GündemEfendimiz Ramazan’ı nasıl geçirirdi?

Efendimiz Ramazan’ı nasıl geçirirdi?

05.06.2017 - 02:30 | Son Güncellenme:

Oruç için sahur yapmayı ihmal etmeyen Hz. Muhammed, Ramazan’da daha fazla Kuran okur, Ramazan ayı boyunca o zamana kadar kendisine nâzil olan Kuran ayetlerini Cebrâil’e arz ederdi

Efendimiz Ramazan’ı  nasıl geçirirdi

Peygamber Efendimiz, farz kılınmasından vefat edinceye kadar, toplam dokuz ramazan orucu tutmuştur. Oruç için sahur yapmayı ihmal etmezdi. Hz. Peygamber, yemekten sonra ellerini, ağzını yıkar, dişlerini temizlerdi. Ağız ve diş sağlığına her zaman önem verir; ashâbını da bu konuda teşvik ederdi. Sahâbeden Âmir bin Rabîa şöyle nakleder: Ben Resûlullah’ı oruçlu iken pek çok kez dişlerini temizlerken gördüm.

Haberin Devamı

Efendimiz Ramazan’ı  nasıl geçirirdi

Orucu bozacak, orucun manevî değerini zedeleyecek her türlü davranıştan uzak durur, bu konuda ashabına tavsiyelerde

Efendimiz Ramazan’ı  nasıl geçirirdi
bulunur, azamî dikkat göstermelerini isterdi.

Peygamber Efendimiz, Ramazan ayında daha fazla Kuran okur, onun üzerinde tefekkür ederdi. Ramazan ayı boyunca o zamana kadar kendisine nâzil olan Kuran ayetlerini Cebrâil’e arz ederdi. Yani adeta hoca talebe ilişkisi içinde karşılıklı mukabelede bulunurlardı.

‘Mukabele’ geleneği

Nitekim İslâm kültüründeki “Mukabele Okuma” geleneği, bu sünnetin bir uygulamasıdır. Ramazan ayında daha fazla cömertlik ederdi. İbn Abbas şöyle demiştir: “Hz. Peygamber, Allah’ın kullarına hayır yapmak bakımından insanların en cömertiydi. Ve de en çok Cebrâil kendisine geldiği sırada cömert olurdu. Cebrâil, ramazanın sonuna kadar her gece kendisine gelir ve Allah Resûlü ona Kuran okuyup dinletirdi.” Başka bir rivâyette: “Hz. Peygamber’e Kuran dersi verirdi (yani önce Cebrâil okur, Efendimiz dinlerdi; sonra Efendimiz okur, Cebrâil O’nu dinlerdi.)

Haberin Devamı

Allah rızası için verdiği bir şeyi ne çok ne de az görürdü. Az olsun, çok olsun kendi yanında bulunan bir şeyi birisi istemeye görsün muhakkak istediğini ona verirdi. Karşısına bir muhtaç çıkınca onu kendine, bazen yemeğiyle bazen elbisesiyle tercih ederdi. O’nun hal ve tavrı ihsan, sadaka ve iyiliğe davet ederdi. Gönlü en geniş, nefsi en güzel, kalbi en yumuşak insandı.

Taze hurmayla iftar

Peygamber Efendimiz, iftar etmede acele edilmesini isterlerdi. İftarda özel bir yiyecek aramaz, ne varsa onu yerdi. Akşam namazını kılmadan önce taze hurma ile iftar ederdi. Taze hurma yoksa kuru hurma ile; bunu da bulamazsa birkaç yudum su ile iftar ederdi. Teravih namazını hem kendisi kılmış hem de bu namazı kılma hususunda ashâbını teşvik etmiştir. Özellikle Ramazan’ın son gününü daha değerlendirir, îtikafa girerdi. Yani, Ramazan’ın son on gününde mescide kapanıp îtikaf niyetiyle, orada ibadetle meşgul olur, zaruri ihtiyaçları dışında dünya işlerinden uzak kalırdı.

Peygamberimizin Kadir Gecesi hakkında bazı tavsiye ve uyarıları olmuştur. Ebû Hüreyre, Peygamberimizin şöyle buyurduğunu nakleder: ”Kim, Kadir Gecesi inanarak ve sevabını Allah’tan umarak kalkar ibadetle geçirirse, geçmiş günahları bağışlanır.”

Haberin Devamı

Makbul sadaka olur

Allah Resûlü müminleri, fıtır sadakası (fitre) vermeye teşvik ederdi. İbn Abbas anlatıyor: “Resûlullah, fıtır sadakasını oruçluyu boş ve anlamsız söz ve davranışların (manevi kirinden) arındırmak, haya dışı şeylerden temizlemek ve ihtiyaç sahiplerine yiyecek olmak üzere verilmesini gerekli kıldı. Artık kim onu bayram namazından önce verirse, o makbul bir sadaka olur; kim de bayram namazından sonra verirse, o sadece sadakalardan bir sadaka olur.”

(Ali Çelik, Din ve Hayat Dergisi, sayı. 5, s. 31 vd.)

Ramazan sözlüğü

- Fidye nedir? İhtiyarlık ve iyileşme ümidi kalmamış bir hastalık sebebiyle oruç tutamayan kimsenin, kazâ etmesi mümkün olmadığı için tutamadığı gün sayısı kadar ödediği bir bedeldir.

- Fidyenin ödenme zamanı: Fidye, ramazan ayının sonunda toptan veya ramazan ayı içinde günlük olarak ödenebileceği gibi ramazan başında da verebilir.

Haberin Devamı

- Vefat eden kişinin fidyesi: Fidyeyi sağlığında ödemeyen kişinin fidyenin ödenmesini vasiyet etmelidir. Böyle bir vasiyet varsa ve terekenin üçte biri de yeterliyse mirasçıların bu fidyeyi ödemeleri gerekir. Vasiyeti yoksa veya terekenin üçte biri fidyeyi karşılamaya yeterli değilse, mirasçıların teberru kabilinden bunu ödemeleri tavsiye edilmiştir.

- Fidye miktarı: Oruçta fidye miktarı, âyette geçen “bir fakirin doyumu” (el-Bakara 2/184) ifadesinden de hareketle bir kişiyi bir gün için doyuracak iki öğün yiyecek olarak anlaşılmış olup, bu da fitre miktarıyla uyum gösterir. Bu miktarın para yahut mal olarak verilmesi câizdir.

Esma-i Hüsnâ’dan

El-Latîf:


“Fiillerini yumuşaklıkla gerçekleştiren, kullarına iyilik ve merhamet eden, yaratılmışların ihtiyacını en ince noktasına kadar bilip sezilmez yollarla karşılayan, en gizli ve ince hususları dahi bilen” demektir. İslam alimlerinden Gazzâlî Latîf isminden kulun edinebileceği niteliği şöyle ifade eder: Allah’ın kullarına şefkatle davranmak; Allah’a ve âhiret mutluluğuna davet ederken şiddet ve taassuba kapılmadan, tartışmaya girmeden nezaket ve yumuşaklıkla hareket etmek. Bu çağrı konusunda takip edilecek en güzel yöntem çağrı sahibinin kabul görmüş güzel davranışlar sergilemesidir. Bu yöntem tumturaklı sözlerden çok daha etkili ve başarılıdır.

Haberin Devamı

Hz. Peygamber’in nazara karşı tavsiye ettiği dua

Her türlü şeytan ve zehirli hayvanlardan ve bütün kem gözlerden Allah’ın eksiksiz kelimelerine sığınırım (İbn Mâce, Tıb, 36).

İki soru iki cevap

- Oruçlu iken diş tedavisi yaptırılır mı?

Oruçlu bir kimsenin morfinli veya morfinsiz olarak diş çektirmesi, kanla karışan tükürüğün yutulmaması kaydıyla orucu bozmaz. Aynı şekilde, kan veya başka bir şey yutulmaması şartıyla diş tedavisi de yaptırılabilir.

- Hangi gayrimenkulün zekâtı vardır?

Gelir getirmeyen bir gayri menkul için zekat verilmez. Kira getiren gayri menkule şartlarını taşıması halinde zekat düşer. Mal sahibinin yıllık kira geliri, kiralanan için yapmakta olduğu alışılmış harcamalar ve yıllık temel ihtiyaçları karşılığı çıktıktan sonra nisab miktarını bulmakta ise, bu miktarın yüzde 2.5’i (kırkta biri) zekât olarak ödenir.

?
Bir ayet
(Yapacağınız hayırlar) kendilerini Allah yoluna adamış, Allah’a ibadetten başka düşüncesi olmayan, o sebeple yeryüzünde dolaşıp kazanmaya imkan bulamayan, durumunu bilmeyen kimselere karşı gösterdikleri iffetten dolayı onlarca zengin sanılan fakirlere verilmelidir. Sen onları görünce yüzlerinden tanırsın. Çünkü onlar yüzsüzlük ederek insanlardan istemezler. Yaptığınız ve yapacağınız hayırları Allah eksiksiz bilir ve karşılığını verir (el-Bakara 2/273).
?
Bir hadis
“Ödeme güçlüğü çeken borçluya zaman tanıyan, ya da alacağını bağışlayan kimseyi Allah, kendisi gölgesinden başka hiçbir gölgenin olmadığı kıyamet gününde arşının gölgesinde gölgelendirecektir” (Tirmizi, Büyu, 67).
?
İftar duası
“Allah’ım! Senin rızan için oruç tuttuk, senin verdiğin rızıkla orucumuzu açtık, bizden kabul buyur; çünkü sen her şeyi işiten ve bilensin.”
?

Nuruosmaniye Camii

Efendimiz Ramazan’ı  nasıl geçirirdi

İstanbul’un Nuruosmaniye semtinde bulunan caminin inşaatı, Sultan 1. Mahmut tarafından 1748 yılında başlatıldı. Ancak cami ve külliye, kendisinin erken vefatı dolayısıyla yerine padişah olan kardeşi 3. Osman zamanında, sadrazam Mehmet Said Paşa’nın gayretiyle ve Simeon Kalfa yönetiminde 1755 sonunda tamamlanmıştır.

Kapalıçarşı’nın Nuruosmaniye çıkışında yer alan cami, İstanbul’un yedi tepesinden ikincisinde bulunmaktadır. Cami, hünkar kasrı, çeşme, kütüphane, iki sebil, medrese, türbe, aşhane ve dükkanlardan ibaret olan külliye, klasik dönem selatin külliyelerinden çok farklı düşünülmüştür. Külliye adının, 3. Osman’dan veya cami içindeki ışıktan kaynaklandığı söylenmiştir. Nuruosmaniye Camii adı “Osmanlının Nuru” anlamına gelmekteydi.

Nuruosmaniye Camii, İstanbul’da barok üslupta yapılmış ilk camidir. Cami, Avrupa’nın barok mimari üslubu, Osmanlı sanatına uydurularak (bir nevi Osmanlı barok sistemi) tatbiki ile inşa edilmiştir. Bu da, Osmanlı mimarisinde büyük bir değişikliğin başlangıcı olmuş, dünya mimarisinde de eşi olmayan bir barok anıt meydana getirmiştir. Ayrıca alışılmış Osmanlı mimarisindeki Türk motiflerinden vazgeçilmiştir. Sivri kemer yerine, yuvarlak bir form kullanılmış, yan duvar revakları dantel gibi şekillenmiştir. Renkli vitray pencereler ve mihrap duvarında yarım daire şekli ve kiliselere benzeyen mihrap çıkıntısı ile taş işçiliğindeki barok oylumlar büyük bir devrim yapmıştır. İstanbul’da inşa edilmiş ilk barok özelliğini taşımaktadır.

Avluya doğu ve batı yönünde yuvarlak kemerli iki kapıdan girilmektedir. Kare planlı cami, yüksek bir temelde oturduğundan, giriş kapısına iki yönden mermer merdivenlerle çıkılmaktadır. U biçimindeki son cemaat yeri, beş kubbelidir.

Nuruosmaniye Camii‘nin ana mekanı dört büyük kemerin taşıdığı tek kubbe ile örtülmüştür. Kubbe çapı 25.5 metredir. Dışarıya çıkıntılı mihrap, hem büyük kemerin altında, hem de yarım kubbeli bir mekan içindedir. Bu küçük mekanın içinde üst üste üç sıra halinde pencereler bulunmaktadır. Mihrap da, minber de mermerden yapılmıştır. Sol duvara yaslanmış ve hünkar mahfilinin yanındaki vaaz kürsüsü de mermerdendir.

Avlusunda şadırvan olmayıp, giriş kapısı sağında ve caminin yan duvarında abdest muslukları mevcuttur. Kesme taşla örülmüş yivli gövdeli iki adet minare, camiye bitişik ve ikişer şerefelidir. Külahları kurşun kaplı iken 19. yüzyıl sonlarında taş külahlar yapılmıştır. Caminin doğu tarafında, hünkar kasrına çıkışı sağlayan büyük bir rampa vardır.

Bu görkemli yapıda, devrin en iyi hattatları olan Eğrikapılı Rasim ve Mumcuzade Ahmet Efendi tarafından yazılmış kitabeler bulunmaktadır. Nuruosmaniye Camii’nin iç süslemeleri de bu ustalarca yapılmıştır.