GündemEn ünlü köstebeğin izinde İstanbul

En ünlü köstebeğin izinde İstanbul

28.12.2014 - 02:30 | Son Güncellenme:

Casusluk tarihinin en ünlü köstebeklerinden, İngiliz istihbaratının kalbindeki Sovyet ajanı Kim Philby’nin hayatını anlatan “Büyük İhanet” kitabında Türkiye günleri geniş yer tutuyor.

En ünlü köstebeğin izinde İstanbul

İçinde doğdukları sosyal sınıf, gittikleri okullar, Londra’da mensup oldukları kulüpler, giysilerini diken terziler, sahip oldukları aksan, hizmet ettikleri amaç itibariyle birbirine bağlı iki İngiliz erkeğinin; aslında ne kadar farklı olduklarını anladıkların yerin Beyrut olması büyük bir ironi. Ben Macintyre’ın 2014’ün en iyi kitapları listelerinin müdavimi eseri, “A Spy Among Friends: Kim Philby and the Great Betrayal” (Arkadaşlar Arasında Bir Casus: Kim Philby ve Büyük İhanet) öykünün sonunu en başında anlatıyor. 1963’te Beyrut’un Hıristiyan mahallesindeki bir evde; İngiliz dış istihbarat örgütü MI6’in gelecekteki direktörü Nicolas Elliott, 30 yıllık en yakın sırdaşı ve meslektaşı Kim Philby’nin bir Sovyet köstebeği olduğunu öğreniyordu. Macintyre’ın kitabı, Soğuk Savaş casusluğunun en ünlü ismi Philby’nin ikili hayatına, vicdanını rahatsız etmiş görünmeyen derin çelişkilerine; İngiliz devletine ve dostlarına ettiği ‘hainliğe’ ait bilinen ve bilinmeyen olayları ele alıyor. Gönülden inandığı komünizme hizmet etmek için burjuva hayatının gereklilikleri hiç sektirmeden yerine getiren, en gizli devlet sırlarını gözünü kırpmadan Sovyetler’e aktaran Philby’nin ve Elliott’ın hayatının Türkiye’ye dokunduğu kısımları derledik.

Haberin Devamı

En ünlü köstebeğin izinde İstanbul

Bir gecede 52 kadeh brendi

En yakın dostu Elliott’ın ardından, Türkiye’deki İngiliz istihbarat şefliği görevini yüklenmek sırası 1947’de Philby’deydi. Philby, Sovyetler Birliği toprağı Gürcistan ve Ermenistan’a muhalifleri sızdırma operasyonlarını Moskova’ya bildiriyordu. Eliyle yarattığını kendisi yok ediyordu. Hayatıyla ilgili en büyük sırrını sakladığı eşi Aileen de ona yalan söylüyordu. Aileen, Münchausen sendromundan muzdaripti. Damarlarına sidik enjekte edecek kadar kendisine zarar vermeye eğimliydi. Yalanla dolu hayatı, eşinin rahatsızlığı Philby’nin eğlencesini durdurmadı. Moda Yat Kulübü’nde kendisi gibi Sovyet casusu Guy Burgess’le bir gecede 52 brendi kadehi tüketecek kadar zevkine düşkündü.

Haberin Devamı

En ünlü köstebeğin izinde İstanbul

Cambridge Beşlisi

Sovyetler Birliği’nin İngiliz kurumlarının kalbine yerleştirdiği köstebekler Cambridge Üniversitesi mezunu olmaları nedeniyle “Cambridge Beşlisi” olarak anılıyor. MI6’de Guy Burgess, Dışişleri Bakanlığı’nda Donald Maclean, MI5’ta Anthony Blunt, Nazi kodlarının kırıldığı Bletchey Park’ta John Cairncross ve Kim Philby, yıllarca en gizli istihbarat bilgilerini Sovyetler’e sağladılar. Üst sınıfa mensup bu İngilizlerin şaşırtıcı ‘ihaneti’, MI6’de çalışmış İngiliz yazar John Le Carre’nin “Tinker, Tailor, Soldier, Spy” romanına ilham verdi.

Nicholas Elliott, sekreteri Elizabeth Holberton’la 10 Nisan 1943’te Park Otel’de evlendi. Nikahı 15 yıl sonra Papa seçilecek Monsenyör Roncalli kıldı. Bekarlığa veda partisinde yan masada Almanya büyükelçisi ve askeri ateşesi oturuyordu. Yeni evliler Haliç manzaralı bir daireye taşındı. Yaroslav Stenko Popovski adlı Rus aşçılarının mutfak dışındaki hünerlerinden biri küvette votka yapmaktı.

En ünlü köstebeğin izinde İstanbul

‘Mezarına benim için çiçek koy’

Eylül 1944’te Philby, MI6 bünyesindeki yükselen komünizm tehdidine karşılık kurulan “9’uncu Bölüm”ün başına geçirildi. Aynı günlerde İstanbul’daki Sovyet Konsolosluğu’nda görevli Konstantin Dimitrieviç Volkov, İngiliz konsololosluğunda ‘uluslararası casuslukta güç dengesini değiştirecek’ bir öneriyi dile getiriyordu. Volkov, İngiltere ve Türkiye’deki bütün Sovyet ajanlarını açığa çıkarmayı vaat ediyordu. İstanbul’daki gerçek görevi istihbarat şefi yardımcılığı olan Volkov, İngiliz istihbaratının içerisindeki köstebeklerin varlığını bildiği için taraf değiştirme isteğinin çok sınırlı bir çevrede kalmasını talep etti. Fakat pozisyonu gereği Philby çoktan her şeyi öğrenmişti. Moskova’ya bütün durumu anlatan Philby, Volkov’la birebir görüşmek için İstanbul’a doğru yola çıkmakta oyalandı. Vardığında Volkov’dan geriye tek bir iz bile kalmamıştı. Eşi Zoya’yla Rusya’ya giden bir uçağa yaka paça bindirilmişti. 1963’te Moskova’ya kaçtıktan sonra Philby, Elliott’a Helsinki ya da Berlin’de buluşmayı teklif etmişti. Elliott cevaben yazdığı tek satırlık mektupta, “Moskova’da benim için zavallı Volkov’un mezarına çiçek bırak” diyecekti.

Haberin Devamı

Almanya’nın kaderini değiştiren sızıntı

Elliott’ın İstanbul’daki en büyük başarısı Philby’nin dostuna en büyük ihanetlerinden, ‘gizli kalmış bir trajediydi’. 27 Aralık 1943’te İstiklal Caddesi üzerindeki bir binada Erich Vermehren, Elliott’la buluştu. Vermehren, İstanbul’da Abwehr için çalışmasına rağmen dini sebeplerle Nazi karşıtıydı. Vermehren eşi Elisabeth’le birlikte İngiltere’ye iltica etmek ve elindeki bütün istihbaratı bilgisini Müttefiklerin kullanımına sunmak istiyordu. İngiltere’ye kaçırılan Vermehren çifti, savaştan sonra ‘demokratik ve Hıristiyan’ bir Almanya’nın kurulmasında hayati rol oynayabilecek komünizm karşıtlarının oluşturduğu yeraltı ağındaki isimleri tek tek adresleriyle verdi. MI6 savaşta müttefik olmalarına rağmen listeyi Sovyetler’le paylaşmamıştı. Fakat Philby çoktan isimleri Moskova’ya sızdırmıştı... Doğudan Almanya’ya giren Ruslar, tek tek Katolik aktivistleri infaz etti.
Yıllarca, infazları yenilmelerine ramak kala Nazilerin yaptığı düşünüldü. Oysa ki Vermehrenler Almanya’yı komünist bir rejimin kurulmasından kurtardıklarını zannederken dostlarını elleriyle Sovyetler’e yem etmişti.

Haberin Devamı

Dansöz İngiliz çıktı

1942’nin baharında Nicholas Elliott, İngiltere’nin Türkiye’deki operasyon faaliyetlerini yönetmek üzere İstanbul’a gönderildi. İngiliz istihbaratının en parlak simalarından 26 yaşındaki Elliott, Türkiye savaşta tarafsız kalsa da gizli casusluk faaliyetleri açısından gerçek bir savaş alanı ve ‘istihbarat deposu’ İstanbul’un ‘derme çatma, sahte cazibesine’ hayran kaldı. İstanbul’daki ilk birkaç ayı Elliott’ın ‘kişi başına düşen sahte davranış oranının dünyadaki tüm şehirlerden yüksek olduğu’ sonucuna varmasını sağlamıştı.
O dönem büyükelçilikler gibi casusların da yoğunlaştığı yer Ankara değil; İstanbul’du. Macintyre’nin ifadesine göre “Türkler Almanlardan korkuyor; Sovyetlere güvenmiyor ve İngilizlerle Amerikalılara karşı çok az sevgi besliyordu”. Türkiye’nin egemenliği sözkonusu olmadıkça bütün casusluk faaliyetlerine göz yumuluyordu. Pera Palas’ta İngiliz Başkonsolos Yardımcısı Chantry Hamilton Page’ı ağır yaralayan bombalı saldırı, Almanya Büyükelçisi Franz von Papen’e suikast girişimi gibi istihbarat savaşının çığrından çıktığı durumlarda Emniyet müdahale edip tutuklama ya da sınır dışı yapabiliyordu.
Orkestra eşliğinde ajan karşılama
1942 itibariyle 17 farklı istihbarat örgütü faaliyet gösteriyordu. Ajanların hayatı o kadar aleniydi ki bir istihbarat şefi Park Otel’in balo salonuna girdiği anda orkestra “Boo, Boo, Baby, I’m a Spy” (Bebeğim, Ben Bir Casusum) şarkısını çalmaya başlıyordu. Çifte ajanlar, şantajcılar, muhbirler, silah kaçakçıları, mülteciler, başarısız sanatçılar, kalpazanlar, hayat kadınları, asker kaçakçıları, muhabbet tellaları sahnelenen casusluk oyunun bazen başrol oyuncuları bazen de hayatları ipin üzerinde kalmalarına bağlı figüranlarıydı. Macintyre’in cümleleriyle; “Sırlar ve dedikodular, arka sokaklarda ve barlarda havada uçuşuyordu. Hilekâr gece kulüplerinde ajanlar, göbek dansçılarıyla bilgi değiş tokuş ediyor, gerçekler ve yalanlar şişirilmiş fiyatlara rüşvet yiyen görevliler tarafından satılıyordu”. Alman istihbarat subayları; Rus kabadayılar, Arap, Polonyalı, Çek ve Yugoslav muhbirler, İranlı tetikçiler hatta Mısırlı prenslerden faydalanıyordu.
Kozmopolit casusluk merkezi
Elliott’ın ilk gecesinde götürüldüğü “Taksim’s” adlı mekân lokanta, gece kulübü, kabare ve kumarhane karışımı havasıyla İstanbul’un ‘casus merkezi’ydi. Bolşevik Devrimi’nden kaçmış Beyaz Rusların işlettiği bardaki garsonların Çarlık Rusyası’nın düşesleri olduğu rivayeti dolanıyordu. Bir gece Elliott, sahnede ‘beyaz tenli, kömür saçlı’ dansözü; egzotik Türk güzeli niyetine keyifle seyrederken dansözün ayağı kaydı ve sahneden düştü. Bileği burkulan dansözün İngiltere’nin kuzeyindeki Bradford’a has bir aksanla ağır küfürler savurması; gizli kimliklerin bolluğunu ve güven duymanın imkansızlığını ipuçlarını veriyordu.
Alkolle konuşturanlar
İstanbul gece hayatının bir diğer önemli figürü, kendi adını taşıyan “Ellie’nin Yeri” isimli barı işleten sarı saçlarıyla dikkat çeken, balık etli Romanyalı bir kadındı. Mükemmel bir İngilizce konuşan Ellie görünüşte Almanlardan nefret ediyordu. Fakat aslında barına gelen İngiliz istihbarat görevlilerini sarhoş edip ele geçirdiği sırları Alman istihbaratı Abwehr’e veren mahir bir casustu. Ellie’nin her daim dolu mekânının müdavimlerinden mavi gözlü, Macar Wilhelmina Vargasy Müttefik askerlerini baştan çıkararak bilgi topluyordu. ABD’li bir görevlinin dul eşi, Alman asıllı Hildegard Reilly’nin avlanma alanı burasıydı. Reilly, İngilizler ve Amerikalılar bir anda ‘konuşkan yapmaktaki’ becerisiyle ünlüydü.
Faşizm karşıtı Papa
1958’de Papa seçilerek 23. Johannes adını alan Angelo Giuseppe Roncalli, ikili bir oyun oynuyordu. Ateşli bir faşizm karşıtı olan ‘Türk Papa’, Papen’in eşinin günah çıkartacağı kadar güvendiği bir isimken elde ettiği bilgileri Yahudileri Nazi işgali altındaki bölgelerden kurtarmak için kullanıyordu. Elliott, Roncalli’nin yardımcısı Monsenyör Rici’nin İtalyan askeri istihbaratına çalıştığını Türk Emniyeti’ne ihbar ederek köstebeğin Anadolu’da taş kırma cezasına çarptırılmasını sağlamıştı.