06.03.2020 - 07:00 | Son Güncellenme:
Can Çırnaz
ABD’nin Suriye Özel Temsilcisi James Jeffrey, “İdlib’de Türkiye gibi ABD’nin, Arap dünyasının, AB ve NATO’nun da sorumlulukları var. BM liderliğinde siyasi bir çözüm olmasını istiyoruz. Bir askeri çözüm kabul etmiyoruz” dedi.
Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı’nca Cumhurbaşkanlığı Dolmabahçe Çalışma Ofisi’nde İdlib konulu konferans düzenlendi.
Moderatörlüğünü SETA Washington DC Araştırma Direktörü Kılıç Buğra Kanat’ın yaptığı “İdlib Sorunun Çözümü Üzerine Uluslararası Camia ve Örgütler Ne Yapmalı” başlıklı oturumda konuşan Jeffrey, Suriye ve İdlib halkıyla dayanışma içinde olduklarını belirtti. İdlib’de yaklaşık 3 milyon kişinin, çok zor koşullarda yaşadığını kaydeden Jeffrey, “Esad rejimi, bir kez daha vatandaşlarının umurunda olmadığını gösterdi. Sivillere acımasız saldırılar düzenliyor. Birleşmiş Milletler’e sunulan raporlarda da bu görüşler ifade ediliyor” dedi.
‘Sorumluluk herkesin’
İdlib’de daha önce görülmemiş boyutlarda bir insanı kriz yaşandığını kaydeden Jeffrey, Rusya ve İran’ın attığı adımların İdlib’de kritik bir noktaya geldiğini, İdlib’in, Suriye ihtilafının merkezi haline dönüştüğünü kaydetti.
Suriye’nin komşusu Türkiye’nin güvenlikle ilgili birtakım sorumlulukları olduğunu ifade eden Jeffrey, “Türkiye’nin diğer komşularının da benzer sorumlulukları var. ABD’nin, Arap dünyasının, Avrupa Birliği’nin ve NATO’nun da sorumlulukları var. Bütün bu ülkelerin sorumluluklarına dahil olmasını istiyoruz. BM liderliğinde siyasi bir çözüm olmasını istiyoruz. Bir askeri çözüm kabul etmiyoruz... Her düzeyde çalışmalarımızı hızlıca sürdürmeliyiz. Başkan Trump ile Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın doğrudan insani yardım konusunda ne yapılacağına dair konuşmaları da gündemde” dedi.
‘Harika çabalar’
ABD’nin Suriye’de bulunmasının nedenleri olduğunu, Amerika veya başka ülkelerin askeri girişimlerinin asla rejimi devirmek gibi bir amacı olamayacağını ifade eden Jeffrey, “Rus güçlerine yönelik de olduğu düşünülemez. Hedefimiz bu değil. Hedefimiz nedir? Müzakere edilen bir çözüm. Türkiye, hem Rusya ile diyalog hem de caydırıcılık konusunda harika çabalar sarf ediyor. Bunu çok takdir ediyoruz” diye konuştu.
Washington’un Türkiye’ye askeri yardım konusunda değerlendirmelerini sürdürdüğünü aktaran Jeffrey, “Türkiye ile çok sayıda askeri ekipman programımız var. Bunları değerlendiriyoruz, yapabileceğimiz bir şey var mı buna bakıyoruz. Aynı zamanda çeşitli diplomatik adımlar da atıyoruz ya da atabiliriz” dedi.
‘S-400 ciddi sorun’
Sadece Türkiye ve ABD’nin değil, Avrupalıların da sürece katkıda bulunması gerektiğini savunan Jeffrey, “Mesela İspanya’da bir Patriot birimi var. Bu birim, şu anda İncirlik’te. NATO’nun da bu tür adımlar atmasını bekliyoruz” değerlendirmesini yaptı. S-400 konusunun ABD Kongresi ve Amerikan savunma sistemi açısından ciddi bir endişe kaynağı olduğundan bahseden Jeffrey, “Başkan Trump açısından da bu ciddi bir sorun. Bu sorunun nasıl aşılabileceğini çözmeye çalışıyoruz. Bu sorun gündemde olsa da olmasa da biz elimizden gelenin ne olduğunu anlamaya çalışıyoruz” şeklinde konuştu.
İdlib’deki mevcut durumda Türkiye ve Rusya arasında bir çatışmanın da olası olduğunu, bunun ise endişe yarattığını belirten Jeffrey, bununla birlikte Rusya ve Türkiye’nin askeri çatışma istemeyeceğini düşündüğünü vurguladı.
‘Rejim çözüme zorlanmalıdır’
Suriye muhalefetini temsilen konferansa katılan Suriye Ulusal Koalisyon Başkan Yardımcısı Dima Moussa, tek çözümün siyasi olduğunu belirtirken, Suriye rejiminin siyasi çözüme zorlanması gerektiğini ifade etti. Moussa, Suriye’de iç savaşın başladığı ilk aylarda dönemin ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton ile görüştüklerini belirtirken, Clinton’ın ondan istenilen hava sahasının kapanması konusunu mültecilerin sayısına bağladığını ifade etti. Moussa’nın ifadesine göre, Clinton, mülteci sayısının 50 bini geçmesi durumunda bu isteğin kabul edilebileceğini söyledi. Moussa günümüzde bu sayının milyonları geçmesine rağmen bu önlemin yıllar sonra hala alınmadığına dikkat çekti.
‘Batı ülkeleri tutarsız’
Cumhurbaşkanlığı Başdanışmanı Prof. Dr. Gülnur Aybet, son 20 yıldır uluslararası topluluğun Suriye’de ne olduğu ve ne yapması gerektiği konusunda kafa karışıklığı yaşadığını söyledi. Batı’nın Rusya ile ilgili politikalarının değişken olduğunu ve Batı-Rusya ilişkilerinin diyalog açısından pek iyi gitmediğini belirten Aybet, bazı Batılı müttefiklerin, “Türkiye neden Rusya’ya yaklaşıyor, neden Rusya ile konuşuyor” düşüncesini tartıştığını vurguladı. Aybet, “Şunu söylüyorum; sadece coğrafyaya baksanız bile anlarsınız. Bizim Rusya ile ilişkimizin olmaması söz konusu değil, böyle bir seçeneğimiz yok. Sırf coğrafya bile bunu size söylüyor” ifadesini kullandı.Batı ülkelerinin Suriye konusunda tutarsızlığını hatırlatan Aybet, “Kırmızı hat, çizgiler bazen var, bazen yok. Yeteri kadar destek bazen var, bazen yok” dedi.
Özdemir: Dünyanın en cömert ülkesi
İletişim Başkan Yardımcısı Dr. Çağatay Özdemir, konferansın açılış konuşmasında Suriye’de yaşanan kanlı iç savaşın, 9. yılını doldurduğunu hatırlatarak, bu sürede yüz binlerce insanın hayatını kaybettiğini, milyonlarca sivilin, komşu ülkeler başta olmak üzere yabancı diyarlara sığındığını, yine milyonlarca Suriye vatandaşının ise kendi ülkelerinin sınırları içerisindeki görece güvenli bölgelere giderek hayatta kalmayı başardığını hatırlattı.
Türkiye’nin, Suriye ihtilafı nedeniyle çok ağır bedeller ödeyen ülkelerden biri olduğunu belirten Özdemir, yıllardır yaklaşık 3.5 milyon Suriyeli sığınmacıya ev sahipliği yaptığını, ekonomik gücü kendisinden çok daha büyük olan ülkeleri geride bırakarak “dünyanın en cömert ülkesi” unvanına sahip olduğunu dile getirdi.