27.03.2020 - 07:00 | Son Güncellenme:
Çiğdem Yılmaz
Dünyayı etkisi altına alan ve binlerce kişinin hayatını kaybetmesine neden olan koronavirüs salgınından korunmak ve yayılmasını engellemek için milyonlarca vatandaş kendisini eve kapattı. Her gün binlerce insanın gelip geçtiği caddeler ve sokaklar boş kaldı. Milliyet olarak salgın nedeniyle kendilerini evde koruma altına alan vatandaşların, günlerini nasıl geçirdiklerini ve hikâyelerini dinledik.
‘Sevimli bir detay’
Bir çevre kuruluşunda çalışan Burcu Ünal (36), özel bir şirkette çalışan Koray Kurban (39) ve 13 aylık kızları Nil de “evde kal”anlardan... Burcu Ünal, ailesiyle günlerinin evde nasıl geçtiğini Milliyet’e anlattı:
“Biz evde kalabilen şanslı kesimdeniz. Eğer evde sıkılabiliyorsanız siz de şanslı kesimdensiniz. Tabii herkesin koşulları bir değil. Bizde zorlayıcı fakat sevimli bir detay var, 13 aylık kızım Nil! Eşim de, ben de 10 gündür evden çalışıyoruz. Fakat normalde Nil’e bakan ablaya ücretli izin verdik, çünkü kendisi astım hastası ve evden çıkmaması onun için en iyisi olacaktı. Ayrıca ne olursa olsun iki ev arasında da sürekli bir kişinin gidip gelmesi sosyal mesafelenme açısından da sıkıntı yaratacaktı. Bu durum şartlarımızı oldukça zorlaştırdı. Çünkü aynı anda hem çalışıp hem de oturmaktan hiç haz etmeyen bir bebeğe bakmak pek kolay değil.”
‘Şikâyet lüksüm yok”
“Hiçbir şeyi tam yapamama hissi ise en yıpratıcı olanı. En bunaldığım anlarda sürekli sevdiklerimin sağlıklı ve evde kalabilme şansına sahip olduklarını kendime hatırlatarak, şu an şikâyet etme lüksüm olmadığını, bugünlerin geçici olduğunu düşünüp kendimi motive ediyorum. Evden çalışmak hiçbir zaman çok sıcak baktığım bir durum olmadı. Çünkü işe gitmek bir yandan da sosyalleşmek demek. İnsanlarla bir arada olmak, yüz yüze iletişimle her şeyi daha kolay çözebilmek, bir rutine sahip olabilmek demek. Rutin ise sahip olduğumuz en kıymetli şey... Fakat biz de bu karmaşa içerisinde kendi rutinimizi yaratmaya çalışıyoruz. Her sabah hemen hemen aynı saatte uyanıp hep birlikte kahvaltı yapıyoruz, eşimle toplantı saatlerimizi çakıştırmamaya dikkat ederek Nil’le ilgileniyor, Nil’in asla aksatılmayan uyku ve yemek saatlerine sadık kalıyor, mesai bitimi iki günde bir onu pusetle yarım saatliğine ara sokaklarda yürüyüşe çıkarıyor, sonrasında akşam yemeği hazırlıyor, birlikte yiyoruz.”
En değerli saatler
“Yemek sonrası Nil’in uyumasıyla da kendimize ayırdığımız günün en değerli saatleri başlıyor. Bizim için bu günleri farklı kılan bir küçük ayrıntı da mevcut, 25 Mart doğum günümdü. Hayatımın en ilginç doğum gününü, sıfır uykuyla doğum günü sabahına uyanan bir lohusa olarak geçen sene yaşadığımı zannediyordum. Yanılmışım. Umarım en kötü doğum günüm böyle olur. Umarım tüm dünya da bu kâbustan bir an önce uyanır.”
‘Birlikte kahvaltı yapmaya başladık’
Yeni tip koronavirüs salgından korunmak ve yayılmasını engellemek için dünyanın birçok yerinde insanlar kişisel ihtiyaçları dışında evden çıkmıyor. Tunceli’nin Ovacık ilçesinde yaşayan Gülcemal Bektaş (57) ile eşi Ali Ekber Bektaş (53) da virüs nedeniyle evlerinde izole bir yaşam sürüyor. Günlerdir zorunlu olmadıkça evden çıkmayan Bektaş çifti evde vakitlerini nasıl geçirdiklerini Milliyet’e anlattı:
Kronik obstrüktif akciğer hastası (KOAH) olan Ali Ekber Bektaş, şunları söyledi: “Dün mecburiyetten çıktım. Polis hemen önümde durdu, ‘Amca nereye yasak’ dedi. ‘53 yaşındayım, ne yasağı’ desem de inanmadı, kimliğimi gösterdim de öyle inandılar. Virüsün tek iyi tarafı eşimle daha fazla vakit geçiriyorum. Eskiden gün boyu kahvede olduğum için eşimi akşamları görüyordum. Dünya tatlısı bir eşim var ama tek sıkıntı sürekli, ‘Ellerini yıkandı mı’ diye soruyor. Mutfağa girip çıkıyorum, su içsem bile bir ses, ‘Ellerini yıka!’ Allah’a şükür, henüz kavga etmedik. Ama duyuyorum, benim gibi kahveye gidemeyenler şimdiden kavga etmeye başlamış.”
Gülcemal Bektaş da şunları anlattı: “Evde kalarak kendimizi korumaya çalışıyoruz. Ama kafam rahat değil. Çocuklarım, ailem ve yurtdışında yaşayan kardeşlerim için ayrı ayrı endişe duyuyorum. Eşimle de eskiye göre daha fazla zaman geçiriyoruz. Sadece şu virüsün bir an önce bütün dünyayı terk etmesini istiyorum.”