16.01.2019 - 08:15 | Son Güncellenme:
MERT İNAN İstanbul
İstanbul Tabip Odası Başkanı Prof. Dr. Pınar Saip, Türk Tabipleri Birliği 2. Başkanı Dr. Ali Çerkezoğlu, İstanbul Tabip Odası Yönetim Kurulu Üyesi Dr. Güray Kılıç ve Genel Sekreter Dr. Osman Öztürk tarafından gerçekleştirilen “Tıbbın Şarlatanlarının 10 Ortak Özelliği” başlıklı basın toplantısında, İTO’ya kayıtlı 35 bin hekim olduğu, her yıl Onur Kurulu’na 700-800 doktor hakkında şikayet dosyası iletildiği, 2018’de 13 hekime meslekten men, 64 hekime de para cezası verildiği bilgisi paylaşıldı. Şarlatan olarak tanımlanan doktorların 10 ortak özelliği bulunduğunu belirten Prof. Dr. Saip, “Modern tıbba saldırmanın dayanılmaz hafifliği ile sanatlarını icra eden bir takım şarlatanlar çağlar boyunca olduğu gibi bugün de sadece hekimlere ve hekimliğe zarar vermekle kalmamakta, kişisel çıkarları için insanların modern tıbba güvenini zedeleyerek ve onları bazen ölümle sonuçlanacak kadar yanlış yönlendirerek aslında ve esasen toplum sağlığı için ciddi bir tehdit oluşturmaktadırlar” dedi.
6023 Sayılı Kanun ve ilgili mevzuatın verdiği görev, yetki ve sorumluluklar çerçevesinde bu hekimler hakkında gelen şikayetler üzerine resen soruşturma açılarak Tabip Odası Onur Kurulu’na sevk edildiğini sözlerine ekleyen Prof. Dr. Saip, “Kusurlu bulunanlar cezalandırılıyorlar. Ancak ısrarla ve inatla bilim, vicdan, etik, deontoloji ve her türlü değer sistemini yok sayarak kısa zamanda ün ve varlığa ulaşmak için her türlü yola başvuruyorlar. Ancak biliyoruz ki, bu şarlatanlara verilecek en büyük ceza toplum tarafından dikkate alınmamaları, dışlanmalarıdır” diye konuştu.
‘Şarlatan doktorların 10 özelliği’
İTO’nun “şarlatan” olarak tanımladığı doktorların 10 özelliği şöyle sıralandı:
- Her ne kadar modern tıbbı yerden yere vursalar da, bunu yaparken modern tıp eğitimi sonucu kazandıkları “doktor” unvanlarını ve akademik kariyerlerini kullanmaya özen gösterirler; özel muayenehanelerinde, kliniklerinde hasta bakmaya, ilaç yazmaya devam ederler.
- Hemen her açıklamalarında bilimsel, tıbbi gerçekler, doğrularla bilim dışı yalanları, yanlışları birlikte harmanlayarak sunar, böylece yalanları, yanlışlarını gerçeklerin, doğruların arasında gizlemeye çalışırlar.
- İleri sürdükleri “ezber bozan”, “tabu yıkan”, “şoke eden” iddiaların hiçbir bilimsel ispatı yoktur. Sorsanız iddialarını ispatlamaları için bilimsel dayanağa ihtiyaç yoktur, söylemiş olmaları yeterlidir.
- Ortaya attıkları iddiaların çürütülmesinde kendileri açısından hiçbir sıkıntı duymazlar; hemen yeni konular bulurlar. Hepsinin kendince “her derde deva” bir meyvesi, sebzesi, insan yaşamını en az 30 yıl uzatacak bir diyet, tedavi kürü vardır.
- Bilimsel başarılarıyla değil, medyatik söylemleriyle kamuoyunun dikkatini çekmeye çalışırlar.
- Kendilerine uzatılan her mikrofona, yöneltilen her soruya, uzmanlık alanları olup olmadığına bakmaksızın mutlaka verilecek bir cevapları vardır.
- Bugün zaten birçok doktorun ve tabip odalarının kapitalist tıbba radikal eleştiriler yönelttiğini görmezden gelirler, kendilerini biricik kahraman ilan ederler.
- Zihin dünyaları “komplo teorileri”yle doludur; kanserin çaresi bulunmuştur ama ilaç firmaları gizliyordur, şekerin zararı kendileri ifşa edene kadar toplumdan saklanmıştır, aşıların içinde alüminyum vardır ve otizme yol açıyordur.
- Açıklamalarında soyut bir “tıbbi endüstri”, “sistem” eleştirisi varsa da hiçbir zaman mevcut sağlık politikalarını ve o politikaların sahibi siyasi iktidarı eleştirmezler.
- Bütün bu faaliyetlerini hiçbir karşılık beklemeden, toplum için “uhrevi” amaçlarla yaptıklarını iddia etseler de çabalarının meyvelerini tanınırlık, hasta sayısı, kitap satışlarında artış gibi “dünyevi” nimetler olarak toplamaktan kaçınmazlar.