06.03.2023 - 07:00 | Son Güncellenme:
NAMIK DURUKAN
NAMIK DURUKAN/ HÜSEYİN ALTUN- Depremin yıktığı Adıyaman’da enkaz kaldırma ve halkın ihtiyaçlarını karşılamaya yönelik çalışmalar sürerken kentten batıya doğru başlayan yoğun göç, tehlike sinyali verdi. Adıyaman Ticaret ve Sanayi Odası Meclis Başkanı Gani Bereket, göçün durması için acil önlem alınmasını isteyerek, “Hayalet şehir olmaya başladık. Şu anda en büyük sorun göç. Fabrikalarımız yüzde 15 kapasite ile çalışıyor, çünkü eleman yok. Üretimin arttırılması için organize sanayi bölgelerine konteyner kentler kurulmalı. Bu nedenle çok acil eylem planı yapılması lazım” dedi. Milliyet’e konuşan Bereket’in açıklamalarından satır başları şöyle:
EN BÜYÜK SORUNUMUZ GÖÇ: İş dünyasından baktığımız zaman, ekonomik iş sahasına baktığımız zaman en büyük sorun göç. Göçü çok acil önlememiz gerekiyor. Göçü önlemek için gerek kalifiye insanların, gerek işçilerin, sahada çalışan insanların barınma sorunlarını halletmemiz gerekiyor. Dolayısı ile bizim hala çadır ve konteyner sorunumuz var. Çok ağır ve yavaş ilerliyoruz. Bunun için bir alt yapı gerekiyor. Çok hızlı bir şekilde yapılması lazım. Çünkü insanlar her geçen gün bu şehri terk etmeye başladı ve hayalet şehir olmaya başladık. Bir yaşam kaygısı ve korkular ile şehri terk etmeye başladı insanlar.
SANAYİMİZ İŞLETMELER KADAR YARA ALMADI: En başta mevcut işletmelere yoğunlaşmalıyız. Organize sanayimiz kent merkezlerindeki işletmeler kadar yara almadı. Bizim dört tane organize sanayi bölgemiz var. Ortalama on beş ile yirmi adet üretim fabrikamızda sorun var. Mevcut olan, üretim yapabilen fabrikalarımız şu an yüzde on beş kapasite ile çalışıyor. Çünkü eleman yok. Elemanlar kendi derdine düştü. Adıyaman’da evinde cenazesi olmayan insan yok. Herkesin evinde bir cenaze var ve bir adet oturulabilir ev yok.
ÜRETİME KATKIDA BULUNANLARI İYİ ORTAMDA YAŞATALIM: Göç önümüzde büyük bir engel. Bu göçü önleme adına, çok acil insanca yaşanabilir bir çözüm bulmamız lazım. Hastalık sorunu çıkıyor. Su yok, daha yeni yeni verilmeye başlandı. Bu negatifler üst üste gelince ileride beklediğimiz sorunlar yeniden çıkacak. Özetle üretime katkıda bulunan insanların daha sağlıklı, yaşanılabilir, konforlu ve güvenli yerlerde yaşamaları lazım ki bu göçü önleyelim.
ÖZEL TEŞVİK PAKETİ VERİLMELİ: Bir de o insanları buraya çekmek için cazibe yaratmak gerekiyor. Konuşuluyor iş dünyası ve ekonomistler arasında ‘Bir maaş bizden, bir maaş devletten’ diye. Katılıyorum, mantıklı bir şey ama bu altı ay sonra bitmesin. Bu şehir yeniden inşa edilene kadar bu tarz desteklerin asla eksilmemesi lazım. Buraya özel bir teşvik paketi lazım. Çünkü kimse memleketini terk etmek istemez kolay kolay..
AKSİ TAKTİRDE ÖLÜ ŞEHİR OLACAK: Üretime katkıda bulunmak için organize sanayi yerlerine konteyner kentler kurmalılar. İsteğimiz şu ki, Türkiye’de ki gündem ne olursa olsun buradaki insanlar unutulmasın. Burada asrın felaketi yaşandı. İki tane Yunanistan alanını kaplıyor ama depremde en büyük zararı gören şehirlerden bir tanesi Adıyaman. Zaten ekonomisi kısıtlı. Şehir merkezinde bir tane esnaf, tüccar kalmadı. Bu insanların bir şekilde ayağa kalkması için çok büyük teşviklerin verilmesi lazım. Aksi takdirde Adıyaman, ölü şehir olacak, Adıyaman’ı haritadan silin.
ÜLKENİN ADIYAMAN’A DİYET BORCU VAR: Adıyaman, ülkesine büyük diyetler vermiş bir şehirdir. Yıllar önce ülkesine bir ilçesini ve 200 civarında köyünü bağışlamış bir şehirdir. Ülkenin Adıyaman’a bir diyet borcu var, inşallah ülkemiz de borcunu en iyi şekilde gösterir.
Günal Ailesi’ni ikinci deprem hayatta tuttu
On binlerce binanın yıkılmasına, binlerce insanın ölümüne yol açan Kahramanmaraş merkezli ikinci büyük deprem, üç kişilik Günal Ailesi için ise “hayatlarını kurtaran bir mucizeye” dönüştü. Pazarcık ilçesine bağlı Ördekdede Köyü’nde yaşayan Cemal Günal, ilk depremde eşi ve çocuğu ile yıkılan evlerinin enkazının altında kaldı. O anları ve “mucize” olarak nitelendirdiği kurtuluşlarını Milliyet’e şöyle anlattı:
‘Boğulmak üzereydik’
“İlk depremle topraktan olan evimiz yıkıldı. Tozdan içeride boğulacak gibiydik. Öleceğimizi düşündük. Birkaç dakika daha dayanabilirdik en fazla. O sırada ikinci deprem oldu. Bizi sıkıştıran duvar çöktü, önümüzdeki bir delik açıldı. Hava almaya başladık. Ben hemen açık olan yere geçtim. Oğluma baktım, sıkışmıştı. Eşimi bulamadım. Tırnaklarım ile toprağı kazarken, saçları elime geldi. Yaklaşık bir saat ellerimle kazıyarak ikisini de enkazın içerisinden çıkarttım. Eşim astım hastası. Eğer ikinci depremle o delik açılmasaydı en fazla birkaç dakika daha dayanabilirdik. Yiyecek ekmeğimiz varmış hala demek ki. Enkazda başıma darbe aldığım için dikiş atıldı. Eşim ise belinden sakatlandı ve korse ile dolaşıyor.”
Yardıma koştu ama...
Enkazdan çıktıktan sonra yan komşusunun ağlayarak, “Oğlum sıkıştı, yalvarırım onu kurtar” diye kendisine bağırdığını söyleyen Günal, “Bizimkileri çıkarttıktan sonra komşumun enkaza dönen evine girdim. Oğlu görme engelliydi, enkazda sıkışıp, vefat etmişti” dedi.