Gündemİslam’da zorlama ve aşırılık yoktur

İslam’da zorlama ve aşırılık yoktur

16.05.2018 - 01:30 | Son Güncellenme:

Dinde zorluk ve zorlanmak yoktur. Namazda ayakta durmak (kıyam) farzdır, gereklidir. Ancak ayakta duramayacak durumda olan kimse oturarak namazını kılar. ‘İlle ayakta duracağım’ diye kendisini zorlamasına gerek yoktur.

İslam’da zorlama ve aşırılık yoktur

İslam’da zorlama ve aşırılık yoktur
Peygamberimizin ifadesiyle din kolaydır, onda zorluk ve zorlanmak yoktur. Çünkü Allah Teâlâ: “Allah, hiç kimseye gücünün üstünde bir şey yüklemez” (el-Bakara 2/286) buyurarak insanı yapamayacağı, gücünün yetmeyeceği bir şeyle yükümlü tutmadığını bildirmiştir.

Ebû Hureyre (ra.) anlatıyor: “Bir Bedevî mescide girdi ve idrarını yaptı. İnsanlar onun üzerine yürüdüler. Peygamberimiz, “Onu bırakınız. Oraya bir kova su dökerek temizleyiniz. Çünkü siz kolaylaştırıcı olarak gönderildiniz, güçleştirici olarak gönderilmediniz, buyurdu. Sonra da Bedevî’yi yanına çağırdı ve kendisine, “Bu mescidler tuvalet ihtiyacını gidermek için değil, Allah’ı anmak, namaz kılmak ve Kuran okumak için yapılmıştır” diye güzel güzel nasihat etti” (Buhârî, “Vudû”, 58).

Haberin Devamı

Yatarak da kılınır

Dini hükümlerin yerine getirilmesinde zorluk yoktur. Namazda ayakta durmak (kıyam) farzdır, gereklidir. Ancak ayakta duramayacak durumda olan kimse oturarak namazını kılar. Ayakta duracağım diye kendisini zorlamasına gerek yoktur. Oturarak da kılamayacak olan kimse yatarak, başı ile rukû ve secdeleri yaparak kılar.

Ebû Hureyre (ra.) anlatıyor: Peygamberimiz (hacda), iki oğlunun arasında onlara dayanarak (zorlukla)yürüyebilen bir yaşlıya rastladı ve sordu: “Buna ne oldu?” Oğulları, cevap verdiler: “Ey Allah’ın Resûlü, yaya olarak Kâbe’ye gitmeyi adamıştı.” Bunun üzerine Peygamberimiz, “Bin ey ihtiyar. Zira Allah’ın bu şekilde kendine eziyet ederek yapacağın ibadete ihtiyacı yoktur” buyurdu (Müslim, “Nüzûr”, 4). Dinimizde zorluk olmadığı gibi aşırılık da yoktur. Aşırılığı koyu dindarlık sananlar yanılmışlardır. Peygamberimiz: “Din işlerinde aşırı gidenler yok olmuştur” (Müslim, “İlim”, 4) buyurmuş, ve bu sözü üç defa tekrarlamıştır. Bir başka hadis-i şerif de şöyledir: “Dinde aşırı gitmekten sakının, sizden öncekiler dindeki aşırılıkları yüzünden helâk olmuşlardır.” (Ahmed b. Hanbel, Müsned, I, 125).

Haberin Devamı

Peygamberimiz, ashabında gördüğü hiçbir aşırılığı onaylamamış ve daima uyarmıştır.

Aslolan kolaylıktır

Enes (ra.) anlatıyor: Peygamberimiz bir defa mescide girdi, iki direk arasına gerilmiş bir ip gördü. “Bu ip nedir?” diye sordu.

“Zeyneb’indir, yorulduğu zaman ona tutunur” dediler. Peygamberimiz: “O ipi çözünüz. Sizin her hangi biriniz istekli olduğu sürece namaz kılsın. Yorulunca da yatsın ve uyusun (öyle zorlanarak ibadet yapılmaz)” buyurdu. (Buhârî, “Teheccüd”, 18; Müslim, “Salât”, 31).

İbadetlerde aslolan kolaylık ve dengedir, aşırılık makbul değildir. Çünkü ibadetteki aşırılık, diğer görevlerin yerine getirilmesine engel olur. Peygamberimiz, insanı yormayacak, usandırmayacak ve neşesini azaltmayacak şekilde ibadet edilmesini tavsiye ediyor ve kendisini örnek veriyor. “Doğru olan budur, benim yaptığımdır. Bana uymazsanız benden uzaklaşmış olursunuz” diyor.

Haberin Devamı

Bazı kimselerin çok ibadet etmeleriyle Peygamberimize takdim edilmelerinde Peygamberimizin hoşlanmadığı görülüyor. Allah Resûlü bir defasında Hz. Aişe’nin yanına girdiğinde yanında bir kadın gördü ve sordu: “Bu kadın kimdir?” Hz. Aişe: “Filan kadındır” dedi ve kıldığı nafile namazları uzun uzun anlatmaya başladı.

Devamlı olan ibadet

Peygamberimiz: “Uzatma, gücünüzün yettiğini yapın. Allah’a yemin ederim ki siz usanmadıkça Allah usanmaz. (Yani sizin gücünüzü kat kat aşacak şekilde dahi yapacağınız ibadetleri Allah kabul eder; fakat hiçbir zaman işinizi gücünüzü bırakıp bütün vaktinizi ibadete ayırmanızı istemez.) O’nun en sevdiği ibadet az da olsa devamlı olan ibadettir” buyurdu. (Buhârî, “Teheccüd”, 18)

Müslüman’ın görevleri sadece namaz kılmak, oruç tutmak ve Kur’an okumaktan ibaret değildir. Bundan başka, kendisine, ailesine, çocuklarına, komşularına, toplumuna ve milletine karşı görevleri de vardır. Bu görevlerini ihmal ederek sadece nafile ibadetle meşgul olması makbul değildir.

İbadetlerdeki aşırılık makbul olmadığı gibi malı harcamadaki aşırılık da makbul değildir. Parayı biriktirip yeri gelince harcamamak veya elinde ve avucundakini saçıp savurmak, israf etmek de bir başka aşırılıktır, makbul değildir. Bunların ikisi de yanlıştır ve İslam’ın ahlâk anlayışına uygun değildir.

Haberin Devamı

FATİH CAMİİ

Fatih Camii, Fatih Sultan Mehmed tarafından Fatih semtinde yaptırıldı. Bizans devrinde, caminin yapıldığı yerin yakınlarında Havariyun kilisesi vardı. Fatih Camii’nin, bu kilisenin yıkıntılarından faydalanarak yapıldığı sanılmaktadır. Cümle kapısının iki yanında ve üstünde bulunan Arapça kitabeye göre yapımına 1467 yılında başlanan Fatih Camii, 1470 yılında tamamlanabildi. Mimarı, Sinaüddin Yusuf bin Abdullah’tır. Cami, plan olarak anıtsal bir biçimde yapılmıştır. Merkezi kubbe, iki fil ayağı ile iki sütun üzerine oturtulmuştur. Fatih Camii, 1766 yılında yaşanan bir depremden dolayı harabe haline geldiği için Sultan Üçüncü Mustafa, 1767 ve 1771 yılları arasında camiyi Mimar Mehmed Tahir Ağa’ya tamir ettirdi.

Haberin Devamı

İslam’da zorlama ve aşırılık yoktur

Fatih Camii’nin ilk yapımında, cami alanını genişletmek için duvarlar ve iki ayak üzerine bir kubbe oturtulmuş ve bunun da önüne bir yarım kubbe ilave edilmiştir. Böylelikle 26 metre çapındaki kubbe bir yüzyıl boyunca en büyük kubbe niteliğini korumuştur. Caminin ikinci defa yapılışında payandalı camiler planı uygulanarak küçük kubbeli sivri bir bina meydan getirilmiştir. Şimdiki durumda, merkezi kubbe dört fil yağına oturmakta ve bunu dört yarım kubbe çevrelemektedir. Yarım kubbelerin etrafında ikinci derecede yarım ve tam kubbeler, mahfildeki ve dıştaki abdest musluklarının önündeki galerileri örtmektedir. Mihrabın sol tarafından, türbe yanından geniş bir rampa ile girilen hünkâr mahfili ve odalar bulunmaktadır.

Minarelerin taş külahları 19. yy sonunda yapılmıştır. Mimar Mehmed Tahir Ağa camiyi tamir ettiği sırada eski camiden kalan klasik parçalarla yeniden yaptığı barok parçaları iyi bir şekilde birleştirdi.

Yalanın küçüğü büyüğü olmaz

Peygamberimiz, çocukları yatıştırmak ve oyalamak için onlara yalan söylemenin de günah olduğunu, bundan da sakınılması gerektiğini bildirmiştir. Abdullah b. Amr (ra.) anlatıyor: “Peygamberimiz evimizde bulunduğu bir günde annem beni yatıştırmak için, “Yavrum, gel sana bir şey vereceğim” diye beni çağırdı. Peygamberimiz anneme, “Çocuğa ne vermek istedin?” diye sordu. Annem, “Hurma vermek istedim” dedi. Bunun üzerine Peygamberimiz, “Eğer bir şey vermeseydin (çocuğu aldatmış olsaydın) sana bir yalan günahı yazılırdı, uyarısında bulundu.” (Ebû Dâvud, “Edeb”, 88).

Sâdî’den nasihatler

“Kapına bir garip gelirse, eli boş gönderme. Allah göstermesin belki bir gün sen de garip olur, kapıları dolaşırsın. Gönlü yaralı olanların hatırlarını sor, onlara bak. Belki bir gün sen de o vaziyete düşersin. Sen ki bir şey istemek için kimsenin kapısına gitmiyorsun; buna şükran olarak, kapına gelen yoksulu kovma, ona surat asma, onu tebessümle karşıla...”

Dua ederken nelere dikkat edelim?

1. Duayı en çok etkileyen husus kişinin kazancıdır. Helal lokma duanın kabülü için gereklidir.

2. Dua için seher, cuma ve arife gibi mübarek vakitleri seçmek.

3. Duadan önce Allah’a hamd etmek, Peygamber Efendimize salat ve selam getirmek.

4. Duanın kabul edileceğine içtenlikle inanmak. “Duam kabul edilir mi, edilmez mi” gibi bir tereddütle yapılan dua makbul olmaz.

5. Dua ederken derin bir saygı içerisinde bulunmak, bağırarak yalvarmaktan sakınmak.

6. Duadan önce yoksullara ve kimsesiz çocuklara sadaka vermek ve yardım etmek. Hak sahipleriyle helalleşmek.