01.02.2017 - 18:01 | Son Güncellenme:
Aliağa Ceza İnfaz Kurumu Kampüsü'ndeki duruşma salonunda, İzmir 2. Ağır Ceza Mahkemesince görülen oturumda, bazı tutuklu ve tutuksuz sanıklar ile taraf avukatları hazır bulundu.
Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi ile (SEGBİS) kayıt altına alınan duruşmada, mahkeme heyeti suçtan zarar görme ihtimalini göz önünde bulundurarak Maliye Bakanlığı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın davaya müdahil olma talebinin kabul edildiğini ayrıca Tutuklu sanık eski Hava Kuvvetleri Komutanlığı Kurmay Başkanı Korgeneral Hasan Hüseyin Demirarslan'ın isnat edilen suçlamaların İzmir'de gerçekleştirdiği dikkate alınarak yetkisizlik kararı verilmesi talebinin ise reddedildiğini açıkladı.
Daha sonra savunma yapması için söz alan tutuklu sanık Hakbilen, hayatı boyunca hiçbir illegal yapıyla bağlantısının olmadığını, her zaman devletten yana tavır takındığını, iddianamede kendisine yöneltilen suçlamaları kabul etmediğini söyledi.
Örgütün kriptolu haberleşme programı "ByLock"u kullanmadığını, kapatılan Bank Asya'da hesabının bulunmadığını, ayrıca soruşturma aşamasında "Şapka" ve "Kuzgun" kod isimli gizli tanıkların ifadelerinde, darbe öncesinde Ankara'da yapılan toplantıya katıldığına ilişkin isminin geçmediğini ifade eden Hakbilen, "Ankara’da yapılan söz konusu olan o toplantıya da katılmadım. Birileri sıkıyönetim komutanı olduğumu yazıyor. Eğer öyle olsaydım, Ankara'daki toplantıda olurdum. Bu da o yapı içerisinde olmadığımın kanıtıdır." dedi.
15 Temmuz'dan 3 gün önce, Ege Ordusu Komutanı Orgeneral Abdullah Recep'in onayıyla ailesiyle tatile önce Fethiye'ye ardından ise Aksaz'daki askeri tesislere gittiğini, burada denize girdiğini söyleyen sanık Hakbilen, telefon kayıtlarının incelenmesiyle ifadesinin doğruluğunun ortaya çıkacağını anlattı.
"Darbe girişimini kızımdan öğrendim"
FETÖ'nün darbe girişimini kızından öğrendiğini iddia eden Hakbilen, şöyle konuştu:
"15 Temmuz'da Aksaz’daki askeri tesislerinde akşam yemeğini yediğimizde saat 22.30'u biraz geçiyordu. Kızım yanımıza geldi. Televizyondan 'Boğaz Köprüsü'nde tanklar görünüyor, darbe diye geçiyor' şeklinde ifadelerin ardından televizyonu izlediğimiz sırada, Ege Ordusu Komutanı Orgeneral Recep beni arayarak, 'Sıkıyönetim komutanları listesinde İzmir ve Manisa'da sıkıyönetim komutanı olarak görünüyorsun.' dedi. Ben de, 'Bununla ilgili bilgim yok. Örgütle bağlantım yok. İllegal bir yapıda olmadım, olmayacağım' dedim. O da bana 'Hemen gel' dedi. Komutanın emrini harfiyen yerine getirmek zorundaydık. Süratle arabamla yola çıktım. Gece 03.00 gibi karargaha vardım. Lojmanıma uğrayarak üzerime resmi kıyafetlerimi giyip hemen ordu komutanımızın yanına gittim. Genelkurmay Başkanlığından gelen sözde sıkıyönetim mesajı önündeydi. Ben o ana kadar o mesajı görmemiştim. Bu arada komutanımıza emrinde olduğumu söyledim. Bunun üzerine komutanımız harekat merkezine gitmemi istedi. Yoğun bir şekilde tedbirler aldık. Ordu komutanımız, Gaziemir'deki Kara Havacılık Alay Komutanlığına ulaşamadıklarını, orada hareketlilik olduğunu söyledi. Ben de harekat merkezine gittim. Oradaki komutanlarla brifing salonunda toplantı yaptık. Kara Havacılık Alay Komutanlığındaki olaylara ilişkin ne yapmamız gerektiğini tartıştık. Bu sıra ordu komutanımız salona geldi ve emirlerini aldık" beyanında bulundu.
"Migrenin etkisiyle beni yanlış aradı"
Hakbilen, soruşturma aşamasında kurmay başkanı olduğundan Ege Ordusu Komutanlığına bağlı birliklere emir ve talimat vermesinin söz konusu olmadığını, sadece komutanın vereceği kararlarda danışmanlık yaptığını, emir verme yetkisinin Orgeneral Recep'te olduğunu savunarak, darbe gecesi karargahta yaşananları şöyle anlattı:
"Kara Kuvvetleri Komutanlığından gelen mesajda, 'Daha önce verilen emirlere uyulması gerektiği, uymayanlar hakkında yasal işlem başlatılacağı' yönünde ifadeler yazılıydı. Mesajın doğru olup olmadığını sormak için komutanın odasına gittim. Ordu komutanının odasına girdiğimde, başı ellerinin arasındaydı, sıkıntılı bir hali vardı. Zaten komutanımızın da migreni vardı. Hatta ona daha önce iyi gelen bir ilaç tavsiye ettim. Bu sırada Kara Kuvvetleri Komutanlığından gelen mesajı ona anlattım. Kuvvet komutanımızı arayıp aramadığını sordum. Sanırım o an migrenin etkisi ile konuyu yanlış anladı ve bana bağırarak 'Ne demek istiyorsun, seni görevden alıyorum, çabuk çık odadan.' dedi. Ardından da emir subaylarına 'Tutuklayın' emri verdi. Bu hayatımın en acı ve en karanlık anlarıydı. Hiçbir olayda hayatımın böyle karardığını hissetmemiştim. Kolay değil vatan hainliği ile suçlanıyorsunuz. Kendimi kaybettim o esnada komutana bağırarak 'Beni görevden alamazsınız' dedim. Odama götürdüler, onun dışında ne olduğunu hatırlamıyorum."
Orgeneral Recep'in kendisini görevden alması konusunda yanlış yaptığını, sonra da tutuklanması için bir senaryonun hayata geçirildiğini ileri süren sanık Hakbilen, "Orgeneral Recep darbe girişimin yaşandığı gece saat 23.00'te beni arayarak karargaha çağırmasının bir kumpas olduğunu düşünmek istemiyorum." dedi.
Komutanlığa bağlı Denizli ve Bergama'daki birliklere emir vermediğini öne süren Hakbilen, "Tanklar, asfaltta 20-30 kilometreden fazla gidemez. Bunun için taşıyıcı ya da çekiciye ihtiyaç var. O çekiciler de Denizli ve Bergama'da değil, Bornova'daydı. Bir de tanklar tek başına bir anlam ifade etmez. Önde piyade birlikleriyle, arkada tanklarla hareket etmek zorundasınız, onun için piyade birliklerine de emir vermem söz konusu değildir." beyanında bulundu.
EMASYA protokolünün hayata geçirilmesi talimatı
Genelkurmay Başkanlığı ve İçişleri Bakanlığı arasında imzalanan toplumsal olaylara askeri birliklerin müdahale etmesine imkan tanıyan EMASYA protokolün kaldırıldığını ancak 2015'te valilik ile yaptıkları protokolle bu yetkinin valiye verildiğini dile getiren sanık Hakbilen, iddianamede yer alan "Bu protokol yürürlükten kaldırıldığı halde Hakbilen'in sıkı yönetim komutanı olma sıfatıyla EMASYA protokolünün hayata geçmesi için talimat verdiği soruşturma dosyası kapsamında alınan ifadelerden anlaşılmıştır." suçlamasını kabul etmediğini söyledi.
"O gece Necdet Paşa ile görüştüm"
Yine iddianamede, eski Genelkurmay Başkanı Orgeneral Necdet Özel'in emir astsubayı M.S. ile telefonda görüştüne ilişkin yer alan iddialara cevap veren sanık Hakbilen, "M.S. zaman zaman benim emrim altında görev yaptığından beni iyi tanır. Benim illegal bir yapılanmayla bağlantımın olup olmadığını iyi bilir. Kendisi ByLock kullandığı için tutuklanmıştır, örgütün bir üyesidir. Hakkımda olumsuz ifadeler kullanmıştır. Eğer örgüt üyesi olsaydım hakkımda olumlu şeyler söylerdi. O gece Necdet Paşa ile görüştüm. M.S. ile görüştüğümü hatırlamıyorum. Necdet Özel, bana telefonda, darbe girişiminde bulunanlara karşı çıkılması ve hükümete destek olunması şeklinde telkinde bulundu." dedi.
Mahkeme başkanının "Darbe girişiminin yaşandığı gece Marmaris ya da Ankara'daki üst rütbeli komutanlarla görüştün mü?" sorusuna, sanık Hakbilen, "Marmaris'teki Aksaz askeri tesislerinde o gece hangi komutanların olduğunu bilmiyordum. Ankara'da da, komutanlarla görüşmedim" diye cevap verdi.
İddia makamının "İzmir'deki karargahınıza geldiğinizde saat 03.00'tü. O saatte darbe girişiminin FETÖ'nün yaptığı biliniyordu. Kara Kuvvetleri Komutanlığından gelen bilginin yasal olmadığını anlamadınız mı?" sorusuna ise Hakbilen, "Her gelen mesajı komutana iletmek zorundaydım. Bu konuda bir şey söyleme hakkına sahip değildim." dedi.
Hakbilen, iddianamede ve tanık ifadelerinde aleyhine olan beyan ile suçlamaları kabul etmediğini anlatarak, "Amacım Kara Kuvvetlerinden gelen mesajı komutanıma anlatmaktı. O an komutanımızın migrenini düşünemedim. Belki biraz sabırlı olsaydım bunlar yaşanmayacaktı. Ama yanlış anlaşıldım." diye ifade verdi.
İddianame
İzmir'de FETÖ'nün 15 Temmuz'daki darbe girişimine ilişkin soruşturma kapsamında İzmir Cumhuriyet Savcısı Berkant Karakaya tarafından hazırlanan bin 300 sayfalık iddianame, İzmir 2. Ağır Ceza Mahkemesince kabul edilmişti.
İddianamede, Fetullah Gülen'in "birinci" şüpheli olduğu 267 sanığa "anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs, silahlı terör örgütüne üye olma, TBMM'yi ortadan kaldırmaya veya görevini yapmasını engellemeye teşebbüs" suçlamaları yöneltilmişti.
Daha sonra hazırlanan ek iddianameyle 3 kişinin daha dosyaya eklenmesiyle sanık sayısı 270'e yükselmişti.
Sanıklar arasında, tamamı Türk Silahlı Kuvvetlerinden (TSK) ihraç edilen, "Yurtta Sulh Konseyi"nce Manisa ve İzmir'de sözde "sıkıyönetim komutanı" ilan edilen tutuklu sanıklar Ege Ordusu Komutanlığı Kurmay Başkanı Tümgeneral Memduh Hakbilen, NATO Kara Komutanlığı Kurmay Başkanı Tümgeneral Salih Sevil, Bornova 57. Topçu Tugay Komutanı Tuğgeneral Mehmed Nuri Başol, Amfibi Deniz Piyade Tugay Komutanı Tuğamiral Halil İbrahim Yıldız, Foça Batı Görev Grup Komutanı Tuğamiral Yaşar Çamur, Hava Teknik Okulları Komutanı Tümgeneral Ahmet Cural, Ulaştırma Personel ve Eğitim Komutanı Tümgeneral Mustafa İlter, İstihkam Okulu ve Eğitim Merkezi Komutanı Tuğgeneral Osman Nadir Saylan, Ege Deniz Bölge Komutanı Tuğamiral Süleyman Manka, Hava Eğitim Komutanlığı Kurmay Başkanı Tuğgeneral Veyis Savaş ile Gaziemir Hava Sınıf Okulları Komutanı Tuğgeneral Ersal Ölmez de bulunuyor.