03.04.2012 - 02:30 | Son Güncellenme:
Tarihi hesaplaşma
12 EYLÜL DAVASI BAŞLIYOR - 2
GÖKÇER TAHİNCİOĞLU - TÜRKER KARAPINAR
12 Eylül darbesini yapan Kenan Evren ve Tahsin Şahinkaya hakkında “anayasal düzeni ortadan kaldırdıkları” gerekçesiyle açılan tarihi davanın yarın yapılacak ilk duruşması öncesinde, dikkatler iki darbe sanığının ifadesinin nasıl alınacağına çevrildi. “Aklanmadan ölmek istemiyoruz” diyerek, yurtdışına çıkış yasaklarının kaldırılmasını isteyen ancak olumsuz yanıt alan, duruşmadan aylar önce hastaneye yatan ve hâlâ hastanede bulunan Evren ve Şahinkaya’nın duruşmaya gelmeleri ya da ifadelerinin bu aşamada telekonferansla alınması beklenmiyor.
Salonda böyle oturulacak
340 aşkın kişi ve kurumun katılma talebinde bulunduğu duruşmada, TBMM İnsan Hakları Komisyonu Başkanı Sefer Üstün, CHP, HAS Parti, BDP ve BBP temsilcileri de olacak. Salonun darlığı nedeniyle, sadece 21 gazeteci ve 140’ı aşkın katılımcı duruşmayı izleyebilecek. Mahkemenin, iddianame örneği gönderdiği TBMM Genel Sekreterliği ve Başbakanlık’ın katılma talebinde bulunup bulunmayacağı ise henüz netleşmedi. Duruşmada iddianameyi, darbe yapıldığında el konulan ilk kurumlardan olan TRT’nin spikeri okuyacak.
Müzekkere bile gitmemiş
Evren ve Şahinkaya’nın avukatları, müvekkillerinin sürekli sağlık sorunlarını gösteren hastane raporlarını mahkemeye sundu. Mahkeme ise Adli Tıp’tan “Duruşmaya katılabilirler mi?” sorusuna yanıt istedi. Adli Tıp’ın raporu henüz mahkemeye gelmedi.
Adli Tıp Kurumu Başkanı Doç. Dr. Haluk İnce, sanıkların sağlık durumlarının duruşmada bulunmaya elverişli olup olmadığının tespiti için yazdığı yazının henüz ellerine ulaşmadığını, raporun ilk duruşmaya yetişmesinin çok zor olduğunu söyledi. İnce, ”UYAP üzerinden yazıyı bekliyoruz” dedi.
Telekonferans da zor
Ankara GATA’da bulunan Evren ile İstanbul GATA’da yatan Şahinkaya’nın duruşmalara katılması beklenmiyor. Evren ve Şahinkaya’nın avukatı Bülent Acar, “İlk duruşmada telekonferansla ifadelerinin alınması da zor. Ancak biz salonda olacağız” diye konuştu. İlerleyen aşamada ailelerinin, telekonferansla ifadeye de itiraz edebileceği belirtiliyor. Mahkemenin yurtdışına çıkış yasağı koyduğu Evren ve Şahinkaya ise, bu yasağın kaldırılması için verdikleri, reddedilen dilekçelerinde, kararın yurtdışında ve Türkiye’de saygınlıklıklarına zarar verdiğini savundu. İki sanık, “vatana ve millete faydalı olmuş, seçkin kişiler” olduklarını belirterek, aklandıklarını görerek ömürlerini tamamlamak istediklerini kaydetti.
Hücre cezası
İddianameye göre, mahkum olmaları halinde, eski TCK lehlerine olduğu için Evren ve Şahinkaya için sadece anayasal düzeni değiştirmek suçundan bir kez ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası verilecek. Ancak bu cezalarında da yarı oranında artırım isteniyor. Buna göre mahkum olurlarsa, ağırlaştırılmış müebbet yarı oranında artırılamayacağı için, belirlenecek gün kadar hücre cezası verilecek.
‘Bizi yargılayamazsınız’
Evren ve Şahinkaya’nın avukatları Bülent Acar, ilk duruşmada, müvekkillerinin yargılanamayacağı tezini anlattığı “Milli Güvenlik Konseyi Başkan Ve Üyesinin Erksiz/Yetkisiz Yargılanmasına İlişkin Kamusal Savunma” adlı, kitaplaştırdığı savunmasını tekrarlayacak. Acar, çalışmasında darbeyi yapan Milli Güvenlik Konseyi’nin “kurucu iktidar” olduğunu belirterek, Evren ve Şahinkaya’nın Cumhurbaşkanı’ndan bile fazla hukuki güvenliğe sahip olduğunu, TCK’da darbeye teşebbüs suçunun bulunduğunu, darbe yapılarak kurucu iktidar olunmasının ise suç konusu yapılamayacağını kaydedecek.
‘Teşebbüs de olmaz’
Devrimci 78’liler Federasyonu avukatı İlyas Danyeli ise, “Suçlama, anayasanın değiştirilmesi değil, TBMM’yi ortadan kaldırmaya teşebbüstür. Bu ülkede gerçek anlamda kurucu irade 1924 Anayasası’dır. Bu anayasanın seçilmemiş, darbeyle gelmiş iradeler tarafından değiştirilmiş olması bizatihi suçtur. Hukukun genel kaidelerine göre de teşebbüsü suç olan bir fiilin tamamlanmış hali de suçtur. Hırsızlık suç değilse hırsızlığa teşebbüs asla suç değildir” dedi. Mahkeme, yargılamaya başlamadan önce çeşitli kurumlardan 12 Eylül belgelerini istemişti. Milli Savunma Bakanlığı, Fatsa olayları ve darbe toplantıları konusundaki bazı kritik belgelerin 15 yıllık saklama süresi dolduğundan imha edildiğini bildirdi. MİT ise 1 Mayıs 1977, 1978 Sivas, 1978 Kahramanmaraş ve 1980 Çorum olaylarına ilişkin bilgi gönderdi. Diğer kurumlardan ise henüz yanıt gelmedi.
Karıştır/ barıştır itirazı
Davaya müdahil olmak için başvuranlar arasında hem solun hem de sağın farklı şekillerde tanınan isimleri yer alıyor. Dev-Yol davası sanıklarından Oğuzhan Müftüoğlu, Melih Bekdemir, Osman Tayfun Mater, Sedat Göçmen, Ali Alpatlı, Mehmet Akın Dirik, Bülent Forta, idam edilen ve işkenceyle öldürülenlerin aileleri, Devrimci 78’liler Federasyonu gibi isimlerin yanında, Doğu’nun Başbuğu olarak anılan Yılma Durak, Bahçelievler Katliamı hükümlüsü Haluk Kırcı gibi isimler, DİSK, KESK; TMMOB, TTB gibi kurumlar da müdahillik talebinde bulundu. Devrimci 78’liler Federasyonu ise, Kırcı başta olmak üzere, katliam hükümlülerinin davanın müştekisi ya da müdahili sayılmasına itiraz ediyor. İddianamenin 12 Eylül’de uygulanan “karıştır-barıştır” mantığı ile kaleme alındığını bildiren federasyon, katliam sorumlularının sanık olarak davada yer alması gerektiğini belirtiyor.
TBMM BAŞKANI CEMİL ÇİÇEK:
Sürüncemede bırakmayacağız
TBMM Başkanı Cemil Çiçek, NTV’de 12 Eylül Davası’na müdahil olup olmayacaklarına ilişkin soru üzerine, “İddianame bize birkaç gün önce geldi. Arkadaşlarım okudu, ben kendim de okuyorum. Ayrıca sanık avukatlarının verdiği dilekçe var. Dosya içeriği ile ilgili de bir çalışma yapmamız gerekiyordu, Onları getirttirdik. Zannediyorum en geç yarın (bugün) çalışmayı bitirip bir karar vermiş olacağız” dedi. Çiçek, “Öngörünüz ne?” sorusuna ise, yarına (bugüne) bir şey kalmadı, Ayın 3’ünde duruşmalar başlamış olacak. Gerçi yarın (bugün) son tarih, son gün değildir. Ama böylesine bir işi de ne karar vereceksek, şeyde tutmakta fayda yoktur. Öyle vaya böyle bir kararı vermiş oluruz. Sürümcemede birakmanın faydası olmaz. Çalışmayı bitiriz. Yarın(bugün) sabah gereği neyse yapmaya çalışırız” yanıtını verdi. Çiçek, “Anladığımız kadarıyla müdahil olacaksınız” yönündeki yorum üzerine de, “Tahmin yapmayalım. Yarını (bugünü) bekleyelim” diye konuştu.
ANKARA Milliyet
Veysel Güney 10 Haziran 1981’de idam edildi.
Erdal Eren idam edildiğinde 17 yaşındaydı.
Mezarı yok hesabı var
Davaya katılma talebinde bulunanlar arasında 10 Haziran 1981’de idam edilen Veysel Güney’in de ailesi var. Mezar yeri hâlâ belli olmayan Güney’in son mektubu da ancak 25 yıl sonra ailesine verildi. Yine 25 yıl sonra, idamdan sonra cenazenin babasına teslim edilmek üzere Yüzbaşı Burhan Erdem’e verildiğine yönelik bir belge bulundu. Ancak Erdem bulunup, mezar yeri hala sorulamadı.
Erdal Eren’in annesi
Güney gibi idam edilen çok sayıda ismin aileleri de davaya katılma dilekçesi verdi. Dilekçelerde, Erdal Eren’in 13 Aralık 1980’de Ankara’da, Mustafa Özenç’in 20 Ağustos 1981’de Adana’da, Ramazan Yukarıgöz’ün 29 Ocak 1983’te İzmit’te, Necati Vardar’ın 13 Mart 1982’de İzmir’de idam edildiği belirtildi. Bu isimlerin Evren’in ‘asmayıp da besleyecek miyiz’ talimatı sonucu idam edildikleri belirtildi. Dilekçelerde, Behçet Dinlerer ve Zeynel Abidin Ceylan gibi işkencede ölenlerin ailelerinin ismi de yer aldı. Bu isimlerin ABD’de işkence eğitimi gören bir ekip tarafından öldürüldükleri belirtildi.
Öldürüldü, aşağı atıldı
Davaya katılma talebinde bulunan Süleyman Cihan’ın kardeşleri Ahmet Cihan ve Songül Emre de kardeşlerinin 29 Temmuz 1981’de gözaltına alındıktan 1 gün sonra işkenceyle öldürüldüğünü, daha sonra bir apartmanın 6. katından atılarak intihar ettiğinin söylendiğini mahkemeye bildirdi. Dilekçede, Cihan’ın işkence gördüğünü gösteren belgelere ve kimliği belli olmasına rağmen kimsesizler mezarlığına gömülmesine de atıf yapıldı.
75 gün işkence
Devrimci 78’liler Federasyonu dün de idam edilen Serdar Soyergin, gözaltında kaybolan Hayrettin Eren, emniyetin 6. katından aşağı atlayarak intihar ettiği ileri sürülen Satılmış Şahindokuyucu ile işkence sonucu öldüğü iddia edilen Enver Karagöz ile eşi Işılay Karagöz adına müdahillik dilekçesi verdi.
Dilekçede, memur Işılay Karagöz’ün, 12 Eylül 1980’de gözaltına alındığı, Artvin Öğretmen Okulu’nun bodrum katında “buzdolabı” olarak kullanılan soğuk odalarda 45 gün işkence gördüğü iddia edildi. Enver Karagöz’ün de 75 gün ağır işkenceye maruz kaldığı, boğazına dökülen kaynar su nedeniyle gırtlak kanserine yakalandıktan sonra tahliye edildiği, Almanya’da hayatını kaybettiği anlatıldı.
12 Eylül yargılamaları kapalı spor salonlarında kurulan Sıkı Yönetim Mahkemeleri tarafından yapıldı.
TBMM ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU:
Müdahillikte asıl başı çekmesi gereken Demirel
TBMM Anayasa Komisyonu Başkanı Burhan Kuzu, 12 Eylül davasının özünün, kurulu demokratik düzene yönelik müdahaleyle ilgili olduğunu, bu nedenle davaya yalnızca birkaç generalin yargılanması olarak bakılmaması gerektiğini ifade etti. Kuzu, burada topyekun etkilenmenin söz konusu olduğunu belirterek, “O dönemde görev alan herkes bu kapsamda. Kim, kimden hangi zararı gördüğü ile ilgili bir durum” dedi.
Dönemin Genelkurmay Başkanı ve eski Cumhurbaşkanı Kenan Evren’in, davaya ilişkin “kurucu iktidar olduğu” yönündeki savunmasının karşılığı bulunmadığını anlatan Kuzu, “Kurucu iktidarım, yargılayamazsın” ifadesinin mantığı olmadığını dile getirdi. Demirel’in 12 Eylül davasına ilişkin tavrını da eleştiren Kuzu, “Davaya öncelikli müdahil olması gereken Demirel’dir. Çünkü, darbe en başta ona karşı yapılmıştır. Davaya müdahillik konusunda asıl başı çekmesi gereken Demirel’dir” diye konuştu.
ANKARA Milliyet
12 Eylül’den sonra işkencelerin yapıldığı cezaevlerinden biri de Mamak’tı.
Mamak’ta neler yaşandı?
Davaya katılma talebinde bulunan 78’liler Federasyonu’ndan, emekli öğretmen Yılmaz Cerek, Mamak Cezaevi’nde yaşadıklarını şöyle anlatıyor: “1981’de öğretmenken gözaltına alınıp Mamak Askeri Cezaevi’ne getirildim. Yırtıcı hayvanların konulduğuna benzer bir kafese sokuldum. Yemek yemek, su içmek, oturmak, ayağa kalkmak, uyumak ve uyanmak emir ve komuta içinde yapılırdı. Askerler düzenli olarak coplarla demirlere vurur, genizlerinden garip sesler çıkartırdı. 3-4 gün boyunca Atatürk’ün Gençliğe Hitabesi ve İstiklal Marşı söylettirilir ve ezberlettirilirdi. 4 günden sonra fotoğraf çekimi için kafesten alındım. Elle çalışan traş makinası ile batıra batıra saçlarım kesildi. Sırtıma binerek fotoğrafım çekildi. Koğuşa tekme tokat atıldım. Sayım sırasında tahta copla dövüldüm. Cop ve küfür günlük düzenli uygulamaydı. 05.30’dan akşam 20.30’a kadar sürekli askeri eğitim vardı. Havalandırma günlük yarım saatti. Yan yana dolaşmak, konuşmak, başını kaldırmak yasaktı. Askerler, birini seçer, ona İstiklal Marşı’nın belli bir kıtasını okumasını söyler, 5 yerine 6. kıtayı okuyan bayıltılıncaya kadar dövülürdü. Banyo ayda bir ve toplucaydı. Emir komuta içinde soyunup, sabunlanır, sulanır ve giyinmemiz istenirdi. Her gidiş geliş coplar ve küfürler eşliğinde olurdu. Görüş günleri tam işkenceydi. Görüşe götürülürken, getirilirken dayak yiyorduk. Uzun süreli görüşü gelmeyenlere de ‘niye görüşün gelmiyor lan’ diyerek yine dayak atılıyordu.”
‘Aynı yataktaydık’
Eski Bakan Yaşar Okuyan da Mamak’ı şöyle anlatıyor:
“Ankara Mamak’ta 29 gün hücrede kaldım. O hücrede elime yarım jilet parçası geçse rahatlıkla canıma kıyardım. Su yok, tükürüğünüzle tıraş olursunuz. Kafeste 24 saat kıpırdamadan durmanız istenir, her hareketiniz artık cop ya da sopadır. Bir kişinin sığabileceği içi talaş dolu yatakta 3 ay Taha Akyol, Namık Kemal Zeybek ve ben yattık. Zeybek sığmadığımız için ayak ucumuza doğru yatardı ama yine sığmazdık. 3 ay uyuyamadık.”
İpekçi, Öz, Tütengil aileleri de müdahil
Milliyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Abdi İpekçi, Ankara Cumhuriyet Savcısı Doğan Öz ile Yazar ve Sosyolog Prof. Cavit Orhan Tütengil’in aileleri de davaya katılmak için dilekçe verdi. Dilekçede, İpekçi, Öz ve Tütengil’in 12 Eylül’e giden sürecin kurbanları olarak seçildiği, cinayetin azmettiricilerinin de açığa çıkartılmadığı anlatıldı.
Tarihi davada kim nerede oturacak?
Ankara 11’inci Ağır Ceza Mahkemesi’nde yapılacak yarınki duruşma için belirlenen oturma düzenine göre salon şöyle olacak: Mahkeme heyetinin konumuna göre tam karşısındaki 10’ar koltuklu iki sırada, eğer duruşmaya katılırlarsa, Kenan Evren ve Tahsin Şahinkaya yer alacak. Yine mahkeme heyetine göre sağ tarafta müdahil avukatları yerlerini alacak. Normalde müdahillerin de bu bölümde, avukatlarının yanında yer alması gerekiyor ama sayılarının fazla olması nedeniyle darbe mağduru olan müdahiller izleyici bölümünün ilk üç sırasında oturacak. Mahkeme salonundaki koltuk sıraları 21’er kişi olduğundan salona toplam 30 mağdur müdahil alınacak. Gazeteciler, müdahillerin arkasındaki sıraya oturtulacak. Sonraki üç sıraya da izleyiciler oturacak.
Evren ve Şahinkaya’nın ifadeleri tele konferans sistemiyle alınacak olursa görüntüleri mahkeme heyetine göre sağ taraftaki duvarda mevcut olan ekrana yansıyıp sesleri kurulu olan hoparlör sistemiyle salona verilecek. Bu durumda Evren ve Şahinkaya‘ya, salondaki mevcut mikrofonlarla soru sorulabilecek.
BİTTİ