11.12.2022 - 23:31 | Son Güncellenme:
İHA
İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, bir otelin açılışına katılmak üzere Erzurum’a geldi. Bakan Soylu’yu havaalanında Erzurum Valisi Okay Memiş, Erzurum Büyükşehir Belediye Başkanı Mehmet Sekmen, protokol, kurum amirleri ve AK Partililer karşıladı. Bakan Soylu, havaalanından açılışı yapılacak otele geldi. İlk olarak otel açılışında konuşan Bakan Soylu, “Iğdır'da şehit Piyade Sözleşmeli Er Erhan Çiyapul'un ailesi tarafından evlatlarının adına yaptırılan cami ve Kur'an kursunun açılışından geldik. Şehit annesi bugüne kadar devletin şehitlere verdiği hiçbir tazminatı almadı ve evladını işe koymadı. Türkiye'nin büyüyüp yükseldikçe yarınlarına daha güçlü bakıyor. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, çocukluk ve gençlik yıllarımızda analarımızın, babalarımızın hayal bile edemedikleri Türkiye ile buluşturdu. Batı ile aramızdaki makası küçültüyoruz. Altyapımızla, üstyapımızla, otellerimizle turizm ve tatil beldelerimizle, üretimimizle, istihdamımızla, ihracatımızla. İhracatımız 250 milyar doları aştı. Bunlar öyle basite indirgenecek rakamlar değil. 39-40 milyar dolarlardan 250 milyar dolara, dünyanın büyük krizler içerisinde bulunduğu ekonomik dilimler içerisinde. İstihdamımız 31 milyonu aştı. Türkiye için bu rakamlar kolay ulaşabilecek rakamlar değil. Erzurum'da turizm otellerinin yatak kapasitesi 12 bini aştı. Bunlar büyük ve önemli işler. Yatırımın olabilmesi için bir ülkenin alt yapısının olması lazım. Hastanelerinin, yollarının, havalimanlarının ve bilumum alt yapılarının, üniversitelerinin olabilmesi lazım." diye konuştu.
Türkiye'nin büyük bir devrim gerçekleştirdiğini belirten Bakan Soylu, "Buna değişim demek haksızlık olur, buna gelişme demek de haksızlık olur. Bu büyük bir devrimdir. Bu büyük devrimin sahibi bu aziz millettir. Bu büyük devrimin yöneticisi kıymetli Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan'dır. Bu büyük devrimin bugünkü yüklenicileri de Cumhur İttifakı'dır. Bu millet büyük bir millettir. Umudunuzu ne olursunuz yüksek tutun. Eğer umut olmasaydı bu otel yapılamazdı. Şu Palandöken Dağı'nın cesareti kadar cesaretli olmalıyız. Hiçbir zaman cesaretimizden, kuvvetimizden geri durmamalıyız. Arafat'ta Safa'yla Merve arasında hervele yapıyoruz. Bize çok sıkıntı çektirdiler. Fırsat buldukça dinimize, birliğimize, beraberliğimize saldırıyorlar. Fırsat buldukça medeniyetimize, gelenek, görenek, ananemize saldırıyorlar. Hepsini berhava ettik. Şimdi hervele zamanı. Şimdi çalımlı yürümek zamanı. Şimdi etrafımızdaki coğrafyaya özgüvenimizi tattırmak zamanı. Batı'nın etrafımızdaki coğrafyadan elini çektirmek zamanı. Kardeşlerimizle, bütün Müslümanlarla, Türk devletleriyle, hep birlikte geleceğe uzanma zamanı. Bu bizim omuzlarımızdadır. Tayyip Erdoğan gibi bir fırsatı bir daha yakalayamayız. Bu fırsatı Türkiye'nin yüzyılına da bizden sonraki geleceğe de güçlü bir şekilde iletelim. İki şeye koşarak gidiyorum, bir tanesi eğer devlete, kamuya bağış yapılan bir eser varsa teşvik olsun diye gidiyorum. Diğeri de eğer özel sektörde güzel ve numune, şehrine, insanına moral veren, istihdam sağlayan yatırımlar varsa onlara da koşarak gidiyoruz. Bunları yaptıkça iki şeyi unutmayın; kurban kesmeyi ve hayır yapmayı” şeklinde konuştu.
“PKK’NIN PARTİSİNİN BİZİ DÜŞMANLIKLARLA VE NEFRETLE DONATMAYA ÇALIŞTIĞINI GÖRDÜK, BUNU MECLİSTE YAPAN, MASUM VATANDAŞIMIZA YAPMAZ MI?”
Açılışın ardından otelde sivil toplum kuruluşları ile bir toplantı gerçekleştiren Bakan Soylu, toplantıda yaptığı konuşmada, “20 yıldır yapmadıkları ihanet, 20 yıldır yapmadıkları oyun, 20 yıldır yapmadıkları hakikaten düzen tezgahı yapsalar da yıkamadılar, milleti yıkamadılar, hem de bu ülkenin geçmişte yaşadıkları acıları bir daha tekerrür ettirebilecek bir unsuru gerçekleştiremediler. 27 Nisan’da denediler, Gezi olaylarında denediler. Gezi olayı tam bir kalkışmadır. PKK’nın, DHKP-C’nin, bütün terör örgütlerinin içerisinde olduğu kalkışmadır. Ardından 17-25 Aralık tam bir kalkışma, ardından 15 Temmuz. Bunların hepsinin arkasında Amerika var. Şimdi Avrupa’nın herhangi bir gücü yoktur. İradesi söz konusu değil, sadece küpedir, taşıyıcıdır. Batı'nın getirdiği Amerika ve Avrupa'nın götürdüğü küreselleşmenin tanımı şudur: Tek insan, teknik milliyet, onların belirlediği teknik yaşam biçimi. Başımıza FETÖ’yü sardılar. Başımıza sarmalarının sebebi Türkiye ele geçirmekti. Biz 16 devlet kurduk. Bu milletin bir devlet kurma hasreti ve özelliği var. Yıkılırsa yenisini kurarız, diyor. Devletimizi onun için ele geçirmek istediler. FETÖ’nün dünyaya ve Türkiye’ye getireceği iş şuydu; İslam'ı başkalaştırmak, peki PKK’nın yaptığı ney? Bütün tezini Amerika'nın yazdığı bir anlayış içerisinde doğu ve güneydoğuyu kendi inancından, kendi gelenek ve göreneklerinden, kendi bakışından, kendi tarihinden, kendi geçmişinden soyutlayıp kendi dininden ayırmaktır. Dinsiz bir örgüttür PKK terör örgütü. Dün akşam Mecliste karşı karşıya kaldığımız PKK’nın partisinin nasıl iftiralar attığını, bizi düşmanlıklarla ve nefretle donatmaya çalıştığını gördük. Bunu Mecliste yapan, masum vatandaşımıza yapmaz mı?” diye konuştu.
“TÜRKİYE İKİ ŞEYİ İYİ BECERDİ, BİR TERÖRÜN KAFASINA NASIL VURULACAĞINI, İKİ DARBECİLERİN KAFASINA NASIL VURULACAĞINI”
Bakan Soylu, konuşmasına şöyle devam etti: “Bundan dört yıl önce teröristler dağlarda gezemeyecekler göreceksiniz demiştim. Benimle dalga geçmişlerdi. Bildiğimiz vardı, İHA’larla teröristin belini kırdık. Erzurum, Tendürek, Karadeniz’de terörist yok tertemiz. Tunceli’de 5-6, Gabar’da 6 tane terörist kaldı onları da bitireceğiz. Tunceli’de Ali Boğazı'nda 1500 terörist var. Türkiye iki şeyi iyi becerdi, bir terörün kafasına nasıl vurulacağını, iki darbecilerin kafasına nasıl vurulacağını. Doğu ve Güneydoğu'daki üniversitelerdeki öğrenci sayısı son 5 yılda yüzde 104 arttı. Bizim görevimiz çocuklarımızı teröriste kaptırmamak. Son üç yılda 2 milyar dolar ABD senatosundan PYD/PKK’ya para çıktı. ABD, terör örgütü ile birebir ilişki içerisinde kimsenin sesi çıkmıyor. Biz adamlarını öldürüyoruz, komutanları taziyeye gidiyor, sonra da bize taziyede bulunuyor. Bunların hepsini anlıyor ve görüyoruz. İlk kez bu fırsat yakalanmıştır. 300 yıldan beri ilk kez batı ile aramızdaki ekonomik makas kapatılmaktadır. Biz büyürken onlar yerinde durmaktadır. Tayyip Erdoğan gibi liderler ülkelere yüzyılda bir gelir. Ülkeye özgüvenini kazandırmak kolay bir iş değildir. Ülkeye gelecek perspektifi kazandırmak kolay bir iş değildir. Bir ülkeyi ayaklarının üzerinde tutabilmek kolay bir iş değildir. Bir ülkeyi tacizlere karşı bariyer oluşturabilmek kolay bir iş değildir. Etrafındaki coğrafyadaki ateş topuna rağmen, Suriye şu anda birtakım terör örgütlerinin bazı topraklarının elinde olduğu, kendi otoritesini bile tam anlamıyla sağlayamadığı bir ülke. Bütün bunlara rağmen, Tayyip Erdoğan ve Türkiye en zor işi becermiştir. Enerji krizinde Avrupa'daki meslektaşlarımızla konuştuğumuzda önümüzdeki yıl çok daha büyük sıkıntılarla karşı karşıya kalacaklarını söylüyor. Karşı karşıya kaldıkları gıda krizini kendi kendilerine çözebildiler mi? Çözemezler çünkü itibarları yok. Onlar Türkiye’nin ayağına, Tayyip Erdoğan’ın ayağına gelmezlerdi. Ama baktılar ki bütün dünya kendilerinin başarısızlıkları çok güçlü bir şekilde yargılayacak, tıpış tıpış Tayyip Erdoğan’ın ve Türkiye’nin ayağına geldiler” şeklinde konuştu.
“AĞLATAN AYASOFYA ANISI, BAKAN SOYLU GÖZYAŞLARINI TUTAMADI”
İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, dedesi ile Ayasofya anısını anlatırken gözyaşlarını tutamadı. Soylu, şunları kaydetti: “Rahmetli dedem; İstanbul'da adettir. Dedeler torunlarını, bazen babalar evlatları, cuma günleri büyük camilere götürürler. Sadece namaz kılmak için değil, ecdadımızı neler bıraktığını bir kere daha göstermek için, sadece namaz kılmak için değil, Cuma namazındaki o muhteşem toplulukta, o çocukların, o muhteşem topluluğun, o cemaatin, büyük anlayışı ile bütünleşebilmelerini temin etmek için. Bir cemaat olmanın ne demek olduğunu, bir millet olmanın ne demek olduğunu, haftada bir gün omuz omuza, o insanların cuma namazında, diğer namazların dışında bir büyük topluluk halinde bir araya gelmelerin ne demek olduğu güçlü bir nesil yetiştirmek için giderdik. Süleymaniye'ye giderdik, rahmetli dedem anlatırdı, tarihini, nasıl yapıldığını. Edirnekapı’ya, Fatih Camii'ne, Sultanahmet'e gittiğimizde Sultan Ahmet’i anlatırdı. Bugün kü gibi hatırlıyorum Sultan Ahmet’ten çıktık, rahmetli dedeme dedim ki ‘Şurayı niye anlatmıyorsun.’ Başını öne eğdi dedem, ben ufak bir çocuğum o koskocaman adam 'Allah inşallah size orayı torunlarınıza tarif etmeyi nasip etsin', dedi. Orası Ayasofya’ydı. Ayasofya sadece fethin sembolü değildir, bu ülkenin namusu ve istikbalinin garantisidir. Tayyip Erdoğan bu ülkede inancıyla, mücadelesiyle öyle büyük adımlar atmıştır ki o adımlar sadece başlangıçtır. Korkmayacağız sinmeyeceğiz, nefsimizin esiri olmayacağız, akli melekelerimizle hırslarımıza değil, birliğimizi kurarak adımlarımıza devam edeceğiz.”