19.01.2018 - 01:30 | Son Güncellenme:
“Alfabedeki harfler yeterli değil ama bir kez de bu şekilde anlatalım” diyen İrgil, şu sorunlara dikkat çekti:
Atatürkçülük yok. Atatürk’ün ‘sadece’ doğum yeri, anne ve babasının adı, ölüm yeri ve Anıtkabir üzerinde durulacağını söyleyen bir müfredat var artık. Çocukların sınıfları yükseldikçe aktarılan Atatürkçülük ve Atatürk’e ilişkin bilgiler ‘sadeleştirilerek’ yüzeysel ders programları hazırlandı.
Bilimsellik göz ardı edildi. Bilime değil, dine eğilim yeni müfredatla resmileşti.
Cumhuriyet yerine cemaatlere değer veren anlayıştan vazgeçilmedi, cemaatlerin sahip olduğu okul ve yurt sayıları arttı.
Çocuk işçiliği yasal hale getirildi. Çıraklık eğitimi sözde zorunlu ortaöğretim kapsamına alınarak, ustalık programlarıyla 4 yıl boyunca işyerlerinde ucuz işgücü yaratıldı.
Ders kitaplarının yandaş yayınevine ihale edilmesinin önünü açan bir düzenlemeyle Kamu İhale Kanunu değiştirildi. Ders kitaplarındaki yanlışlıklar, bilimle bağdaşmayan konular, içerik ve anlatımlar toplumu böldü.
Eğitimde hizmet cemaat ve tarikatlara teslim edildi. Milli eğitim sisteminde üç ciddi eksik var; milli değil, eğitim sorunlu, sistem yok. MEB, eğitim çevrelerinin bu eksiklere yönelik tüm uyarı, eleştiri ve önerilerine kulaklarını tıkadı.
Fırsat eşitliği için çalıştığını her zaman belirten Bakanlık, tam tersi bir etki yaratacak özel okul teşvik primi ve okul sayısının artırılması hedefini bu son orta vadeli programına yazdı. Yoksullar ve yoksun olanlar için iyi eğitim olanakları artık daha zorlaştı.
Güvensizlik sendromu tüm eğitim öznelerinin psikolojik sorunu haline geldi. Öğretmen Performans Sistemi ile öğrencinin öğretmenine, öğretmenin MEB’e, velilerin ise milli eğitime güven ve inancı zedelendi.
Halk oyunları yasaklandı. Hayat Boyu Öğrenme Genel Müdürlüğü, halk eğitim merkezlerinde kursların açılmasını ikinci bir emre kadar durdurdu.
İstismar, okul ve yurtlarda artık kaçınılmaz, şaşılmaz, olağan bir durum haline geldi. Son 10 yılda çocuk istismarının yüzde 700 arttığını hatırlatalım.
KHK ihraçları eğitimi vurdu. Haklarında somut bir suçlama olup olmadığına bakılmaksızın on binlerce eğitimci ihraç edildi. Görevden alınan ve haklarında işlem yapılan 60 bini aşan öğretmenlerden, onuruna yediremediği için intihar edenler oldu.
Liyakatsizlik aldı yürüdü. Okul yöneticilerinin yüzde 84’ü yandaş sendikadan atanırken, Bakanlık adeta Milli Akraba Bakanlığı oldu.
Mülakat komisyonları baş tacı oldu. Torpil iddiaları ve yandaşlık şaibelerine rağmen Bakanlık mülakat komisyonlarında görüntülü ses kaydına ilişkin düzenlemeden kaçındı.
Nitelikli okul tanımlaması tweeti bu yarıyılın bombasıydı. Tepkiler üzerine tweet yok edildi.
Ortaöğretimde karma eğitimden uzaklaşıldı. İmam Hatiplerde Temel Kanuna aykırı olarak kız ve erkek öğrencilerin birbirinden ayrıldığı uygulamalara gidildi.
Öğretmenlik mesleği itibarını kaybetti. Atama bekleyen öğretmen sayısı 450 bini bulurken, ihtiyacı karşılamak için ücretli öğretmen alımı ilanlarına çıkıldı. Bu yıl 20 bin sözleşmeli öğretmen alınacağı açıklandı.
Sözleşmeli öğretmenlik, bir tür kölelik ve taşeron öğretmenliğe döndü. Ücretli öğretmenler zaten köle muamelesi görmekte. Maddi ve manevi açıdan öğretmenler ezilmekte, horlanmakta ve onurlarıyla oynanmakta. Öğretmen Meslek Yasası çıkmadan, bu iktidar anlayışı bitmeden öğretmenler için huzurlu ve nitelikli bir yaşam zor.
Paralı eğitime yönelik devlet desteği sayesinde özel okulların sayısı hızla arttı. 15 Temmuz’da terör örgütü olduğu resmileşen cemaatin 1.065 okulu kapatıldı ancak hızla yeni özel okullar açıldı, sayı 2 bin 850’yi buldu.
Rehberlik ve Psikolojik Danışma Hizmetleri Yönetmeliği değiştirildi, okullarda sorunların çözümüne yönelik hizmet veren birim lağvedilmiş oldu. Nöbet ve sınav gibi yeni görev tanımlamalarıyla rehber öğretmenlerin çocuklarla ilgilenme işlevleri de sona erdi.
Sınav skandalları merkezi ÖSYM bu yıl da önce üniversite sınav puan hesaplamasında, ardından yerleştirme sonuçlarında hata yaptı. Bir zamanlar “güvenin adresi” olan ÖSYM artık “rezaletin adresi” oldu.
Şube müdürlerine ilişkin usulsüz atamalar Danıştay’dan döndü ama bakanlık yargı kararını uygulamadı.
TEOG bir gecede, “bir kişinin” kararıyla kaldırıldı, yerine sadece 100 bin civarında çocuğun sınavla yerleştirilebileceği, geri kalanının adrese dayalı okullara kayıt yaptıracağı bir sistem getirildi. LYS yerine de yeni bir sisteme geçildi.
Ulusal bayram kutlamalarına kutlu doğum, 15 Temmuz ve Kutül Amare eklendi.
Üniversite rektörleri akademik anlayıştan uzak uygulamalara gitti. Kapatılan üniversitelerden gelen öğrencilere bu öğretim
yılında da çeşitli zorluklar çıkarılırken haklarında hiçbir suç isnadı olmayan işsiz akademisyenlere iş verilmedi. Bazı rektörler
kendi yakınlarını önemli görevlere atamayı da ihmal etmedi. Birçok rektör ÖYP’deki genç akademisyenlere kadrolarına iade etmeyerek ciddi bir hak gaspı yaptı. Üniversiteler bilimsellikten çok, tuhaf uygulamaların, rektörlerin keyfi kararlarının ve siyasi tartışmaların odağı oldu.
Vakıflara eğitim hizmetleri adı altında kamu kaynakları tahsis edildi. Değerler Eğitimi adı altında tarikatların öğrencilere değip dokunması meşrulaştırıldı.
Yurtlarla ilgili yönetmelik değiştirildi. Ortaokul düzeyinde özel öğrenci yurdu açılmasına izin veren Bakanlığın kaçak yurt sayısını bilmediği ortaya çıktı.
Zenginler ile yoksuların eğitim harcamalarında 60 kat fark oluştu. Yoksul aileler harcayabilecekleri her 100 liranın sadece 50 kuruşunu eğitime ayırabilirken, zenginler 5,2 lirasını eğitime ayırdı.