14.05.2021 - 07:00 | Son Güncellenme:
ÇİĞDEM YILMAZ İstanbul
ÇİĞDEM YILMAZ İstanbul - Aslı, Nurcan, Semra ve Nilüfer.. Üniversite eğitimlerini tamamlamış ve uzun yıllar özel sektörde çalışmış 4 başarılı kadın. Ortak özellikleri ise, kariyerlerini geride bırakıp memleketlerine dönmeleri ve çiftçilik yapmaları. Şehir yaşamından uzakta doğayla içe içe bir yaşam sürdüren kadınlar, şehir hayatından çiftçiliğe uzanan serüvenlerini 14 Mayıs Dünya Çiftçiler Günü’nde Milliyet’e anlattı. Nurcan Kaplan, “Hostesliği bıraktım, çocukluk hayalim olan çiftçiliğe başladım” derken, kimyagerliği bırakıp çiftçiliğe geçen Semra Yeşil de, yetiştirdiği tıbbi bitkilerle kendi markasını oluşturmanın mutluluğunu yaşıyor. Kuşkonmaz üretimi yapan Aslı Aksoy ise, “Mevcut kapasitemizle taleplere çoğu zaman yetişemiyoruz. Şimdi hedefimiz ihracat” diyor.
Kuşkonmazla hayatı değişti
Aslı Aksoy (41), İstanbul’da bir gıda firmasında pazarlama müdürü olarak çalışırken New York’ta iş gezisinde tattığı kuşkonmazla hayatını değiştirmiş. Orta Doğu Teknik Üniversitesi (ODTÜ) İşletme Bölümünden mezun olan Aksoy, kariyerini bırakıp memleketi Muğla’ya yerleşti. 6 yıldır kuşkonmaz üretimi yapan genç kadın, 2,5 dönümle başladığı üretim kapasitesini 6 yılda 100 kat artırarak 250 dönüme çıkardı. Aksoy, pazarlama müdürlüğünden çiftçiliğe uzanan hikayesini şu sözlerle anlattı:
“Ben 2015 yılından beri aktif ve tam zamanlı bir çiftçiyim. Onun öncesinde biraz yarı zamanlı çiftçilik hayatım oldu. Çünkü kurumsal hayatta çalışmaya devam ederken, kuşkonmaz üretmeyi aklıma koydum ve hedefime adım adım ilerledim. Önce 2.5 dönümlük pilot bir tarlayla işe başladım. Oradaki sonuçlar başarılı olunca, 20 dönüm daha ektim ve arkasından 20 dönüm daha ektim. Şimdi 250 dönüme ulaşan bir kuşkonmaz tarlam var.”
‘Kadınlarla çalışıyorum’
“Kuşkonmaz çok yıllık bir üretim, ilk senesinde hasat yok. Dolasıyla biraz zaman ve sabır gerekli. İlk iki seneyi kurumsal hayatta çalışmaya devam ederken yönetmeye çalıştım ve 2 yılın ardından işi tamamen bıraktım. 2015’ten itibaren ise tamamen bu işle uğraşmaya başladım.
Kadınlarla çalışıyorum. Çalışanlarımın yüzde 99’u kadın. Çünkü kırsalda üretime can veren o kadınlar aslında. Dolasıyla tüm bu yapıyı kadınlar üzerine kurduğum bir sistem. Muğla’da 15’den fazla kadınla çalışıyorum. Antalya’da tarla kiraladım ve ekimi yapıldı ama henüz hasat başlamadı. Hasat zamanı tarlada çalışan kadın sayımız da 50-60 bulacak.
Tamamen organik tarım yapıyoruz. Amacımız, çevreyi de koruyan, su kaynaklarına da sahip çıkan bir tarım yapmak. Şu an mevcut kapasitemizle yurt içine ancak yetişiyoruz ve taleplere çoğu zaman yetişemiyoruz. Antalya’daki tarları da bundan dolayı kiraladım. Antalya’da 200 dönümlük bir dikim yapıldı. Antalya’daki tarlanın dikimi tamamen ihracata yönelik yapıldı. Geçen yıl diktik, bir dahaki sene de hasadı yapılacak. Gelecek sene ciddi ihracat hedeflerimiz var.”
Köye döndü kendi, markasını yarattı
İstanbul’da yaşayan Kimya Mühendisi Semra Yeşil (36), bir süre kimya ve tekstil sektöründe çalıştıktan sonra kimyasal ürünlere alerjisi olduğunu fark etti ve işi bıraktı. Memleketi Tunceli’ye dönen Yeşil, 3,5 yıldır kiraladığı tarlalarda aralarında, papatya, lavanta ,gül ve kekiğin de olduğu 10’dan fazla tıbbi aromatik bitki yetiştiriyor. Yetiştirdiği bitiklerin hasadını da kendisi yapan Yeşil, yetiştirdiği bitkilerden bitkisel ürünler yapmaya başladı ve kendi markasını oluşturdu.
Bakım kremleri, sabun, ve kolonya gibi ürünler yapan Yeşil, İstanbul’dan Tunceli’ye uzanan hikayesini de şu sözlerle anlatı: “Kimyasallara alerjim olunca buna çözüm bulmak için arayış için girdim. Neler yapabilirim diye düşündüm. Doğal ürünler yapmaya karar verdim ancak mesleki birikim yeterli gelmeyince, bitkiler üzerine araştırmalar yaptım. Aromatik bitki yetiştirilen çiftliklerde gönüllü olarak çalıştım. Bitkilerin nasıl ürüne dönüşeceği hakkında eğitimler aldım. Kimya bilgimi de katarak ürün yapmaya başladım.
Memleketim Tunceli’ye döndüm. KOSGEB destekli bir atölye açtım. Küçük bir işletmeyle basit düşünerek başladım. Dedemin bana verdiği bir tarlada ilk ürünlerimi yetiştirdim. Ürünlerim için farklı bitki yetiştirmem gerekiyordu ve dedemin vermiş olduğu tarla yeterli değildi. Bunun üzerine tarla kiraladım ve 3.5 yıldır yetiştirdiğim tıbbi bitkilerle kendi ürünlerimi yapıyorum. Tamamı doğal ürünlerimle, kendi markamı da oluşturdum. Hedefim kaliteden ödün vermeden yurt dışına açılmak.”
‘Sen kadınsın beceremezsin’
Manisa’da doğan Nurcan Kaplan (50), eğitimini Almanya’ya tamamladı. Eğitimini tamamladıktan bir süre Almanya’da yaşan Kaplan Türkiye’ye döndü ve hosteslik yapmaya başladı. Ancak Kaplan’ın en büyük hayali bir çiftlik kurmak, burada hayvanlar ve doğa iç içe olmaktı. 10 yıl hosteslik Kaplan, 10’uncu yılın sonunda hostesliği bırakıp hayallerinin peşinde gitti. 13 yıldır çiftçilik işleri uğraşan Kaplan, 6 yıl önce de kendi çiftliğini aldı ve çocukluk hayalini gerçekleştirdi. Kaplan hayallerinin peşinden giden süreci şöyle anlattı:
‘Hep aklımdaydı’
“Manisa’da doğdum. Ailem Almanya’daydı. Ben anneanne ve dedemle birlikte yaşıyordum. Onlar da, hayvancılıkla uğraşıyordu. Çocukluğum bunların içinde geçti. O süreçte ister istemez bir bağlılık oluştu, çocukluğuma sinmiş bir tattı. Sonra Almanya’ya gittim ama aklımda hep, çocukluğumda olduğu gibi hayvanlarla iç içe olma hayali vardı. En büyük idealim hayvanlarımın ve bir çiftliğimin olmasıydı. Almanya’dan Türkiye’ye döndükten sonra hosteslik yapmaya başladım ancak çocukluk hayalim hep aklımdaydı ve bir gün bu hayalimi gerçekleştireceğime inanıyordum. 10 yıl çalıştıktan sonra işi bıraktım çiftlik işleriyle uğraşmaya başladım. Başta kendi çiftliğim yoktu. 6-7 yıl kadar işi ve işleyici öğrenmek farklı çiftliklerde çalıştı ve her işi yaptım. Yeri geldi günlerce bir veterinerin peşine takıldım, çantasını taşıdım ondan hayvanlara dair çok şey öğrendim.
Sırasıyla sağım sistemini, yemlemeyi, traktör kullanmasını öğrendim. Bunların hepsini yaşayarak deneyimledim. 6 yıl önce de evimi sattım İzmir Torbalı’da kendi çiftçiliğimi aldım. Hayalimi gerçekleştirdim. Özlemini duyduğum ve tadını duyduğum yerdeyim. Sektöre kesim işiyle girdim sonra sağım yapmaya başladım ve mandıralara süt satıyordum. Ancak şu an sağım yapmıyorum.”
‘Doğayla iç içeyim’
“Son zamanlar sektör büyük sıkıntılar yaşıyor. Yaşadığım büyük sıkıntılara rağmen bırakmış değilim. Çünkü alıştınız mı bırakamıyorsunuz. 220 büyük baş hayvanım vardı kredi borçlarımdan dolayı satmak zorunda kaldım şu an 100 tane hayvanım var. Ama mutluyum, sevdiğim işi yapıyorum ve doğayla iç içeyim. Bu sektöre ilk girdiğimde de, ‘Kadın olarak burada ne işi var. Nasıl yapabilir bunu? Mutlaka bir destekçisi vardır. ‘Sen kadınsın beceremezsin dediler’ diye çokta tepki aldım. Ama başardım. Çiftlikte yanımdaki iki yardımcımla birlikte çalışıyorum.”
‘Hayallerimi gerçekleştirdim’
Denizli’de bir şirkette çalışan Nilüfer Özbaş (43) da, 9 yıl çalıştığı şirketten ayrılıp Aydın’daki köyüne döndü. Devlet desteğiyle hayali olan çiftçiliği yapmaya başladı. 7 yıldır Aydın’ın Efeler ilçesinde çiftçilik yapan Özbaş da şunları anlattı: “İstiridye mantarıyla başladım sonra devlet hibesine başvurdum 6 düve aldım. 7 yıl içinde büyükbaş hayvanım 30’u buldu ve bunun yanı sıra tavukçulukta yapıyorum. İstiridye mantarı, buğday, mısır ve zeytin de yetiştiriyorum. Doğayla hayvanlarla olmak benim en büyük mutluğum. Kedim, köpeğim, ördeğim, kazım da var. Hayvanlarıma gözüm gibi bakıyorum. Hedefim sayıyı daha da artırmak. Bir çiftlikte olması gereken her şeye sahibim. Her şeye sıfırdan başladım diyebilirim. 7 yılda hayallerimi gerçekleştirdim. İnandım ve başardım. Ürünlerimi de özel müşterilerim var, onlara satıyorum.”