GündemMakbul ve maktul: Pargalı İbrahim

Makbul ve maktul: Pargalı İbrahim

16.01.2013 - 02:30 | Son Güncellenme:

Kanuni Sultan Süleyman’ın çocukluk arkadaşı... Odabaşılıktan doğrudan sadrazamlığa yükseldi. Padişah’ın rezil değil vezir ettiklerinden. Kazandığı başarılar ve güç Pargalı’nın başını döndürdü. Kendini ‘sultan’ ilan etmesi ve Hürrem’le girdiği mücadele sonunda genç ve verimli yaşında kellesini kaybetti

Makbul ve maktul: Pargalı İbrahim

“Büyük padişah bir şey ihsan etmek istediği yahut ettiği zaman bile eğer ben onun kararını tasdik etmeyecek olursam, gayr-i vaki gibi kalır. Çünkü her şey; harb, sulh, servet, kuvvet benim elimdedir”.
Bu kadar iddialı bir cümleyi kim kurabilir?
Bu akşam boğulmasını seyredeceğimiz Pargalı İbrahim Paşa.
Ya da başka bir deyişle Makbul ve Maktul İbrahim Paşa!
Doğruya doğru, “Muhteşem Yüzyıl”dan önce adını pek bilmezdik. En iyi ihtimalle Sultanahmet’teki İbrahim Paşa Sarayı’nı tanırdık, ama bu paşa kimdir diye sorsalar cevap verenimiz bir elin parmaklarını geçmezdi.
Oysa Shakespeare onu tanısaydı (Paşa’nın ölümünden 18 yıl sonra doğdu) belki de bir başka II. Richard piyesini daha onun için yazardı.

Haberin Devamı

Her ne kadar Pargalı İbrahim III. Richard kadar vahşi, kötü kalpli ve nefret edilen biri olarak anılmasa da; iktidar hırsı söz konusu olduğunda yapmayacağı olmayan bir karakter olarak yazılmaya değer.
Kanuni Sultan Süleyman ile çocukluğundan beri arkadaş olduğu, yedikleri içtiklerinin ayrı gitmediği hepimizin malumu...
Bu sayede silsileyi bozup has odabaşılıktan doğrudan sadrazamlığa yükseldi. Bugün olsa torpil ya da “kadrolaşma” ile açıklayacağımız bu sıçrama için, o gün Sultan Süleyman’ın emri denip geçildi. Padişah bu; rezil de eder vezir de!
Adının önündeki sıfatı doğduğu şehirden alan Pargalı İbrahim Paşa 13 yıl sürdürdü sadrazamlık görevini. Padişaha yakın olmasından ötürü “Makbul İbrahim Paşa” olarak da anıldı; o sarsıcı “son”dan sonra ise “Maktul İbrahim Paşa” olarak...

Kendini sultan ilan etti...
Başarılı bir asker, başarılı bir yönetici olduğu kadar başarılı bir diplomat da olduğu söylendi. Ne var ki bu başarıları sonunda pek hazmedemediği de... 1533’te Avusturya elçilerine şöyle demişti: “Bu büyük devleti idare eden benim; her ne yaparsam yapılmış olarak kalır, zira bütün kudret benim elimde. Memuriyetleri ben veririm, eyaletleri ben tevzi ederim”.
Bu ruh hali, sonunu da hazırladı. Hayatındaki belki de dönüm noktası Irakeyn Seferi oldu. İbrahim Paşa Tebriz’de emirlerini tellallara “Serasker sultanın emridir” diye ilan ettirdi. Serasker unvanını ona Kanuni vermişti, ama sultan olması bahis konusu değildi. Zaten aralarında husumet bulunan Defterdar İskender Paşa onu sultan unvanını kullanmamak konusunda uyarınca, cezası ölüm oldu.
Öfkeyle ölüm dağıtan Pargalı’nın sonunu ise sultanlığa soyunmak, iktidara ortak olma arzusu ve artık kontrolden çıkmaya başlayan egosu hazırladı. Bunlara bir de padişahın en kıymetlisi Hürrem Sultan ile girdiği rekabet eklenince, 43 yıllık ömrü can dostunun emriyle nihayete erdirildi.
Bir akşam saraya çağırdı onu Kanuni Sultan Süleyman. Birlikte yemek yediler. Geceyi sarayda geçirdiği oluyordu, şüphelenmeden uykuya daldı. Uyandığında üç cellat üstündeydi. Fazla direnemedi. Boğuldu, sonra da başı kesildi. Kimsenin haberi olmadan Galata Canfeda Zaviyesi’ne defnedildi. Bu mezar yeri bugünün Fındıklı semtinde.

Haberin Devamı

Put kırana karşı put diken İbrahim
1526’da Sadrazam ve Anadolu Beylerbeyi olan İbrahim Paşa, Petervaradin’in fethiyle görevlendirildiğinde yetkileriyle Rumeli Beylerbeyi unvanını da geçici olarak almış ve seferinde başarılı olmuştu. Mohaç Meydanı’ndaki zaferden sonra, Budin’e ilerlenmiş ve burası da alınmıştı.
Macar Kralı II. Layoş, Mohaç’ta tahtına bir mirasçı bırakmadan öldüğünden, krallık sahipsiz kalmıştı ve Budin üzerine yürüyen Kanuni’ye kentin anahtarı teslim edilmişti.
Buradan elde edilen önemli ganimetlerin arasında Kral Mathias Korvin’in kütüphanesi, daha sonra Ayasofya mihrabının iki tarafına konulan tunç şamdanlar ve Paşa’nın gemiyle getirttiği yine tunçtan üç adet heykel de vardı. Budin’den getirilen heykeller, üç mitolojik kahramana aitti: Herkül, Apollon ve Diana. İbrahim Paşa, Kanuni’den aldığı izinle bunları Atmeydanı’nda bulunan sarayının önüne kaide üzerinde koydurttu. Ne var ki halk, bir Müslümanın bu vücutlara zinhar itibar etmemesi gerektiği düşüncesiyle hiç de memnun olmadı eserlerden.
Hatta Figâni, meşhur bir Acem beyitinden esinlenerek, kendi idamına neden olacak ünlü beytini kaleme aldı:
“Dü İbrahim âmed bedeyr-i cihan;/ Yeki put-şiken şüt, yeki put-nişan” (İki İbrahim geldi dünyaya/ Biri putları yıktı, diğeri putlar dikti). İlki İbrahim Peygamber, diğeri ise Pargalı İbrahim Paşa...

Haberin Devamı

Makbul ve maktul: Pargalı İbrahim

Pargalı İbrahim Paşa’nın mezarı İstanbul’un Fındıklı semtinde bulunuyor.

Haberin Devamı

Şairlerin hamisi
Her ne kadar Figani’yi kendisine “put dikici” dedi diye idam ettirdiyse de, Pargalı İbrahim Paşa gerçek bir şiir severdi. Yakın zamanda bazı yazarların Menderes’ten yardım istedikleri mektuplar yayımlandı ve tartışmalara yol açtı. İşte İbrahim Paşa da o yazarların Menderes’e biçtikleri rolün öncülerinden biriydi. Aralarında Hayali Bey, Zati, Hayreti ve Yahya Bey’in de olduğu 16. yüzyılın pek çok şairine hamilik etti. Paşa’nın sanat hamiliğine çok cömert olduğu söylenirdi.
Sanat sevgisi yalnızca heykellerle ve şiirle sınırlı değildi. Çocukluğundan beri kemençe ve keman çalıyordu, hatta Kanuni ile tanışmalarına bu yeteneğinin vesile olduğu söylendi. Altı yaşındayken korsanlar tarafından kaçırılıp getirildiği Manisa’da bir kadına köle olarak satılmıştı. Ve bir gün dışarıda kemençe çalarken o zaman henüz şehzade olan Süleyman ezgileri duyup onunla tanışmıştı.
Arkadaşı Süleyman padişah, kendisi de onun sağ kolu olduğunda da müzik sefaları devam etti.

Haberin Devamı

Makbul ve maktul: Pargalı İbrahim

‘Şehzade sünnetinden daha görkemli bir düğün’
İbrahim Paşa’nın Kanuni’nin kız kardeşi ile evlenmesi ve düğününün görkemi konusunda, özellikle Hammer’in aktardığı, Kanuni ile İbrahim Paşa arasında geçtiği rivayet edilen bir konuşma ilgi çekici.
Kanuni Sultan Süleyman, İbrahim Paşa’ya şehzadelerin sünnet düğününün mü, yoksa kız kardeşiyle düğününün mü daha görkemli olduğu sorduğunda, İbrahim Paşa’nın cevabı şu oldu:
“Benim düğünüm gibisi bugüne kadar olmamış ve olmayacaktır.”
Bu iddilı cevabın nedenini de şöyle açıkladı: “Sizin düğününüzün benim düğünümdeki kadar büyük bir konuğu, şereflendireni yoktur. Benim düğünüm, zamanımızın Süleyman’ı olan Mekke ve Medine Padişahı’nın huzuruyla müşerref olmuştur.”
Kanuni Sultan Süleyman ile İbrahim Paşa arasındaki güven, takdir ve karşılıklı yüceltmenin örnekleri çok. Paşa’nın Hatice Sultan ile evliliğinden dört ay sonra, patlak veren huzursuzlukları bastırmak üzere, Paşa Mısır’a gönderildi. İbrahim Paşa Mısır’a gitmek üzere yola çıktığında, Kanuni onu İstanbul yakınındaki adalara kadar uğurladı. Dönüşü ise daha da görkemliydi. İstanbul’daki vezirler ve bazı askeri kıtalar onu dört günlük yoldan karşıladılar. Hammer’in aktardığına göre “Padişahın sevgili Vezir-i-a’zamına murassâ takımları iki yüz bin duka altunu değerinde güzel bir Arap atı gönderdi”.

Makbul ve maktul: Pargalı İbrahim

Bugün izleyeceğiniz bölümden Pargalı’nın son sahneleri...

MERAKLA BEKLENEN BÖLÜMÜN FRAGMANI



Yetkileri sınırsızdı
Dönemin önemli tarihi kaynağı Peçevî, Osmanlı sultanlarının eskiden beri dört olan tuğlarının İbrahim Paşa zamanında yediye çıkmasının ferman edildiğini belirtir. Bu yeni düzenlemeyle Sadrazam İbrahim Paşa o güne değin Kanuni Sultan Süleyman da dahil olmak üzere, tüm Osmanlı sultanlarının taşıdığı tuğ sayısından fazlasına sahip olmuştu. Ancak Paşa’nın Kanuni’den fazla tuğa sahip olması düşünülemeyeceğinden Kanuni’nin halifeliğini gösteren bir tuğ ile tuğlarının sayısı yediye çıkartıldı. Böylece İbrahim Paşa, padişahın damadı olmasının yanı sıra hem Serasker, hem Rumeli Beylerbeyi hem de altı tuğ sahibi olarak imparatorlukta seraskerliğin beraberinde getirdiği sınırsız yetkilere sahip oldu.