30.01.2025 - 13:39 | Son Güncellenme:
Jandarma Genel Komutanlığı, Kartalkaya'daki otel yangını sırasında Jandarma Arama Kurtarma Timlerinin (JAK) yangından önce bölgeden çekildiği ve olaya müdahale etmediğine ilişkin iddianın gerçeği yansıtmadığını bildirdi.
Grand Kartal Otel'de Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı ile AFAD personelinden oluşan heyet incelemelerde bulundu.
Otelde 21 Ocak'ta çıkan yangına ilişkin soruşturma devam ediyor.
Kayak merkezine gelen Bakanlık ve AFAD personelinden oluşan inceleme ekibi, Jandarma Arama Kurtarma (JAK) timi nezaretinde otele girdi.
Yangın mahallinde yaklaşık 2,5 saat inceleme yapan heyet, daha sonra bölgeden ayrıldı.
Kartalkaya'da Grand Kartal Otel'de 78 kişinin ölümüyle sonuçlanan otel yangınının ardından başlatılan soruşturma kapsamında tutuklanan otel sahibi Halit Ergül'ün Karacasu beldesinde bulunan diğer otelinde kat görevlisi olarak çalışan İ.E. de dün gözaltına alındı.
İl Jandarma Komutanlığı'ndaki işlemlerinin ardından adliyeye sevk edilen şüpheli, bugün savcılık sorgusunun ardından çıkarıldığı mahkeme tarafından adli kontrol şartıyla serbest bırakıldı. Soruşturma kapsamında şu ana kadar 28 kişi gözaltına alınırken; 19 şüpheli tutuklandı, 9 şüpheli adli kontrolle serbest bırakıldı. (Mutlu YUCA/BOLU, (DHA)
Bolu Cumhuriyet Başsavcılığınca, 21 Ocak'ta Grand Kartal Otel'de çıkan yangına ilişkin yürütülen soruşturma kapsamında tutuklanan aşçı Yaver, savcılıktaki ifadesinde, 20 Ocak saat 23.30-00.00 sularında mutfak bölümüne geldiğinde ekmekçi Yusuf Karahanlı'nın orada olduğunu, kendisinden sonra da yardımcısı Fidan Kurç ile diğer ekmekçi Mehmet Gündüz'ün geldiğini belirtti.
Normal şartlarda Fidan ile ikisi oldukları için sabah 07.00'deki kahvaltıyı tüm gece çalışarak ancak yetiştirdiklerini, yardımcısının da işe yeni başladığı için hiçbir şey bilmediğini aktaran Yaver, şunları kaydetti:
“YANGIN TÜPÜNE DENK GELMEDİM”
"Mutfakta kahvaltı malzemesini hazırladığımız, Yusuf ve Mehmet usta ekmek yaptığı sırada Yusuf usta 'Yangın var' diye bağırdı. Biz de bunun üzerine restoran bölümüne baktığımızda yangının çıkmış olduğunu gördük. Hemen yangın tüpü aradık ancak bulamadık. Yangını gördükten dışarı çıkana kadarki sürede yangın tüpüne denk gelmedim. Bu nedenle de tüple müdahale etme şansım olmadı. Yusuf usta resepsiyon katına geçti. Diğer arkadaşlar telefonla yetkilileri aramaya çalışıyordu."
Yaver, kendisinin de çalışma arkadaşlarını uyandırmak için diğerleriyle ikinci kata indiğini, uyuyan görevlileri ve diğer insanları bağırarak uyandırmaya çalıştıklarını dile getirdi.
CEHENNEMİ YAŞAYAN 3 SKANDAL DETAY
Ellerinden geldiği kadar insanı uyandırdıklarına, sonrasında da otelden çıkmak için garaj kısmına gittiklerine değinen Yaver, "Restorandan garaja kadar duman binayı sarmıştı. Garajın demir kapısı kapalıydı, kendi gücümüzle kapıyı açtık ve dışarı çıktık. Sonra yeniden binaya girmeye çalıştım ancak duman her yeri kaplamıştı. Girmem mümkün değildi. Bu nedenle içeri giremedim. Ben içerideyken yangını gördükten dışarı çıkana kadar geçen sürede hiçbir zaman yangın alarmı, uyarıcı mekanik ses veyahut söndürmeye yarar su fıskiyesi çalışmadı. Biz sadece kendi sesimiz ve imkanlarımızla insanları uyandırmaya çalıştık." savunmasını yaptı.
Yaver, otele geleli bir ay olduğunu, bu süre zarfında yangın tatbikatı yapılıp yapılmadığını bilmediğini, yangın için görevlendirilen herhangi birinin kendisine tanıtılmadığını, gece çalıştığı için resepsiyonda görevli 2 kişiye yemek hazırladığını, bunun dışında katlardan sorumlu herhangi bir görevliyi bilmediğini kaydetti.
Otelde geceleri çalışan güvenlik görevlisi görmediğinden, olması halinde kendisinden yemek alacağından bahseden Yaver, otelde tatbikat veya denetim yapılıp yapılmadığına dair, "Ben zaten 1 aydır otelde çalışıyorum. Benim çalışmış olduğum saatlerde otelde herhangi bir denetime rastlamadım. Otelde kimin denetim yaptığını bilmem. Otelin herhangi bir yetkilisini tanımıyorum. Ben sezonluk çalışıyorum." ifadelerini kullandı.
"BENİM TEK GÖREVİM GECEDEN SABAHA KADAR KAHVALTI HAZIRLAMAKTIR"
Yaver, oteldeki işine S.A. şefin referansıyla girdiğini ancak yaşanan bir tartışma üzerine S.A'nın otelden uzaklaştırıldığını, bu nedenle onun kahvaltı hazırlama görevinin kendisine verildiğini anlattı.
Otelde kimin denetim yaptığını ve bu işten sorumluğu olduğunu bilmediğini savunan Yaver, şunları kaydetti:
"Yangının önlenmesinden kim sorumludur bilmem. Benim tek görevim geceden sabaha kadar kahvaltı hazırlamaktır. Mutfak ve restoran bölümü ayrıdır. Restoran bölümünde gece çalışan yoktur. Bu bölümle ne benim ne de ekmekçi olan görevlilerin hiçbir alakası yoktur. Ben böyle bir olay meydana gelsin istemezdim. Benim bu olayda herhangi bir kusurlu eylemim yoktur. Sadece yangını önce görenlerden biriyim. Zaten ilk biz bağırmaya başladık. Elimden geldiğince otelde çalışan görevlilere ve kalan insanlara yardımcı olmaya çalıştım. Üzerime atılı suçlamaları kabul etmiyorum." (AA)
Yangına ilişkin tutuklanan mutfak çalışanı Mehmet Gündüz ifadesinde, Grand Kartal Otel'in fırın bölümünde 4 sezondur ekmekçi olarak çalıştığını belirterek, olay günü saat 23.00-00.00 saatlerinde vardiyayı, soruşturma kapsamında tutuklanan Yusuf Karahanlı ve Fidan Kurç ustalar ile ismini hatırlamadığı diğer kişiyle devraldığını, gece vardiyasında restoran şefi bulunmadığını söyledi.
Mutfak kısmında iki ekmekçi, iki de kahvaltıcı olarak çalıştıklarını aktaran Gündüz, şöyle devam etti:
"Gece 03.00-04.00 saatlerinde Yusuf ustayla birlikteydik. Ben donut hamurunu hazırlıyordum. Yusuf usta ise ürünleri dizmeye başlamıştı. Sonrasında Yusuf usta molaya çıkacağını söyledi. Molaya çıkacağı sırada restoran bölümünde Yusuf usta yangın olduğunu söyledi. Bana, 'Mehmet usta, yangın var.' diye bağırdı. Ben de yangın tüpü aramaya başladım ancak bulunduğum kısımda yangın tüpü bulamadım. Yusuf usta resepsiyon kısmına yangın alarmlarının çalması için çıktı. Yangının nereden çıktığını görmedim. Merdivenlerden aşağı doğru koşmaya başladım. Bu sırada da 'Yangın var' diye bağırdım. Kapılara da bu sırada vurmaya başladım. Katlarda yangın butonu göremedim. Katlarda yangın tüpleri de bulamadım."
Gündüz, zemin katta bulunan garaj kısmından otelin dışına çıktığını, binanın piste bakan cephesinin alev aldığını gördüğünü anlatarak, "Yan tarafta bulunan Kartal Otel'den yatak taşıyarak atlayan kişilerin kurtulması için yumuşak zemin oluşturmaya çalıştım. Sonrasında olay yerine itfaiye, ambulans ve jandarma ekipleri geldi. Ekiplerin saat kaçta geldiklerini tam hatırlamıyorum." ifadelerini kullandı.
Olayda hiçbir kusurunun bulunmadığını ifade eden Gündüz, suçlamaları da kabul etmedi.
"BENİM OTELDE BULUNDUĞUM SÜRE ZARFINDA HERHANGİ BİR YANGIN TATBİKATI YAPILMADI"
Gündüz, restoran kısmında olay saatinde kimsenin olmadığını belirterek, restoran bölümünde çalışmadığım için elektrikli aletlerin sürekli fişe takılı olup olmadığını ve restoran bölümüne kimin girip çıktığını bilmediğini anlattı.
Olay anında güvenlik görevlisi görmediğini aktaran Gündüz, "Otelde bildiğim kadarıyla gündüz çalışan bir güvenlik görevlisi var. İsmini M. olarak bilirim. Soyismini bilmiyorum." ifadesini kullandı.
Gündüz, otelde yangın alarm sistemi ve yangın merdiveni olup olmadığını bilmediğini, olay anında alarm sesi duymadığını, elektrikler kesildiği için asansörün de devre dışı kaldığını kaydetti.
Kendisinin otelde bulunduğu sürede herhangi bir yangın tatbikatı yapılmadığını söyleyen Gündüz, ekmek ustası olduğu ve sürekli gece vardiyasında bulunduğu için otelin denetimiyle ilgili bilgi sahibi olmadığını belirtti. (AA)
İş adamı Rıfat Doğan'ın eşi Ceren Yaman (45) ile kızı Lalin de (16) bu faciada yaşamını yitirdi. İş yoğunluğundan dolayı ailesiyle birlikte tatil yapamayacak olan Rıfat Doğan, facianın yaşandığı otele eşini ve kızını 20 Ocak Pazartesi Günü bıraktı. Doğan, faciadan saatler önce kızıyla son kez mesajlaştı. Lalin'in uyumadan önce babasına, "İyi geceler babacığım, öptüm" yazılı mesaj gönderdiği öğrenildi.
Eşini ve kızını ihmaller zincirinin bulunduğu otelde kaybeden iş adamı Rıfat Doğan ve kayınpederi Yusuf Yaman, İhlas Haber Ajansı (İHA) muhabirine konuştu.
"SON KEZ OTURUP SOHBET ETME ŞANSINI YAKALADIM"
Yarıyıl tatilinde kızının Kartalkaya'da kayak yapmak istediğini söyleyen Rıfat Doğan, "Eşimle konuştuk. 'Biz çıkalım, sen geri dönersin. İki gün sonra da gelir bizi alırsın' dedi. Bu şekilde yerimizi ayarladık. Onlarla aşağı inip kayak hocamıza ayarladık. Kayak hocamız saat 11.00'de değil 12.00'de müsaitti, bizde 1 saat kazanmış olduk. Eşim ve çocuğumla son kez orada oturup sohbet etme şansını yakaladım. Oturduk çayımızı, kahvemizi içtik. Kayak saati yaklaşınca aşağıya indik. Onları giydirdim çünkü bot bağlamalarını, kayak için hazırlanmalarını hep ben yapardım. Ondan sonra otelden çıktım. Kızımı kayak hocasına, Ahmet Bey'e teslim ettim. Eşimin de kaskını takıp öptüm, kızımı öptüm. Ahmet Hoca ile kızım kayak yapmaya başladılar. En son görüşüm oldu. Akşam eve döndükten sonra eşimle telefonlaştık. 'Ne yaptınız? Ne ettiniz? Günün nasıl geçti?' gibi şeyler üzerine konuştuk. Ondan sonra akşam yatmadan önce de kızım en son 23.43'te, 'İyi geceler babacığım' diye mesaj atmıştı. Karşılıklı mesajlaşmamız oldu. Hatta kendi jargonuyla 'İyi geceler babacığımmm' diye uzatarak mesaj attı" dedi.
"BU, 'KARTALKAYA KATLİAMI' OLARAK TARİHE GEÇER"
Doğan, otelde bir ihmaller zinciri olduğuna dikkat çekerek şu ifadeleri kullandı:
"Bu bir vicdansızlık, cinayet. Zaten bu durumu ikiye ayırıyorum: kendi içinde bir ihmaller zinciri ve hatalar zinciri var. Hatalar zincirinin en önemlisi, ne yazık ki, oradaki insanları zamanında uyarmamış olmalarıdır. 'Prestijimiz bozulur' diyerek kendi çabalarıyla yangını söndürmeye çalışmışlar. Ancak yangını kontrol altına alamadıkları için zamanında uyarıda bulunmamışlar. Buna karşılık kendi ailelerini zamanında uyardıkları için çizik bile almadan otelden çıkabilmişler. Bu durumu cinayet olarak değerlendiriyorum, başka bir şey diyemem. Hatta bu olayı bir üst seviyeye taşıyarak katliam olarak adlandırıyorum. Bu, 'Kartalkaya katliamı' olarak tarihe geçer. Yangın çıktığında elektrikleri kesince, oda kapılarını enerjileri kesilmiş, odada kilitli kalanlar da varmış, kapı içindeki yedek bataryalar biten odalar, içeride kilitli kalanlar da varmış. Neresinden tutsanız elinizde kalan bir durumdayız"
"ÖNCE KENDİLERİ SÖNDÜRMEYE KALKMIŞLAR, SONRA ZAPT EDEMEMİŞLER"
Diğer görgü tanıklarıyla da konuştuğunu anlatan Rıfat Doğan, "Diğer görgü tanıklarından öğrendiğimiz kadarıyla yangın saat 02.00 sıralarında çıkmış. Otel çalışanlarından biriyle görüştüm, o anlatmıştı. 'Abi kapıları vurduk, kendimizi zor attık' dedi. Yangın, onun da söylediğine göre saat 02.00 civarlarında çıkmış. İtfaiyeye ihbarda bulunmak için 1.5 saat beklemişler. Ne yazık ki önce kendileri söndürmeye kalkmışlar, sonra zapt edememişler. O anda otelde bulunan ve yangından kurtulan bir çalışan, 'Kendimizi zor kurtardık. Bu yangın 02.00 sıralarında çıktı ve enerji kesildiği için yedek bataryaları da biten odaların içinde kalanlar da oldu. Kapı kırılmadı, yapılamadı' gibi birçok beyanlarda bulundu. Zaten bu iddiaların hepsi ortaya çıkacaktı diye tahmin ediyorum" şeklinde konuştu.
"MALLARI KURTARMAYA ÇALIŞMIŞLAR"
Gözyaşlarına hakim olamayan Ceren Doğan'ın babası iş adamı Yusuf Yaman ise kızıyla son kez 20 Ocak Pazartesi Günü saat 20.00 sıralarında konuştuğunu söyledi. Bodrum'da yaşadığını, olayı öğrenir öğrenmez Bolu'ya geldiğini ifade eden Yaman, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Olayı ertesi sabah televizyondan öğrendik ve hızlıca otele geldik. Tabii ümitlendik. Soru sorduğumda bana, 'Odada yoklar' dediler. 'Odada yoklar' denilince ümitlendim. Acaba kurtuldular mı? Yaralı mı? diye ümitli olarak geldik. Meğer zaten çocuklar otel odasından hiç çıkamamışlar, zehirlenmişler. Yangın saat 03.30'da değil, 02.00-02.15 gibi çıkmış ama otel sahipleri 12'nci kattan çocuğunu, torununu, yakınlarını kurtarmışlar. Diğer katları ihmal etmişler, insanı ihmal etmişler, malları kurtarmaya çalışmışlar. Hazmedemediğimiz, sabredemediğimiz, kabullenemediğimiz şey bu. 'İmaj silinir' düşüncesiyle hareket etmek, cehaletin en büyüğüdür. Orada kalan, o otelde yaşayan kaç kişi varsa size canlarını emanet ediyor. Ancak siz bu canları koruyamıyorsunuz. Yangın her zaman çıkabilir. 'Yangın çıkmaz' diye bir şey yok. Bu bir hata olabilir ancak hatanın telafisi mümkündür. Buna rağmen koskoca otelde yangına karşı alınması gereken önlemler, uyandırma sistemleri ve diğer gerekli tedbirler tamamen ihmal edilmiş. Bu gerçekten yazıktır"
"BENİM YANGIMI KİM SÖNDÜRECEK"
Bu olayın turizme de darbe vurduğunu söyleyen Yaman, "Bunlar ne yaptı Türkiye'ye? Yalnız kendilerine değil, yalnız insanlara değil...Türkiye'nin imajını sildiler. Türkiye'ye turizm olarak büyük bir darbe vuruldu. Bu olay darbe vurdu. O kadar cana mal oldu. Sömestr tatili dolayısıyla başarılı öğrencilerin dinlenmek amacıyla gittikleri bir yerdi. Benim torunum fen lisesinde okuyordu. Dereceyle girdi oraya, çok başarılıydı. Gelecek vaat ediyordu ama benden aldılar kızımı, torunumu aldılar. Onlara 'Katil' diyorum. Kabullenemiyorum, yanıyorum, yanıyorum. Benim yangınımı kim söndürecek? Ben yanıyorum. Bir haftadan beri bende uyku yok, uyuyamıyorum. Sorumlular kimse cezasını çeksin. Cezasız kalmasınlar" ifadelerini kullandı. (İHA)