29.10.2024 - 07:02 | Son Güncellenme:
EĞİTİM SERVİSİ - Cumhuriyet’in ilanıyla birlikte Atatürk, genç Türkiye’de çok sayıda devrim gerçekleştirdi. Eğitim, bunların başında geliyordu. Çünkü çağdaş medeniyet seviyesine ulaşmak için her alanda iyi eğitim almış, nitelikli bir nüfusa ihtiyaç vardı. Ancak Cumhuriyet kurulduğunda nüfusun yaklaşık yüzde 10’u okuryazardı. Kurtuluş Savaşı sürerken Maarif Kongresi’ni toplayan Ulu Önder, eğitime verdiği önemin her fırsatta altını çizdi. “Toplumumuzu gerçeğe ve mutluluğa eriştirmek için iki orduya gerek vardır. Biri, vatanın hayatını kurtaran asker ordusu, diğeri ulusun geleceğini yoğuran irfan ordusu” sözleri bunun en güzel kanıtı.
Bu hedefle, Cumhuriyet’in ilanının ardından Tevhid-i Tedrisat Kanunu, Maarif Teşkilatı Kanunu, Türk Harflerinin Kabulü, Millet Mektepleri, Üniversite Reformu, Köy Enstitüleri gibi pek çok devrim ve yenilik hayata geçirildi. Eğitimde devrim niteliğindeki adımlardan öne çıkanlar şöyle:
Öğretim birliği sağlandı
■ Maarif Kongresi (Milli Eğitim Kongresi) (16 Temmuz 1921): Kurtuluş Savaşı’nın en sıkıntılı günlerinde, Atatürk, 16 Temmuz 1921’de Ankara’da Maarif Kongresi’ni topladı ve açılış konuşmasını da kendi yaptı. Kongrede, mevcut okul, öğrenci ve öğretmen sayısıyla ilgili istatistiki bilgiler, okulların durumu, yabancı ve özel okulların kapatılması, ilköğretim modelinin değiştirilmesi, yöreye ve ihtiyaca göre eğitim sisteminin belirlenmesi, ilköğretimin beş yıla çıkarılması yönünde kararlar alındı. Kongreyle milli ve çağdaş eğitimin temelleri atıldı.
■ Tevhidi Tedrisat Kanunu (Öğretim Birliği) (3 Mart 1924): Eğitimin temel kanunu kabul edilen Tevhidi Tedrisat Kanunu’yla medreseler kaldırıldı ve bütün okullar, Maarif Vekâleti’ne (Milli Eğitim Bakanlığı) bağlandı. Böylece eğitim kurumlarının bir çatı altında toplanması ve eğitimin milli bir nitelik kazanması sağlandı.
■ Maarif Teşkilatı Kanunu (2 Mart 1926): Bu kanunla eğitim sistemi milli olacak şekilde, ilk ve ortaöğretim programları belirlendi. Eğitim hizmetleri, çağdaş hale getirildi; okul açılması bakanlığın iznine bağlandı. Bundan sonra eğitimi yaygınlaştırmak amacıyla hızlı bir şekilde ülke genelinde ilkokul, ortaokul, lise ve yüksekokullar, meslek okulları açıldı. İlkokul zorunlu hâle getirildi.
■ Türk Harflerinin Kabulü (1 Kasım 1928): Atatürk, Türk toplumunun eğitim seviyesini yükseltmek istiyordu. Bu isteğinin ancak Türk diline daha uygun Latin harfleriyle mümkün olabileceğini düşünüyordu. Bu nedenle Arap harflerinin Türkçeye uyarlanmasıyla kullanılan yazı sisteminden Latin harflerinin Türkçeye uyarlandığı alfabe sistemine geçilmesi kararı alındı. 1 Kasım 1928’de TBMM, yeni Türk harflerini kabul etti. 1928’de yapılan diğer bir değişiklikle de milletlerarası rakamlar kabul edildi.
Başöğretmen kara tahta başında
Millet Mektepleri (1928): Harf Devrimi’nden sonra okuryazarlık oranının artırılması ve yeni harflerin öğretilmesi için Millet Mektepleri açıldı. Atatürk, yurt seyahatine çıkıp kara tahta başında yeni Türk harflerini vatandaşlara öğretti, çalışmalara bizzat katılarak “Millet Mektepleri Başöğretmeni” unvanını aldı.
Millet Mekteplerinin ardından Köy Öğretmen Okulları açıldı. Bu okullarda, temel eğitimin yanı sıra mesleki eğitime de önem verildi.
Üniversite Reformu (1933): Atatürk’ün temel hedefi Türkiye’yi çağdaş medeniyetin ortağı hâline getirmekti. Bunun yolu da bilim ve teknolojiden geçiyordu. Dönemin yüksek eğitim veren kurumu olan İstanbul’daki Darülfünun’u çağdaş bilimi üretecek seviyeye getirmek gerekiyordu. 1933’te çıkarılan yasayla TBMM, Darülfünun’u ve ona bağlı bütün kurumları kadro ve örgütüyle birlikte iptal ederek yeni bir üniversite kurulmasını kabul etti. İstanbul Üniversitesi, 1 Ağustos 1933’te yeni yapısıyla açıldı.
Tarih ve dile büyük önem verildi
Türk Tarih Kurumu ve Türk Dil Kurumu’nun kurulması: Atatürk’ün isteği doğrultusunda, Türk tarihinin kaynaklarını araştırıp bastırmak; Türklerin dünya tarihindeki yerini ve medeniyete katkılarını tüm dünyaya duyurmak amacıyla 15 Nisan 1931’de Türk Tarih Kurumu kuruldu. Yine Türk dilinin güzelliğini ve zenginliğini meydana çıkarmak, onu diğer diller arasında değerine yaraşır yüksekliğe eriştirmek amacıyla da 12 Temmuz 1932’de Türk Dil Kurumu kuruldu.
Köyler unutulmadı
Köy okullarına öğretmen yetiştirmek ve yörenin kalkınmasına öncülük etmek için kurulan Köy Enstitüleri, Cumhuriyet’in eğitim seferberliğinin en önemli adımlarından biriydi. İlk tohumlarını 1935’te dönemin Milli Eğitim Bakanı Saffet Arıkan’ın attığı Köy Enstitüleri ile ilgili çalışmalar, 1938’de göreve gelen Milli Eğitim Bakanı Hasan Âli Yücel tarafından yürütüldü. 17 Nisan 1940’ta kabul edilen kanunla hayata geçirilen bu okullarda öğrenim gören köy çocukları, mezun olduktan sonra yeniden köylere öğretmen olarak görevlendirildiler.