GündemLinç histerisine içeriden bakış

Linç histerisine içeriden bakış

31.03.2012 - 02:30 | Son Güncellenme:

Milliyet Sanat Dergisi, Nisan sayısında, son kitabı “Civan” da ‘linç’ histerisine içeriden bir bakış sunan Müge İplikçi’yle geniş bir söyleşi yaptı

Linç histerisine içeriden bakış

Tülin Er’e konuşan İplikçi, “Civan”da bir sahil kasabası olan Pınarlı’da, bir bayram arifesinde kaçırılan küçük Hilal ve olayın baş şüphelisi, Kürt kökenli Halil’e odaklanıyor. Halil’e duyulan nefretin ilçedeki tüm Kürtlere yöneltilmesi, sadece kökeninden dolayı birilerinin ‘ötekileştirilip’ nefretin hedefi haline getirilmesi... Ve gittikçe büyüyen, önü alınamayan, her şeyi yıkıp geçen bir nefret. “Civan”, böylesi toplumsal bir olayı, polisiye kurgunun heyecanlı akışıyla birleştiriyor.
- Kitapta “Toplu halde halüsinasyon görmek” diyorsunuz. Toplu halde aynı anda, aynı şeye karşı aynı nefreti hissetmek... Bunu neye bağlıyorsunuz?
Eğitimden başlayan, hepimizin bildiği, ben ve öteki arasında bir türlü kurulamayan köprülerle ilişkili. Nefret bir günde olan bir şey değildir, beslenir beslenir ve bir yerde, hiç olmadık bir biçimde insanların karşısına çıkar. Bir yandan da bakıldığında, aslında kitapta da onu vermeye çalıştım, tek bir insandaki yara toplumdaki o yarayı göstermesi açısından çok önemli. Bir insanda yara varsa, ötekinde de ne yazık ki olageliyor.
- Dumrul’un Azrail’le konuşmalarının birinde, “İnsan vicdansız olmamalı” diyor Azrail ona. İnsan vicdan denen kavrayışı nasıl ediniyor ve nasıl kaybediyor?
Açıkçası vicdanın öğrenilmesinden yanayım. Vicdan veya erdem her gün yüzleşmemiz, tahlilden geçirmemiz gereken bir kavrammış gibi geliyor bana. Vicdanla yüzleşmezsen, ne olduğunu sorgulamazsan kaybedersin.
- Neden “Civan” ismini seçtiniz?
Halil ile Hilal aslında kurban ve genç insanlar olarak kurbanlar. Biri ötekinin kurbanı olarak veriliyor. Dumrul’a baktığında o da gençliğinin kurbanı. Keza kitaptaki herkes, Rana da öyle... Buluşmaları hep çok sert, kırılmalarla dolu oluyor...
- Kahramanlarınız isim seçiminde de özel bir dikkat var gibi görünüyor...
Rüya’da da var. Kadife’yle Şermin’de de var. Solmaz’ı zaten özellikle seçtim. Civanperçemi geçiyor bir yerde, Solmaz bir çiçektir ve solar. Gencecik bir çiçekken solmuştur aslında. Ramazan keza öyledir... Hepsini kapsasın istedim “Civan” isminin... Gençlikte heba olanlarla ilgili bir kitap olarak da düşünülebilir bu...
- Önceki kitaplarınızda polisiye kurguya bu kadar yoğun rastlamıyoruz. Bunu tercih etmeye sizi iten ne oldu?
“Kafdağı”nda da, İslam korkusu üzerine yoğunlaşmıştım. Orada, bir polisiye tadı vardı ama kadın dilinin daha etkin olduğu bir kitaptı o. Burada ise o dili hafifletmeye çalıştım ve hafifletince çok tuhaftır, kitap biraz polisiyeye döndü.