01.09.2019 - 07:50 | Son Güncellenme:
Nil Kural
Batman’in ezeli düşmanı Joker, çizgi roman uyarlaması takipçilerinin izlemeye doyamadığı kötüler listesinin en tepelerinde. Dün 76. Venedik Film Festivali’nin Altın Aslan ödüllü yarışmasında dünya prömiyerini yapan “Joker” ise bu karakterin Batman’in kanatlarından çıkıp ilk yalnız uçuşu. Aynı zamanda önemli bir festivalin yarışmasına seçilen ender çizgi roman uyarlamalarından biri. Venedik seçim komitesinin filmi yarışmaya almadaki ilginç kararının isabetli olduğu Todd Phillips imzalı filmin dünkü gösterimin ardından belli oldu. “The Hangover” serisiyle tanınan Phillips’in yönettiği; Joker’i ise neslinin en yetenekli aktörlerinden Joaquin Phoenix’in canlandırdığı film, Joker’in mensubu olduğu DC Comics’in son dönemki karanlık uyarlamaları içinde yapının dört dörtlük işlediği ilk iş. Aynı zamanda bir çizgi roman uyarlaması aksiyonundan ziyade Pablo Larrain’in çıkış filmi “Tony Manero” (2008) veya Martin Scorsese’nin “Taxi Driver”ını akla getiren bir karakterin yavaş yavaş kontrolü kaybedip karanlıklaşmasını konu alan psikolojik bir gerilim.
Psikolojik gerilim
Phoenix’in canlandırdığı Arthur, Joker’e dönüşmeden önce hasta annesiyle birlikte Gotham’ın fakir mahallelerinde yaşayan palyaço olarak hayatını kazanmaya çalışan genç bir adam. Stand-up gösterilerinde bir kariyer düşlüyor ve mutsuz biri olmasına rağmen kontrol edemediği kahkaha krizleri geçiriyor. Gotham’ın yozlaşmış dünyasında zengin ile fakir arasındaki makasın açılmasına bağlı olarak sokaklarda gitgide artan şiddet, Thomas Wayne’in belediye başkanlığı için aday olması gibi gelişmelerle Arthur’un mutsuzluğu gitgide artıyor ve kontrolü kaybetmeye başlıyor. Filmin müzik kullanımı, çekimlerdeki yapısı bir psikolojik gerilimin izleğini takip ediyor. Phoenix’in hem mimikleri hem de fiziksel oyunculuğu filmin başarısının en önemli nedenlerinden biri. “The Dark Knight”taki Joker performansıyla hayatını kaybetmesinin ardından En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu dalından Oscar kazanan Heath Ledger’ın ardından Phoenix, Joker’le Oscar kazanan ikinci aktör olabilir. Marvel evreni gitgide kalabalık kadrolarla izleyiciye alabildiğine aksiyon sunarken DC Comics’in en sevilen kötüsünü çok başarılı bir psikolojik gerilimin ana karakterine çevirmesi ana akım sinemaya damga vuran uyarlamaların en iyi sürprizlerinden biri.
Yeni anlatım arayışları
“Neruda”, “No” ve “Jackie”nin aralarında olduğu filmlerle dünya sinemasının en ilginç yönetmenlerinden birine dönüşen Pablo Larrain de yeni filmi “Ema”yı Venedik yarışmasında sundu. Yönetmenin Şili’de çektiği ve başrollerini Mariana Di Girolamo ve Gael García Bernal’in üstlendiği film, Larrain’in ‘Neruda’ gibi yeni anlatım arayışlarına girdiği, ancak gençliğe dair bir eğlenceyi de yakaladığı bir film. Film, Ema adlı genç dansçının kaybettiği çocuğunun peşine düşmesini konu alırken dans ve müzikle bölünen parçalı bir anlatımı tercih eden Larrain, kafa yormayı sürdüren izleyicisini ödüllendirmeyi ihmal etmiyor. ‘Jackie’den sonra kariyerinin hiç de tahmin edilen Hollywood yolunda akmayacağını gösteriyor.