulansları gördüğümüzde bir şeyler olduğunu anladım. Ama böylesine bir felakete hiç ihtimal vermedim. Hatta önce aklıma annemi kaybettiğim geldi. Sonrasını zaten biliyorsunuz. Uçaktaki yolculara çok teşekkür ediyorum. Gösterdikleri hassasiyeti hiçbir zaman unutmayacağız.
Ayrıca başta devlet büyükleri olmak üzere tüm toplumumuza minnettarız. Kimse bizi yalnız bırakmadı. Yavuz zaten hatıralarıyla o kadar güzel izler bırakmış ki. Zaten ailece her zaman topluma sevgili ve saygılı olduk. Yavuz da öyleydi. Çok sevilmiş. Tüm dostları hala yanımızda. Mukedderat buymuş. Bu acıyı en olgun şekilde ömrümüzün sonuna kadar taşıyacağız.
"YAVUZ’UN ODASI YAŞAM YERİM OLDU"
- Oğlunuzun intiharının ardından profesyonel bir yardım aldınız mı?
Evet, aldım. Ama şimdi daha iyiyim. Onu hatıralarıyla yaşatıyoruz. Evimizi bırakmayı hiç düşünmedik. Oğlumuzun her durumu bizim makbulümüz. Ben hep o odadayım. Yavuz’un son anlarını yaşadığı, yaşamını sonlandırdığı o odada. Bu size garip gelebilir ama asla değil. Bu çok başka bir şey.
- O odaya girince ne hissediyorsunuz peki?
Orası önceden bizim yatak odamızdı. Ama şimdi değil. Şimdi orası benim yaşam yerim oldu.
- Zor değil mi?
Ona daha yakın hissediyorum kendimi. Paylaşıyoruz…
- Paylaşıyoruz derken?
Evet, paylaşıyoruz. Oğlumla her şeyi paylaşıyoruz. İyi günlerini hatırlıyorum. Yaptıklarını, esprilerini, sevdiği şeyleri düşünüyorum. Onu yaşıyorum o odada. Başkası olsa belki kapatırdı odayı ama biz kapamadık. O oda benim olmazsa olmazım ve Yavuz’umun nefesi hep orada.
- Yavuz Bey vefat etmeseydi sunucu Neşe Sapmaz ile evlenecekmiş sanırım...
Hayır, öyle değil. Yaklaşık 2 sene olmuştu onlar ayrılalı. Sözlenmişlerdi ama sanırım anlaşamadılar. Sonrasında bir birlikteliği olmadı. O da çok üzülmüştür, ne diyeyim. Genç bir hanım. Hoş görmek lazım.
"AĞABEYİNİN ACISIYLA ÇOK ZOR GÜNLER YAŞADI"
- Bir evladınız daha var...
Mesut’la şu an en büyük isteğimiz, Hasan’ın, Ceylin’in ve Ceren’in asla ve asla üzülmemeleri. Bir kızımız, bir oğlumuz ve bir torunumuz var artık. İnşallah ileride torunlarımız artar. Mesut şu süreçte daha çok şirkette oğlumla beraber. Çünkü ağabeyini kaybettikten sonra çok zor günler yaşadı. Biz daha olgunuz. Onlara destek oluyoruz. Çevremizle, ailemizle, dostlarımızla bu acıyı atlatıyoruz. Tüm topluma çok teşekkür ediyoruz. Kimse bize en ufak bir sıkıntı vermedi.
"EVLAT ACISININ TARİFİ MÜMKÜN DEĞİL"
- Birbirine tutunmayı öğretiyor sanırım bazı acılar...
Bir evlat kaybetmeyi tarif etmek mümkün mü? O acı hiç bitmeyecek. Ama ne oluyor? Acılar özleme dönüyor. Sabır, tevekkül bizi sakinleştiriyor. Ve yaşamın içine yavaş yavaş katıldık. Davet, konser veya sinemaya gitmek için kendimi henüz hazır hissetmiyorum. Ama bu demek değildir ki, daha sonra bunları yapmayacağım. Şu an kendimi onun yapmak istediklerine çevirdim. Üniversiteye daha çok destek olmaya gayret ediyorum. Başlarda o gücüm de yoktu. Sonra o gücü kazandım.
"MESUT, OĞLUNUN ACISINI İÇİNE ATARAK YAŞIYOR"
- Bir kadın duygularını çok rahat ifade edebilir. Ağlar, konuşur, içini döker. Ama bir erkek için aynı şeyi söyleyemeyiz. Mesut Bey dimdik bir adamdı. Ama cenazede yıkılmıştı. Şimdilerde nasıl?
O daha çok içinde yaşıyor. İçine atarak yenmeye çalışıyor. Acısını içinde taşıyor. Her cuma, Yavuz’un mezarını ziyaret ediyor, konuşuyor. Huzur buluyor o kabirde.
- Yavuz’u rüyanızda hiç gördünüz mü?
Gördüm. Çok da güzel gördüm. Bir kere ayrılırken de, vedasında da kendisini gördüğüm zaman çok huzurlu görmüştüm. Demek ki, öyle istedi (ağlıyor).
- Canına kıydığı için isyan edip kızdığınız oldu mu Yavuz Bey’e?
Hiç kızmadım. Hiç ona isyan etmedim. ‘Neden’ diye sitem etmedim. Allah insana taşıyacağa kadar dert verirmiş. Ve imtihanından nasıl geçtiğine bakarmış. Bu da benim imtihanım. Demek ki, o böyle istedi. Yavuz da demek ki, benim kaldırabileceğimi düşündü.
- Eski başbakanlardan birinin oğlu olduğu için çok yazıldı. Anne babasının odasında canına kıydı diye. Bu doğru mu?
Evet, o odada oldu. Ama kendisi o odayı kullandığı için. Biz kullanmıyorduk.
"HARİKA BİR YAŞAM ALANI OLUŞTURDUK"
- Yavuz Bey’in en büyük hayallerinden biri Kent Üniversitesi’ni hayata geçirmekmiş. Doğru mu?
Evet. Bu üniversite için çok çalıştı, çok mücadele etti. Şimdi burada binlerce Yavuz yetişecek. Mesut siyasetin içindeyken, sivil toplum örgütleriyle hep beraberdim. Fakat hiçbir vakıf veya derneğin ne üyesi ne de başkanı oldum. Çünkü eşim siyasi bir kişilikti. Farklı algılanabilirdi. O zamanlar bizden vakıf kurmamız istenmişti. Özellikle Yavuz bunu çok istiyordu. Bense hiç düşünmedim. Aile olarak okullar yaptık. Fakat Yavuz da, Hasan da bunu bir vakıf altında toplamamı söylüyordu. ‘Sırası değil’ diyordum. Bir üniversite kurmam en büyük hayaliydi. O kadar ısrar üstüne aile vakfımızı kurduk.
Başkan benim, başkan yardımcısı da Ceren. Ardından üniversite geldi. Üniversitenin bulunduğu alan Alman Hastanesi’nden sonra başka bir hastane grubunundu. Daha sonra bina 3 yıl atıl kalmış. Sahip oldukları vakıf kiralama yöntemine gidince bize müracaat ettiler. Ve görüşmelerimizi yaptık. O vakıftan 100 yıllığına intifa hakkını aldım. Hem onların binaları kurtuldu, hem de harika bir yaşam alanı oluştu. Üniversite binalarında restorasyon hala sürüyor. 2 bin 17 öğrencimiz var. Bu sene dişçilik fakültesi de başladı. Diğer binalarımızı da yenileyeceğiz.
- Yavuz Bey yaşasa çok mutlu olurdu…
Zaten o bu üniversitede yaşıyor. Burası onun çabalarıyla hayata geçti. Ben sadece yarım kalan işi tamamladım. Üniversitedeki odam Yavuz’un eşyaları ile dolu. Ben onu burada da yaşıyorum. Ayrıca Mesut’un çok geniş bir kütüphanesi var. Yavuz’un da 3 kütüphanesi vardı. Biri burada. Diğerleri de toparlandı. Kütüphane binaları yapıldıktan sonra, Mesut Yılmaz Araştırma Kütüphanesi olacak. Yavuz Yılmaz’ın da kütüphanesi olacak. Ceren’in ve Hasan’ın da sanat koleksiyonları var. Onlar da eserlerinin bir kısmını üniversiteye gönderdiler. Üniversitemizin kurucularına, mütevelli heyeti üyelerine, başta rektörümüz olmak üzere tüm akademik ve idari kadromuza teşekkür ederim. Bana ve aileme acılı günlerimizde gösterdikleri destekten dolayı şükranlarımı sunarım.
ACILI ANNELERE...
- Sizin gibi evladını kaybeden acılı annelere ne önerirsiniz?
Acılı annelere bir tek şey söylemek istiyorum. Bu acılar hiç unutulmayacak. Ama kendilerini dış dünyaya kapamasınlar. Etrafa açılıp, hayata katılsınlar. Evlatlarının hatıralarını yaşatsınlar. Ben Yavuz’u yaşatıyorum. Binlerce Yavuz yetiştireceğiz. Bugün itibarıyla 2 bin 17 öğrencinin olduğu bir üniversitenin mütevelli heyeti başkanı olarak ‘İyi ki Yavuz buna başladın’ diyorum. İyi ki beni de zorladı. Hatıralarını ve ismini uzun yıllar devam ettirebilmem için bana bir misyon bırakarak bu dünyaya veda etmiş oğlum.
"SİYASETE HİÇ ÖZENMEDİM EŞ OLARAK VAZİFEMİ YAPTIM"
- Biraz da geçmişten bahsedelim. Mesut Bey siyasete dönmeyi düşünmüyor mu?
Hayır, düşünmüyor. Zaten bu saatten sonra çocuklarla ve işimizle vakit geçirmesi daha iyi.
- Peki siz siyasete hiç mi ilgi duymadınız?
Hayır, hiç duymadım, özenmedim. Zaten Mesut siyasetin içindeyken sadece eş durumundan vazifelerimi yaptım. Eşimin hep yanındaydım. Siyaset benim işim değildi. Çocuklarım da hiç düşünmedi siyaseti.
- Özlüyor musunuz o günleri?
Hayır. Yaptığım işi şerefimle yaptıysam ne mutlu bana. Temsil görevleri belli zamanlar içindir. Biz de 25 sene siyasetin içindeydik. İyi izler bırakabildiysek ne mutlu bize.
- Mesut Bey’e ‘Keşke siyasetçi olmasaydın, çocuklarımızla daha çok vakit geçirseydik’ dediniz mi hiç?
Hayattaki en büyük ideallerinden biriydi. Rahmetli Turgut Özal bu teklifi yaptığı zaman çok istekli olmadım. Ama kendisi bana “Herkes kendini düşünerek, kendi işini yaparsa memlekete kim hizmet edecek? Topluma hizmet etmek boynumun borcu” demişti. Bunun üzerine ondan özür diledim. O zaman 29 yaşındaydım. Yavuz 5 yaşındaydı. Ondan sonra hep destek verdim.
- O dönem yaşadığınız en zor şey neydi?
Yüce Divan devresi. Ondan yüz akıyla çıktık. Vicdanınız rahatsa gerçek bir gün ortaya çıkar.
- Tansu Çiller size taziyeye geldi mi?
Tabii. Herkese teşekkür ediyoruz.
- Cumhurbaşkanı Erdoğan ve eşi Emine Hanım da yanınızdaydı…
Evet sağolsunlar. Daima yanımızda oldular ve acımızı paylaştılar. Ailece müteşekkiriz. Ayrıca diğer devlet büyükleri ve toplumun her kesimi acılı günlerimizde hep yanımızdalardı. Bunu asla unutmayacağız.
- Şimdiki Türkiye’ye baktığınızda neler görüyorsunuz?
Dünya bazı sıkıntılar içinde. Memleketimiz de inşallah yakın zamanda bu sıkıntıları atlatacak. İnanıyorum, hep birlikte mutlu yaşayacağız.