08.11.2020 - 07:00 | Son Güncellenme:
Mert İnan
İzmir’de yıkıma neden olan depremin ardından “ihmal” tartışmaları devam ederken, yeni bilgiler gün yüzüne çıkmaya devam ediyor. Kentte depreme yönelik ilk adım 1996’da dönemin İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Burhan Özfatura ve ekibine, deprem riskinin azaltılmasına yönelik sunum yapılmasıyla başladı. Sunumdan sonra İzmir Büyükşehir Belediyesi ile Boğaziçi Üniversitesi ile “İzmir Deprem Master Projesi”ne start verdi.
Aralarında merhum Prof. Dr. Aykut Barka, merhum Prof. Dr. Ahmet Mete Işıkara ve Prof. Dr. Mustafa Erdik gibi önemli bilim insanlarının olduğu ekip tarafından hazırlanan “İzmir Deprem Master Planı”, 1999 temmuz ayında tamamlandı. Çalışmaların sonunda toplanan bilgiler ışığında deprem senaryosu metni de hazırlandı. Bu senaryo, Türkiye’de bir ilk olurken, deprem sonrası çok ağır hasarlı binaların, tüm binalara oranının yüzde 12 olacağı ortaya konuldu. Ancak yapılması gerekenler kağıt üzerinde kaldı.
9 ilçe incelendi
İzmir’de deprem riskine yönelik en önemli araştırmalardan biri de 1998’de hayata geçirildi. BM bünyesindeki Kentsel Alanların Deprem Felaketlerine Karşı İncelenmesi için Risk Değerlendirme Araçları (RADIUS) projesine, Türkiye’den sadece İzmir dahil edilirken, ‘Deprem Hasar Senaryosu’ ve ‘Risk Yönetim Planı’ için kollar sıvandı. Proje kapsamda, İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin dokuz merkez ilçesinde zemin yapısı ile ilgili bilgiler toplanarak Kandilli Rasathanesi ve İstanbul Teknik Üniversitesi’ne yollandı. Bu bilgiler ışığında, Prof. Dr. Atilla Ansal yönetimindeki grup kentin zemin sınıflandırmasını gerçekleştirdi. 9 ilçedeki, İZSU, TEDAŞ, PTT, Karayolları, Demiryolları gibi kamu kurumlarından tüm alt yapı bilgileri, konumları, yapım tarzları, projeleri içerecek şekilde elde edilerek değerlendirmeye alındı.
‘Bu manzara olmazdı’
İzmir İnşaat Mühendisleri Odası Başkanı Eylem Ulutaş Ayatar, “RADIUS projesi atıl kaldı. Aslında RADIUS projesindeki hedeflere ulaşılmış olsa bugünkü manzarasıyla karşılaşmış olmayacaktık. Tüm bu çalışmaları ve hedefleri sekteye uğratan bir diğer gelişme de imar affı oldu. Ulusal Deprem Stratejisi ve Eylem Planı’nda Başta okul ve hastaneler olmak üzere, mevcut binaların deprem risk gruplamasının 2017’ye kadar tamamlanması gerekiyor. İzmir özelinde bu risk gruplaması yapılmadı. ‘Sorumlu kimdir?’ sorusunun cevabını arayanlar söz konusu plana bakıp görebilir” dedi.
‘Yıkım yetkimiz yoktu’
En çok yıkımın yaşandığı Bayraklı’da eski Belediye Başkanı Hasan Karabağ, Milliyet’e yaptığı açıklamada, “Depremde yıkılan üç bina dahil, sadece Bayraklı’da 208 bina ile ilgili hazırlanan raporların Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’na bildirildiği yönündeki açıklamalar doğru değil. Mevzuata göre yıkım ve mühürleme yetkimiz yoktu. Sadece ön tespitte bulunuyorduk. O dönem taradığımız binaların yarıdan fazlası ağır kusurluydu. Nihai rapor için yetkilendirilmiş şirket veya üniversiteye başvurulması, Çevre Şehircilik İl Müdürlüğü’nün de 60 gün içinde çürük binaları yıkması gerekirdi” dedi. Birçok daire sakinin binasının yıkılacağı ve evsiz kalacağı korkusuyla nihai rapor için 9 Eylül Üniversitesi’ne başvuru yapmaktan kaçındığını da söyleyen Karabağ, “İlk kez açıklıyorum, Bayraklı’daki 7 okul müdürü gizlice gelip, görev yaptıkları okulların durumunu öğrenmek istediler. Kat malikleri arasında anlaşma olmayınca, yıkıp, yeniden yapma şansı olmuyor. Çürük diye tanımlanan 450 binanın riskli olduğu apartman yöneticilerine bildirildi. Müteahhitler de devreye girdi. Ancak dönüşüm meselesine vatandaş tepki gösteriyordu. El altından vatandaşı kışkırtanlar da olduğunu duyuyorduk” diye konuştu.