Merkez üssü Kahramanmaraş olan 7.7 ve 7.6 büyüklüklerindeki depremler tüm Türkiye'yi derin bir yasa boğdu. Bölgede meydana gelen depremlerden sonra birçok duyarlı vatandaş büyük bir dayanışma içinde bölgedeki depremzedelere yardım eli uzatırken bu süreçte yurt genelindeki binaların güvenlikleri de tekrar gündeme geldi. Depremlerden ciddi şekilde etkilenen Güneydoğu'daki 10 ilde yıkılan ya da ağır hasarlı şekilde ayakta kalan binalar haricinde gündeme gelen bir başka konu ise bölgeye yakın olan Akkuyu Nükleer Güç Santrali'nin güvenliği oldu. Mersin'in Gülnar ilçesine bağlı Büyükeceli bölgesinde inşaatı devam eden Akkuyu Nükleer Güç Santrali'nin depremde zarar görüp görmediği ya da deprem sonrasında nükleer bir tehdit olup olmayacağı birçok vatandaş arasında tedirginlik yarattı. 11 Mart 2011'de Japonya'daki Fukuşima Nükleer Santrali'nde deprem sonrası yaşanan sızıntıları günümüzde dahi devam ederken Akkuyu hakkında çıkan iddialar sonrasında kafası karışan vatandaşlar güvenlik sorusuna yanıt aramaya başladı. Milliyet.com.tr'ye konuşan Hacettepe Üniversitesi Nükleer Enerji Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Şule Ergün, nükleer santrallerin deprem sonrasındaki güvenliklerine ilişkin herkesi yakından ilgilendiren önemli açıklamalarda bulundu.
'KONTROL EDİLİYOR'
Nükleer santrallerin yol açabileceği kazalar özellikle 1980'li yılların sonunda tüm dünyanın dikkatini çekmeye başladı. 26 Nisan 1986 tarihinde Sovyetler Birliği'ndeki Çernobil Nükleer Santrali'nin 4 numaralı reaktöründe gerçekleşen nükleer kazanın etkileri yıllarca özellikle Karadeniz çevresindeki ülkelerde görüldü. Çernobil sonrasında yakın dönemde Fukuşima'da meydana gelen bir başka nükleer felaket de nükleer santrallerin güvenliğini tekrar gündeme taşıdı.
Nükleer santrallerin inşasında başta deprem olmak üzere yangın ve tsunami gibi doğal tehditlerin göz önünde bulundurulduğunu hatırlatan Prof. Dr. Şule Ergün, büyük bir cismin santrale çarpması ya da insan hatası gibi problemlerle ortaya çıkabilecek sorunların da santralde çeşitlik güvenlik unsurlarıyla kontrol edildiğinin altını çizdi. Prof. Dr. Ergün, insan hatası, mekanik, teknik ve elektriksel hatalardan dolayı oluşabilecek sorunların, deprem dolayısı ile oluşacak sorunlara benzer olacağını şöyle ifade etti:
"Böyle bir durumda önemli olan Fukuşima'daki gibi nükleer yakıt çubuklarının erimemesi bütünlüğünü kaybetmemesi ve radyasyona karşı bariyerlerin korunması. Sağlamlığını koruduklarında herhangi bir nedenden dolayı sıkıntı ortaya çıkmaz. Depremden dolayı çevreye sızıntı yapan nükleer santral ya da depremin tetiklediği bir durum olmadı."
'TÜM NÜKLEER SANTRALLER İÇİN HESABA KATILIR'
Nükleer santraller için saha seçiminin önemine değinen Prof. Dr. Şule Ergün, Akkuyu'daki nükleer santral için yapılan çalışmaları ve ölçümleri anlattı. Prof. Dr. Ergün, "Belirli kriterlerle belirli büyüklükteki depremin, santrali nasıl etkileyeceği her nükleer santral için hesaba katılır. Tasarım ve inşaat bu hesaplamalara ve incelemelere göre yapılır. Türkiye'de bir depremde ortaya çıkabilecek tehditlere göre tasarlanmış santralde olası sarsıntı ve yıkım etkileri göz önünde bulundurularak inşaat yapılırsa sorun olmaz" diye konuştu.
Akkuyu Nükleer Santrali'nin depremin etkilerinin göz önünde bulundurularak lisanslama yapıldığını vurgulayan Prof. Dr. Şule Ergün, sahanın incelenip analiz edildiğini ve bunun sonucunda ortaya çıkarılan belirli parametrelerin dikkate alındığını söyledi.
'TEK TEHDİT DEPREM DEĞİL'
Zemin bina etkileşiminin nükleer santral inşasındaki önemine değinen Prof. Dr. Şule Ergün, santralin farklı noktalarında bu etkileşimin izlerinin belirlenmesi üzerine farklı çalışmalar yapıldığına dikkat çekti. Prof. Dr. Ergün, depremlerin nükleer santraller için tek tehdit olmadığına değindi. Prof. Dr. Ergün, "Depremlerin nükleer santrallere verebileceği zararların hesaplanması için geçmişte yaşanan Fukuşima kazasından sonra farklı testler de yapıldı. Mevcut santrallerde ve Akkuyu'da yapısal güçlenmeyi sağlayacak incelemelere gidildi" dedi.
2011 yılında Japonya’da Fukuşima Nükleer Santrali'nde gerçekleşen sızıntının deprem sebebiyle olmadığını belirten Prof. Dr. Ergün, 'öngörülenden büyük bir tsunami'nin bu sonuca yol açtığını hatırlattı.
METSAMOR'DA SIZINTI YAŞANABİLİR Mİ?
Ermenistan’ın Türkiye sınırına 16 kilometre uzaklıkta bulunan ve 1976’da ilk reaktörü devreye giren Metsamor Nükleer Santrali'nde 'Deprem sonrası sızıntıya yol açabilir' iddiaları ortaya atılmıştı. Prof. Dr. Şule Ergün, Metsamor ile ilgili korkulacak bir durumun olmadığını açıklayarak sözlerine şöyle devam etti:
"Metsamor Nükleer Santrali'nin yapı olarak eski olması ve bulunduğu yerin deprem konusunda aktif olduğu doğru. Ancak bu santralde yapısal dayanıklılıkLA ilgili testeler yapıldı ve incelendi, güvenlik analizleri yapıldı. Eski teknoloji olduğu, deprem konusunda aktif bir bölgede bulunduğu ve ülkemize yakınlığı biliniyor. Metsamor'un çevresel etkileriyle ilgili ülkemizde de ölçüm ve izlemeler yapılıyor. Aynı güçlendirme çalışmaları ve güvenlik önlemleri orası için de yapılıyor."
'BÖLGEDE 3 ŞİDDETİNDE HİSSEDİLDİ'
Güvenlik iddialarıyla gündeme gelen Akkuyu'yla ilgili Akkuyu Nükleer A.Ş. Genel Müdürü Anastasia Zoteeva, santralde bir problem olup olmadığıyla ilgili açıklama yapmıştı. Zoteeva, "Merkez üssü Kahramanmaraş’ın Pazarcık ilçesi olan deprem, Akkuyu NGS sahasının bulunduğu bölgede yaklaşık 3 şiddetinde hissedilmiştir. Uzmanlarımız bina yapılarında, vinçlerde ve ekipmanlarda herhangi bir hasar tespit etmemiştir. Bununla birlikte inşaat ve montaj işlemlerinin güvenli bir şekilde devam etmesini sağlamak için kapsamlı teşhis önlemleri uyguluyoruz" diye konuştu.
Santrali inşa eden Rusya Devlet Nükleer Enerji Kuruluşu Rosatom da Akkuyu Nükleer Güç Santrali'nin depremde zarar görmediğini duyurmuştu. Olası bir nükleer sızıntı tehdidine karşı, Birleşmiş Milletler bünyesinde faaliyet gösteren Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu da 6 Ocak'ta resmi Twitter hesabından açıklama yapmıştı. Açıklamada, "Nükleer Düzenleme Kurumu, Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu'na şu an itibarıyla depremlerin Türkiye'de nükleer emniyet ve güvenlik üzerinde hiçbir etkisi olmadığını söyledi. Radyoaktif kaynakların güvenliği ve radyolojik güvenlikle ilgili şimdiye kadar hiçbir sorun yok ve ülkenin yapım aşamasında olan nükleer santrali etkilenmedi" denildi.