25.05.2023 - 07:00 | Son Güncellenme:
Gökhan Karakaş - Atlas Okyanusu’nun ılıman bölgelerinde yaşayan ve 2000’li yıllarda Erdek Körfezi’ndan giriş yapan, 2008-2009 yılları arasında da büyük bir artış gösteren türe ilişkin İstanbul Üniversitesi Su Bilimleri Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Melek İşinibilir Okyar Milliyet’e değerlendirmelerde bulundu.
"TATLI SU İLE YIKAMAYIN"
Prof. Dr. Okyar, “Bu türün Marmara Denizine ya akıntılarla veya gemilerin balast suları ile taşındığı tahmin edilmektedir. Tüm denizanalarında olduğu gibi bu türde de düşmanlarından korunmak ve avlarını yakalamaya yarayan mikroskobik organ olan yakıcı kapsüller bulunur. Yakıcı hücrelerin insana teması ile görülen etkileri, yanma ve kaşınmadır. Alerjik bünyeli insanlarda zehirin etkisi daha kuvvetli olabilir. Ayrıca göz, burun ve ağız çevresi gibi hassas bölgelerin temasından da kaçınılmalıdır. Temas edilen yere hiç bir şekilde tatlı su değdirilmemelidir. Tatlı su ve duş zehrin aktif olmasını sağlar. Temas eden bölgeyi deniz suyu ile yıkadıktan sonra amonyak veya sirke dökülür. Sağlık açısından herhangi bir endişe taşımamak adına en yakın sağlık ocağına başvurulabilir” diye konuştu.
"MEYDAN BU JELİMSİ CANLILARA KALDI"
Pusula denizanasını Erdek Körfezi’nde görüntüleyen Bandırma 17 Eylül Üniversitesi Denizcilik Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Mustafa Sarı da, bu türün artışının kirlilik göstergesi olduğuna dikkat çekti: “Marmara Denizi gibi etrafı yoğun nüfus ve endüstri alanlarıyla çevrili denizlere düşüncesizce salınan atıklar, azot ve fosfor gibi inorganik besin elementlerinin miktarını artırır. Azot ve fosfor artışı alg türlerinin artmasına neden olur. Alglerdeki artış, onların üzerinden beslenen hayvansal planktonun artması sonucunu doğurur. Zooplanktonları yiyen denizanası türlerinin çoğalması izler. Eğer denizanalarını yiyen balık türleri ortamda yoksa o zaman meydan bu jelimsi organizmalara kalmış demektir. Denizi kirlettik, savaş gemisi gibi teknelerle avcılık yapıyoruz, sonra denizin sihirbaz gibi kötülüğü örtmesini bekliyoruz” dedi.