GündemFidan’a ifadeye gitmemesi için talimat verdim

Fidan’a ifadeye gitmemesi için talimat verdim

05.01.2017 - 02:30 | Son Güncellenme:

11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, TBMM 15 Temmuz FETÖ Darbe Girişimini Araştırma Komisyonu’nun sorularına verdiği yanıtlarda, iddia edilenin aksine MİT Müsteşarı Hakan Fidan’ın savcılığa gitmemesi talimatı verdiğini açıkladı. Gül, özetle şu yanıtları verdi:

Fidan’a ifadeye gitmemesi için talimat verdim

ÖNGÖRMEDİM: Bu akımın şimdilerde tüm açıklığıyla deşifre edilen karmaşık örgüt yapısının, hiyerarşisinin ve işleyişinin neticede bir darbe teşebbüsünde bulunacak güç ve cüretkarlığa ulaşmış olması şahsım dahil pek çok kimsenin öngörmediği bir durumdu.
SEZER VE ÖZKÖK FARKETTİ: 2004 yılında MGK’da yapılan genel irtica sunumları içerisinde 10. Cumhurbaşkanı Sayın Ahmet Necdet Sezer’in ve dönemin Genelkurmay Başkanı Sayın Hilmi Özkök’ün bizzat bu yapı üzerine dikkat çektiklerini hatırlıyorum. Öte yandan devletin sivil-asker güvenlik ve istihbarat birimleri tarafından ‘Fetullah Gülen Yapılanması’ başlıklı bir rapor şahsıma sunulmadığı gibi soruşturma açılması gündeme getirilmemiştir.
2010’DA UYARDIM: 12 Eylül 2010 Anayasa Referandumunda bu yapıya bağlı olduğu bilinen bazı yayın organlarının aşırı ve saldırgan propagandaları beni ilk rahatsız eden hususların başında geldi ve bu anormallik hakkında ilgili herkesin dikkatini çektim ve muhtemel olumsuz sonuçlraı hakkında uyarılarda bulundum.
REFERANS OLMADIM: 2004 yılında Türk mahkemelerince yargılanması devam ederken yurtdışına gitmiş bir kişi hakkında Dışişleri Bakanı ve siyasetçi olarak benim, hem de bir Büyükelçi vasıtasıyla yabancı bir ülke yönetimine yazılı bir mektupla tavassut talebinde bulunabileceğim iddiası tamamen yalan, yakışıksız ve maksatlıdır.
ACİL NOTU: 7 Şubat 2012 tarihinde MİT Müsteşarı acil notuyla bana gelerek durumu arz etti. O gün kendisine tek sahip çıkan bendim ve kesinlikle savcılığa gitmemesi gereğini tembihledim ve kendisini bu şekilde talimatlandırdım. Bu konuda yapılan tüm açıklamalar ve tekzipler arşivde olmasına rağmen keyfiyetin tekrar gündeme getirilmesinden, bu hususla ilgili kasıtlı bir kanaat oluşturma gayreti içerisine girildiğini üzülerek görüyorum.
KORU’NUN ABD’YE GÖNDERİLMESİ: Hükümetin dershanelerle ilgili tasarrufu karşısında yıkıcı bir yayın faaliyetinin başlatılması üzerine bunun arka planını daha iyi anlamak için gazetecilik hayatından dolayı bu yapıyla ilgili bilgisine güvendiğim Fehmi Koru’yu davet ederek konuşmam üzerine, kendisinin ABD’ye gidip meseleyi etraflıca araştırması hususu gündeme geldi. Fehmi Koru’yla birlikte bana gönderilen mektubun inandırıcılıktan ne kadar uzak olduğu da hemen akabinde vuku bulan gelişmelerle ortaya çıktı.
GÜLEN’LE İLİŞKİM YOK: Gerek siyaset öncesi gerek siyaset-devlet hayatımda bu yapıyla veya lideri olan şahısla bir ilişkim olmadığı cihetle haklarında ne şahsi tecrübeye ne de kayda değer bir bilgiye sahip değilim.
CEMAAT ÖTESİ: Bireysel cemaat mensupları olmanın ötesinde devlet kurumları içerisinde bir dayanışma halinde bulunduklarını, MİT Müsteşarı’nın sorguya çağrılması ile ilgili savcı değişikliğinin HSYK’da kilitlenmesi üzerine net olarak gördüm.

‘Mütteklifler habersiz olamaz’

28 Şubat dönemine dayalı bilgilerim ile iç ve dış siyasetteki tecrübelerime dayanarak kanaatim böyle bir darbe teşebbüsünün bilhassa bazı müttefiklerimizin habersiz olmasının mümkün bulunmadığı yönündedir.
YAVER SEÇİMİ: YAŞ toplantılarında ele alınan terfilerde, en azından benim dönemimde, ağırlıklı olarak TSK’nın kendi iç işleyişi ve kuralları belirleyici rol oynamıştır. Genelkurmay Başkanı ve Kuvvet Komutanlarının atanmasında ise Cumhurbaşkanı olarak gerektiğinde inisiyatif kullandım. Yaverlerin tespitinde her zaman Genelkurmay’ın teklif ettiği üç aday arasından birinci sıradakini onayladığımı da bu vesileyle bilmenizi isterim.
ATILANLAR DİNDARDI: TSK ile ilişiği kesilenlerin, FETÖ mensubu
takiyye yapanlardan ziyade çoğunlukla dindarlığını saklayamayanların olduğu aşikardı.