Gündem‘Dört günlük ay hilal gibi duruyordu’

‘Dört günlük ay hilal gibi duruyordu’

30.08.2022 - 07:00 | Son Güncellenme:

Şevki Yazman, yıllar sonra genç bir subay olarak içinde yaşadığı savaşı anlatacaktı: Ancak üç dört günlük olan ay ufukta Türk bayrağındaki hilal gibi duruyor ve herkesin garba çevrilmiş başını kendi üzerine çekiyor.

‘Dört günlük ay hilal gibi duruyordu’

1896 doğumlu Şevki Yazman, Harp Okulu’nda son sınıf öğrencisiyken Çanakkale Savaşı’nın başlamasıyla cepheye gönderildi. Galiçya ve Filistin’de görevlendirildikten sonra Kurtuluş Savaşı’na katıldı. Yazman, genç bir subay olarak Büyük Taarruz’da görev yaptı. 1950 1958 yılları arasında DP milletvekili olarak parlamentoda görev yapan Yazman, Anadolu’nun İşgali kitabında  Kurtuluş Savaşı’nı kendisinin ve arkadaşlarının anılarıyla birlikte içinden anlatır. Yazman, kitabında, “Birbuçuk gün Afyonkarahisar ilerisinde, bir gün Dumlu’da, iki gün de bu iki mevki arasında geçmiş olan çetin boğuşmayı elde ettiğim en son raporlara, eserlere, kendimin ve arkadaşlarımın hatıralarına dayanarak canlandırmaya çalışacağım” ifadesine yer verir. Yazman, taaruzun bir gün öncesindan başlayarak şunları anlatır:

Haberin Devamı

“Düşman tarafından hiç bir suretle taciz edilmeksizin bütün tümenler 25 Ağustos akşamı kendilerine tahsis edilen taarruz mıntıkalarının gerilerine varmış bulunuyorlardı. Yamaçlar düzeltilerek meydana getirilmiş yeni yolların üzerindeki ağır topların şurasına burasına tutturulmuş fundalar bunlara yerden bitmiş acayip bir bitki şekli veriyor, koşumlarıyla birlikte yan taraf çekilmiş mandalar yorgun gözlerini kapayarak geviş getiriyor, bunların yanıbaşına uzanmış askerler kulakları kirişte, yukardan gelecek emre hazır olarak istirahat ediyorlar veya biraz tasasısları şekerleme yapıyor.

‘Dört günlük ay hilal gibi duruyordu’

Mahşer hissini veriyor

Bunların ilerisinde karartılar daha sıklaşıyor, koyulaşıyor, sesler biraz daha karışıyor, bölükler, taburlar, alaylar derelere, yamaçların dik yerlerine, ağaçlıkların altına sığınmışlar, giden, gelen, ekmek dağıtan, pişmiş karavanları taşıyan, hayvanlara yem kestiren insanlar bir mahşer hissini veriyor. Şurada burada görünen üç beş atlıdan ibaret kumandanlar her kalabalığın yanına yaklaştıkça bu hareketlere biraz durgunluk, seslere biraz sükut geliyor, bölükler, ayaklarını uzatmış istirahat eden askerler toplanıyor, atla dolaşan kumandanlar yerde, kıtalarının başında bulunan ve elini kasketine götüren subaylarla bir müddet konuştuktan sonra öteki kıtalara gidiyor ve oradakilerle de aynı seremoni tekrar ediyor. Bütün bu silsilenin gerisi, yamaçlar ve dereler hep kıtalar ve karartılarla dolu. Bunlar savaş hazırlık mevziine girmek için son emri bekleyen birinci ordu kıtalarıdır.

Haberin Devamı

Telefon santralleri işliyordu

Bu büyük kalabalığın insanda doğurduğu en büyük hayret, genişliğine ve hareketine rağmen muhafaza ettiği sessizliktir. Günlerden beri düşmana bir şey sezdirmemek için son gayretini sarf eden bu insanlar, bu son günde ve en önemli anda hareketlerini belli etmemek için hızlı sesle konuşmuyorlar, karanlığın basmasını bekliyorlar. Yavaş yavaş karanlık çökmeye başladı, ancak üç dört günlük olan ay ufukta Türk bayrağındaki hilal gibi duruyor ve herkesin garba çevrilmiş başını kendi üzerine çekiyor. Büyükçe çadırlar içinde tesis edilmiş telefon santralları sürekli işliyor, taarruza hazır birinci ordunun kolordularına, bunlar da tümenlerine ertesi günkü harekatı sürekli yazdırıyor ve nihayet karanlık tamamen ortalığı kapladığı dakikada hemen bütün tümenler açıklamasını aşağıya yazdığımız şu ordu emrini ellerine almış bulunuyorlardı:

Haberin Devamı

1- Düşmanın genel vaziyetinde değişiklik yoktur, ordunun taarruz mıntıkasında biri Afyon’da diğeri Balmahmut’ta üçüncüsü Uşak ilerisinde olmak üzere üç tümen piyade ile bir tümen süvari ve bazı müstakil alaylar vardır.

2- Garp cephesi şu suretle taarruz edecek. Kocaeli gurubuyla ikinci ordu taarruzla karşılarındaki düşmanı ve ihtiyat gurubunu tespit edecek. Birinci ordu kıtaları Akarçay’dan Çekil Tepesine kadar düşmana taarruzla onu imha edecektir.

3- Topçu 04.30 ile 05.30 arasında tanzim. 05.30 ile 06.00 arasında tahrip ateşi yapacaktır.

4- Süvari kolordusu Ahır Dağları’ndaki geçidi tuttuktan sonra Sincanlı ovasına ilerleyerek düşmanın gerilerine taarruz edecek, şimendifer ve telgraf hatlarını kesecektir.

Haberin Devamı

Derelerden harekete geçtiler

Bu emir üzerine: Derelere sinmiş kıtalar harekete geçtiler, uzun ve karanlık kollar birbirine uygun olarak öndeki tepelerin yüksek hatlarını aştılar, Yunan mevzileriyle aralarını ayıran derelere doğru inmeye başladılar. Sonra bu kollar daha fazla kararan semanın altında onlarda bütün bütün kuytu yerlerde kayboldular. Artık ufukta ay bile görünmüyor, büyük birer pırlanta gibi yanıp sönen uzak yıldızlardan başka bir sahnenin şahidi, kürek ve mataraların tıkırtısından başka bir ufak karartının hayat ve hareket belirtisi kalmamış gibiydi. (...)

Topçu atışı siste başladı

Bizim telefonlar saat birden itibaren fırkaların hazırlık mevzilerine girdiklerini hiç eksiksiz bildiriyordu. En soldaki tümen de saat 04.30’da hazırlık mevzisine girmiş ve taarruza hazırlanmış bulunuyordu. Ortalık biraz sisli ve karanlık olmasına rağmen ilk topçu ateşi sağdaki dördüncü kolordumuz cephesinde dörtten itibaren; solda da dört buçuktan itibaren başlıyor. Beşe doğru her iki kolordu, hatta bütün ordu cephesinde topçu ateşi son şiddetini bulmuştur.

Haberin Devamı

Piyadeler şevkle ilerliyordu

Yunan ordusunu büyük hayrete düşüren ve şaşırtan şey şüphesiz bizim bu yoğun topçu ateşimiz olmuştur. Değil onlar hatta bizzat biz, yani cephede bulunup da gerideki hazırlıkları görmemiş olanlar dahi kağnılarla şark cephesinden veya Karadeniz iskelelerinden Afyon güneyine kadar sürüklenen mermiler ve kamaları İstanbul depolarından aşırılan veya küçük atölyelerde imal olunan toplarla bu kadar yoğun bir topçu ateşi yapabileceğini asla hatırımıza getiremezdik. Bu şiddetli ateş düşmanı ne kadar şaşırttı ise her şeyi göze alarak her şeyi hiçe sayarak ileri atılan bizimkileri de o kadar cesaretlendirdi. Saat beş buçuk. Güneş etrafı biraz daha aydınlatıyor, sis biraz daha açılıyor. Topçu ateşimizin verdiği şevk ve süratle ilerleyen piyadelerin sağda ve solda tüfek ateşine başladığı görülüyor.”

BÜYÜK ZAFER CUMHURİYET’LE TAÇLANDI

25 Ağustos 1922: Başkomutan Mustafa Kemal Paşa, Başbakan Rauf Bey’e orduların taarruza başlayacağını bildirdi.

26 Ağustos 1922: Büyük Taarruz başladı. İznik kurtuldu.

27 Ağustos 1922: Afyon kurtuldu.

30 Ağustos 1922: Dumlupınar’da Başkomutan Meydan Muharebesi kazanıldı.

31 Ağustos 1922: Mustafa Kemal, Fevzi ve İsmet Paşa ile son durumu değerlendirdi. Başkomutan, düşmanın takibi emrini verdi.

1 Eylül 1922: Başkomutanlık emri: “Ordular! İlk Hedefimiz Akdenizdir. İleri!”

2 Eylül 1922: Yunan Başkomutanı Trikopis, esir alındı. Eskişehir kurtarıldı.

3 Eylül 1922: Gazi Mustafa Kemal, Dumlupınar’dan Uşak’a geldi.

4 Eylül 1922: Dağılan Yunan ordusunun kalıntıları Akşehir’i yaktı. Söğüt ve Kula kurtarıldı.

5 Eylül 1922: Bilecik kurtarıldı.

6 Eylül 1922: Bursa’nın Yunanlılarca işgal edilmesi üzerine Meclis kürsüsüne örtülmüş olan kara örtü kaldırıldı.

7 Eylül 1922: İtilaf Devletleri, Ankara Hükümeti’ne başvurarak mütareke istedi. Yunanistan’ın Anadolu’yu boşaltmasını koşul olarak ileri sürdüler. Yunanistan’da hükümet istifa etti. Yeni kabineyi Kalogeropulus kurdu. Aydın kurtuldu.

8 Eylül 1922: Manisa kurtuldu.

9 Eylül 1922: İzmir kurtuldu.

10 Eylül 1922: Mustafa Kemal Paşa, İzmir’e girdi. Bursa kurtuldu.

11 Ekim 1922: Mudanya Mütarekesi imzalandı.

1 Kasım 1922: Saltanat kaldırıldı.

24 Temmuz 1923: Lozan Antlaşması imzalandı.

2 Ekim 1923: İşgal güçleri İstanbul’dan ayrıldı.

6 Ekim 1923: Türk askeri, törenle İstanbul’a girdi.

13 Ekim 1923: Ankara başkent ilan edildi.

29 Ekim 1923: Cumhuriyet ilan edildi.

Ateşten dört zorlu gün

Albay Hüsnü Özlü’nün çalışmasında yer alan bilgilere göre; dört gün boyunca çok çetin geçen savaş, gün gün şöyle bir seyir izledi:

26 AĞUSTOS: Başkomutan Mustafa Kemal Paşa, Genelkurmay Başkanı Fevzi Paşa ve Batı Cephesi Komutanı İsmet Paşa ile birlikte 26 Ağustos sabahı Kocatepe’de idi. Büyük Taarruz, topçu ateşi ile başladı. Birinci Ordu’ya bağlı piyade birlikleri, sabah 06.00 sıralarında tel örgüleri aşıp süngü hücumu ile Tınaztepe’yi ele geçirdi.

27 AĞUSTOS: Sabah gün ağarırken Türk ordusu bütün cephelerde yeniden taarruza geçmiş, bu taarruzlar çoğunlukla süngü hücumlarıyla ve insanüstü çabalarla gerçekleştirilmişti. Başkomutanlık Karargâhı ile Batı Cephesi Komutanlığı Karargâhı kurtarılan Afyonkarahisar’a taşındı.

28 AĞUSTOS: Gün boyu başarılı geçen taarruz harekâtı, düşmanın 5’inci Tümeninin çevrilmesi ile sonuçlandı.

29 AĞUSTOS: Çevirme harekatı 29’nda da sürdü. Gece durum değerlendirmesi yapan komutanlar, hemen harekete geçerek muharebenin süratle sonuçlandırılmasını gerekli gördü. Düşmanın çekilme yollarının kesilmesi ve düşmanı çarpışmaya zorlayarak tamamen teslim olmalarını sağlama yolunda alınan karar süratli ve düzenli bir şekilde uygulandı.

30 AĞUSTOS: Dumlupınar’daki Başkomutan Meydan Muharebesi sonunda düşman ordusunun büyük kısmı, dört taraftan sarılarak Gazi Mustafa Kemal Paşa’nın ateş hatları arasında, bizzat Zafertepe’den idare ettiği savaşta imha edildi. Çok sayıda düşman askeri esir alındı. Anadolu’daki Yunan kuvvetlerinin yarısı imha veya esir edilirken; kalan bölümü ise üç grup hâlinde çekildi. Çalköy’de yıkık bir evin avlusu içinde Gazi Mustafa Kemal, Fevzi Paşa ve İsmet Paşa ile buluşarak Yunan ordusunun kalıntılarını takip etmesi için Türk ordusunun büyük kısmının İzmir istikametinde ilerlemesini kararlaştırdı.