16.09.2016 - 02:30 | Son Güncellenme:
Aysel Bozan Yılmaz
Öğretim Üyesi Yetiştirme Programı (ÖYP) kapsamındaki araştırma görevlileri değişen kadroları için tepkili. ÖYP, lisansüstü eğitim veren yükseköğretim kurumlarının, araştırma görevlilerine lisansüstü eğitim yaptırarak, öğretim üyesi yetiştirmesini sağlamak için 2002’de uygulanmaya başlandı. Ancak Yükseköğretim Kurulu (YÖK), “üniversitelerin tercih etmediği” gerekçesiyle 2016’dan itibaren uygulanmaması kararı aldı. Son olarak da OHAL kapsamında 674 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin 49. maddesi ile ÖYP kapsamında 33. maddenin (a) fıkrası uyarınca atanmış olan araştırma görevlilerinin statüleri herhangi bir işleme gerek kalmaksızın 50/d maddesinde belirtilen statüye dönüştürüldü.
Bunun anlamı şu, 33/a’ya göre atananlar, atandıkları fakültelerde eğitimlerinin bağlayıcılığı olmadan ve yönetimleri uygun gördükçe çalışmaya devam ediyor. Görev sürelerinin uzatılmamasının mutlaka haklı bir sebebe bağlı olarak yapılması gerekiyor. Aksi takdirde yasal yollara başvurma hakları var.
50/d kadrosu ise araştırma görevlilerinin eğitimleri süresince çalıştırılmaları üzerine yapılandırılmış bir kadro. Yani yüksek lisans veya doktora eğitimleri bittikten sonra araştırma görevliliği de otomatik olarak sona eriyor. Üstelik son değişiklikle birlikte statüleri 50/d maddesine dönüştürülen atamalar bir yıllığına yapılabilecek. İşte bu nedenle araştırma görevlileri, iş güvenceleri kalmadığı gerekçesiyle hem kaygılı hem de tepkililer.
Açıkta kalabilirler
Konuyla ilgili görüş aldığımız MEF Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Muhammed Şahin de kadrosu değişen araştırma görevlilerinin yüksek lisans veya doktora eğitimleri sona erdiğinde kadroyla ilişkileri kesileceğinden herhangi bir üniversiteye atanıncaya kadar açıkta kalmalarının söz konusu olduğunu söyledi.
ÖYP modelinin üniversitelerin bilim ve teknoloji üretme kapasitesini artırmak ve aynı zamanda öğretim üyesi yetiştirmek için hayata geçirildiğini hatırlatan Şahin, “Bu nedenle kanun koyucu, bu önemli modelin kesintiye uğramadan belirlenen amaca uygun olarak yürütülmesini düşünerek, ÖYP’ye İlişkin Usul ve Esaslar’ın, 6. maddesinin 4. fıkrasında, atamaların 2547 Sayılı Kanun’un 33. maddesi uyarınca yapılacağı belirlemiştir” dedi. Atamaların 50/d’ye dönüştürülmesinin araştırma görevlilerinin motivasyonlarını olumsuz yönde etkileyeceğine dikkat çeken Şahin, şunları söyledi: “KHK kapsamında dönüşüm yapılan araştırma görevlileri hakkında kamuoyunda oluşacak FETÖ bağlantılı algısı nedeniyle ileride ciddi sorunlarla karşı karşıya kalmamak için şimdiden önlem alınması gerekir. Bence bu kararlar, ilgili anabilim dalı veya bölüm kurulları tarafından alınsaydı, ileride yukarıda değindiğim nedenden dolayı oluşabilecek mağduriyetlerin önüne geçilmiş olabilirdi. Bu süreçte mağduriyet yaşayan ve FETÖ ile ilişkisi olmayan öğrencilere önerim, doktoraları süresince çok sayıda uluslararası yayın yapmaları ve doktoralarını başarıyla tamamlamalarıdır. Başarılı bir akademisyenin önü öyle ya da böyle bir şekilde açıktır.”
Kriterleri YÖK belirlemeli
YÖK’ün üniversitelere gönderdiği genelgeden, statüleri değiştirilen araştırma görevlilerinden yeniden 33/a fıkrasına göre atamalar yapılabileceğinin anlaşıldığına değinen Şahin, “Tekrar 33/a’ya geçişlerde uygulanacak kriterleri YÖK’ün ortaya koyması ve geçişleri doğrudan YÖK’ün yapması ileride oluşabilecek mağduriyetleri de önleyecektir” diye konuştu.
Bu kararı YÖK’ün üniversitelere bırakması durumunda daha büyük mağduriyetlerin ortaya çıkabileceğini dile getiren Şahin, “Maalesef devlet üniversitelerinde liyakati uygulamakta ciddi sorunlar yaşanmakta. Ülke olarak da yaşadığımız bu sorunların temelinde geçmişte liyakata bağlı olmayan atamalar ve görevlendirmeler yatmakta. Sorunların çözümü, sorunların ortaya çıkardığı sonuçları ortadan kaldırmaktan çok sorunları yaratanların ortaya çıkarılmasıyla mümkün olacaktır” dedi.
‘Bizler için gurur kırıcı’
Araştırma görevlileri, gönderdikleri maillerde kazanılmış haklarının hukuksuz biçimde ellerinden alındığını söylüyorlar ve şunlara dikkat çekiyorlar:
“Biz devletimizle karşılıklı mutabakat çerçevesinde bu programda yer aldık ve bugüne kadar görevimizi ve taahhütlerimizi yerine getirdik. Ancak şu anda ÖYP’liler olarak moral çöküntüsü ve kaosla karşı karşıyayız. Bu kararla çalışma sürelerimiz ciddi biçimde etkilendiği gibi hayat planlamamız açısından da kaygılar taşımaktayız. ÖYP eksiklikleri olmakla birlikte öğretim elemanı alımındaki en objektif sistemdi. Ancak bu şeffaflık başta üniversiteler olmak üzere belli çevreleri rahatsız etti. Bunun olumsuz yansımalarını süreç içerisinde defalarca yaşadık. ÖYP çerçevesinde bize tanınan araştırma ödenekleri, yurtdışı fonları gibi pek çok olanak zamanla elimizden alındı. Şimdi de malum çevreler OHAL sürecinden yararlanarak, el çabukluğu ile bizleri silmeye çalışıyor. Yaşadığımız bu hukuk dışı uygulama ve mağduriyetle birlikte, hain terör odaklarını yok etme adına çıkarılan KHK’larla adımızın anılması ve böylesi bir algı yaratılması bizler için gurur kırıcı.”
Türk Sivil Havacılık Akademisi kuruluyor
Türkiye ve Avrupa Birliği (AB) tarafından ortak finanse edilen “Türk Sivil Havacılığı Emniyet ve Güvenlik Eğitimi Kapasitesinin Geliştirilmesi Teknik Yardım Projesi” ile kurulacak Türk Sivil Havacılık Akademisi’nin temeli törenle atıldı. Temel atma törenine Sivil Havacılık Genel Müdürü Bilal Ekşi, Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakan Yardımcısı Yüksel Coşkunyürek, AB Türkiye Delegasyonu Müsteşarı François Begeot ve AB Temsilcisi Matthew Baldwin katıldı.
Ulaştırma Denizcilik ve Haberleşme Bakan Yardımcısı Yüksel Coşkunyürek, törende yaptığı konuşmada, dünya ülkelerinin havacılıkta yıllık yüzde 5 büyüme gösterirken, Türkiye’nin yıllık yüzde 10 büyüdüğünü belirterek, 13 yıl önce Dünya Sivil Havacılık Teşkilatı içinde 30. sırada yer alan Türkiye’nin bugün 10. sıraya yükseldiğini ifade etti. Coşkunyürek, uluslararası kuruluşların Türkiye’nin, gelecek beş yıllık dönemde havacılıkta yıllık yüzde 6’dan fazla büyüyerek Avrupa’da birinci ülke olacağını öngördüklerini kaydetti.
Sivil Havacılık Genel Müdürü Bilal Ekşi ise akademinin 23 bin metrekare alana 15 milyon Euro bütçeyle hayata geçirileceğini belirtti. Ekşi, yıllık 2 bin civarında yerli ve yabancı havacılık personeline uluslararası standartlarda eğitim verecek merkezin 2017’nin sonunda açılmasının planlandığını dile getirdi.
AB Komisyonu Sivil Havacılık Direktörü Matthew Baldwin de AB Komisyonu için kilit rol oynayan Türkiye’nin AB ile olan ilişkilerine bu akademinin yeni bir ivme kazandıracağı ve güçlendireceğini ifade etti.
Beykoz Üniversitesi 2017’de açılacak
Türkiye Lojistik Araştırmaları ve Eğitimi Vakfı tarafından İstanbul’da hayata geçirilen Beykoz Üniversitesi’nin kuruluşuyla ilgili kanun, 7 Eylül 2016 tarihli Resmî Gazete’de yayımlandı. 2008’den bu yana lojistik alanında eğitim veren Beykoz Lojistik Meslek Yüksekokulu da Beykoz Üniversitesi çatısı altında faaliyet gösterecek. Üniversitede, İşletme ve Yönetim Bilimleri, Sanat ve Tasarım, Sosyal Bilimler, Mühendislik ve Mimarlık olmak üzere dört fakülte, Yabancı Diller, Sivil Havacılık olmak üzere iki yüksekokul, Meslek Yüksekokulu, Beykoz Lojistik Meslek Yüksekokulu olan üniversitede Lisansüstü Programlar Enstitüsü de bulunacak. Üniversite ilk öğrencilerini, 2017-2018 akademik yılında alacak.
Gebze Teknik’ten yeni nesil üniversite
Gebze Teknik Üniversitesi (GTÜ), kurulan Gebze Teknik Eğitim ve Araştırma Vakfı ile küresel çapta üniversiteler arasına girmek için yeni bir dönem başlattı. Vakfın ilk yönetim kurulu toplantısında konuşan GTÜ Rektörü Prof. Dr. Haluk Görgün, yenilikçi ve girişimci üniversite tecrübeleriyle vakfın getirisinin birleşince yepyeni bir devlet üniversitesi modeli ortaya koyacaklarını belirtti. GTÜ’nün elde ettiği başarıların artırılarak devam etmesi noktasında karşılaşılabilecek en temel sorunun finansal kaynaklar olduğunu belirten Görgün, şunları söyledi:
“Kamu finansmanı dışında kaynaklar üreterek hedeflerimizi daha kolay gerçekleştireceğimize inanıyoruz. Bu bağlamda kurulan vakfın ve yapılandırılacak vakıf-üniversite ilişkisinin oluşturacağı sinerji sayesinde üniversitemizin ve Kocaeli’nin küresel çapta rekabet gücü artacaktır. Türkiye’de kurulu mevcut üniversite yapısı içerisinde devlet üniversitelerinin karşılaştığı finansal problemler bu sayede aşılabilecektir.”
İzmir Ekonomi’den sağlıkta işbirliği
İzmir Ekonomi Üniversitesi (İEÜ) ve Özel Medifema Hastanesi arasında akademik ve profesyonel işbirliği amacıyla protokol imzalandı. Protokol kapsamında, üniversitenin Sağlık Bilimleri Fakültesi ile Sağlık Hizmetleri Meslek Yüksekokulu’nda okuyan öğrenciler, uygulamalı eğitimlerini ve stajlarını hastane bünyesinde yapacaklar.
Torbalı’daki Özel Medifema Hastanesi’nde yapılan protokol töreninde konuşan İEÜ Mütevelli Heyet Başkanı Ekrem Demirtaş, “Üniversite olarak İzmir’in sağlık vizyonuna katkı yapacağız. Sağlık turizmi yabancı dil bilen sağlıkçılarla olur. Biz bunu sağlıyoruz. Bu işbirliği Medifema’nın vizyonuna da katkı yapacaktır” dedi.
Hastane Başhekimi Uzman Dr. Fatih İnmez de hastanelerinin son 4 yıldır sürekli geliştiğini, işbirliğinin kendilerini daha ileriye taşıyacağını aktardı.
Koç Üniversitesi’ne yeni akreditasyon
Koç Üniversitesi İşletme Enstitüsü, dünyanın en iyi lisansüstü işletme programlarının kabul edildiği (The Association of MBAs (AMBA) akreditasyonunu aldı. AMBA akreditasyonu dünya sıralamasında ilk yüzde 2’lik dilimde yer alan İşletme Yönetimi Yüksek Lisans (MBA), İşletme Yüksek Lisans (MBM) ve İşletme Doktorası (DBA) programlarına veriliyor. Öğretim, müfredat ve öğrenci etkileşiminde en yüksek standartları sağlayabilen yüksek vasıflı programlar, AMBA akreditasyonu almaya hak kazanıyor. Koç Üniversitesi İşletme Enstitüsü, bu akreditasyonla Türkiye’den AMBA’ya katılan ilk akademik kuruluş oldu.