25.01.2021 - 07:00 | Son Güncellenme:
Kovid-19 tedbirleri kapsamında 65 yaş ve üzeri vatandaşlara getirilen kısıtlamalara tepkiler sadece günlük rutinlerinin bozulmasından kaynaklanmıyor. Salgına karşı en bilinçli grup olarak, tüm tedbirlere sıkı sıkıya uyan
65 yaş ve üzeri vatandaşlar için en büyük tehlikelerden biri yüzde 40’lık kısmının, halihazırda çekirdek veya daha geniş ailelerin bulunduğu hanelerde yaşıyor olmaları. Evdeki diğer kişilerin işe gidip gelirken çoğu zaman toplu ulaşımı kullanması, virüsü eve taşıma riski barındırıyor. Bu durum 65 yaş ve üzeri vatandaşlar arasında en çok tartışılan meselelerin başında geliyor. Bir diğer önemli nokta da İstanbul’daki çarpık yapılaşma. Belirli saatlerde dışarı çıkmalarına izin verilen 65 yaş ve üzeri vatandaşların pek çoğu betona gömülmüş semtlerde, yeşil ve maviden uzak tur atmak zorunda kalıyor. “Ev hapsinden semt hapsine geçiş” olarak tanımlanan bu döngüde, stres atamadığı gibi bunalıyor.
‘İzolasyon virüs kadar soruna neden oldu’
65 yaş üzeri vatandaşlara yönelik kısıtlamalara mevcut haliyle karşı çıkan Yaşlı Hakları Derneği yöneticileri ise kısıtlamaların hak ihlali boyutuna geldiğini vurguluyor. Yaşlı Hakları Derneği Başkanı Dr. Gülüstü Salur, kısıtlamalar nedeniyle 65 yaş üzeri vatandaşların duygu durumlarının her geçen kötüye gittiğini ifade etti:
“Yaşlılar umutsuz ve çaresiz hissediyor. Sosyal izolasyon nedeniyle uyaran eksikliği dediğimiz sorunun yansımalarını görmekteyiz. Uyaranlardan uzak kalınca beynimizi daha az kullanabiliyoruz. Bu nedenle bazı yaşlılarımızda sosyal izolasyona bağlı olarak zihinsel aktivite azalması söz konusu. İnsanları besleyen kanallar dediğimiz aile, çocuklar, torunlar, dostlarla olan iletişim neredeyse sıfırlanmış durumda. Akran kayıpları yaşlılar üzerinde ciddi anksiyeteye neden oldu. Bu insanlar her gün kendi ölümlülüklerini düşünerek başka bir umutsuzluk yaşıyor. Pandemi döneminde daha iyi bir model hayata gebilirdi. Dernek olarak yaşlılarımıza evde kalma çağrısında bulunduk, önceliğimiz canları korumak ancak şöyle bir yere evrildi ve sosyal izolasyon virüs kadar ciddi sorunlara neden olmaya başladı. Eve kapanan insanları hayata bağlayacak aktiviteler de sunulmuyor. Televizyonlarda zaten olumsuz haberlerle daha çok can sıkıyor. Diğer kuşaklar teknoloji ile iç içe olduğundan güçlük çekmedi. Yaşlı insanlarımızı teknoloji ile tanıştırmamız gerektiğini anladık.
Tam kapanma olsaydı...
Kural ve yönetmeliklerin gerçek hayata dokunması gerekir. Toplu ulaşım yasağı yaşlıları en derinden sarsan karar oldu. Birçok yaşlının yaşanan sürece bu duruma ‘Daha ne kadar nefesimiz yetecek’ diye bakıyor. Yaşlılığın erken döneminde olup isyan edenlerin haklılık payı var ve bu insanlar bir kenara atıldıklarını, dışlandıklarını düşünüyor. Sessiz bunalanların büyük krizden, pandemiden ruhsal, fiziksel durumlarını göreceğiz. Şayet 20 günlük tam kapanma gerçekleşmiş olsa bu sorunları konuşuyor olmayacaktık.
‘Yıprandım’
Sanatçı Nebahat Çehre 65 yaş üzeri vatandaşlara uygulanan kısıtlamaların, bu gruptaki insanlara yarardan çok bir takım psikolojik ve fiziksel zararlar verdiğini belirten isimlerden. Saat 10.00 ile 13.00 arasındaki zaman diliminin yetersiz olduğunu söyleyen Çehre şunları kaydetti:
“Pandemiye karşı kısıtlama önlemleri alınması doğru ancak bu önlemlerin her yaş grubu için uygulanması gerekir. Tüm sosyal ve iş yaşamımız sekteye uğramış vaziyette. Sosyal yaşamdan mahrum bırakılmış durumdayız. Ailemle, kardeşlerimle, yeğenlerimle birlikte olamamak üzücü. 65 yaş üzeri bireyler pandemiye Kovid-19 riskine karşı en bilinçli ve kurallara en çok uyan grup olmasına karşın, en büyük darbeyi yine bizler yemiş olduk. Bu kadar kısıtlı saat diliminde ne yapılabilir? 65 yaş üzeri bilinçli ve örnek gruptur. Neden bu kadar kısıtlandığım, evden çıkmamıza izin verilmediğini gerçekten anlamak mümkün değil. Bizim yaş grubuna getirilen bu kısıtlamayı yanlış buluyorum. Büyük bir sitede oturduğum için, her gün yürüyüş yapma olanağım var ancak bir apartman dairesinde oturuyor olsaydım gerçekten psikolojik olarak yıpranırdım. İnsanların imkânları kısıtlı. Bir de ekstra kısıtlamalar sağlık sorunlarına neden olabiliyor.”
‘Adeta ev hapsindeyim’
Türkiye’nin önde gelen hukukçularından Prof. Dr. Ergun Özbudun (83), adeta ev hapsinde olduklarından yakınırken, bu süreçte çok ciddi sağlık sorunu yaşamadığı için şükrettiğini söyledi. Ancak sosyalleşmeyi, arkadaşlarıyla bir kafe veya restoranda oturup birlikte yiyip-içmeyi, sohbet etmeyi özlediğini söyleyen Özbudun, günlerini evde kitap okuyarak geçirdiğini anlattı: “Bu sosyal yaşamdan koparılmış olmak bir yerde sıkışmışlık hissi yaratıyor. Fevkalade can sıkıcı bir süreçten geçiyoruz. Pandemide tüm sorun 65 yaş üzerine fatura edilmiş gibi. Bulaşma pek çok farklı şekilde olabilir. Kısıtlamalar bizleri korumak adına yapıldığı iddia ediliyor ancak bakıyorsunuz 65 yaş üzeri siyasiler birçok toplantıda bir araya geliyorlar. Bizlere tanınan 3 saat sokağa çıkma izni çok yetersiz bir süre. Bu sürenin sabah 09.00 ile akşam 18.00 saatleri arasında olması daha uygun olurdu.”
‘Kısıtlamalar bizim üzerimizden yürüyor’
Emekli Amiral Atilla Kıyat (80) ise akranlarının fiziksel ve ruhsal açıdan sıkıntı yaşadığının altını çizerken, alışılagelmiş günlük aktivitelerden mahrum kalmanın mutsuzluk sebebi olduğunu söyledi:
“Kızım Sarıyer’de oturuyor. Ataşehir’den Sarıyer’e git-gel 3 saat... Aynı şehirde kızıma gidemez oldum. 65 yaş üzerine uygulanan kısıtlamaların nedenini gerçekten anlamış değilim. Virüs bulaşma riskinden söz ediliyor. Dünyada sadece bizim ülkemizde mi risk var? Başka hiçbir ülkede böylesi bir kısıtlama yok. Bilakis tüm sağlık otoriteleri 65 üzeri insanlara fiziksel olarak hareket tavsiye ediyorlar. Özel arabası olmayan ve yalnız yaşayan yaşlılar için pandemi süreci gerçekten çok zor geçiyor. Bizler virüsü yayan değil, alan tarafız ancak kısıtlamalar bizim üzerimizden yürüyor. Oysa ki gün içerisinde kafe, lokanta, restoranlar sadece 65 yaş üzeri vatandaşlara hizmet verebilir. Böylelikle yaşlılar çok tedbirli davrandıklarından hem virüs yayılımı olmaz, hem de esnaf nefes alır.”
‘Bir köşede dondurulduk’
Tiyatrocu Erhan Yazıcıoğlu (70) ise pandemi sürecinde 65 yaş ve üzeri bireylere uygulanan kısıtlamalara yüksek perdeden tepki gösteren isimlerden. “Düşüncelerimin bazı zamanlarda donuklaştığını hissediyorum. Sevgiyi, sarılmayı, şefkati unuttuk” diyen Yazıcıoğlu, sürecin zorluklarını şöyle anlatıyor: “65 yaş altı kesimle aramda kopukluk oluştu. Bizler Akdeniz insanıyız. Dokunmayı, sarılmayı severiz. Mahrum kalmak gerçekten ruhsal erozyona neden oluyor. Tiyatroyu çok özlüyorum. Yanlış hükümet politikaları nedeniyle bu izolasyon mağduru olmuş durumdayız. 65 yaş üzeri vatandaşlar adeta pasifize edilmiş durumda. 60 yaşından sonra bir şeklide hastalıklar geliyor ancak hiç bu kadar çaresiz ve yalnız hissetmemiştik. Adeta bir köşede dondurulduk. Mimiklerimiz, sevgimiz, duygularımız dondu. Enerjim varken yürümek dolaşmak isterim. Günün herhangi bir saatinde istediğim yere gitme hakkım elimden alındı. Kurallara en çok bizim yaş grubumuz uyduğu halde, en büyük kazığı yine biz yedik! Kültür Bakanlığı’nı arayıp 53 yıllık sanatçı olduğumu belirtip özel izin istediğim zamanlar oluyor. Kurallara uyan insanları hapsedemezsin. Bu yaşam alanına vurulan darbedir. 65 yaş üzeri insanlar 80-100 metrekarelik evlere hapsedildi.”
YARIN: ‘GEREKİRSE AİHM’YE TAŞIYACAĞIM’