03.11.2019 - 07:50 | Son Güncellenme:
MERT İNAN İstanbul
Bilim insanlarının yanı sıra ilahiyat ve hukuk uzmanlarının da yer aldığı panelde Milliyet’e konuşan Yeditepe Üniversitesi Anestezi ve Reanimasyon Anabilim Dalı ve Koşuyolu Hastanesi Genel Yoğun Bakım Sorumlusu Doç. Dr. Tuğhan Utku, “Vatandaş, beyin ölümü ile bitkisel hayat arasındaki farkı karıştırıyor. Beyin ölümünün kesinlikle geri dönüşü yoktur. Dünya üzerinde beyin ölümü tanısı konulmuş ve mucize eseri hayata dönen tek kişi yok. Türkiye’de yılda ortalama 2 bin beyin ölümü gerçekleşirken, bu kişilerden sadece 450’sinden organ nakline dönüşüm alıyoruz. Geri kalan yüzde 80’lik dilim organlarıyla defnediliyor. Oysa ki, yılda bin 500 kişiden 5 organ alınmış olsa bekleme havuzundaki hastalar 4-5 yıl içinde sağlığına kavuşurdu” dedi.
İslam destekliyor
İlahiyatçı Prof.Dr.Hasan Elik ise, organ bağışının dini açıdan hiçbir sakıncası olmadığını sorularımızı şöyle cevapladı:
“Müslüman topluluklarda en büyük sorun beyin ölümüyle ilgili durumlarda organ bağışının yapılıp, yapılmaması konusu. Şayet tıp heyeti beyin ölümünün geriye dönüş olmayan bir durum olduğunu diyorsa organ bağışı yapılabilir, dinen sakınca yoktur. Bazı din adamları organ bağışında ahirette organsız dirileceklerine inanıyor. Oysa ölen ancak cesedi ortada olmayan, yanarak, boğularak can veren var. Organ bağışı insan kurtarma girişimi olarak İslam’ın desteklediği bir durumdur.”
‘Yüzde 80 donörden’
Türk Böbrek Vakfı Başkanı Timur Erk ise panelde yaptığı konuşmada, ülke genelinde yılda 5 binden fazla organ nakli gerçekleştirildiğine dikkat çekerek, “Bu nakillerin yüzde 80’i canlı donörlerden alınan organlardan gerçekleştiriliyor. Kadavra sayısının artırılması gerekiyor. Beyin ölümü tanısı konulan kişilerin aileleri, nakil olmaya karşı çıkıyor. Sağlığında noter onaylı olarak organ bağışlamaya karar veren kişilerin, öldüğünde ailelerine danışılmadan organlarının alınmasını sağlayacak yasal düzenleme yapılmalı” ifadelerini kullandı.