08.03.2023 - 18:13 | Son Güncellenme:
Tuçe GÖLCÜ-Özgür KUMANOVALI/İSTANBUL (DHA)
İstanbul Kültür Üniversitesi tarafından 8 Mart Dünya Kadınlar Günü kapsamında ‘Kadın Gözüyle Deprem Bölgesi’ başlıklı söyleşi düzenlendi. Üniversitenin Akıngüç Oditoryumu ve Sanat Merkezi’nde gerçekleştirilen etkinliğin açılış konuşmasını Rektör Prof. Dr. Fadime Üney Yüksektepe ve Türkiye Genç İş İnsanları Derneği (TÜGİAD) Genel Başkanı Nilüfer Çevikel yaptı.
Moderatörlüğünü TRT World Muhabiri Kübra Akkoç’un üstlendiği etkinlikte Demirören Haber Ajansı (DHA) Muhabiri Gül Kaba, AKUT Disiplin Kurulu Üyesi Gizem Erdoğan, İstanbul İl Gençlik Spor Kulübünden Profesyonel Dağcı Hatice Erener, İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB), Toplum Ruh Sağlığı Projesi Psikiyatri Uzmanı Ebru Kaymaz, İBB Büyük İstanbul Otogarı İnsan Kaynakları ve İdari İşler Şefi Nalan Turan Ateşoğlu deprem bölgesinde yaşadıkları deneyimleri ve izlenimleri katılımcılarla paylaştı.
“BİRLİKTE İYİLEŞECEĞİZ”
Söyleşinin açılış konuşmasını yapan İstanbul Kültür Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Fadime Üney Yüksektepe, “Ülke olarak umuyoruz ki birlikte iyileşeceğiz. Uzun soluklu iyileşme yolculuğumuzda da maalesef en büyük engel ön yargılarımız. Bu alandaki varlıklarıyla, meslekleriyle, bakışlarıyla, adanmışlıklarıyla dayanışmanın, yeniden ayağa kalkabilmenin, çalışmanın toplumsal cinsiyet rollerinin üzerinde olduğunu bize gösteren kıymetli konuşmacılarımız bugün bunun en önemli ispatı. Konuklarımızın deneyimi, cesareti, çok yönlü bakışları, sahaya ilişkin gözlemleri ve önerileri akademisyenlerimize ışık olacak ve öğrencilerimiz için rol model oluşturuyor olacak. Umarım gelecek sene kutladığımız 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nde el birliğiyle daha iyi projeler geliştirir ve 11 ilimizde yaşayan kadınlarımızın öykülerini buraya taşıyor, onları dinliyor, onların başarılarına şahit oluruz” dedi.
ÇEVİKEL: GÜCÜMÜZ YETTİĞİNCE BÖLGEYE DESTEĞİMİZ SÜRECEK
Türkiye Genç İş İnsanları Derneği (TÜGİAD) Genel Başkanı Nilüfer Çevikel ise “Depremin etkilediği 11 il hem iş dünyası hem de jeopolitik konum açısından çok stratejik bölgeler. Birçok ürün o illerden tedarik ediliyor. Kırılacak tedarik zinciri ihracatımızı doğrudan etkileyecektir. İhracatın etkilenmesi istihdamı etkileyecektir. Gittiğimizde korkunç bir tablo vardı, geldiğimden beri rahat uyuyamıyorum. İnsanlar mahşeri yaşamış. Kalanlar için hayat bir şekilde devam ediyor. Bölgedeki insanların göç ettiğini gördüm, psikolojik desteğe ihtiyaçları var. Zor bir durum eviniz, iş yeriniz bir anda başınıza yıkılıyor. Gücümüz yettiğince bölgeye desteğimiz sürecek. Bu süreçte cesur, soğuk kanlı olup gönüllü olarak bölgeye gitmemiz gerekiyor. Umarım bir daha böyle bire felaket yaşanmaz. Ama yarın biz de yaşayacakmışız gibi önlem almalıyız” diye konuştu.
"KADINLAR YAŞADIKLARI ACIYA RAĞMEN ÇOK GÜÇLÜYDÜ"
DHA Muhabiri Gül Kaba ise "Sahada kadınların acıyı ne kadar çok yaşasalar da ne kadar güçlü olduklarını gördüm. Kadın, evi çekip çevirdiği gibi çadırı, serayı da çeviriyor. Acısına, travmasına rağmen orayı yuva yapıyor, bunun için çabalayan çok kadın gördüm. Çocuklarına, şok halindeki eşine kol kanat geliyor, bir şekilde toparlıyor ve hayatlarına devam etmeye çalışıyorlar. Kadınlar kendinden vazgeçiyor ve çocukları için yaşıyor. Onlar aç ve soğukta kalmasın diye mücadele ediyor. Bu kadar acının içinde kadınların, bu denli güçlü, cesur ve girişken olması beni çok mutlu etti, çok gururlandım. Umarım böyle bir felaketi bir daha yaşamayız. Çünkü sonuçları çok ağır, umarım toparlanır ve eskisinden daha da güçlü oluruz" ifadelerini kullandı.
"TUVALET VE BANYOYA ERİŞİM ÖNEMLİ BİR SORUN"
Deprem bölgesindeyken arabada kaldıklarını aktaran Kaba, "Beni en çok tuvalet ve banyoya kolayca erişememek zorladı. Psikolojik olarak en çok yıpratan oydu. Reyhanlı’da bir otel basın mensuplarına banyo yapmak için odasını tahsis etmişti. Fakat artçı depremler devam ettiği için oraya gittikten sonra ‘kapalı alanda bulunmayayım’ psikolojisine giriyorsunuz. 11 günde 2 kere duş aldım. Otele giriyor, duş alıp hemen çıkıyorduk. Oradaki insanların sorunu hala devam ettiği için bu konuda çok yakınmak istemiyorum. Deprem bölgesi kadınlar için daha da zor. Mesleki açıdan güzel bir tecrübeydi ama insani olarak zorlandım. O derece profesyonel değilim, olabildiğince soğukkanlı davranmaya çalıştım. Ama özellikle döndükten sonra bölgedeki yas üzerime çöktü. Deprem bölgesindeyken haberleri yapıyor ve çıkıyordum. Ne kadar çok insana ulaşırsam o kadar çok yardım gelir düşüncesiyle ekip olarak çok fazla köye gittik ve herkesin sesi olmaya çalıştık. İnsanların gözündeki acı, korku, şok hali beni çok etkiledi. İnsani açıdan çok zorlandım, hala da zorlanıyorum" dedi.
"GÜN KAVRAMINIZ KALMIYOR"
AKUT ekibinden Gizem Erdoğan deprem olduktan yarım saat sonra AKUT'un acil durum eylem programının devreye girdiğini belirterek, "Arkadaşlarımız masa başı üzerinde çalışmaya başlamışlardı. Bölgeden anlık bilgi akışı sağlanıyordu ve bu bilgilere göre hareket ediliyordu. Kaç ekip çıkacak, kimler çıkacak, lojistik malzeme, nasıl gönderilecek bölgeye gibi bu çalışmalara başlanmıştı. Aynı zamanda da bir ihbar hattı oluşturuldu. Deprem olduktan yarım saat sonra arandım ve lojistik depomuza geçtik. Ekip olarak askeri havaalanına gittik. Oradan askeri kargo uçaklarıyla İncilik’e indik. Buradan da yönlendirilmesiyle bölgeden dağıtım gerçekleşti. Ben ilk olarak İskenderun’a gittim. İlk çalıştığım enkaz devlet hastanesinin enkazıydı. Bölgede 9 gün kaldım. Aşama aşama dönüşlerimiz gerçekleşti. Günde 2-3 saat uykuyla devam ediyorsunuz çalışmalara. Gün kavramınız kalmıyor. Bir canlıya ulaşınca başka enkaza gidiyorsunuz. Ben aynı zamanda dinleme ekibindeydim. Gelen ihbarları ses alarak dinliyordum” ifadelerini kullandı.
"ENKAZDA ÇALIŞAN KADIN ARKADAŞLARIM ÇOK GÜÇLÜYDÜ"
İstanbul İl Gençlik Spor Kulübü’nden profesyonel dağcı Hatice Erener de “3 ay önce şu anda deprem bölgesi olan yere dağ faaliyeti için gitmiştim. 3 günlük bir programım vardı. Gezi amaçlı gittiğim bölgeye ardından böyle bir afet nedeniyle gitmek son derece acı vericiydi. Çok fazla arkadaşımı kaybettim. Enkaza girdiğimde saha görevlisiydim. 2 gün boyunca yediğim içtiğim her şeyi gönüllüler göndermişti. Enkazda benimle birlikte görev alan kadın arkadaşlarımın erkek arkadaşlarımdan çok daha güçlü çok daha dirayetli ve cesur olduğunu gözlemledim. Bütün hemcinslerimle gurur duyuyorum. 7 katlı bir enkazda görevliydim çok acı yoğun hasar vardı. Gönül herkese yardımcı olmayı istiyor ama belli bir sistem var. Böyle bir psikolojide yardımcı olmaya çalışmak, emek vermek zor kendimle gurur duydum” diye konuştu.
"SON DEPREMZEDE KURTARILANA KADAR TÜM İNSANLIK ENKAZ ALTINDA KALDI"
İBB Büyük İstanbul Otogarı İnsan Kaynakları ve İdari İşler Şefi Nalan Turan Ateşoğlu da “Otogarda çalışan kadınlar olarak daha önce bir savaş gördük, savaştan kaçan insanları otogarda ağırladık. Daha sonra maalesef bu felaket deprem olayıyla karşılaştık. Biraz da bundan sonraki süreçte bir kadın ve anne olarak, neler yapmamız gerektiğine değinmek istiyorum. Enkazdan son depremzede kurtarılana kadar tüm insanlık enkaz altında kaldı. Çarpık kentleşme, mimariye uygunsuzluk, kolonların kesilmesi, eksik malzeme, bunların hepsi bir yana bize göre en baştaki etken, o inşaatları yapan kişilerin insani duygularına ve ahlakına bazı katkıların bulundurulmaması. Otogarda depremzede kadınları dinlerken biz bir köşede onlar bir köşede ağladılar. Kadınlar olarak önce çocuklarımıza uygun değerler katmalıyız” dedi.