03.08.2022 - 07:00 | Son Güncellenme:
Çiğdem Yılmaz / İSTANBUL - Türkiye’de kadına yönelik şiddet önlenemiyor. Sadece geride bıraktığımız son bir haftada 9 kadın öldürüldü, 10’larca kadın da saldırıya uğradı. Yıllar içerisinde işlenen kadın cinayeti sayısı bu gerçeği bir kez daha karşımıza çıkıyor. 13 yıl 6 ayda en az 3882 kadının öldürüldüğü Türkiye’de cinayetleri işleyen erkeklerin büyük çoğunluğunun birden fazla suç kaydı bulunuyor. Bu yılın başında İstanbul Kartal’da öldürülen 33 yaşındaki hemşire Ömür Erez’in katil zanlısı Rahmi Uygun’un 20 suç kaydının olması bu gerçeği gözler önüne seriyor.
‘Kadınlar korunmuyor’
Öldürülen kadınların daha önce katilleriyle ilgili suç duyurusunda bulunduğunu görmek de mümkün. Şiddet gördüğü, ölümle tehdit edildiği erkekleri şikâyet edilmesine rağmen bu kişilerle ilgili her hangi bir işlemin de yapılmıyor. Bunun en çarpıcı örneği ise Eskişehir’de boşandığı Yalçın Özalpay tarafından satırla sokak ortasında öldürülen Ayşe Tuba Arslan. Arslan, 23 kez suç duyurusunda bulunmasına rağmen korunmadı ve öldürüldü.
Kovid izniyle...
Şartlı salıverme ya da Kovid-19 izniyle cezaevlerinden çıkan hükümlüler de çok sayıda kadını öldürdü. Sadece son 2 yılda en az 12 kadın ve 3 çocuk cezaevinden izinli çıkan hükümlü erkekler tarafından katledildi.
“Bu adam hapisten çıkarsa beni öldürür” diyen Antalya’da yaşayan Rabia Doğan, boşanma aşamasında olduğu Besat Doğan tarafından öldürüldü. Besat Doğan, Kovid-19 izniyle cezaevinden çıkar çıkmaz kadını katletti.
Bahaneleri aynı
Kadınları öldüren erkeklerin gerekçe olarak “aldatılma, ölesiye kıskanma, gurur zedelenmesi, erkeklik incinmesi” değişmeyen benzer bahaneler sunuyor. Çoğu zaman da bu savunmalar “ceza indirimi” olarak erkeklere geri dönüyor. Türkiye’nin gündemine oturan Pınar Gültekin cinayetinde de benzer bir savunma gördük. Katil Metin Cemal Avcı, Gültekin’in erkekliğine laf ettiğini söylemiş ve cezasında indirim yapılmıştı. Peki bütün bu engeller, bahaneler ve yaptırımsızlıktan kadınlar nasıl korunur, nasıl kurtulur? Bu soruları İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Ceza ve Ceza Muhakemesi Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Adem Sözüer’e sorduk.
‘Temel motif cinsiyetçilik’
Prof. Dr. Adem Sözüer, kadın cinayetlerini diğer öldürme suçlarından ayıran temel motifin cinsiyetçilik olduğuna dikkat çekerek, şunları söyledi: “Yani kadın oluşu ve konumu nedeniyle öldürülüyor. Eşit haklara sahip, maddi ve manevi varlığını benimsediği değerlere göre geliştirme hakkı olan bir birey, bir özne olarak görülmüyor. Kadın sahip olunan bir araç bir obje konumuna indirgeniyor. Kadınlar açısından giderek sosyal ekonomik eşitsizlikler artmakta, kadınlar ve hakları sistematik şekilde karalama konusu yapılmakta. Toplumda, sosyal medyada ve diğer mecralarda kadına yönelik, şiddet ve ayrımcılığı besleyen söylem ve gösterimler sürekli yaygınlaşmakta. Bunlara ilaveten, kanunlardaki ağır cezalar etkin olarak infaz edilmemekte, çeşitli af uygulamaları nedeniyle şiddet suçları işleyenin yanı kâr kalıyor anlayışı yerleşmekte. Son 3 yıldır Kovid-19 gerekçesiyle şiddet suçlarından mahkûm olanlar hiçbir kontrole tabi olmadan serbest bırakıldı, bırakılmaya devam ediyor. ‘Saldım çayıra mevlam kayıra’ diye başıboş şekilde serbest kalanlar yine kadınları, öldürdü, yaraladı.
Özel program şart
Kâğıt üzerinde durmadan cezaları artırmak, anlamsızdır, yanlıştır. Temel sorunlardan biri 6284 Sayılı Kadına yönelik şiddetle ilgili kanunundaki koruyucu ve önleyici önlemlerin etkin olarak uygulanmaması ve bunun için 7/24 çalışan yaygın alt yapının kurulup, İstanbul Sözleşmesi’ndeki yükümlülüklerini yerine getirmesi gerekiyor. Tecavüzcüyle evlendirme gibi onur kırıcı uygulamaları geri getirme girişimlerine son verilmeli. 6284 Sayılı Kanun’daki tedbirleri gerçekleştirecek yeterli uzmanının olduğu 7/24 ve açık kapı sistemiyle çalışan kurumlar tüm yurt sathına yayılmalı, şiddet suçlarının işleyenlere yönelik cezaevi içinde ve dışında özel programlar uygulanmalı, denetimli serbestlik etkinleştirilmeli, bu suçlar sürekli affedilmemeli. Önemli noktalardan biri de, bilim insanlarına, kadına yönelik şiddet suçlarıyla ilgili bilimsel araştırma yapılması için, Adalet Bakanlığı ve İçişleri Bakanlığı hiçbir veri vermiyor. Bilimsel araştırma yoksa sorunun gerçek boyutları ve çözümlerini nasıl bilebiliriz. Veri yoksa, bilimsel araştırma yapılamaz, bilimsel araştırma yapılamazsa, kadına yönelik şiddetle ilgili ciddi önlem ve adım atılmaz.
Soylu: 7 ayda 158 kadın öldürüldü
İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, Twitter hesabından yaptığı açıklamada, “Bir kadın cinayetine dahi tahammülümüz yok. Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’nın koordinasyonunda aile içi ve kadına yönelik şiddetle mücadelemizi kararlılıkla sürdürüyoruz. 2021’in ilk 7 ayında maalesef 166 olan kadın cinayeti, 2022 ilk 7 ayında 158 oldu. ‘1’ sayısının bile fazla olduğunun bilinci ile aile içi ve kadına şiddetle mücadelede sıfır tolerans ilkesiyle toplumun tüm kesimleriyle birlikte şiddetle mücadeleye devam ediyoruz” dedi. İçişleri Bakanlığı’nın Twitter hesabından yapılan açıklamada ise bakanlık tarafından geliştirilen Kadın Acil Destek Uygulaması’nın (KADES) bugüne kadar 3 milyon 855 bin 777 kişi tarafından indirildiği ve 459 bin 478 ihbara müdahale edildiği belirtildi.